İSTANBUL- ÖTEKİLERİN GÜNDEMİ RÖPORTAJ; CHP Beyoğlu Belediye Başkan Adayı Alper Taş Gazeteci Hamza ÖZKAN’ a Türkiye’deki mevcut yerel yönetim ve Beyoğlu'na ilişkin değerlendirmelerde bulundu."Taş HDP öncelikle kayyum belediyelerini geri almak üzere bir politika izleyecek. Aday çıkarmadığı illerde de kendi ifadeleriyle, AKP-MHP blokunun geriletilmesi hedefiyle hareket edecekler. Bize desteklerinden dolayı da teşekkür ederiz.. ”dedi Taşın’ın sorularımıza verdiği yanıtlar şöyle;



 

Alper Taşı’ı bir İmam hatipli- sosyalist bir siyasetçi olarak tanıyoruz ama biz bir de sizden dinlemek istiyoruz Alper Taş kimdir, hayata nasıl bakar, kendini hayatın içinde nasıl konumlandırır? 

1967’de Rize’nin Pazar ilçesinde doğdum. Muhafazakar bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldim. Çocukluğum, toplumun oldukça politikleştiği bir ortamda geçti. İmam Hatip’e devam ederken bir yandan da babama okuduğum Tercüman gazetesi aracılığıyla ülkedeki siyasi gelişmeleri yakından izliyordum. Tercüman gazetesi sağın olaylara yaklaşımını ortaya koyuyordu. Ama bir yandan da ilçemizde etkin olan devrimcilerin faaliyetlerini gözlüyor, duvar yazılarını okuyor onlardan da etkileniyordum. O dönemde ilk olarak Halkın Kurtuluşu siyasetinden etkilendiğimi söyleyebilirim. Ama bu etkilenme kısa sürdü. İlçemizde Dev-Genç hakimdi. Dev-Genç’li abilerimizin söylediklerine, yaşamlarına hayranlık duymaya başladım. Pek çok çocuk gibi ben de onlar gibi olmayı istiyor, onlara özeniyordum. Halkın yanında olmanın, çıkar beklemeden halk için çalışmanın gerçekten ne olduğunu onlardan gördüm. O gün o abilerimizden etkilenerek şekillenmeye başlayan hayatımız bugüne kadar devam etti. Bir devrimci olarak, devrimci bir topluluğun parçası olarak hayatın içinde yer aldım. Alper Taş kimdir sorusunun en yalın yanıtı da budur, bir devrimciyim. İnsanın insanı sömürmesine karşı çıkan, daha adil ve eşit bir ülke kurma hayali için mücadele eden birisiyim. Hayatımızı belirleyen, hayatımızı biçimlendiren ve hayatımıza yön veren tek şey bu oldu.

Özgürlük ve Dayanışma Partinizin kuruluşundan bugüne kadar bir çok görevde bulundunuz, Beykoz ilçe yöneticiliği, İstanbul il başkanlığı, PM Üyeliği, genel başkan yardımcılığı ve genel başkanlık   yaptınız. Türkiye’de geçmişten bu güne siyaset ve yerel yönetim anlayışı arasında nasıl bir ilişki oldu ve bugün bu ilişkinin şekli ve boyutu nasıl bir seyir izliyor, gelecek yıllara yansıması nasıl olacak?

