TOPLUMUN YARGISINA VE BASKISINA MARUZ KALINAN BOŞANMIŞ KADIN!

Toprak verimsiz çorak olunca hasatta olmaz. Neye benzer çorak toprak bilir misiniz? Taraflı ve adaletsiz tutum sergileyen bir devletin akıbeti tıpkı tarihte geçen saltanatların yıkılmaya mahkum oldukları gibi yıkılmaya mahkumdur.İşte çorak toprak, susuz ve verimsizliğine terk edilince erozyonlara hediye edilir kısım kısım yok oluncaya kadar. Dünya düzeninin kurulumunda toprak ve devlet düzeni kadar söz konusu olan iki düzenin oluşumunda asıl rolü olan çekirdek Ailenin de çok önemi var. Aynanın bir yüzü olan anne baba ve çocuktan oluşan birbirine kenetli çekirdek aile. Etiketi ise olması gereken MUTLULUK' dur.

Ya öteki yüzü? İşte o çorak toprak ve saltanatların bir benzeri aile. Etiketi ise olmaması gereken MUTSUZLUK yani yıkım, yıkılmış, BOŞANMIŞ aile yer alır. Toplumların ortak ve sosyal bir sorumluluk sorunu olan BOŞANMA. Çiftler arası fikir ve ruh uyumu olmazsa ve bir o kadar fedakarlıklar tek taraflıya indirgenirse boşanmalar da kaçınılmaz olur. Ben BOŞANMA konusunu değil de , bir kadın ruhu ve gözlemiyle ancak tarafsız olacağımın teminatıyla toplumun boşanmış kadın üzerindeki yargı ve baskılarını ele almak istiyorum. KADIN;Toplumun oluşumunda en etkili olan temel çakıl taşıdır diyebiliriz.

Bu kadar geçerli olan bir tanıma rağmen nedense o (Kadın) doğduğunda yüzdelik oranını veremezsem de çoğunun yüzünde ve yüreğinde burukluk olur. Eminim şuan kızanınız ya da hadi oradan be kadın saçmalıyorsun diyeniniz çok. Ancak kendisiyle yüzleşebilen cesur ve dürüst yürekler bana hak veriyordur bunu da his ediyorum. Evet doğan küçük kadın, 15 yaşına gelince genç kadın olarak görülüp nedense kıymete biner. O küçük çocuk gitmiş yerini büyüyüp serpilen belki yüz güzelliği, belki de endamıyla dillere şiir, yüreklere aşk olmuştur adına kadın verilen çakıl taşı.

Okutuldu ya da okutulmadı derken evlilik çağı kapıyı çaldı. KADIN' da hayatının dönüm noktası başlıyor. Ne acı ki öyle karanlık zihniyete bağlı bir topluma sahibiz. Neden mi? kadına ilk dayatma daha duvak altındayken baba evinde senet olarak eline verilir.''Unutma baba evinde beyaz duvakla çıkıyorsun ama cenazenle bile baba evine dönemezsin''. Azrail'i bile tembihlercesine. Sakın bunu unutma diye tembihlenen kadın aldı eline tembih senedini çıktı kaderinin yoluna. Adı üstünde''Kader yolu''.

Kimine karanlık cehennem, kimine de güllük gülistanlık cennet bahçesi. İyi de elmanın diğer yarısı dediğimiz kader arkadaşımız olan erkeğe o senetten veren oldu mu? sorusunu kendimize kaçımız sorduk ya da merak ettik der misiniz?. KADIN; Toplumun yargıları, yasakları, baskıları ve eline tutuşturulan senediyle geçirir yıllarını.Eğer cehennem ve karanlıksa yolu yaşayana sormak lazım! Karanlık gecelerin zulmünü, kırılan onurunun sızısını, şiddete maruz kalan bedeninin acısını ve yerde olan gururunun ezikliğini.

Emin olun anlatmıştır kadın gözyaşlarının şahitliğinde yaşadıklarını, çektiklerini gecenin çoban yıldızına, ayın mehtabına, zifiri karanlık odasına. İyi de neden anlatamıyor toplumun çemberini oluşturan aile, akraba, dost, arkadaş halkasına? Çünkü; kişi haklıda olsa karanlık zihinde yerleşen zalimce bir kavramın esiri olmuştur artık herkes. Bu kavram; Aile bütünlüğü bozulmasın diye kadın haklıda olsa toplumda duymadın, görmedin, bilmedin üç maymununu herkes oynamaktadır.

Söz konusu erkek olunca maalesef öyle olmuyor işte. Ne mi oluyor? Haklıdır, haklıdır, haklıdır... 21.yy.da her ne kadar demokratik ve sosyal bir toplumun yanında laiklikten bas edilse de parçalanmış ve boşanmış ailelerde saydığım yasal özelliklerden hiçbirinin varlığı geçerli değil ve olmayacak da. Çünkü; Toplumumuzda ataerkil aile yaşam standarttı ve katı kuralları resmi olmasa da ruhsal ve zihinsel olarak daha geçerli ve yerleşkendir.

Gelin sizinle boşanmış bir kadının hayat mücadelesinden bir kaç kesiti beraber irdeleyelim. ilk yaşam alanı olan evden başlayalım. Kadının boşanma kararı başlı başına bir isyan bir başkaldırıştır. Onuru ve insanlık için. Ancak bunu bilmeyen cehalet ve zihniyete kabullendirmek, o kararı almak kadar zordur. Aile kararının arkasında duruyorsa kadın yeniden doğmuş gibidir, geçmişine yaşandı bitti ya da imtihan der. Yok eğer ataerkil aile zihniyetinde ise eyvah ki ne eyvah.

