DOĞUDA KADINA ŞİDDET: SON DURUM NE?



İSTANBUL-ÖTEKİLERİN GÜNDEMİ: Bundan yıllar önce sözleri Aysel Gürel’e ait bir Sezen Aksu şarkısı sanatın belki de üstüne düşen görevi en doğru şekilde yaptığı eserlerden biri olarak hafızalarımızda yer etmişti. Ünzile şarkısı ülkemizin doğu ve Anadolu bölgelerindeki kültürel ilkelliğin doğurduğu çirkin sonuçlara dikkat çekerken bir şeylerin değişmesi çağrısını yıllar önce yapanlardandı. Töre cinayetleri, zorla evlendirilme, eğitim hakkının elinden alınışı, aile içi şiddet, psikolojik şiddet, sosyal şiddet ve fiziksel şiddet derken her yaştan kadının doğu illerimizde karşılaştığı bu yaşamsal zulümün günümüzde ne derece azalabildığı ise tartışılır. Doğuda kadın haklarını korumak medeniyet ve birey kavramlarının kültürel bakış açıları ile kavga ettiği büyük bir mücadele gerektiriyor. Ülkemizin genelindeki durumlar hepimizin malumuyken doğu illerimizde kadına şiddet ile mücadele ne durumda?

Konuyu Kadın hakları aktivisti Hatice Kapusuz ile sitemiz için masaya yatırdık.

“Türkiye’de şiddetin haritasını yapmak oldukça zor.”

Şiddet vakalarında yaşanan ve yaşanmaya devam eden verileştirme probleminin önümüzdeki tablonun gerçek boyutlarını görmemize engel olduğunu belirten Kapusuz doğu bölgelerimiz için bunlara ek olarak birçok dezavantajın da olduğunu söylüyor: “Şiddetin failinin tipolojisi ve coğrafi dağılımı konusunda yaygın kanılar olsa da Türkiye’de şiddetin haritasını yapmak oldukça zor. Çünkü kamu kurumları düzenli veri tutmuyor, tutulan veriler kamu ile paylaşılmıyor. 2014 yılına yapılan Kadına Yönelik Aile içi Şiddet Araştırması sadece özet rapor olarak paylaşıldı. O tarihten sonra ise geniş kapsamlı kadına yönelik şiddet araştırması yapılmadı. Verisiz bırakma birçok hak ihlal alanında karşılaştığımız bir politika. Kurumlar müdahale sorumluluğu taşıdıkları alanlardaki verileri tutmayarak politika üretme sorumluluğunu da görünmezleştiriyorlar. 

2014’te yapılan araştırmanın kamuyla paylaşılan özet raporunda yer alan istatistikler bölgeler konusunda toplumsal algıları teyit eden veriler sunmuyor. Rapora buradan erişebilirsiniz. Tek istisna %34’lük ortalamanın epey altında olan Doğu Karadeniz Bölgesi. Bu tahminlerin dışında bir veri. 

Şiddete maruz bırakılan kişilerin ilk başvuru mekanizmalarından olan emniyet müdürlükleri çok kısıtlı düzeyde veri tutuyor. Şiddet vakalarının çoğu kayda geçmezken, 6284’ün uygulanmaması ve ihmal birçok kadın için hayati riskler oluşturmaya devam ediyor.

Kapsamlı şiddet araştırması 2014’ten beri yapılmıyor. Bazı derneklerin faaliyet gösterdikleri yerlerde yaptıkları çalışmaların yanı sıra basına yansıyan şiddet haberleri üzerinden veri tutulabiliyor. Kadın cinayetlerinde ise haberlere yansımayan; intihar veya kaza şekilde kaydedilen cinayetlerin kaydını tutmak, davasını takip etmek ve adalet mücadelesi verebilmek olanaklı olmuyor.

Genelin durumu böyle iken Doğu ve Güney Doğu Bölgeleri söz konusu olduğunda şiddetin gerek yaşanılma gerekse de şiddetle mücadele biçimini çatışma ortamı ve politikalar ülke genelinden farklılaştırıyor. Aile içi şiddete bölgedeki kadınların maruz kaldıkları devlet kaynaklı şiddet ekleniyor. Son olarak TSK mensubu uzman Çavuş Musa Orhan’ın 20 gün alıkoyarak, cinsel şiddete maruz bıraktığı İ.E.’nin hikayesi bu şiddetin görünümlerinden biri. Failin söylediği iddia edilen “İstediğin yere şikayet et bana bir şey olmaz, daha önce de yaptım” sözler; nitelikli cinsel istismar raporuna rağmen serbest bırakılan fail, haberi yapan gazete hakkında soruşturma başlatılması bölgenin kadınlar için ne kadar zor olduğunu gösteriyor.

“2016 sonrası KHK’lar doğu ve güneydoğuda faaliyet gösteren birçok kadın örgütünü kapattı.”