Türkiye’de yerel yönetimler merkezi siyasetin gölgesi altında kaldı. Yerel yöneticiler ve yerel yönetim politikaları Parti merkezlerinden belirlendi. Yerelin özgünlükleri ve halkın yönetime katılımını sağlayan gelişmiş örnekler ortaya konulmadı. Yerel yönetimler sonunda bir iktidar ve rant dağıtım merkezine dönüştürüldü. Oysa bizim siyasal anlayışımızda yerellerin özgün bir yeri vardır. Yerel yönetimler, yerel demokrasinin gelişimi ve alternatif bir yönetim mücadelenin hayata geçirilmesi noktasında önemli imkanlar sunar. Bugün, her şeyin tek kişi egemenliğine devredildiği yönetim modeli içinde yerel yönetimlerin görece özerkliği de ortadan kaldırılmaya çalışıyor. Yerel yönetimlerin yetkileri de Saray’a devredilmek isteniyor. Buna rağmen yerel yönetimlerin görece özerk yapısı halen korunabilir ve halkla birlikte bunun mücadelesi yürütülebilir. Beyoğlu, bizimle birlikte bu anlamda yeni bir siyaset tarzının ve yeni bir yönetim modelinin örneğine dönüşecek. Beyoğlu’nu Beyoğlu halkıyla birlikte yönetmenin bugünkü yerel yönetimlerin ötesinde nasıl bir enerji ortaya çıkarabileceğini hep birlikte göreceğiz. Bu aslında kendileri olmasa halkın kendi başına bir şey başarmasının mümkün olmadığını söyleyen burjuva siyasetine karşı halkın iradesine dayanılarak nelerin başarılabileceğini ortaya koyacak bir deneyim olacak. Beyoğlu yerel yönetimlere ilişkin yeni bir anlayışın merkezine oturarak, tüm yerel yönetimleri de zorlayacak bir deneyim olacak.



Partiniz ÖDP’den Beykoz ilçe yöneticisi, İstanbul il başkanı, PM Üyesi, genel başkan yardımcısı ve Genel başkan seçildiniz, bu başarının sırrı nedir?

Üstlendiğimiz görevleri bir başarı ölçütü olmaktan öte bir sorumluluk olarak tanımlamak daha doğru olur. Devrimci mücadele bireysel bir mücadele olarak gerçekleşmez. Aksine devrimci mücadele siyasetin kolektifleştirilmesi şimdi Beyoğlu’nda da yapacağımız üzere yönetilen yöneten ayrımının ortadan kaldırılmasını hedefler. Bu bakımdan devrimci gençlik mücadelesinden bugüne uzanan mücadele hayatımızda bu anlayış doğrultusunda farklı sorumluluklar üstlendik. Ben de bu anlayışın parçası olarak devrimci gençlik mücadelesinden ÖDP’ye uzanan mücadelemizde üzerimize düşenleri yerine getirmeye çalıştık.

Türkiye’de Parti olarak 30 Mart 2014 seçimlerinde 6 büyükşehir, 13 il, 162 ilçe belediye başkanlığı kazandınız, AKP Hükümeti sizin Ataşehir ve Beşiktaş Belediye başkanlarınızı uzaklaştırdı, DBP’nin 96 Belediyesine kayyum atadı, İstanbul ve Ankara’da kendi belediye başkanlarını görevden aldı. Seçilmişlere yönelik yapılan bu uygulamaların altında ne yatıyor sizce?

İktidar uzun zamandır kendisine muhalif olan herkesi sindirmeye ve etkisizleştirmeye çalışıyor. Bunun için de zor ve baskıyı devreye sokuyor. Bu her şeyden önce iktidarın artık toplumu ikna etme gücünü kaybettiğini ortaya koyuyor. Kayyumlar da her ne kadar iktidar tarafından bir güç gösterisi olarak sunulsa da bir acziyet ifadesinden başka bir şey değildir. Bir yandan seçimleri iktidarın meşruluk kaynağı olarak gösterirken diğer yandan da seçilmiş Belediye Başkanlarını bu şekilde görevden almanın bir açıklaması olamaz. Bu siyasal mücadelenin başka bir biçimde sürdürülmesi anlamına geliyor. Bu şekilde pek çok Belediyenin yönetimini kendilerine bağladılar evet ama halkı kendilerine bağlamaları mümkün değil.

