DİYARBAKIR ÖTEKİLERİN GÜNDEMİ;  PKK Lideri Öcalan’ın sunduğu önerilerle Türkiye ve Ortadoğu’da yaşanan sorunların çözümüne kapı araladığını belirten DTK Eş başkanı Berdan Öztürk, "Çözüm, diyalog ve müzakeredir” dedi. Öztürk, toplumun da bu önerileri görmesi ve tartışması gerektiğini ifade etti.

DTK Eş başkanı Berdan Öztürk MA / Mehmet Şah Oruç – Özgür Paksoy konuştu;  İmralı tecridinin kaldırılması talebiyle Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Eşbaşkanı Leyla Güven öncülüğünde başlatılan açlık grevi ve ölüm ölüm oruçları eylemleri, PKK Lideri Abdullah Öcalan'ın 8 yılın ardından iki kez görüştüğü avukatları aracılığıyla yaptığı çağrıyla 26 Mayıs'ta sonlandırıldı. Öcalan, ilettiği mesajında Kürt sorununun çözümü konusunda toplumsal uzlaşı, demokratik müzakere ve onurlu bir barışın gerekliliği üzerinde durdu.

Yaptığı bu çağrı toplumun farklı kesimleri tarafından tartışılmaya devam edilirken, Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Eşbaşkanı Berdan Öztürk, Öcalan’ın sergilediği yaklaşımı ve mesajında yer alan vurguları değerlendirdi.


İmralı tecridiyle Türkiye'nin hem ekonomik hem siyasal hem de toplumsal olarak kötüye gittiğine dikkat çeken Öztürk, AKP-MHP ittifakının Kürt sorununu demokratik yollarla çözmek yerine daha önceki dönemlerde devreye konulan şiddet, imha ve inkar politikalarıyla sonuç almaya çalıştığını, ancak herhangi bir sonuç alamadığını dile getirdi.


‘TECRİT, TÜRKİYE’NİN GENELİNE YAYILDI’


Öcalan’a dönük ağırlaştırılan tecridin sadede İmralı ile sınırlı kalmadığını vurgulayan Öztürk, İmralı tecridi ile Kürt halkının bir bütünen yok edilmek istendiği gibi bu durumun Türkiye'nin geneline yayıldığına dikkat çekti. Öztürk, “Fikri, düşüncesi, inancı ne olursa olsun Türkiye'de yaşayan herkes tecrit altındadır. Yani hesap edin ki bir düşünceyi dile getiriyorsun, barıştan bahsediyorsun ki barış kutsal bir değerdir. Bu değerden daha kutsal bir şey var mı? Hayır. Barıştan bahsedenler gözaltına alındılar, tutuklandılar. Bu, halkların tecrit altında olduğunun gerçekliğidir. Tüm Türkiye halkı tecrit altındadır. Bugün tüm muhalifler susturulmuş durumda. Yani sesini çıkaran muhalifleri ya göz altına aldılar ya da tutukladılar. Ağır bir zulüm ve zorbalık yürütüldü Türkiye’de, özellikle de Kürdistan’da ağır bir şekilde yürütüldü" dedi.


‘BU DİRENİŞ, BİZİM İÇİN TARİHİDİR’


Öcalan’ın İmralı’ya getirildiği günden itibaren başlanan özellikle tecridin son 4 yıldır mutlaklaştırıldığını vurgulayan Öztürk, bu süreçte bölgede şehirlerin yıkılıp, katliamların yaşandığına, yine Kürt siyasetçilere dönük tutuklamalara girişildiğini hatırlattı. Bu tecridin kaldırılması talebiyle DTK Eşbaşkanı Leyla Güven öncülüğünde başlatılan açlık grevi eyleminin yayıldığını belirten Öztürk, açlık grevcilerine destek olmak amacıyla yapılan eylemlere yönelik ise sert polis müdahalelerinin yaşandığını kaydetti.


"Ancak yapılan müdahaleler bu eylemleri her geçen gün daha da güçlendirdi" diyen Öztürk, büyüyen direnişle açlık grevi ve ölüm orucuna girenlerin amacına ulaştığını ifade etti. Öztürk,  "Bu direniş, bizim için tarihidir. Baktığımızda özgürlük mücadelesi tarihimizde bu gibi örnekler çoktur. Bu da bir örnek oldu" diye belirtti.


‘BU SORUNU SİLAHLA ÇÖZEMEZSİNİZ’


Öcalan'ın Kürt sorununun çözümü konusunda her zaman demokratik çözümden yana olduğunu söyleyen Öztürk, "Sayın Öcalan'ın duruşu 93'ten beri bellidir. Kürt sorununun çözülmesi için izlenecek yol, silah değildir. Bu sorunu silahla çözemezsiniz. Silahla Kürt halkını yok edemezsiniz" dedi.


Öztürk, Türkiye’nin yanı sıra Irak, Suriye ve İran'ın da Kürtleri asimile ve yok etmek için birçok yöntemi denediğine dikkat çekti. Ancak Kürt halkının kimliğine, kültürüne, diline saldıran bu devletlerin hiçbirisinin başarılı olamadığını, Kürtlerin bu saldırılara karşı her zaman direniş gösyerdiğini belirten Öztürk, "Sayın Öcalan, 93’ten beri bunu dile getiriyor. Yol ve yöntemin diyalog ve müzakere olduğunu belirtiyor. Türkiye'de, demokrasi gelişirse Kürt sorunu da çözülür. Kürt sorunu çözülmeyene kadar Türkiye'de ne demokrasi ne özgürlük gelişir ne de onurlu bir barış olur" diye vurguladı.


