İSTANBUL  Emek Partisi 24 Haziran seçimleri için hummalı bir çalışma içerisinde, cumhurbaşkanlığı seçiminde Selahattin Demirtaş’a, Meclis seçimlerinde ise HDP’ye çağrı yapıyor.

Evrensel Gazetesinde Çağrı SARI haberine göre; İstanbul’da pazar yerlerinde, ilçe meydanlarında, fabrika ve işyerlerinde yoğun biçimde bildiri dağıtıyor, ev buluşmaları, kahve toplantıları yapıyor. Bütün bu çalışmanın sonucunda gözlemlerini sorduğumuz Emek Partisi İl Başkanı Sema Barbaros, “Ne yaparsak yapalım bir şey olmaz, AKP ne yapar eder, alır” diyen emekçilerin değişim umudunun arttığına işaret ediyor. AKP’ye oy verip de tercihini değiştirmek isteyenlerin de alternatif bulamamaktan yakındığını söylüyor. Barbaros bir alternatif olduğunu göstermek için daha çok çalışmaya ihtiyaç olduğuna dikkat çekiyor.

Emek Partisi İl Başkanı Sema Barbaros ile, seçim çalışmalarını, İstanbul’un nabzını ve bu mücadelenin 24 Haziran sonrasına nasıl yansıyacağını konuştuk...

EMEP, cumhurbaşkanlığı seçiminde Selahattin Demirtaş’ı, Meclis seçimlerinde ise HDP’yi destekleyeceğini açıklamıştı. Bunun için İstanbul’da nasıl bir çalışma yürüttünüz?

Seçim çalışmamızı, “EMEP’te Örgütlen, HDP’ye ve Demirtaş’a oy ver” çağrısı temelinde yürüttük. “Tek adam rejimine” geçit vermemek ve sandığa sahip çıkmak 24 Haziran seçimlerinde öncelikli hedefimizdir. Ama bu hedefimizi Türkiye’deki mücadelenin en temel sorunu olan, işçi sınıfımızın kendi iktidar mücadelesini vermek yerine burjuva sistem partilerine yedeklenmesi gerçeğinden ayrı ele almıyoruz. Bu yaklaşımla, örgütlü bir mücadele olmadan işçi ve emekçi halklarımızın yaşam koşullarında ve kazanımlarında ciddi bir değişikliğin olmayacağını vurguluyoruz.

Mahallelerde, kahvelerde, pazar yerlerinde, fabrika önlerinde ve kapısını çaldığımız işçi ve emekçilere, halk egemenliği ve halk demokrasisi için mücadelenin önemini ve bunun için partimizde örgütlenmeleri gerekliliğini anlatıyoruz. Parti merkezimizin açıkladığı seçim bildirgemizi, yerel düzeyde çıkardığımız yüz binlerce çağrı bildirisini işçi ve emekçilere ulaştırdık, ulaştırıyoruz. Yaptığımız işçi toplantılarında, işçilerin kendi fabrikalarında sadece ekonomik talepleri için mücadele etmesinin yeterli olmadığını, ülkenin geleceği ve uygulanan baskı ve şiddet politikalarına karşı da mücadele etmesinin önemini tartışıyoruz. Kadınlar ve gençlerle de benzer tartışmalar yürütüyoruz ve yaptığımız buluşmalarda olumlu dönüşler aldığımızı belirtmek gerekir.

OY VERMEK KADAR SANDIĞA SAHİP ÇIKMAK DA ÖNEMLİ


Baskın erken seçimin başat tartışma konularından biri de sandık güvenliği. EMEP, bu konuda nasıl bir çalışma yürütüyor?

İşçi ve emekçilere yönelik çağrılarımızda en çok üzerinde durduğumuz hususlardan birisi de YSK’nin antidemokratik kararlarıyla 16 Nisan referandumunun nasıl şaibeli hale geldiğini hatırlatarak, 24 Haziran’da oy vermek kadar sandıklara sahip çıkmanın da sorumluluğumuz olduğunu vurgulamak oluyor. Bunun için üyelerimiz ve partimizin yakın çevresindeki işçiler, kadınlar ve gençler HDP ve CHP’de sandık görevlisi ve müşahit olarak görev aldı. Görünen o ki, bu kez tek adam rejimine “hayır” diyen bütün parti, kurum ve sendikalar çalma, çırpma ve şaibelere sesiz kalmayacak. Biz de EMEP olarak, işçi ve emekçi halkımızla beraber, 24 Haziran’da olası oy hırsızlığı ve şaibelere karşı demokratik tepkimizi göstermeye hazırlanıyoruz.

EMEKÇİLERDE GELECEK ENDİŞESİ GİDEREK ARTIYOR


Çalışmalarınızda yüz yüze geldiğiniz işçi ve emekçilerin, kadınların, gençlerin temel talepleri ve beklentileri ne?

