İSTANBUL-ÖTEKİLERİN GÜNDEMİ;  Akrabası tarafından bir yıl boyunca sistematik cinsel istismara maruz kalan 11 yaşındaki çocuk, yaşadıklarını ailesine anlattı ancak ailesi inanmayarak pedagoga götürdü. Çocuğun pedagogdaki anlatımları üzerine soruşma açıldı ancak bu kez de mahkeme, sanığa indirimler uygulayarak sadece 5 yıl 6 ay ceza verdi.


JINNEWS'ten safiye Alağaş'ın haberine göre; İstanbul'da yaşayan 11 yaşındaki çocuk, 2016-2017 yılları arasında akrabası olan 17 yaşındaki M. tarafından sistematik cinsel istismara maruz kaldı. Yaşadıklarını 2017 Ekim ayında ailesine anlatan çocuk, İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Hastanesi'ndeki pedagoga götürüldü. Pedagogda yaşadıklarını bir kez daha anlatan çocuk, ilk olarak 2016 yılında annesinin akrabası olan M.'nin cinsel istismarına maruz kaldığını ve bu durumun  farklı tarihlerde tekrar ettiğini söyledi.


Tehdit ve istismar raporlandı


İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı, çocukla görüşme yaparak olay hakkında detaylı rapor hazırladı. M.'nin çocuğu cinsel istismara maruz bıraktığı ve kimseye söylememesi için okuldan attırmakla tehdit ettiği de ortaya çıktı.


Baba çocuğa inanmak yerine suçluyu korudu!


Heyetin anne ile yaptığı görüşmede, bu olaydan çocuğun anlatımı üzerine haberdar olduğu, doğruluğunu öğrenmek için psikiyatriye başvurduğu ve çocuğuna inandığı belirlendi. Baba ile yapılan görüşmede ise, çocuğunun sessiz sakin içine kapanık olduğunu beyan ettiği, cinsel istismarda bulunan M'nin ise pasif bir çocuk olduğu, oğlunun iddia ettiği eylemi yapamayacağı ve bu olayın oğlunun hayal dünyasının ürünü olabileceğini ileri sürdüğü kaydedildi.


'Ailem inanmayınca hepsini anlatmadım'


Heyet ve pedagogun ortak değerlendirmesinde, cinsel istismara maruz kalma bulguları saptandığı için olay Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı’na bildirildi. Başsavcılık Ocak 2018 tarihinde çocuğun pedagog eşliğinde ifadesini aldı. İfadesi alınan şüpheli M. ise, suçunu inkar etti. M. hakkında "çocuğun cinsel istismarı" suçu işlediği belirtilerek dosya Bakırköy 1. Çocuk Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderildi. Pedagog eşliğinde çocuğun tekrar ifadesine başvurulurken, ilk anlattığında annesi ve babasının kendisine inanmadığını ifade ederek, "Ben de iyice yalancı konumuna düşmemek için olayın tamamını anlatmadım. Babam inanmayınca Kur'an'a el bastım. Beni pedagoga götürdüler. Orada anlattım. Babam sonra inandı. M. beni tehdit ettiği için aileme anlatmamıştım" dedi.


Mahkemenin talebi üzerine İstanbul Adli Tıp Kurumu 6. İhtisas Kurulu, rapor hazırladı.  Raporda, çocuğun gerçekleri anlattığı belgelendi.


Mahkemeden sanığa ‘iyi hal’ ve ‘itibar’ indirimi!


Davanın kapalı görülen 5’inci duruşmasında "Çocuğun cinsel istismarı" suçundan 8 yıl hapis cezası verildi. Mahkeme sanığın suçu sistematik bir şekilde işlediği için verdiği cezayı dörtte bir arttırarak 10 yıla çıkardı. Ancak sanık 18 yaşını doldurmadığı için cezada indirime giderek cezayı 6 yıl 8 aya, sanığın mahkemedeki tutum ve davranışlarını göz önünde bulundurarak “iyi hal” indirimine giderek cezayı 5 yıl 6 ay 20 güne indirdi.


