ANKARA - HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan Meclis grup toplantısında gündemdeki gelişmeleri değerlendiren Pervin,  PKK Lideri Abdullah Öcalan’a dönük ağırlaştırılmış tecride karşı CPT’ye çağrıda bulundu.  Pervin ayrıca, partilerinin kapatılmak istenmesine karşılık, "Yolumuzdan dönmeyeceğiz. Halklarımıza sözümüz var, sonuna kadar mücadele edeceğiz. Türkiye halklarını HDP’siz bırakmayacağız" dedi. 

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Pervin Buldan partisinin haftalık Meclis Grup Toplantısında gündemdeki gelişmeleri değerlendirdi. 

Kontrol dışı bir saray iktidarının varlığını herkesin görmesi gerekir

Geçtiğimiz günlerde yaşamını yitiren Siirt Milletvekili Kadri Yıldırım’ı ve 30 Mart 1972 Kızıldere katliamını anarak konuşmasına başlayan Pervin, hep birlikte, büyük krizlerin ve kırılmaların birlikte yaşandığı bir dönemden geçildiğini kaydetti. Pervin, “Tüm toplumu ve ülkeyi kuşatan, adeta nefes dahi aldırmayan tekçi, talancı, zorba bir yönetim anlayışının hukuksuzluklarıyla, adaletsizlikleriyle ve krizleriyle karşı karşıyayız. Kaybetme korkusuyla herkesi hedef alan, yaptığı hukuksuzluklarla artık meşruiyet sınırlarının dışına çıkan, pusulasını ve siyasi aklını kaybetmiş kontrol dışı bir saray iktidarının varlığını herkesin görmesi gerekir” dedi. 

Pervin’in konuşmasının satır başlıkları şöyle;

“Altını kalın çizgilerle çiziyorum. Bu iktidar sürdükçe bu ülkede hiç kimse güvende değildir. Ne toplumun, ne kadınların, ne emekçilerin, ne kimlik ve inançların hiçbirisinin bugünü ve yarınları güvende değildir. Bu çöküş ve kriz sistemi ekonomik krizden cins-kırım düzeyine varana, kadına yönelik şiddete kadar toplumsal, siyasi ve iktisadi alanda yaşanan birçok sorunu her gün daha da derinleştirmektedir.  Halkın sorunlarına çözüm üretmesi gereken parlamentoyu devre dışı bıraktılar. Meclis'in denetim yetkisini ortadan kaldırdılar. Kuvvetler ayrılığını ortadan kaldırıp, tek adamın kuvvetler birliğine dönüştürdüler. Bağımsız olması gereken yargıyı sarayın baskı aracı haline getirdiler. Anayasayı ve yasaları rafa kaldırdılar. Bunun örneklerini her gün görüyoruz. Kararlar artık anayasaya ve hukuka göre değil, tek adamın iki dudağı arasından çıkacak fermana göre alınmaktadır. Demokrasinin vazgeçilmez unsuru olan muhalefeti dinleme, ortak akıl oluşturmak yerine muhalefete savaş açmış durumdalar. Demokrasinin en temel ilkesi olan seçme seçilme hakkına darbe yaptılar. Milyonlarca Kürdün iradesini yok sayarak HDP belediyelerini gasp ettiler. Bunun da yarın yıl dönümü. Boğaziçi’ne kayyım atadılar. Gezi Parkına el koymak için kayyım atadıklarını geçtiğimiz günlerde gördük. Yurttaşların demokratik, ekonomik ve sosyal haklarını tek tek ortadan kaldırmak için, baskı ve sindirme yoluna gittiler. 

Tek bir çözüm politikaları yok

28 Şubatçılar gibi herkesi fişlediler. Bugün Meclis'e getirdikleri ya da getirecekleri güvenlik soruşturması yasası bir fişleme yasasıdır ve kamuya yönelik büyük bir tasfiyenin hazırlığıdır. Halkın, kamunun ekonomik kaynaklarını tükettiler, insanları işsiz, çaresiz, sofraları ekmeksiz ve aşsız bıraktılar.  Halkın vergilerini iktidarlarının bekası savaşına harcadılar. Toplumun tüm değerlerinin içini boşalttılar, çürüttüler. Yalanı yol haritası yaptılar. Kara propagandayı, nefret dilini, komplo ve kumpasları eylem planı haline getirdiler. Bu iktidarın ekonomiden adalete, işsizlikten yoksulluğa varıncaya kadar hiçbir alanda tek bir çözüm politikaları yoktur.