Belirttiğim gibi, öncelikle AKP’ye oy vereceğini söyleyenler dahil hemen herkesin temel şikayeti, geçinmenin giderek zorlaşması, artan işsizlik ve buna bağlı olarak gelecek endişesi. Alınan ücretlerin evin temel giderlerini bile karşılamaması en çok konuşulan konulardan. Ayrıca grev yasakları, işçilerin sendikal örgütlenme hakkı için yaptıkları eylemlere müdahaleler de çokça ifade ediliyor. Yaptığımız toplantılarda HDP’ye yönelik baskılar, milletvekillerinin tutuklanması, belediyelere atanan kayyımlar, muhalefetin hedef haline getirilmesi de sıklıkla gündem oluyor. Daha önce “Kürt sorununu çözme” umuduyla AKP’ye oy veren Kürt işçi ve emekçilerin yaşadığı hayal kırıklığı açıkça ifade ediliyor.

15 Temmuz sonrası büyütülen kutuplaştırmanın bir sonucu olarak, komşusundan bile emin olamama, yani güvensizlik çokça ifade ediliyor. Bunu en çok ev ortamlarında yaptığımız sohbetlerde gözlemliyoruz. Özellikle kadınlar bu durumdan oldukça şikayetçi. Yoksulluk ve işsizliğin yoğun olarak etkilediği kesim olarak kadınlar, zaten dört duvar arasına sıkışmış hayatlarında azıcık nefes aldıkları komşuluk ilişkilerini oldukça etkileyen ve güvensizliği büyüten propagandaya, giyim kuşam üzerinden yaratılan bölünmeye çok öfkeliler. Kadın cinayetlerine de tepki gösteren kadınlar, yapılan sınır ötesi operasyonların ve ölümlerin, Suriye’de yaşanan savaşta izlenen politikanın hayatlarını nasıl etkilediğini de çokça tartışıyorlar.

Bütün bunlardan çıkardığımız sonuç 24 Haziran’da tablo ne olursa olsun, ortaya çıkan mücadele potansiyelini doğru değerlendirerek, emek, barış ve demokrasi için örgütlü mücadeleyi ileri götürmemiz gerektiğidir.

AKP-MHP SEÇMENİ DAHA SESSİZ


‘İstanbul’u alan seçimi alır’ tespitinden hareketle soralım; İstanbul’daki 24 Haziran tablosunu nasıl görüyorsunuz?

İstanbul 17 milyonluk bir kent. Sanayinin, fabrikaların, hizmet, eğitim kurumlarının ana merkezleri bu kentte. Dolayısıyla, İstanbul emek ve sermaye arasındaki mücadelenin başkentidir, demek abartı olmaz. Bu nedenle evet, İstanbul seçimlerin belirleyici kentlerinin başında geliyor.

Pazar yerlerinde, ilçe meydanlarında, fabrika, işyeri, ev, kahve buluşmalarında, kapıları çalarak yaptığımız bildiri dağıtımlarında 24 Haziran’a 7 Haziran seçimlerini aşan bir ilgi olduğunu söyleyebiliriz. CHP’nin Cumhurbaşkanı Adayı Muharrem İnce’nin yarattığı ciddi bir hava var. HDP’li olmayan pek çok emekçi -özellikle CHP tabanı- Meclis çoğunluğunun sağlanması için HDP’nin barajı aşması gerektiğini, bunun için de HDP ve İnce’ye oy vereceklerini söylüyor.

Daha düne kadar, “Ne yaparsak yapalım bir şey olmaz, AKP ne yapar eder, alır” diyen emekçilerin değişim umudu artmış durumda. Yaptığımız işçi ve ev toplantılarında, 1 Kasım’da AKP’ye oy veren, 16 Nisan’da da “evet” diyen pek çok işçi, kadın ve genç, bu kez vermeyeceğini söylüyor. AKP ve MHP’ye oy vermekten henüz vazgeçmemiş önemli bir kesim ise savunmak yerine sessiz kalmayı tercih ediyor. MHP tabanının önemli bir kısmının İYİ Partiye kaydığını gözlemliyoruz. MHP’ye oy vereceğini ama cumhurbaşkanlığı için İnce veya Akşener’i tercih edeceğini söyleyenler var.

ALTERNATİFİ GÖSTERMELİYİZ


Temel eleştirileri; işsizlik ve yoksullaşmanın giderek artması. Suriyelilerin varlığı ve 15 Temmuz sonrasında artan baskılar öne çıkan diğer faktörler. Gerek stantlarda, gerekse bildiri/broşür dağıtımında, tek adam ve tek parti rejimi ve OHAL uygulamalarının ortadan kalkması taleplerinin geniş kesimleri ortaklaştırdığını gördük.

Tüm bunlara rağmen AKP’den büyük bir kopuş olduğunu söylemek bütünüyle doğru olmaz. Evet bir kopuştan söz etmek mümkün, ancak daha önce AKP’ye oy verip de tercihini değiştirmek isteyenlerin önemli bir kısmının alternatif bulamamaktan yakındığını da belirtmek gerek. Kimi yerde bir arayışa dönüşen bu yakınmayı sınıf mücadelesi temelinde bir kopuşa kanalize etmek için de bizim çok daha fazla çalışmamız gerekiyor.

 
Editör: Haber Merkezi