İSTANBUL ÖTEKİLERİN GÜNDEMİ RÖPORTAJ; İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan bağımsız komünist adayı Aysel Tekerek sitemizin yazarı Özlem Armen’ın sorularını yanıtladı. 



 

Aysel Tekerek kimdir? Sizi tanıya bilir miyiz?

Elbette, 1981 yılında Ardahan’da doğdum. Köyünden göçe zorlanmış emekçi bir ailenin kızı olarak İstanbul’da Sefaköy’de büyüdüm. İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ne başladığım ilk yılda sosyalist düşünceler ile tanıştım ve Sosyalist İktidar Partisine üye oldum. 18 yaşından beri örgütlü bir komünistim. Van’da yaşadığım dönemde Van Depremzedelerle Dayanışma Derneği kurucuları arasında yer aldım. İlerici Kadınlar Derneği GYK Üyesi, Türkiye Komünist Hareketi üyesi ve TÜSTAV mütevelli heyeti üyesiyim. Bu seçimlerde de İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkanlığına bağımsız komünist aday olarak giriyorum. İstanbul büyük bir kent ve kentin bir çok sorunları bulunmakta, ağır bir süreci göğüslemek bir kadın olarak bu sürece dair neler söylemek istersiniz?

Evet, İstanbul neredeyse küçük bir Türkiye… Ülkenin sorunu neyse İstanbul’un da sorunu o aslında. Eşitsizlik, sömürü, gericilik, sıralamaya koymak ne kadar doğru bilmiyorum. Hepsi birinci sırada olan, hepsi birbiri ile neden sonuç ilişkisi ile bağlı olan sorunlar yumağı karşımızda duruyor. Ortada bir sorun varsa, o sorunun bir nedeni de vardır. İşte tüm mesele bu nedeni doğru tarif etmek bence. Ben bir kadın olarak, komünist olarak, bir anne olarak yaşadığımız sorunların ana kaynağını eşitsizlik olarak görüyorum. Örneğin işsizlik acıması olmayan patronlardan kaynaklanmıyor, işsizlik patron sisteminin varlığından kaynaklanıyor, hemen ardından bu patron sistemi yoluna teklemeden devam etsin diye, gericilik ve milliyetçiliğin önü açılıyor. Milyonlarca emekçinin kanı fabrikalarda emilirken, emekçiler buna karşı koymasın, bunu aklına bile getirmesin diye örgütsüz bırakılıyor. Neredeyse her gün yandaş ve gerici vakıflardan, Diyanet İşleri’nden, her türlü cemaat yapılanmasından kadınların katledilmesine giden yolun önünü açan fetvalar veriliyor. Çocuk istismarı neredeyse hak görülüyor. Savaş politikalarının önü, artık domates fiyatları üzerinden dahi açılıyor. Ülkenin emekçilerine, kadınlarına, gençlerine, yaşlılarına sermaye düzeni açlık ve ölüm dışında bir seçenek sunamıyor. Bir kadın olarak bu süreç göğüslemek imkansız elbette. Ama örgütlü bir komünist kadın olarak sadece göğüslemek değil , değiştirmeye çalışan tarihsel bir mücadelenin parçası olduğunu bilerek yol almak benim kendimi en güçlü hissettiğim ve bildiğim bir gerçeğim.

Bize projelerinizi anlatır mısınız?

