İSTANBUL -1996 yılından bu yana barış mücadelesi yürüten Barış Anneleri İnisiyatifi tecridin kaldırılmasının önündeki en büyük engelin savaş politikaları olduğuna dikkat çekerek, “Bütün toplum el verip mücadele edersek iyi şeyler başarabiliriz. Savaş çıkarmak kolay, bir saat içinde her yer yıkılabilir ama barışı bir saatte getiremezsin” dedi.

JinNews'ten Habibe Eren imzalı göre; PKK Lideri Abdullah Öcalan üzerindeki ağırlaştırılmış tecride ve cezaevlerinde devam eden ihlallere karşı tutsakların başlattığı açlık grevi 283’üncü günü geride bıraktı. En son 2018 yılında Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Eşbaşkanı ve Halkların Demokratik Partisi (HDP) Hakkari Milletvekili Leyla Güven öncülüğünde başlayan açlık grevleri yaklaşık 6 ay sonra İmralı’da görüşmenin sağlanması ile son bulmuştu. Geçmiş dönemlerdeki açlık grevi eylemlerinde olduğu gibi bu süreçte de sokağı en aktif kullanılan, tutsakların sesini duyurmak için mücadele eden ve çok sayıda engelle karşılaşan yine Barış Anneleri oldu.

1996’da kurulan Barış Anneleri İnisiyatifi ulusal ve uluslararası alanda barış talebinin duyulmasının mücadelesini verirken 25 yıldır tüm çatışmalı süreçlerde ne olursa olsun “Analar barış istiyor” demekten vazgeçmiyor. Tecridin kaldırılmasının önündeki en büyük engelin savaş politikaları olduğunu belirten anneler, bir kez daha tecridin kaldırılması ve cezaevindeki açlık grevlerinin son bulması için yetkililere adım atma çağrısında bulunuyor.

İstanbul Barış Anneleri İnisiyatifi üyesi Güler Buğday, Emine Elbek, Bedia Gökuz ve Emine Ünal tecride karşı ses çıkarılması gerektiği mesajını veriyor.

‘Cenaze mi çıkması gerekiyor ses çıkarmak için’

Tutsakların bedenlerini 300 güne yakındır açlığa yatırdığını belirten Güler, tutsakların muhataplara ve yetkili mercilere bu yolla sesini duyurmaya çalıştığını kaydetti.  Kamuoyunda var olan kayıtsızlığa tepki gösteren Güler, “İlla zindanlardan bir cenaze mi çıkması gerekiyor ses çıkarmak için. Biz artık ölüm istemiyoruz. Bir an önce taleplerin karşılanması gerekiyor. Söz konusu talepler insani ve karşılanabilir talepler. Kendilerine insanım, sosyalistim diyen herkesin buna ses çıkarması gerekir” dedi.

‘Êdî bese çığlıkları giderek yükseliyor’

Annelerin “Êdî bese” çığlıklarının giderek yükseldiğine dikkat çeken Güler, “Uyuyamıyoruz. İmralı ile son temasın üzerinden iki yıl geçti. İki yıldan bu yana hiçbir görüşme sağlanmıyor. Sayın Öcalan üzerindeki tecrit kalkarsa binlerin ve toplumun üzerindeki tecrit de kalkar. Biz anneler hiçbir zaman tecridi kabul etmedik, bundan sonra da etmeyeceğiz” ifadelerini kullandı. Son süreçte Türkiye’nin savaş politikalarını derinleştirmesi ile hava operasyonlarında birçok sivilin katledildiğini anımsatan Güler, “İnsanlık dışı uygulamalar ısrarla sürdürülüyor. Türkiye kendi içinde barışı sağlamadığı için diğer ülkelerin barışı hakkında söz sahibi olamaz. Artık sokaklarda yürüyemez hale gelindi. Taciz, tecavüz, zorbalık olağanlaştırmaya çalışılıyor” şeklinde konuştu.

‘Kürtlerin felsefesi savaş değil barış üzerine kurulu’

Barış Anneleri olarak yaklaşık 25 yıldır mücadele ettiklerine değinen Güler, sözlerini şöyle sürdürdü: “25 yıldır barış için mücadele ediyoruz. Biz barışın hiçbir devlet merciinde karşılığının kalmadığını biliyoruz. Meclis’e, Ankara’ya, ulaşabileceğimiz her yere ulaşmaya çalıştık. Şimdi de diplomasi için çalışıyoruz. Barış yolunda işkenceye uğradık,  gözaltına alındık, tutuklandık ama her halükarda barışta ısrar ettik. Kürt anneleri barış istiyor. Ben dünyanın hiçbir yerinde Kürt annelerin çocukları katledilse, parça parça bırakılsa dahi savaş istediğini duymadım. Bu da Kürtlerin mücadele felsefesinin savaş değil barış üstüne kurulu olduğunu gösteriyor.”