Güneydoğu Anadolu bölgemizde kadın hakları adına kurulmuş birçok merkez ve birimin kapatıldığına değinen Kapusuz durumun bir hayli endişe verici olduğuna vurgu yapıyor: “Kadınların şiddete karşı en önemli aracı dayanışma ve bu dayanışmadan doğan örgütlenmeler. Ancak 2016 sonrası KHK’lar doğu ve güneydoğuda faaliyet gösteren birçok kadın örgütünü kapadı. Adıyaman Kadın Yaşam Derneği, Ceren Kadın Derneği, Gökkuşağı Kadın Derneği, KJA, Muş Kadın Çatısı Derneği, Muş Kadın Derneği, Selis Kadın Derneği, Van Kadın Derneği KHK ile 2016 yılında kapatılan dernekler. Bu derneklerin şiddetle mücadele, kız çocuklarının eğitimi, erken yaşta evlilikler, kadınların güçlendirilmesi, okur yazarlık ve meslek kursları gibi pek çok çalışması yarıda kalmış oldu. Böylece birçok ilde kadınların destek alabileceği dernek ve mekanizma artık yok.

Bölgede kadın mücadelesinin sonuçlarından biri olan yerel yönetimlerdeki kadın çalışmaları birimleri, danışma merkezleri devam eden süreçte atanan kayyumların mahareti ile kapatıldı.

 Kapatılan birimler;

-             Cizre Belediyesi; Sitiya Zîn Kadın Danışmanlık Merkezi
-             Van Erciş Belediyesi; Kadın Politikaları Müdürlüğü,
-             Batman Belediyesi; Kadın Politikaları Müdürlüğü
-             Diyarbakır Silvan Belediyesi; Meya Kadın Merkezi
-             Mardin Dargeçit Belediyesi; Çiçek Kadın Merkezi
-             Mardin Derik Belediyesi; Peljin Kadın Merkezi
-             Mardin Mazıdağı Belediyesi; Rewşen Kadın Merkezi
-             Sur Belediyesi; Amida Kadın Danışmanlık Merkezi”


“Suriyeliler..”

Durum böyleyken ülkemize savaştan kaçıp sığınan Suriyeli kadın, kız çocukları ve LGBT bireylere de değinen Kapusuz sonuç olarak hükümetin bölgeye bu bağlamdaki güncel yaklaşımları sonucu bölgenin kadınlar açısından güvensiz bir alan olduğunu vurguluyor: “Bölgede hesaba katılması gereken bir diğer grup Suriyeli kadın, kız çocukları ve LGBTİ bireyler. Suriye iç savaşı sebebiyle Türkiye’ye göç eden mülteci kadınların maruz kaldıkları şiddet, cinsel sömürü ve insan ticareti yeterince veri olmamasına rağmen çok katmanlı haliyle bilinen gerçeklerden biri. Mekanizmalara erişim olanakları oldukça kısıtlı olan ve sosyal politikaların korumasının neredeyse tamamen dışında kalan bu grup belki de kırılgan gruplardan biri.

 Şiddet Önleme ve İzleme Merkezleri’ne dair yapılan izleme çalışmaları yönetmeliğin uygulanması, personel tutumu, 7/24 hizmet sağlama, sorumluluklarını yerine getirme, şiddet konusunda yeterliliği olan personel bulundurma gibi pek çok eksikliğin olduğunu gösteriyor. Bölgesel düzeyde ise dil önemli bir sorun. Kayın biraderi tarafında tecavüze maruz bırakılan Fatma A.’nın, kocası tarafından öldürüldüğü hikâyede Fatma’nın emniyete şikâyet için gittiğinde tercüman olmadığı için ifadesinin alınmadığını öğreniyoruz.

 Sonuç olarak; derneklerin ve danışma merkezlerinin kapatılması, şiddet konusundaki cezasızlık, infaz düzenlemesiyle faillerin serbest bırakılması, 6284’ün uygulanmaması ve İstanbul Sözleşmesi’nin hedef haline getirilmiş olması, kadınları koruyacak mekanizmaların aileye zarar veriyor şekilde lanse edilmeleri, bölgesel dinamikler, ŞÖNİM’lerin yetersizliği, çatışmalar ve göç bölgeyi kadınlar açısından güvenilmez bir yaşam alanına çeviriyor.”

