HABER MERKEZİ- Demokrasi İçin Birlik Sözcüsü Perihan Koca, ülkeyi yıkıma sürükleyen politikalara karşı demokrasi güçlerini “tarihin akışını birlikte değiştirmeye" davet etti.


MA / Erdoğan Alayumat'un haberine göre; Hükümetin sürdürdüğü politikalardan kaynaklı yaşana ekonomik kriz, yerel yönetimlere kayyım müdahalesi, muhalefeti baskılarla susturma, Kürt sorununu savaşla çözme ve dış siyasetteki tıkanıklığı değerlendiren Demokrasi İçin Birlik (DİB) Sözcüsü Perihan Koca, ülkenin baştan aşağı kriz halinde olduğunu belirterek, ülkenin son derece olağanüstü siyasal bir iklimden geçtiğini söyledi.

HALKIN DERDİNE DERMAN OLMUYOR


Seçim tartışmalarına dikkati çeken Koca, ülkenin içinde bulunduğu olağanüstü kaotik koşullarda, halka sanki olağan bir siyasal ortam varmış gibi, sanki adil, demokratik bir seçim mekanizması varmış gibi sürekli sandık kartının gösterilmesini eleştirdi. “Hali hazırda temsili demokrasinin sınırlarına gelip dayandığımız bir süreci yaşıyoruz” diyen Koca, şöyle devam etti: “Bu memleket 2013 yılından bu yana sekiz seçim yaşadı. Ancak seçim ya da yeni bir sandık takvimi halkın derdine derman olmadı. Tersine defalarca halkın iradesi gasp edildi. 7 Haziran’dan 1 Kasım’a gidilen kanlı süreci, halkın önüne koyulan baskın seçimi hatırlayalım, olağanüstü hal koşullarının bir KHK rejimine dönüştürülmesini hatırlayalım; 31 Mart seçimlerinin yok sayılıp iptal edilerek, İstanbul seçimlerinin 23 Haziran’a havale edilişini hatırlayalım. Bugün, siyasi iktidar halkın iradesini ipotek altına alarak, halkın üzerinden atlayarak, halka karşı suç işleyerek ülkeyi kayyım politikalarıyla yönetmeye çalışıyor.”


‘HALKI ESAS ALAN ZEMİN YARATMALIYIZ’


HDP’nin açıkladığı kayyım raporuna değinen Koca, “HDP’li belediyelerin hemen hepsine kayyım atanmış durumda. O zaman eğri oturup doğru konuşalım, halkçı bir seçenek yeni bir seçim takvimiyle inşa olur mu? Ya da halkta sürekli erken seçim beklentisi yaratılarak içerisinde bulunduğumuz girdaptan çıkabilir miyiz? Hayır, bir kere bu içerisinde bulunduğumuz gerçeklikle uyuşmuyor. Elbette seçimi küçümseyip, önemsizleştirmek değil buradaki niyetimiz. Ancak halkın çıkarlarını gözetecek, halkın acil, yakıcı ve yaşamsal sorunlarını, ihtiyaçlarını esas alacak halkçı bir seçeneğin, salt seçime, sandığa endeksli bir yaklaşımla karşılanmasından ziyade halkların özgürlük arayışlarının somut mekanizmalarla örgütlenmesinin zeminini yaratmaya odaklanmak gerekiyor” diye belirtti.


‘OLAĞAN KOŞULLARDA DEĞİLİZ’


Siyasetin oldukça hareketli ve akışkan olduğu, an an gelişmelerin güncellendiği bir dönemden geçildiğini vurgulayan Koca, “Kamuoyu yoklamalarından çıkan sonuçlara baktığımızda bugün olağan koşullarda bir seçim olsa, AKP-MHP koalisyonunun kaybedeceğini rahatlıkla söyleyebiliriz. Ancak olağan koşullarda değiliz. Erdoğan öncülüğündeki siyasi iktidar, siyasi ömrünü uzatabilmek için her yolu mubah görüyor. Salgın sürecini fırsata çevirmeye çalışarak, çok yönlü, ardışık hamlelerle faşizmi kurumsallaştırma adımlarını hızlandırıyor. İnfaz yasası, bekçi yasası, barolar yasası, sosyal medya yasası, oldubittiye getirilerek meclisten geçirildi. İstanbul Sözleşmesinden çıkış, kıdem tazminatının gaspı ısıtılıp ısıtılıp gündeme getiriliyor. Yeni bir seçim yasası değişikliğinden söz ediliyor. Tüm meslek örgütlerine müdahale gündemde. Tüm bunları yan yana koyduğumuzda faşist rejimin kurumsallaştırma adımları olarak bu hamleleri okumak gerek” diye konuştu.


