DİYARBAKIR – HDP Demokratik Yerel Yönetimler Kurulu, düzenlenen “Kayyım Zihniyeti İle Mücadele Atölyesi”nde sivil toplum örgütleriyle bir araya geldi. Açılışta konuşan HDP Eş Genel Başkan Yardımcısı Tuncer Bakırhan, “Taliban’ı haklı görenler seçilmiş arkadaşlarımızı örgüt üyesi olarak görüyorlar” diyerek, kayyımların Türkiye’nin sorunu haline dönüştüğünü söyledi. 

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Demokratik Yerel Yönetimler Kurulu, Diyarbakır’da “Kayyım Zihniyeti İle Mücadele Atölyesi” düzenledi. Sur ilçesinde bulunan Demir Otel Konferans Salonu’nda düzenlenen atölyeye HDP Eş Genel Başkan Yardımcısı Tuncer Bakırhan, Demokratik Yerel Yönetimler Kurulu Eşsözcüsü Hediye Karaaslan ile kentte bulunan birçok sivil toplum örgütünün temsilcisi katıldı. 

‘BU HALK İRADESİNİ TESLİM ETMEYECEKTİR’

Atölyenin açılışında konuşan HDP Eş Genel Başkan Yardımcısı Tuncer Bakırhan, AKP iktidarının partili belediyelerine atadığı kayyımlarla Kürt halkının iradesini yok saydığını söyledi. Bu politikayı kınadıklarını ifade eden Bakırhan, “Bu halk hiçbir zaman iradesini teslim etmeyecektir” dedi. 

İktidar cephesinden son günlerde Afganistan’a yönetimi ele geçiren Taliban’a yönelik verilen mesajlarına değinen Bakırhan, “Taliban’ı haklı görenler, seçilmiş arkadaşlarımızı örgüt üyesi olarak görüyorlar. Halkın dilini, kültürünü yaşatmak isteyen seçilmişler cezaevinde çürüyor. Söz veriyoruz. Mücadele tarihinde önemli bir yeri olan Diyarbakır’dan sesleniyorum; Taliban’ı olumlu gören, DAİŞ’e ‘iyi çocuklar’ diyenler kaybedecek, biz kazanacağız, hakikat kazanacak” ifadelerini kullandı.  

‘ÖRGÜTE KAYNAK AKTARILIYOR’ İDDİALARI 

2016 yılında gerçekleşen darbe girişimi sonrasında partili belediyelerine kayyımlar atanarak bir nevi darbe yapıldığını dile getiren Bakırhan, “Darbe sonrasında kayyumların ikinci döneminde neler yaşandığına hepimiz şahit olduk. Farklılığa düşman oldular. İlk kadına, kültüre saldırdılar, halkın iradesini yok saydılar, halk için bütçe kullanmadılar. Halk belediyeleri sahiplendi ama ciddi baskı uyguladılar, halkın iradesini sahiplenmesini engellediler. Kayyumlar Kürt diline düşmanlık demektir. Kayyum demek halkın gerçekliğinden uzak olmaktır. Sözde belediyelerimiz örgüte mali finans sağlıyormuş. Halkın bütçesini örgüte gönderiyormuş. Çok iyi biliyoruz ki 2015 yılında belediyelerimiz maliye müfettişleriyle dolup taşıyordu. Bizden çok personelle ilgiliydiler, belediye giren çıkanlarla ilgiliydiler. Tabi bir şey bulamadılar. 24 saat kolluk kuvvetleri ve müfettişlerle gözlenen bir belediye ne zaman mali destek aktardı? 7 yıl geçti halen bir şey yok. Bu konuda tek bir mahkeme kararı yok” dedi.

‘BELEDİYELERİ BORÇLA DEVRALDIK’

Bakırhan, kayyım atamaları sürecinde halkın iradesine sahip çıkıp sokaklara aktığını, fakat gözaltı ve tutuklamalarla halk iradesinin engellendiğini hatırlattı.

Bakırhan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Bu halkın iradesi engellenemez. Çünkü biz haklı olanı savunuyoruz. Kayyum demek, Kürt halkının diline düşmanlık demektir, Kürt kurumlarının kapatılması demektir, kayyum demek halk olamamaktır. Birinci dönem kayyum atamalarından sonra kendi temsilcilerini atadılar. Ama halkımız tekrardan kendi iradesini ortaya koyarak belediyelerini geri aldılar. Fakat ikinci dönemde de halk iradesini tanımadılar. Bizler o dönemde belediyeleri borçla devraldık” 

‘KAYYUMLA MÜCADELE GENELLEŞTİ’