Cumhurbaşkanı Recep Tayip Erdoğan’ın yerel seçimlerde “örgüt” yanlıları gelirse gereğini yapar kayyum atarız şeklindeki açıklamasını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Seçimler pek çok adaletsizlik ve eşitsizlik içinde gerçekleşiyor. 16 Nisan referandumu ve 24 Haziran seçimleri de benzerdi. Devletin tüm imkanları iktidar partisi için seferber ediliyor. Cumhurbaşkanı her tür kısıtlamadan muaf tutuluyor.  YSK Başkanı’nın ve kurul üyelerinin görev süreleri dolmuş olmasına rağmen fiilen görevlerini sürdürüyor. Neredeyse tüm medya iktidar denetimi altına alınmış durumda. Cumhurbaşkanı bu adaletsizliklerin üzerine bir de kayyum atarız sözlerini ekleyerek, beğenmediği seçim sonuçlarını kabul etmeyeceğini ilan ediyor. Bu bir mücadele alanı olarak görülmelidir. Halkın iradesinin gasp edilmesine yönelik her tür adımın karşısında halkın gücüyle birlikte mücadele etmekten başka yol yok.

Önümüzde bir yerel seçim var, birçok seçim geçirmiş tecrübeli bir siyasetçi olarak Türkiye genelinde yerel seçimlere ilişkin önerileriniz nelerdir partinize?

Biz Beyoğlu için bir yönetim anlayışı, bir kent anlayışı ortaya koyuyoruz. AKP’nin Türkiye’yi ve kentlerimizi sürüklediği yıkım karşısında, çözümün kamucu, demokratik, katılımcı, ekolojik bir siyaset ve yönetim anlayışı ile mümkün olduğunu düşünüyoruz. Önemli olan şey AKP’den bunalmış, bıkmış ancak bir başka seçenek de görmeyen milyonlar için nefes alabilecekleri bir ihtimalin var olduğunu gösterebilmek. Biz bunu başaracağız. Bunu, sağın yıkım ve düşmanlık politikaları karşısında solun insan sevgisine, dayanışmaya, kaynakların halk için kullanılmasına dayanan anlayışı ile gerçekleştireceğiz. Beyoğlu gibi Türkiye’nin değişmesinin yolunun buradan geçtiğini düşünüyoruz.

Partiniz 30 Mart 2014 seçimlerinde 6 büyükşehir, 13 il, 162 ilçe kazandı, bu belediye başkanlıklarının üstüne kaç belediye başkanlığı daha ilave edebilirsiniz?

Bu soruya da net bir yanıtı ancak Beyoğlu’ndan yanıt verebilirim. En azından geçen seçimin üzerine Beyoğlu’nun konulacağını söyleyebilirim.  Bunun yanı sıra Türkiye’nin her yeri de Beyoğlu’ndan farklı değil. AKP’den bunalmış insanlarımız ve artık kurtulmak istiyor. Türkiye’nin geldiği duruma Tanzim Satış kuyruklarına bakarak görüyoruz. Bir avuç insan rahat içinde yaşarken emekçiler, yoksullar domates, patates alabilmek için kuyruk çilesi çekmek zorunda kalıyor. Türkiye’de üretim ortadan kaldırıldı. Ne sanayi ne de tarımdan söz edemiyoruz. Milli ve yerli edebiyatını kimseye bırakmayan iktidar tarımdan sanayiye tüm üretim alanlarımızı emperyalist şirketlere devretti. Türkiye muhtaç hale getirdi. Bu ülke böyle bir yönetimi hak etmiyor. Bunun değişeceğini göreceğiz.



İstanbul, Ankara, Antalya, Gaziantep, Malataya, Mersin, Adana Adıyaman başta olmak üzere HDP aday çıkarmayarak partinizi, DSP ve SAADET partilerini destekleyeceklerini açıkladı, HDP’nin bu tutumunu nasıl değerlendiriyorsunuz, HDP yerel seçimlerde nasıl bir role sahip?

Gördüğümüz kadarıyla HDP öncelikle kayyum belediyelerini geri almak üzere bir politika izleyecek. Aday çıkarmadığı illerde de kendi ifadeleriyle, AKP-MHP blokunun geriletilmesi hedefiyle hareket edecekler.  Bize desteklerinden dolayı da teşekkür ederiz. Beyoğlu özelinde baktığımızda burası farklı kimlik ve kültürden insanlarımızın yaşadığı bir bölge. Burada biz emek ve sermayeyi ayrıştırırken farklı kültür ve kimlikten insanlarımızı birleştireceğiz, Beyoğlu’nu aynı zamanda birarada yaşamın hayata geçtiği bir yer haline getireceğiz.