EKONOMİ SALGINLA DAHA DA KÖTÜLEŞTİ


Koronavirüs (Kovid-19) salgının giderek yayıldığını ve iktidarın bu süreci yönetemediğine işaret eden Koca, çarklar dönsün diye işçi ve emekçilerin ölüme terk edildiğini, açıklanan verilerin gerçeklikle uyuşmadığını ifade etti.  Kötü olan Ekonominin salgınla birlikte daha da kötü bir hal aldığını sözlerine ekleyen Koca, sözlerini şöyle sürdürdü: “Ekonomik kriz giderek derinleşiyor, başta genç ve kadın işsizliği olmak üzere işsizlik rekorları kırılıyor. İşsizlik ve yoksulluk kalıcı bir hal almaya başladı. Döviz kurundaki hareketlilik, TL’nin değer kaybı, eriyen ücretler, giderek pahalılaşan hayat, alım gücünün düşmesi de cabası. Her ne kadar ‘ekonomimiz tıkırında, uçuyoruz’ açıklamaları yapsalar da,  insanlar artık en temel yaşamsal ihtiyaçlarına ulaşamaz vaziyetteler. Zaten kriz dediğimiz şey soyut bir olgu değil, bizzat hepimiz bu krizin hangi boyutlara vardığını kendi yaşamlarımızda deneyimliyoruz. Çünkü geldiğimiz noktada, kaynaklar sermayenin çıkarları doğrultusunda daha çok da savaş politikalarına harcanıyor. Ancak içerisinde bulunduğumuz salgın koşullarında halkın temel ihtiyaçları ya da halk sağlığı görmezden geliniyor. Halkın ihtiyaçlarını garanti altına alacak somut taleplerle bu dönemi karşılayabilmek elzem.”


DIŞ POLİTİKA TAM BİR YIKIM


Dış politikada da tam bir yıkım yaşadığını dile getiren Koca, değerlendirmelerini şöyle sürdürdü: “İktidar koalisyonu içerisinde bulunduğu açmazı ve dış politikada kaybettiği irtifa kaybını başta Libya, Doğu Akdeniz olmak üzere çeşitli müdahalelerle parlatmaya ve bir başarı hikayesi yaratmaya çalışıyor.  AKP Libya’daki petrol ve doğalgaz zenginliklerini kontrol ederek sermaye ihtiyacını gidermeyi amaçlarken,  bu süreci, aynı zamanda uluslararası arenada pazarlık gücünü artırmaya, Mısır ve Afrika’ya doğru yayılmacı politikaların hesabı yapılıyor. Ama bu hesap o kadar kolay bir hesap değil. Bu yayılmacı politikalar içerisinde bulunulan kriz açmazında tıkanmış durumda ve her an tersine dönme olasılığının da olabileceği özel bir dönemi yaşıyoruz. Bu tıkanma hali bugün en başta iktidar güçleri tarafından bizzat görülüyor, o yüzden ABD ile amiyane tabirle yeniden ‘nikah tazeleme’ diyebileceğimiz hamleleri de devreye sokuluyor.”


SAVAŞ TEK TUTUNACAK DALI 


İktidarın kavga etmediği ve arasının iyi olduğu tek bir komşusunun kalmadığını anımsatan Koca, şunları dile getirdi: “Türkiye güvensiz bir statüde. Türkiye’nin ilan ettiği zaferlerin içi doldurulamamış vaziyette. Zira iç ve dış politikadaki durum bugünden yarına değişebilecek bir boyutta değil. Krizi millileştirerek gemisini daha az su alarak ilerletmeye çalışan Erdoğan öncülüğündeki iktidarın çelişkileri büyüyor. İçerde ve dışarıda sıkışan, içeride ve dışarıda savaş düsturu dışında tutunacak bir dalı olmayan, irtifa kaybeden, giriştiği ardışık hamlelerde henüz başarı kazanamayan bir iktidar koalisyonu gerçekliği söz konusu.”