Buldukları çözüm; halkı eve, siyaseti HDP’ye kapatmaktır

Sokakta herkes adalet diye feryat ediyor. Buldukları çözüm HDP’ye ve hak arayan herkese karşı adaletsizliği büyütmek olmuştur. Çaresizlik içindeki halk aş ve iş istiyor, huzur istiyor. Saray iktidarının sunduğu çözüm HDP hakkında kapatma davası açmaktır. Aşı yok. Pandemi her gün can almaya devam etmektedir. Buldukları çözüm; halkı eve, siyaseti HDP’ye kapatmaktır. Tek icraatları; huzur ve refah isteyen halka, umudun, demokrasi isteyenlere siyasetin, adalet talep edenlere adaletin yolunu kapatmaktır. Günde en az iki kadın katledilmektedir. Çözümleri; erkek şiddetiyle mücadele olan İstanbul Sözleşmesi’nden kaçmaktır. İşkence, çıplak arama, insan hakları ihlalleri ayyuka çıkmıştır. İktidarın bulduğu çözüm; insan hakları mücadelesi veren Ömer Faruk Gergerlioğlu arkadaşımızın vekilliğini düşürmek, sabah namazında hukuksuzca ve saygısızca gözaltına almak olmuştur. Cumartesi Anneleri çeyrek asırdan uzun bir süredir adalet mücadelesi vermektedir bu ülkede. İktidarın çözümü; Cumartesi annelerini yargılamak, hakikatleri ise karartmak olmuştur. Halk bu iktidardan kurtulmak için bir an önce seçim sandığı istemektedir ve bunu talep etmektedir. Biz de buradan çağrı yapıyoruz, çözüm erken seçimdedir. Tek adam yönetiminin özeti budur. Tek icraatları; huzur ve refah isteyen halka, umudun, demokrasi isteyenlere siyasetin, adalet talep edenlere adaletin yolunu kapatmak olmuştur.

Bize kapatmaya çalıştıkları tüm yolları birer birer açacağız

Evet, demokrasi mücadelesi veren bizlere, emekçi halklara, direnen emekçilere, kadınlara, yoksullara, adalet arayanlara düşen ise bu zulüm düzenine hep birlikte iktidar yolunu kapatmaktır. Bize kapatmaya çalıştıkları tüm yolları birer birer açmak ve bu yolda hızlı adımlarla yürümektir. Bunu da mutlaka başaracağız, bunun sözünü veriyoruz. 

Kapatma davası kararını 31 Mart’ta verdiler 23 Haziran’da düğmeye bastılar

İktidar, adaletsizlik ve talan düzenini sürdürebilmek için yüz yıllık demokrasi mücadelesinin temel birikimlerini taşıyan HDP’yi siyaset dışına itmeye çalışmaktadır. Çünkü siyasi hesaplarının önündeki tek engel HDP’dir. Çok net olarak söylüyorum, altını kalın harflerle çiziyorum. Kapatma davası kararını, iki yıl önce yerel seçimlerde büyükşehir belediyelerini kaybettikleri 31 Mart akşamı verdiler. 23 Haziran akşamı da kapatma davasını planlayarak,

takvime bağlayarak düğmeye bastılar. Bu bu nedenle bu dava siyasi bir intikam davasıdır. Bu, hukuki değil, siyasi bir davadır. Sandıkta kaybetme davasıdır. Halka, halkın iradesine karşı açılan bir kumpas davasıdır.

HDP öyle sandığınız gibi kolay lokma değil

Bu davanın kararını veren de, açtıran da, o hukuk rezaleti olan iddianameyi hazırlatan da sarayın iki ortağıdır. Küçük ortak davanın savcısıdır, büyük ortak da davanın başsavcısıdır. Herşey çok nettir. AKP-MHP ikilisi, seçim kazanmak için, kendipartilerini açık tutmak için HDP’yi kapatmak istemektedir. Bunun başka bir adıve anlamı yoktur. Bu iki ortak HDP’ye karşı Saray'da kurtlar sofrası kurdular. Bu sofrada HDP’yi yemeyi planlıyorlar. Buradan onlara söyleyeceğim şudur; HDP öyle sandığınız gibi kolay bir lokma değildir. Boğazınızda kalır, düğümlenir ve tıkanırsınız. Kapatma davasıyla sizin HDP’den koparabileceğiniz tek bir parça ancak olsa olsa HDP’nin bir tabelası olabilir. Onu da alamazsınız çünkü tabelamızı bile size vermeyeceğiz, kaptırmayacağız. HDP’nin eşit ve özgür yaşam fikriyatını, mücadele geleneği ve kararlılığını ortadan kaldırmaya gücünüz asla yetmeyecektir. 