Cumhur ittifakı sürekli ‘beka meselesi’yle gündeme geliyor nedir beka meselesi, Türkiye’nin hakikaten bir beka meselesi var mı, varsa bu mesele nasıl çözülecek?

Beka sorununu dilinden düşürmeyen AKP ve MHP ittifakı ülkenin başına her tür felaketi getirdiler. Suriye’de fetihçi bir dış politika izlediler. Suriye’nin ABD’nin yaktığı ateşi harladılar. O ateş yıllardır bizi de yakıyor. Türkiye, Suriye iç savaşında içinden çıkılmaz bir noktaya geldi. Bakın işte onlar da işin içinden çıkamıyor. Bir yanda ABD’nin öte yanda Rusya’nın inisiyatifi olmadan atım atılamaz duruma gelindi. Türkiye, savaşın yarattığı göç dalgasının sonucu ayrı bir gerilim hattına oturdu. Avrupa Türkiye’yi bir göç deposu olarak kullanıyor. Türkiye’nin buna yönelik çözüm politikalarının olmadığı da görüyoruz.

Öte yandan ekonomimiz batırıldı. Önce kriz yok dediler sonra krizi dış güçler yarattı dediler. Şimdi pazarcıları terörist ilan ederek krizin sorumluluğundan kurtulmaya çalışıyorlar. Türkiye insanı sebze için kuyruklara girmek zorunda kalıyor. Bundan büyük bir kriz mi var bundan büyük bir utanç mı var. Türkiye’nin artık üzerindeki bu karanlıktan kurtulması gerekiyor. Sürekli iç düşman üreterek insanlarımızı birbirine düşman edenlerden daha büyük bir beka sorunu olamaz. İnsanların ayrıştığı, toplumun parçalandığı bir ülkenin geleceği olmaz. Geleceği kazanmak, toplumu yeniden birleştirmek ve ülkenin içinde bulunduğu ekonomik krizden çıkışını sağlamak ancak Türkiye’de sol bir aklın, sol bir seçeneğin güçlenmesinin sonucu olabilir. Çözüm başka yerde değil, çözüm toplum içinde iyiliği, güzelliği, dayanışmayı çoğaltacak ülkenin kaynaklarını halkın çıkarı için kullanacak bir anlayışta aranabilir.



Beyoğlu için projeleriniz nelerdir?

Beyoğlu’na dair çok çeşitli projelerimiz var. Öncelikle göreve gelir gelmez Beyoğlu’nun 45 mahallesinde kuracağımız meclislerle birlikte yerel yönetim faaliyetlerinde çıkar grupları lehine olan durumu emekçi ve yoksul halkın lehine değiştireceğiz. Katılımcı bütçe uygulaması ile birlikte çıkar gruplarının belediye yatırımlarından tasfiyesini sağlayacak, kamu arazilerinin satışı, kültürel kimliğin ve sağlık, barınma ve eğitim hakkının gaspını engelleyeceğiz.

Belediye ve iktidar tarafından yıllardır mağdur edilen Beyoğlu halkının tapu sorununu çözeceğiz, herkese tapularını vereceğiz. Bölge sakinlerinin tercihlerini dikkate almayan rant projelerine, soylulaştırma politikalarına engel olacağız. Kentsel dönüşüm sonucu, kiracıların ve mülk sahiplerinin yine aynı yerde yaşamını ikame etmelerini sağlayacak, bölge halkının kültürel özellikleri ve yaşam biçimlerine uygun kentsel mekânlar planlayacağız.

Beyoğlu sınırlarında geliri olmayan, asgari ücretin altında bir gelirle yaşam mücadelesi veren haneleri tespit edeceğiz. Onlarla birlikte dayanışma içerisinde olan, halkın ekonomik sorunlarına eğilen, istihdama katkı yapan, çalışanlarını ve esnafını destekleyen bir Belediye yaratacağız.

