Bu yazıyla birlikte üç hafta üst üste Selahattin Demirtaş yazmış olsam da konu şahsi değil, genel!

Zira Saray merkezli hesapların sonucu olarak üst üste atışlara hedef olan Demirtaş’ın durumu hem siyasi tarihimiz hem de hukuk tarihimiz bakımından derslere, kitaplara, filmlere konu olacak denli zengin!

Bir öç alma sahnesi bulun dense, sanırım en iyi sahne bu meseleden çıkar!

Bir muktedirin, hasmına yapabileceklerinin güncel, sıcağı sıcağına uygulamaları ile karşı karşıyayız.

Geçen hafta Türk yargısı bu açıdan ilginç kararlara imza attı. Kimin yargısı, nasıl yargı konusu daha bir somutluk kazandı.

Mahkemeler, Yargıtay, basın, Saray…Tarihe geçecek kararlar verildi ve bunların yankılarını izledik. Bu yargı kararlarının saygıyla mı ibretle mi anılacağını söylemeye gerek yok her halde!

İki yargı kararı verildi peş peşe…

Bir HDP’nin bir önceki Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın AİHM kararına uygulanmasına ilişkindi. Ankara 19. Ağır Ceza Mahkemesi AİHM kararını reddetti. AİHM’nin tahliye kararı uygulanmadı. Bu gelişmeden hemen sonra Demirtaş ve Önder hakkında verilmiş bir ceza onaylandı.

Böylece; Erdoğan’ın 20 Kasım’da, AİHM’nin Demirtaş’ın hemen tahliye edilmesine ilişkin verdiği kararın ardından yaptığı açıklama anlam kazanmış oldu.

Ne demişti Erdoğan: “AİHM’nin verdiği kararlar bizi bağlamaz. Biz karşı hamlemizi yapar, işi bitiririz”

Ne kadar açık, ne kadar net, ne kadar yalın değil mi? Ve karşı hamle yapılıp iş bitirildi.

Ceza kararının oynaylanmasıyla birlikte Sırrı Süreyya Önder de hapse atıldı.

Önder söz konusu olunca aklımıza film sahneleri geldi.

Demirtaş’ın 2016’da, o soğuk kasım ayının ilk günlerinde evi basılarak alınışı, sonra bir helikopterden inerken hapse doğru yürüyüşünü düşünün…

Nasıl da çarpıcı bir film sahnesi!

Beynelmilel ile müthiş bir iş yapmıştı Sırrı Süreyya Önder. Belki bu günlerin filmini de yapar. Hapiste senaryolar yazar…

Düşünsenize, koca bir alan… Devasa bir kalabalık… Müthiş bir coşku… Yaşlı bir Kürt, şal u şepik içinde, saçları bıyıkları ak… Yılların barış emektarı Ahmet Türk, yanında, eşini bir faili meçhule kurban vermiş, hüzün dudağının kenarında sabitlenmiş Pervin Buldan var. Çocuklarını, kardeşlerini, yakınlarını yitirmiş beyaz tülbentlere bürünmüş barış annelerinin gözleri ışıldıyor, daha bir süre önce dağdan inmiş Barış Grubundan erkek ve kadın eski gerillalar ve onlara bakan milyonlar… Başları yukarıda, gözleri çakmak çakmak, yürekleri kıpır kıpır verilecek mesajı bekliyorlar: ve sahnede güvercinler uçuruluyor…

Kamera şöyle bir dolaşıyor… Güvercinler uçuşuyor… Kiras u sermil giyinmiş, rengarenk giysiler içindeki kadınlar, şal u şepik içindeki gençler yaşlılar… Barış haykırışları yükseliyor güvercinlerin peşinden…

Orta yerde yükselen alevler… Newroz ateşi yakılmış ve etrafında govende durulmuş…

Ve sahnede Sırrı Süreyya Önder görünüyor…

El sallıyor… İmralı’dan yeni dönmüş. Barış mesajları verecek…Yüzü gülüyor… Bıyıkları uzayıp yüzüne yayılmış… Omuzları oynuyor. Umut ve sevinç, barış ve özlem birleşip uçuşuyor…

“Türkiye’yi gülistana çevireceğiz…”

Müthiş bir alkış kopuyor… Yer yerinden oynuyor… Coşku semada dönüyor, yankılanıyor arşa ulaşıyor… Amed’den tüm Türkiye’ye, Kürdistan’a; Süleymaniye’ye, Erbil’e, Rojava’ya, Rojhilat’a yayılıyor…

Her taraf barış umuduyla dalgalanıp duruluyor. Yürekler coşuyor… Sevinç çığlıkları birbirine karışıyor…Barış ihtimalden gerçeğe dönüyor duygusu doluyor yüreklere…Savaş bitecek, çatışmalar son bulacak, Kürt sorunu barışçı, demokratik bir çözüme kavuşacak, Kürtler Türkler, halklar ortak demokratik bir süreçte yaşamanın yoluna bakacak…

“Türkiye’yi gülistana çevireceğiz…”

İşte Sırrı Süreyya Önder’in bu sözleri “Türkiye’yi kabristana çevireceğiz” oluverdi.

Gün döndü devran döndü, böyle oldu.

Sırrı Süreyya Önder; “Sözlerimizin arkasındayız” dedi ve yüzündeki gülümsemeyi yüreklerimize bırakarak cezaevi kapısından içeri girdi.

Ama şöyle de bir söz var, onunla bitirelim:

Keser döner sap döner bir gün hesap döner.
Editör: Haber Merkezi