İstanbul’un sorunlarının projeler ile çözülmeyeceğini bildiğimiz için bir projemiz yok. Ama halkımıza anlatacağımız güçlü bir programımız var. Bu programın başında ülkenin tamamı kurtulmadan, eşitsizlik ve sömürü sonlanmadan yerel bir kurtuluşun mümkün olmadığı yazıyor. Yerel yönetimlerde komünistlerin olması ise bu eşitlik davasının, memleket davasının kazanılması için halkın daha örgütlü olmasına doğrudan katkı sağlayacaktır. Kuracağımız halk meclisleri ve halk birlikleri ile yerelin ihtiyaçlarını ve çözümünü tespit edeceğiz. Önce sokak sokak halkın yerel yönetime katılmasını sağlayacağız. Örneğin belediye başkanı olmam halinde halk meclislerinden alınmayan herhangi bir kararı ben imzalamayacağım. İstanbul’ un pahalı ve insana yakışmayan ulaşım sorununu da çözeceğiz. İlk gün ulaşımı ücretsiz yaptığımızı ilan edeceğiz. İstanbul Büyükşehir Belediyesinin bütçesinin %1’i ayırdığımızda İstanbul halkı ulaşıma ücret ödemek zorunda kalmaz. Yine ulaşımı yer altına çekecek ve raylı sisteme dayandıracağız. Belediye hizmeti bir kamu hizmeti olduğundan bu hizmetin özel şirketler eli ile yapılmasını ve ihale yapılmasını yasaklayacağız. Çünkü özel kar etmediği bir işe girmez. Halkın emeği ile oluşan bütçeyi şirket zengin etmek için değil belediyenin öz gücü ile yapacağız. Halkın barınma sorunu var İstanbul’da. Artık evlerimiz deprem olmadan bile başımıza çöküyor. İmar afları ile bunun önü açılıyor. Belediye kaynaklarının bir kısmı evi olmayan, ve yıkılmak üzere olan evlerden emekçilerin sağlıklı binalarda yaşamasını sağlamak üzere kullanılacak. Rant, talan, yağma yasaklanacak. AVM’lere değil yeşil alanlara hayat hakkı verilecek. Deprem toplanma yerleri yeniden kurulacak. Yandaş vakıflara, şirketlere, spor kulüplerine aktarılan harcamalar kesilecek. Halkın kaynakları halkın çıkarına kullanılacak. Kültür ve eğitim alanlarının sayısı çoğaltılacak ve bu hizmetler aydınlanmaya hizmet edecek.

Yerel yönetimde kadın sorununu nasıl bir projelendirmeniz olacak ?

Gericilik bitirilmeden, eşitsizlik yok edilmeden kadınların sorununun kökünden çözülemeyeceğini düşünüyorum. Bugün kadın düşmanlığı, halk düşmanlığı, işçi düşmanlığı birbirinin içine geçmiş birbirini besliyor. Çalışan kadınlar, emekçi kadınlar daha az ücrete mahkum ediliyor. Mobinge ve tacize uğruyor. Eve mahkum edilen milyonlarca kadının sırtında çocuk ve yaşlı bakımı sorumluluğu yaratılmış. Kadınların gericiliğe karşı mücadelesini güçlendirmek için, kadınların ev dışına çıkması ve kurulacak kooperatifler eli ile ekonomik ve toplumsal yaşama dahil olması için, üstüne yıkılmış sorumluluklarını hafifletmek için belediyenin yapacağı o kadar çok şey var ki; kreşler, yaşlı bakım merkezleri yaygın ve ücretsiz olmak zorunda. Özellikle AKP belediyelerinin her adımında gericiliğin propagandasını görüyoruz. Buna son vermek zorundayız. Her gerici propaganda kadına cinayet, taciz ve tecavüz olarak geri dönüyor. Komünistlerin olduğu belediyeler de ancak kadınlar nefes alabilir. Dediğim gibi gerçek ve kökten bir kurtuluş ise Sosyalist bir sistemde mümkün

Bu gün üniversite mezunu bir çok gençlerimiz işsiz ve okuyup mezun oldukları bölüm üzerinden atanamamaktadır. Bunu sonucu da bir çok intiharlar oluyor, mevcut gençlik sorunlarına dair projeleriniz nelerdir?