Ne yazık ki toplumumuz halen öyledir. İşte o zaman kadının iki savaşı olur. Biri toplumla, diğeriyse ailesiyle. Bazen bedelini canıyla öder bazen de dışlanarak. Tıpkı güncel yayınlanan boşanmaya dair cinayet haberlerini her gün okuduğumuz gibi. Sözüm ona adı duyulan kendi sosyal olmayan bir Aile ve Sosyal Güvenlik Bakanlığımız da varmış ya...

Oturduğu ev kiralık. Gelmesini istemediği ay başında kendinin ürkek ve tedirginliğinin karşısında psikopat ev sahibinin sinsi bakışı ve gülüşünün altında yatan şehvetinin aç kurdu gibi kapıya dadanması. Varsa o ay ki kira iki dakikalık ödenir, yoksa işte dananın kuyruğunun koptuğu andır o an. insanlıktan nasibini almış ev sahiplerini tenzih ediyorken; ama ya namus düşkünü şereften yoksun şerefsiz olan ev sahibine ne denmeli. Kadın onuruna ve gururuna olan düşkünlüğünden büktüğü boynuna mı yoksa ricasına mı yansın.

Ondan kimsenin bilmediği kadının içine akıttığı göz yaşından sade onun yüreğinin haberi olur. Evinin idarecisidir kadın. Gideceği pazar yerine kadar bıyık altında bakan bakkal, kaş altında göz süzen berber, sesini duyurmak için avazı çıktığı kadar bağıran manav, camdan yırtınan terzi ve daha sayamadıklarım, tıpkı leş kargaları gibi avını bekleyen avcı misali beklerler. Nedense evli olduklarının sorumluluğu sorun değil onlar için, çünkü; kadın dul ve boşanmış onlara da mubah her şey. Peki ya kadın kadının kurdu misaline ne denmeli. Kocasının çapkınlığını görmezden gelen körü, aldatıldığını bildiği halde bilmezden gelip sadakatine yemin edecek kadar salaklığı oynayan bir kadın.

Yanı başındakine değil de hemcinsine ya dul ya da boşanmış olduğundan düşman kesilerek neredeyse tüm insani ilişkilerini keser ve ondan uzak durur. Bence en acısı bu. Kadının başka bir kadın tarafından yüreğinden hançerlenmesi gibi. Ve kadın girişkense suç, beceriksizse oda ayrı bir suç. Hiçbir kadın çirkin değil ama bakımlı kadın her zaman için güzeldir.

Ancak ortada bir çelişki var. Güzel, alımlı ve bakımlı ise ayıplanır, suçlanır. Hem de suçu toplumca gözetim altına alınacak kadardır. Pısırık, beceriksiz, ezik ve bakımsızlığından çirkinse ilk faturası kesilir; Hak etmiş bende olsam boşarım diyecek kadar. işte bu kadarda dar bir pencereden bakan zihniyete sahip bir toplumuz. Bu sokağa dair gözlemlerdi.

Ya aynanın öteki yüzü olan yine toplumu ifade eden resmi kurumlarda boşanmış ve dul olan kadının durumu nasıl acaba! Sorgu hakimi kesilir herkes; ilk soru sahi neden boşandın? Başlar zevzekliğe senin kadar güzel kadın bırakılır mı? Ne yapmayı düşünüyorsun? Evlenecek misin? Çocuklar sende mi? Boş ver onun çocuklarına sen bakma. Unutma bak ben bir dostun olarak buradayım, başın sıkışırsa çekinme gel. vs. vs. Sanki babasının oğlu ne kadar basit iki dk.da bir insana candan dost olmak.

İyi de Allah dan korkmaz, kuldan utanmaz bilmez misin? Kadın zaten boşanmış ne gerek var bir daha sorguya almana. Resmi kuruluş; varsa yapacağın işlemiyle ilgili yardım yapacaksan yap senin neyine gerek insanların özeline girip, sahte iyilik meleğini oynamaya. Acaba evli bir kadına da bu kadar cömert ve yardım severler mi. ama arsıza astarın yüzü fark etmez.

insanoğlu kendi kaderini yazmıyor maalesef. Üzücüde olsa bu kaderde eşlerden biri ölünce diğeri dul kalıyor. Erkek ya da kadın olsun kimse boşanmak içinde evlenmiyor. Geçerli nedenlerden çocuk dahi olsa evlilikler bitiyor buda boşanmayla sonuçlanırken en acı şey ne biliyor musunuz? Çoğu boşanan Kadın da NAMUS YARGISI ve SORUMLULUĞU toplumun gereksiz baskısından ağır basar.

Hayata dair ikinci şansı kendine biraz zor verir bulunduğu çevre ve duyduğu güvensizlikten dolayı. Erkek de ise KADERDİ denilip içinden çıkar hem de alelacele ikici evliliği zaman geçirmeden çok mükemmel bir insanmış gibi hemen yapar. Yıkılan yuva, çocukların ruh yapısı kimin umurunda.

Oh ne ala; yargılanan, sorgulanan, hırpalanan, sövülen, dövülen ve en son boşandığına mahkum edilen yine kadın oluyor ya.

Biz çoğunluk olarak adalet, namus ve şerefe gelince mangalda kul bırakmayan bir toplumuz. Dul ve boşanmış kadınlarımızın gözü aydın....
Editör: Haber Merkezi