Diplomasi çalışmalarına ağırlık verilecek

Diplomasi çalışmaları hakkında da bilgi veren Güler, çalışmalarının pandemi nedeniyle sekteye uğradığı, ancak önümüzdeki günlerde temaslarına ağırlık verecekleri bilgisini paylaştı.  Devlet kurumlarının yanı sıra siyasi partiler, barolar ve aydın-yazar gibi kesimlerle bir araya gelmeyi hedeflediklerini aktaran Güler, “Taybet Ana şehrin ortasında katledildi. Meryem Anne barış istenen Ankara mitinginde bombayla katledildi. Bugün çocuğunun kemiklerini kargo ile gönderilen anne hala barış diyor. Anneler barış için mücadele etmeye devam edecek” ifadelerini kullandı.

‘Özgürlüğün ilk adımı tecridin kaldırılması’

PKK Lideri Abdullah Öcalan özgürleşmeden hiçbir Kürt’ün özgürleşemeyeceği vurgusunu yapan Emine Elbek de İmralı kapılarının açılması ve Abdullah Öcalan’ın özgürlüğüne kavuşması için tecridin kaldırılmasının ilk adım olduğunu söyledi. Türkiye’nin gerçekleştirdiği sınır operasyonları ve Maxmur’a yönelik son hava saldırısına tepki gösteren Emine, “Bomba üzerimize yağmur gibi yağmasın. Dört parça Kürdistan’da biz hiç kimsenin kanının dökülmesini istemiyoruz. Barış istiyoruz” dedi.

‘Savaşı çıkarmak kolay barışı bir saatte getiremezsin’

“Bütün toplum el verip mücadele edersek iyi şeyler başarabiliriz. Savaş çıkarmak kolay, bir saat içinde her yer yıkılabilir ama barışı bir saatte getiremezsin” diyen Emine, “Biz herkesin el ele verip onurlu bir barış mücadelesi yürütmesini istiyoruz” şeklinde konuştu.

Diyarbakır’da çocuklarının dağa gittiği iddiasıyla HDP İl Binası önünde oturan ailelere de seslenen Emine, “Utanmıyorlar mı orada oturmaya. Biz de Kürt değil miyiz? Gelsinler hep birlikte el ele verip devletten hesap soralım. Çözüm HDP’nin kapısında değil devletin kapısında. Amacınız gerçekten çocuklarınızı aramaksa devletin kapısını çalın!” ifadelerini kullandı.

‘Devlet kendi hukukunu ayaklar altına aldı’

Bedia Gökuz ise tecrit içinde tecridin yaşandığına dikkat çekerek, “Bu nereye kadar gidecek?  Devlet kendi hukukunu bile ayakaltında almış, uygulamıyor. Hukuk varsa herkese var. Bu durumun tekrarlanmaması için hepimizin buna karşı çıkması gerekiyor, duyarsızlık olmamalı. İnsanım diyen herkes duyarlılık göstersin. Topyekun ses çıkarmazsak bu zulüm de tecrit de bitmez. Hiçbir yerde özgür olamayız” dedi.

‘Tecrit demek boğmak demektir’

“Tecrit demek boğmak demektir. Ben dışarı çıktığımda nefes alamıyorum, sürekli üstümüzde bir baskı var” diyen Bedia, 1 Eylül Dünya Barış Günü’nde dahi Türkiye’nin hava saldırılarına devam ettiğini anımsattı. Şengal’e yönelik saldırıya tepki gösteren Bedia, şunları dile getirdi: “Şengal kendi başına bir yer Irak’a bağlı. Türkiye’nin orada ne işi var? Hastaneyi bombaladılar. Korona döneminde herkes hastanelere yardım ediyor, siz gidip Şengal’i bombalıyorsunuz. O insanlardan ne istiyorsunuz. Oraya çeteleri çıkarttınız savaştılar, şimdi de siz vuruyorsunuz. Bu çetelerin hepsini topladılar Afganistan’a gönderdiler, her yere dağıttılar. Türkiye açık açık düşmanlığını ilan ediyor.”

‘Kürdistan’ı 4 parça değil tek parça görüyorum’

“Ben Kürdistan’ı 4 parça değil tek parça görüyorum” diyen Bedia, “Herkes her yerde elinden geleni yapmaya çalışıyor, mücadele ediyor ama dünya bizi görmüyor. Biz Barış Anneleri olarak tek bir kişi de kalsak mücadelemizi devam ettireceğiz. Onurlu bir barış gelene kadar barışta ısrarlı olacağız. Sokakta, her yerde devam edeceğiz mücadeleye. Durmayacağız” sözlerini ekledi.

Emine Ünal da tecridin kaldırılması için tüm kesimlerin bir arada hareket etmesi gerektiğine dikkat çekerek, mücadeleyi sürdüreceklerini belirtti.

( Kaynak: http://jinnews36.xyz/TUM-HABERLER/content/view/171436 

Editör: Haber Merkezi