Kayyım atanan illerde yaşanana yolsuzluklara ilişkin örnekler veren Bakırhan, bölge halkının kayyımları çok iyi tanıdığını söyleyip, Türkiye’nin batısının kayyımlara karşı sessizliğini eleştirdi.  Bakırhan, “Bir gün bu topraklarda demokrasi gelecek. İşte o zaman biz bu irade gasplarının hesabını soracağız. 50 yıl, 100 yıl da geçse soracağız. Hadi diyelim kayyumları biz anlatamadık. Fakat batı örnek olabilecek çalışmalarımızı dahi görmedi. Bu aslında biraz da gelenek oldu. Kürt illerinde yaşanan vahşet batıdan görülmüyor. Dolayısıyla ikinci seçimlerde tekrar kayyumlardan bahsedildi. Seçim öncesi başladılar, daha aday süreci başlamadan incelemeye aldılar. Yalan yanlış bilgilerle soruşturmalar açıldı ve iradelerimizi gasp ettiler. Cumhurbaşkanı o dönem; ‘Hiç heveslenmesinler kayyum atayacağız’ dedi. Bu kayyum atamaları iktidarın tek tipçi, baskıcı bir anlayış oldu ve kayyumlar artık Türkiyelileşti. Bugün batıdaki üniversitelere, gençlik kurumlarına, STK’lere dahi kayyum atıyorlar. Burayı görmeyenler artık kayyumlarla yaşıyorlar. Kayyumlar artık Kürtlerin bir sorunu değildir. Kayyumla mücadele artık genelleşti. Kayyum artık zorun siyasallaştığı bir rejim haline geldi” dedi.  

‘KAYYUM ZİHNİYETİNİ SANDIĞA GÖMECEĞİZ’

STK temsilcilerine kayyumlara karşı birlikte mücadele çağrısında bulunan Bakırhan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Kayyumlar artık Kürtlerin sorunu değil, Türkiye’nin sorunudur. O zaman buna karşı mücadele etmemiz gerekiyor. Ben inanıyorum ki mücadele geleneği olan bu topraklar bu kayyum zihniyeti karşısında mücadele ederek sadece buradan değil, Türkiye’den de def edecektir. Bu toplantının amacı da budur. Bir yol bulma, yolda beraber yürümek ve bu zihniyeti sandığa gömmektir. Biz bu toplantılarımızı daha da derinleştireceğiz. Sizin bu önerileriniz üzerine bizler bir yol haritası hazırlayacağız.”   

KARAASLAN: KÜRTLERİN KENDİNİ YÖNETMESİNE TAHAMMÜLSÜZLER 

Demokratik Yerel Yönetimler Kurulu Eşsözcüsü Hediye Karaaslan ise, yaptığı konuşmada kayyımların Türkiye’nin temel sorunu olduğunu, Kürtlerin iradesine 1978 yılından beri sürekli müdahale edildiğini ve bunların birçok örneğinin olduğunu dile getirerek, Kürtlerin kendilerini yönetmeyi talep ettiklerinde zorlukla karşılaştığını kaydetti. 

Karaaslan, “1999 yılında ilk girdiğimiz seçimde baskıya rağmen büyük başarılar elde ettik. 2019 yılında KHK’lar ile belediyeler kaybedildi ama el koymalar 1979 yılına dayanıyor. 2014 yılında çöktürme planları ile yeni saldırı başladı. Kürtlerin kendine yönetmesine tahammülsüzlükleri var. 2016-2019 döneminde 95 belediyeye el konuldu. 31 Mart’ta kolay seçim yaşamayacağımızı biliyorduk çünkü iktidar Kürtlere karşı savaşa devam ediyordu. İktidar seçim öncesi şiddet politikaları ile saldırıları başlattı. Kayyum atanan belediyeler Kürtler tarafından geri alındı” diye belirtti.

‘KÜRDİSTAN COĞRAFYASININ SEÇME HAKKINI ELİNDEN ALDILAR’

Cezaevinde olan seçilmişlerin kayyımı kabul etmediği için cezaevinde olduğunun, siyasi parti çalışmalarının iddianamede suç olarak lanse edildiğinin altını çizen Karaaslan, “Türkiye’de seçilmiş arkadaşlarımıza karşı yaklaşım yeni sömürge anlayışı. 48 belediyeye kayyum atanmış durumda. Sadece Belediye eş Başkanlarımız değil Meclis üyelerini de gözaltına alınıp tutuklandılar. Kürtlerin seçilme ve seçme hakkının gaspıdır bu. Kendi iradeni seçersen kayyum atarım tehdidi var. Kürdistan coğrafyasının tamamının seçme hakkını elinden aldılar” dedi. 

‘KÜRT DİLİNE VE KADINA DÜŞMANLAR'

Kayyımların AKP ve MHP ideolojisinin yansıması olduğunu dile getiren Karaaslan, sözlerini “Kürt siyasal hareketinin kadın özgürlükçü anlayışını seçimlerde savunduk.  Kürt siyasal hareketi seçime girene kadar sadece 25 tane Kadın belediye başkanı tek seçilmişti. İktidar tekçilik anlayışının içinde tek cinsiyet anlayışı da var. Kürt ve kadın meselelerinde yıkım oluşturdular. Kürt diline ve kadına düşmanlıkları var. AKP’nin kendisi zaten kendisi kadın düşmanıdır. İstanbul Sözleşmesinin feshedilmesinden ve kadına yönelik şiddete karşı tutumdan kadın düşmanı olduğu anlaşılıyor. Kadına yönelik şiddetle ilgili çalışma yol alınmıştı ama belediyelerin kadın danışma merkezlerinin kapatılması tekrar artış yaşanmasına neden oldu” diyerek noktaladı. 

Açılış konuşmalarının ardından kayyımların yolsuzluklarını anlatan sinevizyon gösteriminin ardından atölye basına kapalı olarak devam etti.

( Haber MA Video- Fotoğraf Ötekilerin Gündemi

Editör: Haber Merkezi