DOĞU BÖLGELERİMİZDE KADINA YÖNELİK AİLE İÇİ ŞİDDET
Kadınların aile içinde uğradıkları çeşitli hak ihlallerine karşı olmalarına rağmen haklarını savunamamalarının önemli bir nedeni eşleri tarafından uygulanan şiddettir. Kadınların dörtte üçü eşinin sözel şiddetine, yarısından fazlası ise fiziksel, manevi ve cinsel şiddetine maruz kalmaktadır. Kırsal alanda yaşayan kadınlar kentte yaşayanlara oranla daha fazla şiddete maruz kalmakta, fakat kır-kent arasındaki farklar hiçbir şiddet türü için %15’i geçmemektedir. Kadının ve eşinin eğitim düzeyi yükseldikçe maruz kalınan şiddet azalmaktadır. Buna rağmen, ortaokul ve üstü eğitim almış kadınlarda dahi eşinin kendisine bağırdığını, hakaret ya da küfrettiğini, 19 aşağıladığını söyleyenlerin oranı % 66.4, manevi eziyete uğradığını söyleyenlerin oranı % 32.5, dayak, tekme, yumruk, tokat gibi fiziksel şiddete maruz kalanların oranı % 31.0, eşinin kendisine tecavüz ettiğini belirtenlerin oranı ise % 25.1’dir. Bu oranlar, eşi en az ortaokul mezunu olanlar için sırasıyla %66.1, % 42.2, % 40.3 ve % 32.7’dir. Görüldüğü gibi, yüksek eğitim guruplarında da önemli oranlarda şiddet yaşanmaktadır ve şiddetin engellenmesi açısından kadının eğitim düzeyi, eşin eğitim düzeyine göre daha etkindir.



Doğu’da kadınların eşlerinden gördükleri şiddete karşı koyamamalarının önemli nedenleri arasında, yıllardır devam eden silahlı çatışma nedeniyle devlet kurumlarına ve güvenlik güçlerine karşı duyulan korku ve güvensizlik de yer almaktadır. Bölgedeki şiddet ortamı ve bundan kaynaklanan politik, ekonomik ve sosyal sorunlar kadınların aile içinde yaşadıkları şiddeti konu etmelerini ve stratejiler üretmelerini son derece güçleştirmektedir.

1 TEMMUZ - 10 ARALIK 2019 / DİYARBAKIR KADINA YÖNELİK ŞİDDETLE MÜCADELE AĞI RAPORU

Rapora göre Şiddetle Mücadele Ağı bileşenlerine beş ay içerisinde Diyarbakır ve ilçelerinden 838 kadının başvurdu. Bunlardan 720 kadının psikolojik, 422 kadın fiziksel, 392 kadın ekonomik, 321 kadın dijital şiddet ve ısrarlı takip yoluyla, 198 kadın ise sosyal şiddete maruz kaldı.

Başvuru yapan kadınların tamamı erkekler tarafından farklı şiddet türlerine maruz bırakıldı, şiddet uygulayan erkeklerin büyük çoğunluğu kadınların evli olduğu erkekler. Başvuru yapan her kadını, birden çok şiddet türüne maruz kaldı. Kadınların yüzde 85’i sistematik olarak psikolojik şiddet gördü. Hem aile içinde hem de toplumsal yapı içerisinde sosyal şiddete maruz kaldı.

Son 5 aylık süreçte Diyarbakır’da üç kadın da erkekler tarafından katledildiği belirtilen raporda kentte yaşanan intihar vakalarının da yüksek, kadın intihar vakalarının hem adli hem de sosyolojik boyutuyla derinlikli olarak incelenmesi gerektiği de vurgulandı.

Raporda ayrıca toplam başvuru sayısına dahil edilmemiş çocuk yaşta evlendirme ve cinsel istismar vakaları da belirtildi: “Toplam başvuru sayımıza dâhil etmediğimiz ve cinsel ilişkiye maruz kalan 97 çocuk (15-18 yaş arası çocuk) Türk Ceza Kanunu’nda reşit olmayanla cinsel ilişki olarak tanımlanan ve çocuğun rızası olduğu varsayılan suç tipine uyduğu gerekçesiyle adli işlem görmüştür. Bu vakaların bir kısmı çocuk yaşta evlendirme vakaları olduğu gibi, bir kısmı da evlilik ilişkisi olmaksızın çocuğun rızası olduğu varsayılarak cinsel ilişkinin yaşandığı vakalardır. Öncelikle belirtmek gerekir ki, kanunda 18 yaş altı çocukların yaş aralığına göre 12-15 veya 15-18 şeklinde kategorileştirilmesi başta İstanbul sözleşmesi olmak üzere birçok ulus-üstü sözleşmeye aykırılık teşkil etmektedir.”

Kaynaklar:

GABB YEREL YÖNETİMLERDE KADIN VE KAYYUM RAPORU

http://www.ceidizleme.org/ekutuphaneresim/dosya/370_1.pdf

Türkiye’de Kadına Yönelik Aile İçi Şiddet Araştırması 2014

http://www.hips.hacettepe.edu.tr/TKAA2014_Ozet_Rapor.pdf

6284 uygulamaları Raporu – Morçatı: https://www.morcati.org.tr/attachments/article/255/6284_Kanun_Uygulamalari_Raporu.pdf

https://www.diyarbakirbarosu.org.tr/haberler/diyarbakir-kadina-yonelik-siddetle-mucadele-agi-raporu

Gazeteci Dilan Karacan

İZ TV’de belgesel yapım asistanlığı, Cumhuriyet’te stajyer muhabirlik, Artı Bir TV’de editörlük, Star TV’de muhabirlik ve Kanal D’de prodüksiyon asistanlığı yaptı. Freelance olarak röportaj, araştırma ve söyleşi gibi içerikler üretiyor.
Editör: Haber Merkezi