Ekmem ve Gül'ün haberine göre; Bu sayımızda krizin yıkıcı ve hayati etkilerini bizzat yaşayanların deneyimlerini aktarıyoruz sayfalarımızda; yazı ve mektupların her biri, bozuk mekanizmanın bize faturası gözler önüne seriyor.




Ekmek ve Gül’ün bu sayısı, krizin yıkıcı ve hayati etkilerini bizzat yaşayanların deneyimleri ile dolu. Yazı ve mektupların her biri, dişlileri ne kadar tamir etmeye çalışırlarsa çalışsınlar, bozuk mekanizmanın bize faturasının ne olduğunu gözler önüne seriyor. İşsizliğin acısı, eve girmeyen aşın kaygısı, ödenemeyen faturaların sancısı, çocuklara sürekli “hayır” demenin yarası ve bütün bu büyük sorunların silikleştirdiği ama her biri başka bir hayati noktaya temas eden kadınca sorunlarımız “damdan düşenlerin” dilinden, kaleminden dökülüyor.

Görünen o ki 2008 krizinde yaşananlar halen hatırımızda. Çoğumuz krizin etkilerinin halen devam ettiği kötü yaşam koşullarının daha da ağırlaşacağı bilgisine sahibiz. Ne olacağını biliyoruz. Mesele, bildiğimizle ne yapacağımız...

Ekonomide yaşanan krizin bedelini, yaşananlarda hiçbir sorumluluğu olmayan emekçiler değil, ülke ekonomisini bu noktaya getiren iktidar ve sermaye güçleri ödesin... Krizin bedelini krizi kim çıkardıysa o ödesin. Biz ödemeyececeğiz!

Bu cüretli sözleri söyleyebilmemizin, günden güne zorlaşırken hayat doğru bildiğini yapmakta ısrar edişimizin nedenleri var elbet. Onlardan biri Sennur Sezer’in bize vasiyeti...

Ekmek ve Gül’ün yayımlanmaya başladığı ilk dönemlerde, aheste bir nazeninlikle taşıdığı koca bedeniyle çalışma masamıza yaklaşıp, yüzünde alımlı bir gülümsemeyle bizi cesaretlendirecek mis gibi sözler söylemiş sonra da “İşiniz hep çok zor olacak. Ama hiç çaresiz kalmayacaksınız...” demişti.

Sennur Sezer’in hayatta ilerlemek için seçtiği yol, yanında, safında yer aldığı taraftı bunu ona rahatlıkla söyleten. Ne de olsa emeğin yolunda yürüyenler, yol her tıkandığında yenisini açmayı bilen, gücünü hayatı her gün yeniden yaratanlarla birlikte olmaktan alanlardı. Biz de o yolda yürümeyi, o safta yer almayı seçenlerdeniz. Çaresizliğe kapalı kapılarımız...

Bu inadı bize veren kadınlardan Sennur Sezer’e çok şey borçluyuz. Bu inat var oldukça, kadınların kapıları çaresizliğe kapalı oldukça da aramızda olmaya ve bizi cesaretlendirmeye devam edecek.

O’nu ebediyete göç edişinin üçüncü yılında sevgiyle anıyoruz...

Gelecek ay görüşmek üzere...



Ekmek ve Gül Dergisi Ekim sayısının tüm yazılarını okumak için TIKLAYIN 
Ekmek ve Gül Dergisi Ekim sayısının PDF halini indirmek için TIKLAYIN

Bu bedeli biz ödemeyeceğiz 
Mevzu bozuk psikoloji değil, bozuk çark 
Aynı sınıftan olmayan aynı gemide olamaz! 
Önce kitap, şimdi rahip... Sahi bu kriz niye çıktı? 
İşte bunlar hep psikolojik! 
Depremi bekler gibi bekleyecek miyiz? 
Bir domatese baktım, bir pazarcının yüzüne 
Kriz kış hazırlığını da vurdu 
Dışarıda fiyatlar el yakıyor, fabrikada patron 
Bir ucunu tutsak diğerini elimizden kaçırıyoruz 
Patrona, zengine ‘kriz mriz yok’ tabii 
Zaten hayat zor, bir bu JES çıktı başımıza! 
SINIRLARIN ÖTESİ: Dünya kadınları krizde işte bunları yaşadı: İşsizlik, açlık, fuhuş, göç... 
TARİH: ‘Az kâr patronu öldürmez, ama açlık işçiyi öldürür’ 
10 Ekim: Kurtuluş, sadece canının sağ olması değildir! 
FİLM: Nerede bu cehennem? 
Çocuklarımız birlikte büyüsün 
Karma eğitim kalkmadı deniyor ama 
KİTAP: İlham kaynağı bir bilim kadını: Lynn Margulis 
Hazır börek nasıl hazırlanır? 
Şantiyeden kahvaltı kalırsa, nevresim yeterse 
Sağlık ocağı tamam, sıra yerel seçimlerde 
Yerel yönetimler sağlığımızı bozuyor 
SAĞLIK: Alerji 
Kadın kadına çıktık bu yaz tatile 
Annelik güzel... mi? 
Bir kadının güncesi 
Herkesin tatile geldiği yerde biz daha denize giremedik 
Dayanışma ile yeniden başladım 
Umudumuzu kaybetmiyoruz, kazanacağız! 
Hem öğreten hem hatırlatan dergi 
Bir masanın etrafında... 
Eğitim iyileşmeli, bunu bize borçlular 
İşitin Ayrıkotları 

Editör: Haber Merkezi