Milyonların demokrasi hayali sizin koltuk hayalinizden çok daha büyük

Görmediyseniz bir kez daha hatırlatalım. Newroz’a, Newroz fotoğraflarına bir kez daha bakın.  Milyonlar ne dedi? Ne mesaj verdi bir kez daha dinleyin. Halk; ‘benim irademi engelleyemezsin, durduramazsın, buna izin vermem’  dedi. O yüzden boş yere HDP'siz bir Türkiye, HDP'siz Meclis hayali kurmayın Milyonların demokrasi hayali sizin koltuk hayalinizden çok daha büyüktür.   

Devranı kapanacak olan sizin iktidarınız olacak

Kapatma davasından size iktidar çıkmayacaktır. Bu davanın sonucunda en büyük kaybeden ve devranı kapanacak olan sizin iktidarınız olacaktır. HDP milyonların desteği ve gücüyle dünden daha fazla büyüyecek ve güçlenecektir. Bizler asla pes etmeyeceğiz, geri adım atmayacağız. Yolumuzdan dönmeyeceğiz. Halklarımıza sözümüz var, sonuna kadar mücadele edeceğiz. Türkiye halklarını HDP’siz bırakmayacağız! 

Demokratik Türkiye adına bu darbe iddianamesini yırtıp çöpe atmalıdır

HDP Türkiye halklarının birlikte ve eşit yaşam rüyasıdır. Mücadele ortaklığıdır. Ülkeyi birlikte yönetme umudu ve iddiasıdır.  Bu iddiamızı mutlaka ama mutlaka başarıya ulaştıracağız. Halklarımızın rüyası, hayalleri ve büyük mücadelesi sizin iddianamelerinize sığmaz. Bu halkın iradesi kapatma davalarına sığmaz. Bu halkın iradesi kapatma davalarına sığmaz, bunu görecek ve öğreneceksiniz. Zaman sahipsiz, mekân rızasız, mazlum çaresiz değildir. Bunu bir kenara yazın. Elbette burada hukuktan ve demokrasiden yana olan herkesi, demokrasiye kurulan komplo karşısında net olmaya, kararlı durmaya, demokrasiye en güçlü şekilde sahip çıkmaya çağırıyoruz. Bu ülkede az da olsa eğer bir hukuk kırıntısı kaldıysa, hukukun onuruna sahip çıkan hukukçular varsa, kapatma davasıyla ülkeyi karanlığa gömmek isteyenlerin karşısında cesaretle durmalıdır. Hukuk adına, toplumun geleceği adına, demokratik Türkiye adına bu darbe iddianamesini yırtıp çöpe atmalıdır.

Anayasada yazılı olan hukuk devletinin sınırları İmralı’nın kıyısında mı bitiyor

Çok önemli bir konudan daha bahsetmek isterim. Toplum olarak yaşadığımız kuşatmanın bir diğer ayağı da İmralı’da sürdürülen hukuksuz tecrittir. Devlet kendi hukukunu İmralı'da yok saymaktadır. Son 10 yılda İmralı’ya yapılan 951 avukat başvurusundan sadece 5’ine, 375 aile görüş başvurusundan ise sadece 26’sına cevap verilmiştir! En insani talep olan aile görüşü ve hukuki talep olan avukat görüşü keyfi olarak engellenmektedir. Böyle bir hukuksuzluk olabilir mi? Sormak istiyorum: Anayasada yazılı olan hukuk devletinin sınırları İmralı’nın kıyısında mı bitiyor? Ötesine geçmiyor mu? Bu sorunun cevabını iktidardan,

Adalet Bakanından bekliyoruz. 

Bu bir aile görüşü değildi tecridi sürdürme ısrarıdır

Bakınız; avukatları, geçen hafta Sayın Öcalan’ın ailesiyle kısa bir telefon görüşmesi yaptığını, kendisinin hukuksuzluktan bahsettiği ve avukatların gelmesi gerektiğini söylediği andan itibaren görüşmenin kesildiğini ve tamamlanamadığını kamuoyuna açıklamıştır. Bu bir telefon görüşmesi değildir. Bu bir aile görüşü değildir. Tecriti sürdürme ısrarıdır. Milyonları ilgilendiren bir konuda böylesi bir ciddiyetsizlik ve keyfiyet asla kabul edilemez. Haliyle orada nelerin olduğunu, telefonun neden kesildiğini, neden avukatları ile görüştürülmediğini sormak isteriz. 