HALKIN ARAYIŞLARI VAR


Ülkeyi yıkıma sürükleyen bu gidişatın durdurulması ve halkçı bir yönetim biçiminin inşası için demokrasi güçlerinin bir araya gelmesinin hayati öneme sahip olduğunu belirten Koca, şöyle dedi: “Türkiye’de 2013 yılındaki Gezi ayaklanmasından sonra yaşanan katliamlar, darbeler, ardı ardına halkın önüne koyulan sandık takvimleri,  giderek artan baskı ve zulüm politikalarına rağmen ayakta kalmayı başaran halk gerçekliği var.  İşçilerin, emekçilerin, kadınların, gençlerin, doğa ve yaşam savunucularının, farklı kimlik ve yönelimlerin, başta Kürtler ve Aleviler olmak üzere halklar ve inançların farklı düzeylerde de olsa özgürlük ve adalet arayışları var.”


ORTAK DİRENİŞ HATTI 


Neo-liberal sisteme, karşı çıkan bir perspektife ihtiyaç olduğunun altını çizen Koca, şunları söyledi: “Bu sisteme karşı asgari müştereklerde yan yana gelebileceğimiz, bu bir araya gelişi salt söylemsel olarak değil, halkın özgürlük ve adalet arayışına gerçek bir cevap üretebilecek somut pratiklerin, inşasına girişerek olabileceğini düşünüyoruz. Bugün, bu gidişatı ancak ve ancak halkın katılımına dayalı tabandan yükselecek ortak bir direniş hattı durdurabilir. Dolayısıyla demokratik muhalefetin önündeki en önemli görev, halkın tabandan katılımına dayanan yeni bir demokratik direniş hattı yaratmak olmalıdır.”


‘KATILIMCI MERKEZLER OLMALI’


Ülkede yaşanan derin siyasal krizden çıkış yolunun halkçı bir yönetim biçimi olduğunu yineleyen Koca, halkçı bir yönetimin yukarıdan aşağı mekanizmalarla kurulamayacağını söyledi. Halkın katılımıyla, mahallelere, sokaklara, işyerlerine dayanan örgütlenme ve katılım mekanizmalarının yaratılmasıyla halkçı bir yönetim anlayışının inşa edilebileceğini ifade eden Koca, bu anlamda yerel yönetimlerin katılımcı merkezler haline gelmesinin çok önemli olduğunu belirtti. Halkın aktif ve etkili bir şekilde dayanışma ve demokrasi mücadelesine katılabilmesi için mevcut bürokratik, atıl mekanizmaların yenilenmesini öneren Koca, “Bunu sağlayacak modelleri oluşturmak gerekiyor. Eşit, adil, laik, güvenceli ortak bir yaşamı, tesis etmenin yolu buradan geçiyor” dedi.


‘BU GİDİŞATI BİRLİKTE DURDURABİLİRİZ’


Gelinen aşamada siyasette uzun zamandır birçok olasılığın aynı anda devrede olduğuna vurgu yapan Koca, sözlerini şöyle tamamladı: “Bugün halkın çıkış arayışlarının, halkın yakıcı sorunlarının, halkın taleplerinin, toplumsal dinamiklerin itirazlarının üzerinden atlamadan halkın çığlığına kulak kesilmek, dikkat kesilmek gerek. Çünkü her daim tarihin akışında belirleyici olan burası olmuştur. Bugünün siyasal atmosferinde halkçı bir seçeneğin inşası olanaklıdır. Yüzümüzü o olasılığa dönmeli, o olanağın inşası için kolları sıvamalıyız. Bütün emek, demokrasi güçlerini, ortak ve somut adımlar etrafında ortaklaşarak yan yana gelmeye ve bu gidişatı birlikte durdurmaya, tarihin akışını birlikte değiştirmeye davet ediyoruz.”
Editör: Haber Merkezi