BİTLİS ÖTEKİLERİN GÜNDEMİ; Bitlis'ten İstanbul'a uzanan bu yol, Hamidiye Alaylarının günahlarından bir kurtuluş mudur? Ya İstanbul'dan Bitlis'e dönüş, kader bilinmiş bir yanlışın düzeltilmesinin hikayesi midir? Ve bir de "yüce gönüllülük"? Sultanınki kurnazlığın kılıfı ise ya bizlerin gösterdiği? Severken, inanırken, nefsin peşine giderken, davaya dâhil olup gözü henüz açılmamışların hikayelerine karışırken, hele ki kim olduğumuzu bilmez bir haldeyken... Edip Yalçınkaya, elinizdeki roman ile Bitlis İsyanı'nı seriyor okurların önüne. Böylece onlarca tarihi figür ve Edip'in kahramanlar', üzerinde var olacakları mekân ve zamana kavuşmuş oluyorlar ve elbette bildiklerini okuyorlar. Günah', sevabı ve hatta tekrarıyla... Ama Yalçınkaya, okurların bildiğini okumasına izin vermiyor. Bu ne övünülecek bir tarih ne de dövünülecek makûs kader... Savrulmadan seyretmeli tüm bu olanları. Zulme, üzerinde dalgalanan özgürlük bayrağına, ihanete ve zafer ile hezimetin hemhal oluşuna şahit, insana mahsus ikirciklikten ari, yalçın bir dağ gibi, Dideban gibi...

 

Ragıp Zarakolu Evrensel Gazetesinden yazdı: Medeni Yalçınkaya'ya ve oğlu Edip Yalçınkaya'ya özgürlük!


HDP listesinden il genel meclisi üyesi olan 75 yaşındaki Medeni Yalçınkaya bu hafta salı günü gözaltına alındı. Medeni Bey’in bundan önce herhangi bir “sakıncalı” durumu, soruşturması, davası, sabıkası falan yok. YSK de zaten evraklarını kabul edip, yerel seçimlere katılmasına onay vermiş.

 

Cuma günü ise mahkeme tutuklanmasına karar verdi, yakınlarının avukatlarının bilgi edinme hakkını kısıtlayarak, dosyaya “gizlilik” damgasını vurdu.

Ama bir itirafçıdan isminin alındığı biliniyor, en fazla bir basın açıklamasına katıldığı söylenebilir.

Bir il meclisi üyesinin basın toplantısına katılmaktan daha doğal bir davranışı olabilir mi? Ama bizde olur! Anomalinin normallik haline getirildiği ağlanacak sevgili ülkemde.

Aslında masaya, oğlu Edip’in yeni çıkan kitabı “Dideban” için yazı yazmak için oturmuştum. Aile bu kitaptan sevinemedi bile. Tam Kurban Bayramı öncesi tutuklanan Medeni Bey’in kitaba eli kim bilir ne zaman dokunacak?

Anatole France’ın deyimi ile “İlahlar Kurban İstiyor!”

Medeni Yalçınkaya’nın oğlu Edip Yalçınkaya cezaevinde tam 27 yıldır. 28. yılına girdi. 21 yaşındaydı girdiğinde, şimdi saçlarına kır düştü.

Sadece 1 yıllık siyasi faaliyetinden dolayı müebbet hapis cezası aldı. Ve 1996 yılında Bartın Cezaevinde, siyasi tutuklu olarak haklarını savunduğu için infazı yakıldı.

Bunun anlamı ölene kadar hapislik!

Ana dilin yasak olduğu bir ülkede ana dilde yazmak direnmektir” demişti Ayşe Nur Zarakolu. 1990 yılında Beşikçi’nin “Devletlerarası Sömürge Kürdistan” adlı kitabını yayımlayarak Kürt olmadan Kürt yayıncılığının önünü açmıştı. Ve hiçbir yayınevinin bir Kürt yazarını yayımlamayı kabul etmediği kirli savaş döneminde Mehmed Uzun’un kitaplarını yayımlamaya başlamıştı.

Cezaevinde yazmak da direnmektir. Bu nedenle Belge Yayınları, 1985’den bu yana “Yeni Sesler” dizisiyle cezaevindeki yazarların yapıtlarını okurlara iletmeye başladı.

