1978’li yıllarda Çorum, Sivas, Malatya, Elazığ, Maraş Yay’ında ABD Büyükelçiliği II. Kâtibi Aleksander Peck fazla dolaşıyordu. AP’li ve MHP’li ileri gelenleriyle, milliyetçi iş adamlarıyla, eşrafla, toprak sahipleriyle toplantılar düzenliyor, Türkeşvari bir yaklaşımla bu bölgelerde etnik ‘temizlik’ gereğinden söz ediyordu.

Elazığ, Malatya ve Sivas’taki ilk denemelerden direniş ve yerleşik halkın katılmaması nedeniyle istenen sonuç alınamamıştı. ‘Etnik temizlik’ Alevi-Sünni çelişkisinin körüklenmesi üzerinden Maraş’ta gerçekleştirilecekti.

Katliamın arifesinde Maraş’ta olan A. Peck, en son 1980 Çorum katliamında görülecek, bir daha görülmeyecekti. Kısa bir süre sonra da 12 Eylül darbesi gerçekleşti zaten!

***

MİT’in, 1975’de kurulan Milliyetçi Cephe Hükümeti’nin Başbakan Yardımcısı Alparslan Türkeş’e bağlanması, MİT-MHP ile yakın çalışmasını sağlayacaktı.

Nitekim Ocak 1978’de hükümet olan CHP, MİT’e hâkim olamayacaktı. Türkeş, Hukuk Müşavirliği, Psikolojik Savunma Başkanlığı, İstanbul, Ankara ve Diyarbakır bölge daire başkanlıklarındaki yandaşları aracılığıyla CHP döneminde de MİT’i kontrol edecek; Maraş Katliamı’ndan aylar önce adı geçen taraftarları üzerinden, MİT’in Güney bölgesini kontrol altına alacaktı.

Maraş katliamının planlamasını, Türkeş’in dünürü MİT Hukuk Müşavirinin de içinde bulunduğu dört MİT mensubu yapacaktı. Bölgeden merkezi hükümete istihbarı bilgi akışı kesilecek, olayları sola bağlayan bir bilgilendirmeyle hükümet ‘uykuya yatırılarak’ plan tezgâhlanacaktı.

MİT bu rolünü 12 Eylül sonrasında da sürdürecekti. Faşistlerle ilgili raporlar mahkemelerden gizlenirken, sol gruplar hakkında sahte raporlar düzenlenecekti. Maraş Sıkıyönetim Komutanı Korgeneral Yusuf Haznedaroğlu, bu raporlara dayanarak katliamı tersine çevirerek, işkenceyle sol bir gruba mal etmeyi deneyecekti.

***

12 Eyül darbesi, Maraş Katliamı’nın suçlularını da yakalamak için yapılmıştı ama 12 Eylül sonrasında Maraş olayları hakkında süren dava ise tam bir hukuk skandalıydı.

Maraş Katliamının faili olarak 804 kişi yargılanacak, katliamda birinci derecede rol oynayan 68 kişi hiç yakalanmayacaktı. 379 kişi beraat edecek, 1 ila 15 yıl arasında mahkûmiyet cezası ile yargılanan 314 kişinin cezalarında önce 1/6 oranında indirim yapılacak, hepsi mahkeme sürecinde salıverilecekti. 29 kişi hakkında verilen idam ve 7 kişi hakkında verilen müebbet hapis cezası Yargıtay tarafından bozulacaktı. 1991’de çıkan Terörle Mücadele Yasası’nda yapılan değişiklikle de katliam sorumlularının hepsi salıverilecekti. Böylece Maraş Katliamı dava dosyası sessiz sedasız kapatılacak, bundan sonra da bu dosya hiç açılmayacaktı.

Maraş’ta katledilenlerin resmi sayısı 117 idi. Dönemin Maraş Savcısı Dündar Soner ise, daha gerçek rakamlar ortaya çıkmadan sıcağı sıcağına ‘200 ölümün gerçekleştiğini’ açıklamıştı.

Maraş’da katledilenlerin asıl sayısı ve katliamın asli failleri kimler, bilinen bir sır hala.

