Dayanışma kültürü Kürt toplumunda hep vardı. Bir köyün ötesine geçmeyen yaşam tarzında dayanışmayla ayakta kalmak mümkündü. Bu yaşam tarzı, Kürtçe sözlü edebiyatıyla harmanlanıyordu

Kürtler, salgınla mücadele günlerinde yardımlaşma amacıyla kampanya ve organizasyonlar düzenliyor. Aslında dayanışma kültürü, Kürdistan’da hep önemli bir yer tutmuş; sözlü edebiyatla da kuşaktan kuşağa aktarılmıştır.




 





Kürtlerin, 19. yüzyılın sonlarından 20. yüzyılın başlarına kadar birçok Kürt aydın ve siyasetçiye ev sahipliği yapan dernekleri oldu. Kürt kültür ve aydınlanmasında önemli bir rol oynayan bu derneklerden bazıları, Kürtler adına hak mücadelesi vermenin yanı sıra dayanışma ve yardımlaşmayı da amaçlıyordu. “Kürdistan Azm-i Kavi Cemiyeti” (Komela Vîna Zexm a Kurdistanê), “Kürd Teavün ve Terakki Cemiyeti” (Komela Hevkarî û Pêşketina Kurd), “Kürd Talebe Hêvî Cemiyeti” (Komela Xwendekarên Kurd Hevî, “Kürdistan Teşrik-i Mesai Cemiyeti” (Komeleya Hevkariya Kurdistanê), “Kürt Irşad ve Irtika Cemiyeti” (Komeleya Rênîşandan û Bilinkirina Kurdan) ve “Kürdistan Teşrik-i Mesai Cemiyeti” (Komeleya Hevkariya Kurdistanê) bunlardan birkaçıydı.









Türkiye Cumhuriyeti’nin, Kürtlerin bütün siyasi, kültürel ve toplumsal hareketlerini yasaklamasının ardından ise dönemin Kürt hareketinin öncü isimleri, aydınları ve kanaat önderleri soluğu Rojavayê Kurdistan’da aldı. Daha sonraki yıllarda modern Kürt aydınlanması kategorisine alabileceğimiz toplumsal ve siyasal hareketler, Kürtler tarafından Binxetê olarak adlandırdıkları bu bölgeden başlayıp Halep’e ve Şam’a, oradan da Beyrut ve Kahire’ye uzanan geniş bir coğrafyaya yayıldı.

Lübnan’ın başkenti Beyrut’ta Nuri Dersimi, Ekrem Cemilpaşa, Memduh Selim Celadet Ali Bedirxan ve Kamuran Ali Bedirxan’ın öncülüğünde 1927’de kurulan Xoybûn, yakın Kürdistan tarihine adını yazdıran en önemli siyasi ve toplumsal hareketlerden biriydi. Sadece o dönem değil, daha sonraki yıllarda da Türk devletinin zulmünden kaçan Kürtlerin soluk alabildikleri yer konumunda olan Binxetê’den, Kürdistan’ın kuzeyinde patlak veren irili ufaklı serhildanlara destek vermeye çalışılıyordu.

Celadet Ali Bedirxan’ın 1932’den itibaren Şam’da çıkardığı Hawar dergisinin 2. sayısından Rojavayê Kurdistan’ın Cizîrê bölgesinde “Kürt Fakirleriyle Yardımlaşma Cemiyeti” (Civata arîkariyê ji bona belengazên Kurd li Cizîrê) kurulduğunu öğreniyoruz. Cegerxwîn, Dr. Ehmed Nafis, Ebdilrehmanê Eliyê Yûnis, Hemze Begê Muksî, Osman Sebrî, Resûl Axa, Hesenê Haco Axa ve Eliyê Topiz gibi dönemin Kürt şahsiyetlerin öncülük ettiği bu dernek, yardıma muhtaç olan Kürtlerin sağlık ve yiyecek ihtiyaçlarını gidermeyi amaçlıyordu.

Dernek, Xoybûn’un kararıyla kurulmuştu. Varlıklı Kürtlerden toplanan paralar, Hesekê kentindeki merkeze gönderiliyor, buradan da Cizîrê bölgesinde yardıma muhtaçlara dağıtılıyordu. Hawar dergisinin 1 Haziran 1932 tarihli sayısında yayınlanan derneğin çağrısı kısaca şöyleydi: “Ey Kürtler! Bizler dünyada en fazla birbirine yardım etmesi gereken bir milletin evlatlarıyız. Cahilliğimiz fakir ve fukaralığımızdan da geliyor. Birbirimize el vermek bu milleti seven insanların borcudur.”