Biliyorsunuz 25 yıldır bilinçli olarak sürdürülen ranta dayalı kentleşme politikalarıyla Beyoğlu’nun tüm bu tarihsel birikimi ve toplumsal belleği yok edildi. Beyoğlu’nu yeniden kültür ve sanatın merkezi haline getireceğiz. Öncelikle çürümeye terk edilen Muammer Karaca Tiyatrosu’nu yeniden Beyoğlu’na kazandıracağız. Beyoğlu’ndaki tüm tiyatrolara ve tarihi sinemalara destek olacak, sanat galerilerini teşvik edeceğiz. Her yıl uluslararası tiyatro ve sinema festivalleri düzenleyeceğiz. Bir sözümüz de emekçilere: her yıl 1 Mayıs öncesi  Beyoğlu Emek Festivali düzenleyeceğiz.  Ayrıca Beyoğlu Belediyesi Kent Müzesi ve Beyoğlu Belediyesi Kent Araştırma Merkezi kurarak Beyoğlu’nun tarihi ve kültürel mirasını koruma altına alacağız.

Beyoğlu Belediyesi toplumsal cinsiyetin, dezavantajlı grupların gözetildiği, eğitim ve sağlık hizmetlerinin karşılandığı, toplumsal ihtiyaçlara göre tasarlanacak. Kadına yönelik şiddet, kadın cinayetleri, taciz ve tecavüze karşı mücadele eden bir belediye olacağız. Bunu özellikle önemsiyoruz. Kadınlar tarafından denetlenen, kürtaj, doğum kontrolü dahil kadınların tüm sağlık sorunlarına ilişkin hizmet, danışma merkezleri ve  sığınma evleri inşa edeceğiz. Kadınlara yönelik meslek ve beceri edindirme kursları açacağız. Beyoğlu Belediyesi çalışanı kadınlara, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü'nde bir gün izin hakkı tanıyacağız.

İmar planlarını, belediye binalarının ve konutların tasarımlarını engellilerimizi gözeterek yapacağız. Alzheimer hastalarımızın sosyal yaşama entegre olması amacıyla Beyoğlu Belediyesi Alzheimer Merkezi’ni kuracağız. Maddi durumu olmayan ve düzenli bakım görmesi gereken yaşlılarımız için huzurevleri açacağız. Sigortalı olsun olmasın, yaşlılarımızın tamamının yeterli sağlık hizmeti alabilmeleri için destek mekanizmaları oluşturacağız. Gençlerimizi madde bağımlılığı ve şovenist söylemlerden uzaklaştırılmasına yönelik kültür-sanat evleri inşa edecek, halk oyunları ve tiyatro ekipleri kuracağız. Barınma sorunu yaşayan öğrenciler için ücretsiz kalabilecekleri konukevleri inşa edeceğiz. Çocuklarımızın sosyal gelişimine katkıda bulunacak mahalle kreşlerini kuracağız. Beyoğlu Belediyesi Mülteci Hakları Merkezi açarak barınma, kıyafet, gıda, sağlık ve hukuki alanda mültecilere destek olacağız. Bu merkezlerde toplumsal yaşamını entegrelerini kolaylaştırmak amacıyla ücretsiz Türkçe dil kursları vereceğiz.

Aynı zamanda depremini bekleyen İstanbul’da Beyoğlu’nu afetlere hazırlayacağız. Kimse Beyoğlu’nda deprem toplanma alanları imara açıldı diyemeyecek. Nitelik ve nicelik bakımından yeterli afet toplanma alanlarını belirleyecek ve buralarda yapılaşmaya asla izin vermeyeceğiz. Yerelde mahalle bazlı, gönüllülük esasına dayanan belediye tarafından koordine edilen arama, kurtarma birimleri kuracağız.

Beyoğlu sınırlarındaki yeşil alan miktarındaki ciddi düşüşün önüne geçerek, rekreasyon alanlarının sayısını arttıracağız. İklim değişikliği ile mücadele eden, enerji kaynaklarını verimli kullanan, Karbon emisyonunun azaltan gerçekten çevreci bir belediye yaratacağız.

Ötekilerin gündemi olarak teşekkür ederiz
Editör: Haber Merkezi