Darbe koşullarını yaratmak için Türkiye’yi “istikrarsızlaştırma” siyaseti güden, darbeyi “kendi çocuklarına” yaptıran ABD’nin; A.Türkeş’in, dönemin dört MİT yetkilisinin, kimi AP’li ve MHP’li ileri gelenlerinin, iş adamlarının, büyük toprak sahiplerinin, eşrafın, Susurluk Çetesinin rolü de bilinen bir sır hala…

***

Maraş Katliamı ile ilgili belgeye, bilgiye, somut yaşanana dayanan ciddi iddiaların üzerine gitmeyen/gidemeyen “vicdanlı” Ecevit’in ve dönemin CHP’sinin tutumu ile ilgili güncel CHP bir açıklama yapsın talebi çok mu ileri bir talep olur…  Aksi takdirde 1930’lar bir yana, 1978 Sivas, 1980 Çorum, en yakını Madımak’ta yaşanan Kürt Alevileri ve sol halka yönelik katliamlara karşı “seyircilik” tavrı CHP’yi suç ortaklığı şaibesinden nasıl kurtaracaktır…

***

Sonuç olarak, Maraş ve Hayata Dönüş katliamlarının da içinde olduğu  bildik katliamlar tarihinin tekerrür etmemesinin bir yolu, öncelikle insanlık suçu kanlı olaylarla hesaplaşmaktan geçiyor!

“Hayata Dönüş’’ Katliamı: Adalet Boşluğu Sürüyor

Devlet muktedirleri tutuklu ve hükümlülerin cezalarının infazında F Tipi Cezaevlerine geçişe karar vermişlerdi. Buna karşı 816 siyasi tutuklu iki aydan fazla bir süredir ölüm orucuna başlamıştı… Görüşmeler tıkanmıştı. Sorunun bir şekilde çözümü için devreye Yaşar Kemal, Zülfü Livaneli, Mehmet Bekaroğlu gibi yazarlar, sanatçılar, aydınlar girmişti. Anlaşmanın olmaması için özel çaba gösteren ‘’özel güçler’’ tıkanan görüşmelerin önünü açmaya zaman tanımadılar: 19 Aralık 2000 tarihinde uygulamak için fırsat kolladıkları vahşi bir katliama giriştiler, adına da ‘’Hayata Dönüş’’ operasyonu dediler. Bayrampaşa, Ümraniye cezaevleri başta olmak üzere o gün 20 ayrı cezaevinde, 5 kadın tutuklu yanarak, 1’i gazdan zehirlenerek, 32 (2’si asker) tutsak kurşunlanarak öldürüldü.

Adli Tıp raporuna göre Bayrampaşa’da ölen 2 askerden çıkan mermiler diğer askerlerin kullandığı silahlardan çıkmıştı. Öldürücü atışların dışarıdan içeriye doğru yapıldığı Adli Tıp raporuyla kesinlik kazanmıştı. Kadın tutukluların elbise parçalarından alınan numunelerde de yanıcı maddeler bulunmuştu. Bütün delil karartmalara rağmen Bayrampaşa’da ölen Murat Ördekçi’nin ailesinin AİHM’e açtığı dava sonucunda AİHM devleti 109 milyar ödemeye mahkûm etti. İlerleyen zamanda AİHM, devleti yeniden mahkûm etti, operasyonda devletin orantısız güç kullandığını vurguladı. Devlete karşı Türkiye’de açılan davalarda ise, sonuç alınamadı. Elbette katliamın suçlusu bulunmalı, devlet hangi güne duruyor: Devlet siyasi tutsaklardan 154’ü hakkında faili belli olmayacak şekilde insan öldürme kastıyla davrandıkları için dava açacaktı.

F Tipi cezaevlerine geçiş politikasına geçiş kararı Milli Güvenlik Kurulunda alınmıştı. DSP-ANAP-MHP koalisyonu iktidardaydı. Başbakan Bülent Ecevit, Başbakan yardımcıları Mesut Yılmaz ve Devlet Bahçeli, İçişleri Bakanı Sadettin Tantan, Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk’tü. Cezaevleri Genel Müdürü ise Ali Fuat Ertosun’du. Devlet hafızası bu, ‘Üstün hizmetleri’ unutmuyor. 2004 yılında AKP Adalet Bakanı Devlet Bakanı Cemil Çiçek tarafından önce ‘’Devlet üstün Hizmet’’ madalyasıyla, sonra ise Savcılar ve Hâkimler Kurulu Üyeliğine atanarak ayrıca ödüllendirilecekti.

***

Yıl 2018: Katliamın kararının hangi kurumda kimlerin aldığı bilinen sır… Ancak katliamın suçlularına/güçlülerine yönelik bir yargılama bir hesaplaşma olmadı. Adalet boşluğu derinleşerek sürüyor.

(Yeni yaşam Gazetesinde alıntıdır)
Editör: Haber Merkezi