Sadece dayanışmak için değil, aynı zamanda başarılı yazar oldukları için.

2012 nisanda tahliye olduğumda, Kandıra Cezaevi önünde “Türkiye’de cezaevleri, ta Nâzımlardan, Kemal Tahirlerden, Orhan Kemallerden ve diğerlerinden başlayarak bir Akademi olmuştur” demiştim. Zaten ben de BDP Siyaset Bilimi Akademisinin açılışına katıldığım için tutuklanmıştım 2011 yılında ve uluslararası ve ulusal kampanyalar sayesinde 5 ay sonra serbest bırakılmıştım.

Edip Yalçınkaya da bu Cezaevi Akademiden başarı ile mezun olanlardan.

Kitaplarını severek okudum ve yayımladığımız için onur duyuyorum.

1914 yılı Bitlis’ini konu alan “Dideban” adlı romanının ciltçiden yeni çıkmış matbaa mürekkebi kokan nüshasını dört gözle bekliyorum uzak diyarlarda.

Edip Yalçınkaya’nın yaşamı ise kısaca şöyle:

“Edip Yalçınkaya, 1971 Bitlis doğumlu. İlk ve orta öğrenimini Bitlis’te yaptı. 1990 yılında başladığı politik faaliyetlerinden sonra 1992’de Muş’un Varto ilçesinde tutuklandı. Haziran 1993’te Diyarbakır DGM’de görülen mahkemede ömür boyu hapis cezasına çarptırıldı. Diyarbakır, Bartın, Siirt, Erzurum, Bingöl ve Çankırı cezaevlerinde kaldı. Halen Diyarbakır T Tipi Cezaevinde kalmaktadır”. 28 yıldır mahpus olan Edip Yalçınkaya, TUHAD-FED İsmet Baycan Şiir ve Öykü Yarışması’nda, İHD Diyarbakır Şubesi Şiir Yarışması’nda ödüller aldı. Çeşitli internet siteleri ve gazetelerde yazı ve şiirleri yayımlanmaktadır. Kardaki Kan kitabı Soranice’ye çevrilmiş ve büyük ilgi görmüştür. Yayımlanmış eserleri: Ma Ülkesi, Belge Yayınları, 2010; Mahzen, Belge Yayınları 2013; Kardaki Kan, Aram Yayınları, 2014; Dideban, Belge Yayınları, 2019.”

Edip’in durumuna, Art Gerçek ve Yeni Yaşam’da çıkan yazılarımda değinmiştim. (**)https://www.artigercek.com/yazarlar/ragip zarakolu/acinin siradanlaşmasi-ya-da-yargili-infaz-6

Yalçınkayalar, Bitlis’in kadim ailelerinden, yine çok acı çektirilmiş olan Tepe’lerin akrabası. Ferhan Tepe tanıdığımda 19 yaşında gencecik üç aylık yeni bir muhabirdi. Kaçırılarak öldürüldü, aile hedef alınarak. Tepe ailesi T.C. hükümetini AİHM’ede mahkum ettirdi.

Siyasal nedenlerle sadece kişilerin değil ailelerin toplu cezalandırılmaya tabi tutulması örneğine feodal dönemlerde ya da totaliter ülke örneklerinde tanık olduk. Ve T.C. bu tür uygulamalarla hâlâ demokratik bir ülke olduğunu iddia edebiliyor. Dilerim bu yargımda hiç olmazsa bu örnekte yanılırım.

Dilerim, Medeni Bey tahliye olur en kısa zamanda, Diyarbakır’da mahkeme, Edip Yalçınkaya’nın adil yargılanmaya ilişkin açtığı davaya olumlu anıt verir. Bartın’da açılan davada da, “disiplin cezası” gerekçesi ile verilen acımasız infazın sürekli kılınması kararı iptal olur. Baba ve oğul, cezaevinde değil, dışarıda buluşur ve Dideban’ı kutlar.

Edip Yalçınkaya'nın 'Dideban ile ilgili görsel sonucu

https://www.evrensel.net/yazi/84537/medeni-yalcinkayaya-ve-oglu-edip-yalcinkayaya-ozgurluk
Editör: Haber Merkezi