İşsizlik kapitalist ekonomilerde bir kuraldır. İşsizlik tehdidi üzerinden işçilere daha az ücret ve daha çok çalışma dayatılır her zaman. Cumhurbaşkanının “ Her üniversite mezunu iş bulmak zorun da mı?” dediğini de hesap edersek kapitalizm gençlere ancak geleceksizlik vaad ediyor. Başka bir yandan gençlerimiz uyuşturucu, bonzai gibi maddelere alıştırılırken iktidarın kılı bile kıpırdamıyor. Daha çocuk yaşta yoksullukları kullanılarak, cemaatlere, tarikat ağlarına yakalanıyorlar. Toplumun ihtiyaçlarını başa yazan belediyelerde halk meclisleri ve halk birlikleri sokaklara kadar inmiş bu tuzaklar ile mücadele edecek. Belediyelerde gençlerin kendilerini geliştirmesi için ağlar kurulacak. Taşerona ya da ihale yolu ile özele devredilen belediye hizmetleri , belediye kaynaklarınca ve belediyenin kadrolu çalışanları ile yapılacağından belediyelerde yandaşın değil gençlerin istihdamı öne alınacak.

Komünist bir kadın adayının toplumda ki karşılığı nasıl bir etki yaratıyor ?

17 yıllık AKP iktidarına rağmen ne kadar yok edilmeye çalışılsa da ülkemizin ilerici bir birikimi var. Komünist bir kadın aday olarak ben bu birikimin etkisini çalışmalarımızda görüyorum. Deniz Gezmişlerin, Aziz Nesinlerin, Yılmaz Güneylerin, Nazım Hikmetlerin çıktığı bu topraklarda söylendiği gibi kimse komüniste öcü gibi falan bakmıyor. Hatta düzen siyaseti her yanıyla kokuştuğundan, düzen siyasetinin adayları kendi içinde rakip partilere transfer olduğundan, burjuva siyasetinin çürümüşlüğü artık daha da belli olduğundan komünistlerin farkı her gün daha da belli ediyor kendini. Özel bir düşmanlığı olmayanlar için bizim adaylığımız takdir edilen , oy verse de vermese de değerli görülen bir adaylık. Tabi biz bunu oy oranlarını da dönüştürmek istiyoruz. İstiyoruz ki, sermayenin karşısına çıkan tek seçenek olan komünistlere destek görünür de olsun. 31 Mart sonrasında ülkenin emekçilerinin, işçilerinin başına örülecek ağ daha örgütlü bir şekilde yırtılıp atılabilsin.

 

Hem iktidar partisi ve CHP, MHP, İP bu partilerden sizi ayrıcalıklı kılan nedir?

Bize göre bu seçimlerde iki sağ ittifak var. Cumhur İttifakı da Millet İttifakı da sağ ittifaklardır. Hatta konu eşitlik mücadelesi, özgürlük ve bağımsızlık mücadelesi olunca bunun karşısına tek ittifak olarak çıkarlar, adı da sermaye ittifakı olur. Bu iki sağ ittifakın yarışından emekçiler için değişim, gelişim çıkmaz. Bu ittifakın tüm adaylarının göbekleri sermayeye bağlıdır. Sermaye ne isterse onu yapmakla görevlidirler. Komünistler ise bunun tam tersidir. Sermaye düzenine karşı olmakla kalmayıp onu değiştirmek emekçilerin iktidarını kurmak için mücadele ederiz biz. Seçim manifestoları bu düzen partilerinin hemen hemen aynıdır. AKP rantı, yağmayı yönetiyor. CHP bunun bölüşümüne itiraz ediyor sadece. Emekçilerin bu iki sağ ittifaka mecbur bırakmamak için partimiz 4 İlde büyükşehir belediye başkanlıklarında bağımsız aday gösteriyor. İstanbul’da, İzmir’de, Sakarya ve Gaziantep’te “Yağma yok Sosyalizm var” diyor insanları ezberlerini bozmaya davet ediyoruz.
Editör: Haber Merkezi