Tecrit hukuksuzluğuyla ülkeyi, toplumu ve siyaseti dizayn edemezsiniz

Sayın Öcalan daha önce de  ifade ettiği üzere Türkiye’nin yüz yıllık sorunlarının çözümü için bir muhatap aramaktadır. Devlet aklını ciddiyete ve üzerine düşeni yapmaya davet etmektedir. Çözüm arayışına tecritle karşılık vermek, ne sorunun kendisini ortadan kaldırır, ne de çözüm taleplerini engeller. Barış milyonların bir talebidir. Toplumsal bir taleptir. Bu talepleri İmralı tecridiyle bastıramazsınız. Tecrit hukuksuzluğuyla ülkeyi, toplumu ve siyaseti dizayn edemezsiniz. 

CPT’ye çağrı

HDP olarak demokratik uzlaşı, özgür bir siyaset ve evrensel hukukun çözümün ana hatlarını olduğunu bir kez daha hatırlatıyoruz. Diyalog ve müzakere bu hattın harcıdır. Bunun yolu da tecridin kaldırılmasından ve diyalog kanallarının açılmasından geçmektedir. Adalet Bakanlığı başta olmak üzere, ilgili tüm kurumları bu hukuksuzluğa derhal son vermeye, avukat ve aile görüşlerini bir an önce temin etmeye çağırıyoruz.  Tecridin kaldırılması bütün Türkiye halklarının ortak çıkarınadır.  Newroz’da iradesini ortaya koyan milyonlar tecride bir an önce son verilmesini ve diyalog yollarının açılmasını talep etmiştir. Bu toplumsal talepler, yok sayılamaz, görmezden gelinemez. Tutuklu ve hükümlülerin açlık grevlerinin geldiği nokta da mutlaka görülmelidir. Açlık grevleri bugün 124’üncü günündedir. Meclis İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu’nu da meseleyi gündemine almaya çağırıyoruz. CPT’yi de tecrit hukuksuzluğu karşısında daha etkin bir tutum almaya davet ediyoruz. 

Sokakları kadınların can verdiği vahşet yollarına çevirdiniz

Faşizm kuşatmasının bir diğer hedefi kadınlardır, kadın mücadelesidir. Tek adamın bir gece yarısı kararıyla milyonlarca kadının hayatını ilgilendiren İstanbul Sözleşmesi’nden den çıkıldı. Bu sözleşme kadınların, yıllarca dişiyle tırnağıyla; binbir emekle, ilmek ilmek ördükleri mücadele ile elde ettikleri bir kazanımdır. Üç beş oy fazla alabilir miyiz diye verilen bu karar, erkek şiddetine karşı mücadeleden, taahhütten çekilmektir. İktidarlarının devamı için milyonlarca kadını, LGBTİ+’ları, çocukları ölümle yüz yüze bırakmaktır. Erkek yargıyı aynı zamanda cesaretlendirmektir. Bu karardan sonra geçen hafta iki kadın, üstelik biri hamile, diğeri de 5 yaşındaki çocuğunun gözü önünde hunharca, vahşice katledildi.  İki kadın da korunma talebinde bulunmuş olmasına rağmen, devlet erkek şiddetini durduramayarak görevini yerine getirmemiştir. Bu kadınlar binlercesi gibi bir daha güneşi göremeyecek, bir daha sevdiklerine sarılamayacak, aynı yollarda yürümeyecek. İşte sizin eseriniz budur. Sokakları kadınların can verdiği vahşet yollarına çevirdiniz.

İstanbul sözleşmesi artık kadınlar için mücadele ortaklığıdır

Çok açık söylüyorum, kadına yönelik her erkek şiddetinde failin biri cinayeti işleyense, diğeri de İstanbul Sözleşmesini ortadan kaldıran zihniyettir. Bu kadın düşmanı iktidar, bundan sonra her kadın cinayetinin suç ortağıdır, faili ve sorumlusudur. İstanbul sözleşmesi artık kadınlar için mücadele ortaklığıdır. Sözleşmeyi savunmak milyonlarca kadının bedenini, yaşamını, taleplerini ve iradesini savunmaktır. Kadınları başının örtüsüne göre, kadınları diline ve inancına göre, kadınları yaşam tarzına göre ayıran bu erkek iktidarı bilmeli ki biz kadınlar kadın kimliğimizde ve sömürüye karşı mücadelemizde biriz, beraberiz. Bundan sonra da bu yolda beraber yürüyeceğiz.