'ÇÖZÜM, DİYALOG VE MÜZAKEREDİR'


Öcalan'ın mesajında üzerinde önemle durduğu noktalardan biri Kürt sorununun çözüme kavuşturulması halinde Türkiye ile birlikte Ortadoğu'da demokrasi ve özgürlüğün öncülüğünün yapılabileceğine dair yaptığı vurguydu.

Öztürk’e göre, bu öncülük sadece Türk ve Kürt halkları için değil, tüm Ortadoğu halkları için önemli. Bu durumun kamuoyu tarafından tartışılmasını isteyen Öcalan’ın herkese aslında “Ne diyorsunuz, fikriniz nedir?” diye sorduğunu söyleyen Öztürk, “Böylesi sorunların dünyada da örnekleri var. Çözüm ise, diyalog ve müzakeredir. Toplumun bunu görmesi ve tartışması gerekir. Yol yöntemin silah olmadığını, diyalog ve müzakere olduğunu, ancak bu şekilde çözülebileceğini kamuoyuna önerdi" ifadelerini kullandı.


‘ÇÖZÜM OLACAKSA SAYIN ÖCALAN'SIZ OLMAZ’


Türkiye'nin Kuzey Suriye halklarının kazanımlarını bertaraf etmek amacıyla her türlü yol ve yöntemi kullandığını, kullanmaya da devam ettiğine işaret eden Öztürk, şunları belirtti: "Sayın Öcalan Ortadoğu'daki rolü ve misyonunu, Türk devleti de, AKP-MHP faşist hükümeti de, Ortadoğu'daki bütün egemenler ve emperyal devletler de biliyor. Sayın Öcalan'ın duruşu bellidir. Ne olursa olsun milyonlarca Kürt; 'Sayın Öcalan irademdir' demiştir. Bununla milyonlarca Kürt hem kimliğine hem kültürüne hem tarihine hem de iradesine sahip çıkıyor. Bunun için de bir kez daha hem Türk devleti  hem de Türkiye'nin demokratik güçleri gördü ki, eğer bir çözüm olacaksa Sayın Öcalan'sız olmaz. Sayın Öcalan'ın duruşu da 2 Mayıs'tan beri tartışılıyor. Bu tartışmaların daha güçlü olması gerekir. Sayın Öcalan'ın yaptığı öneriler bir kez daha rol ve misyonunun Türkiye ve Ortadoğu için ne kadar mühim olduğunu gösterdi."


'ÇAĞRI TÜM DEMOKRASİ GÜÇLERİNE’


Öztürk, Öcalan'ın İmralı’dan yaptığı çağrı ve sunduğu önerilerin sadece AKP-MHP'ye değil, tüm demokrasi güçlerine, kurumlarına ve partilere olduğunun da altını çizdi.


Öcalan’ın önerileriyle var olan sorunlara dair ‘Nasıl çözebiliriz?’ diye bir tartışmaya kapı araladığını söyleyen Öztürk, AKP ve MHP’nin oturup, bu önerilerini düşünmesi ve tartışması gerektiğini belirtti. Öztürk, iktidar ile birlikte yine Türkiye halklarının, demokratik güçleri ve kurumlarıyla bu son 4 yılı gözden geçirmeleri ve sözkonusu önerileri daha da güçlendirmeleri gerektiğini kaydetti.


'DİRENİŞİ SÜRÜYOR'


Açlık grevi direnişinin tarihi olduğunu ve direnişin aslında halen devam ettiğini belirten Öztürk, "Bugün niçin bu direniş veriliyor; özgürlük, onurlu bir barış, özgür Kürdistan ve demokratik Türkiye için. Direniş bunun için sürdürülüyor. Bundan dolayı direniş daha da güçlü dönecek. Açlık grevleri bazı şeyleri bir kez daha da açık bir şekilde önümüze koydu. Direnmeden hiçbir sonucun alınmayacağını gösterdi. Bugün bu direnişler bizi daha da güçlendirdi. Hem beyaz tülbentli annelerin direnişi hem de açlık grevindeki arkadaşlarımızın direnişi bize güç verdi. Onun için direnişin daha da güçlü devam etmesi gerekir. Her şey bitti gözüyle bakmamak gerekir. Biten bir şey yok. Durdurduğumuz yerden daha güçlü adım atmamız gerekir ki sonuç alalım. Bundan dolayı siyasetten değişen bir şey yok daha. Bugün AKP-MHP halen iktidardalar, iktidar onların elinde. Daha geçen gün Halfeti'de çocuğundan yaşlısına kadar işkence yapıldı. Bu zihniyet değişmeyene kadar bu mücadele bu direniş devam edecek. Bundan dolayı bu direnişin ileriye gitmesi için eylemler bize moral ve güç verdi. Güçlü olan irademizi daha da güçlendirdi" diye konuştu.


Editör: Haber Merkezi