Seçimler bitti… Ancak önemli deneyimler bıraktı… Baskın seçim sürecinde tüm devlet olanakları, açık ve örtülü ödenekler, yargı, yasa, yürütme, medya, ordu, polis, bürokrasi… Her şey, tek adam rejimine hizmet için seferber edildi. Baskılar, şiddet, OHAL uygulamaları, tehditler, şantaj, her türlü kirli hesap, açık toplu oy kullanmalar, yolsuzluk, oy hırsızlığı olağan sayıldı.

Seçimler bitti…

Ancak önemli deneyimler bıraktı…

Baskın seçim sürecinde tüm devlet olanakları, açık ve örtülü ödenekler, yargı, yasa, yürütme, medya, ordu, polis, bürokrasi… Her şey, tek adam rejimine hizmet için seferber edildi.

Baskılar, şiddet, OHAL uygulamaları, tehditler, şantaj, her türlü kirli hesap, açık toplu oy kullanmalar, yolsuzluk, oy hırsızlığı olağan sayıldı. Urfa Suruç’ta, Erzurum’da olduğu gibi cinayetler işlendi. Dinmeyen haksız, eşitsiz uygulamalar, AA simülasyonu, son geceki büyük manipülasyonun neredeyse dört gün önce açığa çıkan bu simülasyona denk çıkması tesadüf olmasa gerek!

Ve şaibeli seçimden sonra AKP önemli oranda oy kaybetmesine rağmen, Erdoğan, devlet gücüyle kazandığı seçimde, MHP’ye mahkum tek adam rejimine geçmiş oldu.

Artık, önümüzdeki dönemin işçi ve emekçiler, ezilen halklar için nasıl geçeceğini tahmin etmek zor değil. Ancak bu seçim sürecinde demokratik halk hareketinin de büyüyüp, güçlendiği unutulmamalı… Demokratik güçlerin en büyük morali bu kazanımdır. Demokrasiyi kazanma, ekonomik ve sosyal saldırıları püskürtme mücadelesi bu güçlere dayanarak büyütülecektir.

İçerisinde sosyalistlerin de yer aldığı güçlü ve birleşik bir halk muhalefeti baş gösterdi… Seçim sürecine özgü kusurları olmakla birlikte, doğru yola yönelme olanakları artan bir hareketlenme yaşandı.

Erdoğan-AKP yönetiminin, aynı sınıfın, aynı sorunların muhatabı olan halkları bölmek, kamplaştırmak, düşmanlaştırmak için sürdürdüğü çaba önemli oranda boşa çıkarıldı. Demokratikleşme yolundaki kardeşleşme büyüdü. Türkiye’nin özgün çelişki ve çatışmalarının da neden olduğu bölünmelere rağmen, alanlar, mitingler farklı halkların birliğiyle doldu taştı. Azımsanmayacak bir demokratik birikim edinildi…

Baskın seçim, hazırlıksızlık, HDP’nin kuşatmaya alınması, Cumhurbaşkanı Adayı Demirtaş’ın tutukluluğu, sosyalistlerin eksikleri, daha birçok dezavantaja rağmen, demokratik güçler toparlandı ve demokrasiyi kazanma coşkusu ivme kazandı.

Yan yana gelemeyen, getirilmeyen, kamplaştırılan Türkiye’nin ezilen emekçi halkları, demokratik güçleri özgün bir buluşma sağladı…

Bu birliği heba etmemenin yolları bulunduğu taktirde, iktidarın daha da artacak olan işçi ve emekçilere yönelik ekonomik sosyal saldırılarına karşı direniş daha da büyüyecektir.

Emek, barış ve demokrasi isteyen milyonlarca CHP seçmeni, parti merkezinin yanlış politikalarına rağmen girdikleri bu yoldan dönmeyecek, daha da ilerleyecektir. CHP’nin demokratik güçlerinin, HDP’nin ve sosyalistlerin çabalarının, bu güçlü hareketin oluşmasında önemli payı var. Bundan sonrasının sorumluluğu da bu kesimlerin omuzlarındadır…

Kürt illerindeki seçmenin İnce’nin 2. tura kalmasını gözeten yerden hareket etmesi, CHP seçmeninin HDP’nin barajın altında kalmaması için verdiği destek önemlidir. Türkiye’yi demokratik, eşit ve özgür günlere götürecek mücadeleci güç buradadır.

Mesele sadece İnce meselesi değil, demokrasiyi kazanma melesidir. CHP’nin demokratikleşerek, ilerlemesinin garantisi de milyonların ısrarlı demokratik tutumu olacaktır.

CHP merkezinin, en kritik dönemlerde gösterdiği tutarsızlığı, egemenlere boyun eğen tavrını, halkın çıkarını değil, ‘devletin bekası’nı gözeten geri refleksini, teslimiyet ya da son gece satışını değiştirecek olan da, demokratikleşme mücadelesi veren milyonlar olacaktır.

CHP’nin az çok demokratik bir tutum sergilemesi halinde bile emek, barış ve demokrasi güçlerinden nasıl destek gördüğünü, daha önce, referandumdan, Adalet yürüyüşünden ve diğer bazı gelişmelerden de biliyoruz.

Bu seçimlerde de İnce’nin cumhurbaşkanı adayı olarak çıkışı, az çok demokratik bir söylem tutturması, açık ve net olmasa da, Kürt sorunundaki izah ve ifadeleri ve Erdoğan karşısındaki cesaretli duruşu önemli bir hareketlenme yarattı.

Ancak CHP bu demokratik gücü ve mücadele azmini yiyip bitirmektedir. CHP’nin sorunu, seçim gecesi de görüldüğü gibi, kritik anlardaki ‘tutarsızlığıdır’. Devlete, iktidara teslim olmasıdır. Kitlelerin demokratik hareketinin gerisine düşmesidir. Demokratik halk hareketine dayanmak yerine onu soğutmaya bırakmasıdır.

İnce, 24 Haziran’da, 16 Nisan’da Kılıçdaroğlu’nun yaptığını yaptı. Oysa onu yerden yere vurmuştu. Önce kaybolmuş, ertesi gün, bir buçuk milyon kadar fark varken, “Arada 10 milyon fark var” diyerek gerçeği de ters yüz etmiştir. Halk demokratikleşme çabasındadır, ancak CHP yönetimi, halk hareketini ilerletebilecek ve kritik eşiklerde alınması gereken tavrı alarak devrimci tabanın önünü açacak bir tutumdan uzaktır.

Bu seçim sonucunun da gösterdiği işçi ve emekçilerin, halkın kendi kaderini eline alacağı kendi davasına örgütlenerek sahip çıkmasının zorunluluğudur. Bu durum devrimci, demokratik güçlere, sosyalistlere daha büyük sorumluluk yüklemektedir.

CHP, bir şeyleri tartışacaksa, bu tutumunu ve merkezin her kritik dönemeçteki boyun eğen tavrını tartışmalıdır. Seçimin hemen ertesi günü seçimlerin sonucunu ve seçim gecesi YSK’de neler olup bittiğini sormak, sorgulamak yerine, bir iç iktidar kavgasına yönelmesi de onun kitlelerin arzularına ne kadar yabancı olduğunu göstermektedir. Ancak bu demokratik hareketin CHP’yi daha demokratik bir yola yöneltme olasılığı da yok değildir.

NOT: Ender hocamızın yazıları Evrensel Gazetesiyle birlikte yayınlamakatayız