Dünya çapında ekonomik krizlere ve son yüzyılda görülmemiş şekilde açlığa, kıtlığa yol açan ‘1929 buhranı’ sonrası Kürdistan’ın en küçük parçasında kurulan bu dayanışma derneğinin, kaç yoksul Kürt’ün evine aş götürdüğü bilinmiyor.

Komela Zanistî û Alîkariya Kurd

Dr. Nûrî Dêrsimî’nin Halep’teki evinde 1956’da biraraya gelen Rewşen Bedirxan, Hesen Hişyar, Heyder Heyder ve Osman Efendi gibi isimler, Komela Zanistî û Alîkariya Kurd (Kürt İlim ve Yardımlaşma Derneği) adıyla bir dernek kurdu. Suriye’de Kürtlerin örgütlü oluşumlarının tamamen yasaklanması yüzünden ömrü ancak iki yıl süren bu dernek, Kürtler arasındaki dayanışmayı güçlendirmenin yanı sıra verilen hak ve özgürlük mücadelesini de Arapça, Yunanca ve Fransızca bildirilerle tanıtmayı amaçlıyordu.

Sözlü edebiyatta dayanışma

Kürdistan’ın yüzyıllık yakın tarihinde muhakkak sayısız örgütlü dayanışma örnekleri vardır. Modern şehir yaşamını bir yana koyarsak dayanışma kültürü Kürdistan’ın taşrasında geçmişten günümüze hayati bir yer tutar. Bir köyün ötesine geçmeyen yaşam tarzında, kendi aralarında kurdukları dayanışma ve imece usulü yöntemlerle ayakta kalmak mümkündü. Bu yaşam tarzı, Kürtçe sözlü edebiyatıyla harmanlanıyordu. Topluca yapılan işler aslında hem şiir, ezgi ve öyküleri besliyordu hem de bu sözlü edebiyat moral, tempo ve akıcılık sunuyordu.

Zibare, Zêw ve Şevbêrk

Türkçeye “imece” kavramıyla çevirebileceğimiz “zibare” Kürdistan’da köy hayatının vazgeçilmez dayanışma sistemidir. Bahar, yaz ve sonbaharda sırayla herkese ait tarla, bağ ile bahçede herhangi bir maddi karşılık beklemeden yapılan bütün işlerin adıdır. Kürdistan’da hala bir şekilde işlevini yitirmeyen bu kavram altında yapılan dayanışma işlerinden en önemlisi buğday, mercimek, nohut, burçak ve arpa hasadı zamanı sırayla yapılan köylülerin bir araya gelerek yaptıkları işe “Paleyî/Paletî” denir.

Bağ-bahçede de “Mardan” adıyla toprağa kazma, sürme ve havalandırma işi yapılır. Botan ve Garzan gibi Kürdistan’ın orta kesimlerinde ev inşa işleri, “Axaban” adı verilen toplu bir çalışmayla tamamlanır. “Zêw” ise kimi bölgelerde toplanan hasadın ardından sonbaharın başında köy ahalisinin bir araya gelerek çocuklara ziyafetler vermesi buluşmasıdır. Çocuklar evlerinden kaşıklar alarak her yıl sırayla bir evde verilen bu yemeğe gider.

Kürdistan’da köy hayatının vazgeçilmez sosyal buluşmanın adı ise “Şevbêrk”tır. Özellikle uzun kış gecelerinde televizyon ve telefon gibi iletişim araçlarının olmadığı yıllarda, her akşam köy ahalisi bir evde toplanır, hikayeler, olaylar anlatılır, köy hayatına dair tartışmalar yapılırdı. Kimi zaman bir dengbêj uğrar ve “Şevbêrk”e damgasını vurur, kimi zaman da bir “çîrokbêj” (masal/hikaye anlatıcısı) misafir olur bütün akşam onun anlattıklarına kulak kesilirdi.

*Perwer Yaş’a ait bu yazı ANF’den alınmıştır.
Editör: Haber Merkezi