Çekilmeniz gereken yer İstanbul Sözleşmesi değil, oturduğunuz koltuktur

İstanbul Sözleşmesini kaldıran erkek kararı biz kadınların nezdinde yok hükmündedir. Bu kararı kadınlar olarak tanımıyoruz. Mücadeleyle kazanılan haklarımızın ortadan kaldırılmasına izin vermeyeceğiz.

Buradan tüm kadınlara çağrı yapıyorum; kadın hakları ve kazanımları bir bütündür. Biri gasp edildiğinde sıra diğerine gelecektir. Belediyelerimize kayyım atayarak eş başkanlık sistemimizi ortadan kaldırmayı hedeflediler. İşte İstanbul Sözleşmesi'nden çekilmenin yolunu bu yöntemle açtılar. O yüzden tüm kazanımlara bir bütün olarak sahip çıkmalıyız. Elbette kadınların bu mücadele sözleşmesi günü geldiğinde bu tekçi erkek iktidarını da feshedecek ve tarihin çöplüğüne gönderecektir. Buradan AKP’nin Genel Başkanı'na şu çağrıyı yapıyorum. Sizin çekilmeniz gereken yer İstanbul Sözleşmesi değil, oturduğunuz koltuktur, iktidardır. Tek yapmanız gereken iktidardan çekilip gitmektir! Ya çekilerek gidersiniz, ya da kadınlar bu erkek saltanatınızı bitirerek sizi gönderecektir. Bizden söylemesi!

Ortaya saçılan görüntüler buzdağının sadece görünen bir tarafıdır

Türkiye her alanda olduğu gibi ekonomide de bu iktidarın politikaları nedeniyle büyük bir krizi ve çöküşü yaşamaktadır. Umutsuzluktan, çaresizlikten intihar eden insanlar, destek alamadığı için batan esnaf, tarlasını ekemeyen, traktörü, tarlası hacizli olan çiftçi, evine artık gramla, taneyle sebze ve meyve alan vatandaş, işyerinde iliğine kadar sömürülen işçi ve artık iş bulmaktan tümüyle umudunu kesmiş işsiz… Son günlerde sosyal medya görüntüleri yansıdı biliyorsunuz. O görüntüler haksız zenginleşmeyle halkı nasıl yoksullaştırdıklarının bir belgesi, bir fotoğrafıdır.  Ortaya saçılan görüntüler buzdağının sadece görünen bir tarafıdır. Çürüme daha derinlerdedir. Gençler işsizlikten kırılırken, KHK’li doçent çalıştığı inşaatta vincin altında can verirken, cebinde bir lirası olmayan öğrenci intihar ederken, AKP ve yandaş azınlıkları korkunç bir zenginlik içerisinde yaşamaktadır. AKP’nin bir büro memuru milyoner oluyorsa ihale zengini oluyorsa, tepedekilerin zenginliğini varın siz düşünün. Sarayı ve AKP’yi adeta paralel merkez bankası yaptılar. Halkın paralarını buralara aktardılar ve yandaşlarına dağıttılar dağıtmaya da devam ediyorlar.  

Halkın yoksullaşmasının en büyük nedeni işte bu iktidarın çürümesidir

Halkın yoksullaşmasının en büyük nedeni işte bu iktidarın çürümesidir. Üstüne üstlük ekmek parasını bulamayan insanlarla alay edercesine 'yastık altındakileri bankalara getirin diye çağrı yapan AKP Genel Başkanıdır.  Biz de kendisine şu çağrıyı yapıyoruz; Yastığın altında para bulunduran, tutan, altın tutan sadece AKP'lilerdir. Siz getirin,  bin odalı sarayınızda, başka yerlerde, içeride dışarıda istiflediğiniz paraları siz getirin. Yandaşlarınız

getirsin.  Vatandaştan isteyeceğinize çalmayın, çırpmayın, yemeyin diyoruz. Siz eğer bunları yapmazsanız halka başka bir yol gösterirseniz halk bunun hesabını sandıkta mutlaka ama mutlaka soracaktır.  İktidarınız boyunca insanların yastık altında bir birikiminin hiç olmadığını bilmiyor musunuz?  İnsanlar açlıkla, sefaletle, yoksullukla mücadele ederken yastığın altına para koyamaz. Elinde parası yok yiyecek ekmeği yok, çocuğunu okula gönderecek parası olmayan insanlar yastığın altına para koymaz. Başını yastığa huzurla koyamaz, huzurla uyumaz. Bunu yapan sizsiniz. O yüzden biz çağrı yapıyoruz. Türkiye'nin geleceği için önce paraları getirin, bankalara yatırın ondan sonra da bu iktidardan çıkın gidin diyoruz. 