“Kişiyi hürriyetinden yoksun bırakmak” suçundan 1 yıl ceza veren mahkeme, suçu çocuğa karşı  işlediği için cezayı 2 yıla çıkardı. Eylemi cinsel amaçla gerçekleştirdiği için 3 yıla, sistematik olarak gerçekleştirdiği için cezayı 3 yıl 9 ay a çıkardı. Ancak, suç tarihinde 18 yaşından küçük olması nedeniyle cezayı 2 yıl 1 aya indiren mahkeme, sanığın sabıkasız olması, geçmişteki hali, itibarı ve cezanın ertelenmesi halinde suç işlemeyeceği yolundaki kanaate vardığını belirterek, "Kişiyi hürriyetinden yoksun bırakma suçu”ndan verdiği cezayı da erteledi.


Travma sonrası stres bozukluğu 


Çocuğun avukatı Didar Erdem, mahkemenin alt sınırdan ceza verdiğini ve tüm indirimleri uyguladığını söyledi. Çocuğun travma sonrası stres bozukluğu yaşadığını ifade eden Didar, “Çocuğun vücudunda da bu psikiyatrik tanı dışında fiziksel bir delil bulunmamasına rağmen tam da olması gerektiği gibi cezaya hükmetti. Çocuğun cinsel istismarı ve cinsel saldırı suçlarında mağdur, çoğu zaman durumu kendince ispat edemediği veya tehdit edildiği için bu durumu dile getirememekte veya çok uzun zaman sonra ifade edebilmektedir. Bu da suçun üzerinin örtülmesine, delillerin yok olmasına neden oluyor. Bu davayı önemli yapan ve emsal olmasına neden olan da budur. Çocuğa karşı işlenen bu suç aylar sonra annesi ile sohbet ettiği sırada açığa çıkıyor. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı çocuk ile yaptığı görüşme sonrasında raporunu düzenliyor. Çocuk üzerinde bu suç nedeni ile oluşmuş psikiyatrik zararı belgeliyor ve suç duyurusunda bulunuluyor. Ardından Adli Tıp Kurumu 6. İhtisas Kurulu da oy birliği ile çocuğun beyanlarına itibar edilebileceği yönünde rapor düzenliyor.  Yargılama sonunda savcının da talep ettiği gibi cezaya hükmediliyor” dedi.


Bu dosyanın, verilmiş hukuk mücadelesinden öte bir kadının, annenin çocuğuyla kurduğu diyaloğun rol ve etkisini gösterdiğini dile getiren Didar, kurumların bu konuda gösterdiği hassasiyetin hukuksal araçlar olarak karar üzerinde etkili olduğunu söyledi. Didar, şöyle devam etti: “Bu karar bu suçlardan zarar gören kişilere ve onların yakınlarına cesaret vermelidir. Bu suçun ortaya çıkması ardından pratikte yaşanan bir diğer sorun da çocuğu korumak isteyen yakınlarının, mağdurun olayı tekrar tekrar anlatmak zorunda kalacağını ve yargılamanın her aşamasında bulunması gerektiğini düşünmesi nedeni ile vakayı adli makamlara taşımaktan duyduğu çekincedir. Oysa çocuk koruma kanunu ve ilgili mevzuatında buna ilişkin düzenlemeler de var. İşlenen suçun etkisiyle psikolojisi bozulmuş olan mağdur çocuk, tekrar tekrar durumu anlatmak zorunda olmadığı gibi duruşmalara gelmek zorunda da değil. Hatta adliyeye hiç gelmeden usule uygun ve uzman eşliğinde kayıt altına bir kez alınan ifadesi ile yeterli kalınabiliyor. Bu açıdan toplumda 2 konuda bilinçlendirmeye ve kapasitenin güçlendirilmesine ihtiyaç var. Birincisi, çocuklar yönü ile iletişim ve diyaloğun hayati önemi. Diğer konu da hukuki prosedür içinde çocuğu koruyan bir mekanizma olduğunun farkında olmak. Tıbbi ve hukuki sürecin başlaması ancak kurulan bu sağlıklı iletişim ile eylemin ortaya çıkmasından sonra çocuğun yaşadığı bu travmayı tekrar tekrar anlatmak zorunda olmayacağını bilerek yapılacak başvuruların ardından başlayabiliyor.”
Editör: Haber Merkezi