HABER MERKEZİ – BEKSAV, çocukken kendisini cinsel istismara maruz bırakan ve ailesi tarafından zorla evlendirildiği erkeğe karşı özsavunma uygulayan bir kadının hikayesini sahneye koyuyor. ‘Meyrem’ oyununun yazarı ve oyuncusu Ayşenur Demir, “Meyrem hepimizin hikayesi” diyor.


“Benim adım Meyrem… Kocamı ben öldürdüm, hem de öyle pişmanlıkla değil, bile isteye. Yüzümüzde çiçekler açsın diye…”

Gazete karınca haberine göre; Bilim Eğitim Estetik Kültür Sanat Araştırmaları Vakfı (BEKSAV) bünyesinde faaliyet yürüten Tiyatro İmge, bir kadının özsavunma hikayesini anlattığı oyunu ‘Meyrem’ ile izleyici ile buluşuyor.

İlk olarak 12 Eylül’de Kadıköy Süreyya Operası önünde izleyiciyle buluşan oyun, kadın örgütlerinin düzenleyeceği eylem ve etkinliklerde 25 Kasım’a kadar sokaklarda oynanacak.

‘Meyrem’, çocukken kendisini cinsel istismara maruz bırakan ve daha sonra ailesi tarafından zorla evlendirildiği erkeğe karşı uyguladığı özsavunmayı konu ediniyor.

Oyun, aynı zamanda Meyrem’in babaannesi, annesi ve kızı Gülsüm’ün hikayelerine de odaklanıyor.

Oyunun yazarı ve oyuncusu Ayşenur Demir, oyuna hazırlık sürecini Mezopotamya Ajansı’ndan Mehmet Aslan’a anlattı:
Ayşenur Demir

Bir gün Üsküdar iskelede yürürken yolcu almak üzere olan bir taksici tarafından sözlü tacize uğradım. Bu duruma karşı ses çıkarmayacağımı, başımı öne eğip kaçıp gideceğimi sandı. Ama çok sinirlenip büyük bir tepki gösterdim.

Beni taciz ettiğini etraftaki insanların da duyacağı, göreceği şekilde tacizini teşhir ettim. Öte yandan aynı gün Ümraniye’ye geçmek üzere otobüse bindim. Otobüste bir kadın erkekler tarafından gözle taciz ediliyordu. Az evvel yaşamış olduğum durumdan dolayı zaten sinirliydim. Bu iki olaya karşı çok büyük öfke duydum. Ardından eve gidip bir anda bilgisayarın başına geçip Meyrem’i yazdım. O kadar yoğun yaşadım ve hissettim ki tüm yaşadıklarımı Meyrem’le söyledim.

‘Bütün kadınlar bunları yaşıyor’


Ardından bunu oyunun yönetmeni BEKSAV Eş Başkanı Ahmet Uçar’a anlattığını belirten Demir, hemen provalara başladıklarını kaydetti.

Her kadının bunları yaşadığını belirten Demir, “Bütün kadınlar sokakta farklı şekillerde ve sayıda bu durumları yaşıyor. Gündüz veya gece vakti hiç fark etmez her zaman fiziksel, psikolojik ve farklı türde tacizlere uğruyoruz” dedi.

Artan kadın cinayetleri ve şiddet vakalarından da etkilendiğini dile getiren Demir, “Artık her insanda ciddi etki yaratacak, eğitim düzeyi ne olursa olsun gördüğü durumlar yaşanmaya başladı. Onun için çok da planlayarak yazdığım bir şey değil bu durumlara karşı insani boyutundan yolla çıkarak yazdım” ifadelerini kullandı.

‘Meyrem hepimizin hikayesi’


Demir, Meyrem’in hikayesini ise şöyle anlatıyor:
Meyrem, kırsal bir bölge köyünde doğup büyümüş, çocukluğunu orada geçirmiş. 10 yaşında ise annesini kaybediyor. Ayrıca içinde babaannesinin, annesinin ve kızı Gülsüm’ü de dinliyoruz. 4 kuşak kadının yaşadıkları mercek altına alınıyor. Onlar da Meyrem gibi tacize, tecavüze ve şiddete uğramışlar.

Meyrem, bu olanları çok bağırmadan etkili bir tarzla anlatıyor. Böyle kısa bir performans. Meyrem’i dinlediğimizde bu bütün olan biteni görüyoruz. Meyrem’in hikayesi aslında hepimizin hikayesi.

İlk oyun eylemde sahnelendi


‘Meyrem’in ilk olarak Süreyya Operası önünde oynandığını hatırlatan Demir, etkili geri dönüşler aldığını söyledi.
Orada eylemle bağlantısız bir şekilde yoldan geçen insanların kafaların kaldırıp beni izlediklerini hissettim. Sokaktan geçen insanların da izlemesi bir nevi benim için dönüş oldu. İnsanlar Meyrem’in hikayesi bir parça da olsa duymuş oldu. Bu da birazcık hedefine ulaştı diyebiliriz. Ayrıca başka da çok güzel dönüşler, tepkiler aldık.

Kadınlara ‘susmayın’ çağrısı


Kadınlar şiddet ve cinsel saldırıya karşı Meyrem gibi özsavunma mekanizmalarını üretmeleri gerektiğini belirten Demir, şunları aktardı:
Meyrem bu durumlara karşı susmadı. Aslında hiçbir kadının susmaması gerekiyor. Çünkü artık söyleyecek çok şey kalmadı bunun dışında. Yaşanan bu son derece korkunç, üzücü durumlara karşı sanatla, edebiyatla sesimizi duyurmak gerekiyor.

Biz böyle bir adım atarak yaptık, çok da güzel oldu. Herkes kendisine göre elinden geleni yapacaktır. Ama burada temel olan galiba susmamak. Ayrıca biz Meyrem’de söz edilen 3 kadının hikayesi ile daha genişletmek istiyoruz. İlerleyen zamanlarda bunları da içinde şekillendirmeyi düşünüyoruz.

‘Erk’e karşı bir model’


Oyunun yönetmenliğini üstlenen Ahmet Uçar da ‘Meyrem’e dair şunları paylaştı:
Ahmet Uçar

Meyrem’de büyük bir öz savunma örneği, erk’e karşı bir model anlatılıyor. 5 dakikalık bir oyunda anlatılıyor. Bir ay boyunca her gün prova yaptık. Yaklaşık 150 saat mesai harcadık bu oyuna. Oyunda yine üç farklı kadının hikayesi daha var. Önümüze koyduğumuz süreçlerden biri de bu. Ayrıca oyunun sokakta da gösterilmesi de çok önemli bir durum.

‘Erkekliğimizle mücadele etmeliyiz’


Uçar, Meyrem’in bir içsel sorgulamaya yönelttiğini vurgulayarak şunları söyledi:
Kendimizi ne kadar değiştirmeye ve dönüştürmeye kalkışsak da bunu kazıdığımız da altında bir erk çıkıyor. Bunun için sürekli erkekliğimizle mücadele etmeliyiz. Hikayenin çıkış yerine de baktığımız da bunu görüyoruz. Meyrem, kadın özgürlük hareketinin erk’e karşı verdiği mücadeleye bir tuğla koyuyor. Bunu sahiplenmemiz, yaygınlaştırmamız gerekiyor. İzmir’e Diyarbakır’a, Avrupa’ya ve birçok yere gitmesi gerekiyor. Aynı zaman da benzer hikayelerinin de işlendiği oyunların çoğalması gerekiyor. Bu erk’e karşı bir yerde de bu şekilde mücadele edilebileceğini düşünüyorum.
Editör: Haber Merkezi