Halk için esnaf için, işsiz için yoksul için istikrar yoktur bu ülkede

Bu iktidar istikrardan reformdan şahlanıştan bahsediyor. İstikrarınız yandaşlarınız için vardır. Çifte maaş alan saray bürokratlarınız için vardır bunu da biliyoruz. Kamu garantili ihaleler verdiğiniz yaptıkları yollar çöken yandaş müteahhitler için vardır. TL’yi bir gecede dibe indirerek önceden yaptığınız büyük dolar vurgunlarınızda istikrar vardır bunu da biliyoruz. Merkez Bankası'nın 128 milyar dolarını eritmenizde istikrar vardır. Bir de yalanlarınızda, talanlarınızda, zulümlerinizde istikrar vardır. Halk için esnaf için, işsiz için yoksul için istikrar yoktur bu ülkede. Onlar için iktidarınızın sadece ve sadece zulmü vardır. 

AKP iktidarı bütün Türkiye için risktir

Her yer kırmızıya dönüşmüş durumda. Bu harita salgını yönetemediklerinin belgesi, başarısızlık haritası. Haritadaki bir diğer gerçek ise şudur: AKP iktidarı bütün Türkiye için risktir. Doğudan batıya kuzeyden güneye herkes için risktir. Bu yüzden biz, bu rejime kriz ve çöküş rejimi diyoruz. Gittiğimiz her yerde bu çöküşü derinden hissediyoruz.

HDP, Türkiye’dir diyoruz

Amed’den yola çıktık. İzmir’de Ege’nin iş ve aş sorunlarını dinledik. Van’da Serhattaki yoksulluğu ve işsizliği gördük. Mersin’de Akdeniz’de üreticiler ile buluştuk. İşsizleri dinledik.

Geçtiğimiz hafta Karadeniz’deydik.İş ve Aş Buluşmaları kapsamında sokak sokak, yayla yayla Karadeniz’dekisorunları dinledik. Halklar arasına konulmak istenen düşmanlığa karşı horonda, halayda birleştiler, emeklerine oyunlarına sağlık. Gittiğimiz her yerde ortak sorunumuz, Saray rejimi dedik. İşsizlik, aşsızlık, yoksulluk dedik. Soframıza, alın terimize göz dikenlere karşı hep birlikte mücadele dedik, demeye devam edeceğiz. Birlikte mücadele etmeye, birlikte adil bir biçimde bölüşmeye, birlikte doymaya, birlikte özgürleşmeye karar verdik. Lazıyla, Çerkeziyle, Türküyle Kürdüyle.. … Buradan Artvin’de, Hopa’da heyetimizi sıcak şekilde karşılayan Karadeniz’in çay üreticisi kadınları başta olmak üzere tüm halklarımıza sevgi ve saygılarımızı gönderiyoruz. HDP, Karadeniz’dir, Artvin’dir, Hopa’dır, HDP, Türkiye’dir diyoruz.

HDP var olduğu sürece umut da, cesaret de, başarı da hep var olacaktır

Yaşadığımız karanlık tabloya bakarak hiç kimse umutsuzluğa ve kaygıya asla kapılmamalıdır. İktidar kaybedecek olmalarının büyük korkusunu yaşamaktadır. Bizler ise kazanacak ve başaracak olmanın umudunu ve heyecanını yaşıyoruz. HDP var olduğu sürece umut da, cesaret de, başarı da hep var olacaktır. İnanın ki onurlu ve adil bir geleceği hep birlikte kuracağız. Değişim ve demokrasi baharını hep birlikte yaşayacağız. Omuz omuza ve yan yana duracağız. Hep birlikte mücadele edeceğiz! Bu çöküşten büyük demokrasi hamlesi ile mutlaka çıkacağız. O günler çok yakın. Yolunuz, yolumuz açık olsun. Hızır hepimizin yoldaşı olsun.

(Kaynak: JINNEWS)

Editör: Haber Merkezi