Geçen Salı günü dikkatler AKP Genel Başkanı Erdoğan’ın, Kaşıkçı cinayetine ilişkin yapacağı açıklamalara yönelmişken, Bahçeli’nin Grup Toplantısında yaptığı “31 Mart 2019 Mahalli idareler seçimlerine yönelik herhangi bir ittifak beklentimiz, ittifak arayışımız, ittifak niyetimiz geldiğimiz aşamada artık kalmamıştır” açıklamasıyla gündem bir anda allak bullak oldu. Bir tarafın reddedilmesi, yok sayılması, diğer tarafın dayatması, parmak sallaması… Çatladı, çatlıyor ihbarları… Bahçeli’nin konuşmasında kahrın, kederin, kızgınlığın dışavurumu vardı.

Geçen Salı günü dikkatler AKP Genel Başkanı Erdoğan’ın, Kaşıkçı cinayetine ilişkin yapacağı açıklamalara yönelmişken, Bahçeli’nin Grup Toplantısında yaptığı “31 Mart 2019 Mahalli idareler seçimlerine yönelik herhangi bir ittifak beklentimiz, ittifak arayışımız, ittifak niyetimiz geldiğimiz aşamada artık kalmamıştır” açıklamasıyla gündem bir anda allak bullak oldu.

Bir tarafın reddedilmesi, yok sayılması, diğer tarafın dayatması, parmak sallaması… Çatladı, çatlıyor ihbarları…

Bahçeli’nin konuşmasında kahrın, kederin, kızgınlığın dışavurumu vardı. Ayrılığı istememişti, ancak buna mecbur bırakılmıştı…Bunlar daha fazla çekilecek şeyler değildi…“İttifakı dinamitlemek isteyenler taklalar atabilirler” diyerek, AKP içindeki ‘yıkıcıları’ işaret etmeyi de ihmal etmeyen Bahçeli, artık seçimlere yönelik ittifak arayışlarının kalmadığını, oyalamaya, ümitlerle oynamaya gerek olmadığını, kendi yollarını yalnız çizeceklerini, kendi adaylarıyla Türkiye’nin her seçim bölgesinde seçime katılacaklarını söyleyerek, ittifakı bitirmiş olduğunu ilan etti.

Bu açıklamanın yankılarının Saray’ın geleceğinde nasıl bir etki yaratacağını zaman gösterecektir. Ancak, süregelen duruma bakarak söyleyecek olursak, Bahçeli’nin yönetimindeki MHP’nin “gücünü göstermek” için bazı hamleler yapmakla birlikte, her kritik dönemeçte, “devletin bekası” kapsamında saydığı her konuda Erdoğan’ı desteklemekten geri durmayacağını söyleyebiliriz. Son iki gün içerisindeki oylamalarda da gösterildiği gibi, güç gösterisi denemelerinin sonucunda bile AKP’nin stepnesi durumuna düştüğü yönlü eleştirilerden kurtulması pek olası görünmüyor.

Anlaşılan, Cumhur İttifakı ile sağlanmış olan “Türk-İslam Sentezci” oluşumun, yerel seçimler için aynı sonucu verecek gibi gözükmemesi bu ayrılık sürecinin esas nedeni gibi görünüyor. Yerel rantın paylaşılmasında da anlaşamadılar. Muhafazakârlığın, din, inanç bölümünün AKP tarafından, milliyetçiliğin, Türkçülüğün MHP tarafından kullanılması yerel yönetimler için daha hesaplı göründü. Böylece CHP’ye ve HDP’ye iki koldan atış yapılırken, İYİ Parti’nin ilerleyişine barikat oluşturulma hesapları yapılıyor olmalı…

AKP Genel Başkanı Erdoğan, önemli bir bölümünü Kaşıkçı cinayetine ayırıp, aslında oldukça fazla soru işaretleri barındıran ve cinayetin devletlerarası bir pazarlık meselesi olarak titizlikle değerlendirildiğine ilişkin eleştirileri ortadan kaldırmaya yetmediği konuşması esnasında akıllar hep Bahçeli’nin açıklamasındaydı. Erdoğan’ın, Bahçeli’nin ittifakı sonlandıran açıklamasına kısaca değinmesi ve “O zaman herkes kendi yoluna” demesinden de anlaşılacağı gibi yerel yönetim ittifakı bitmiştir. Ancak Erdoğan’ın “Cumhur İttifakı’na bir kutsiyet yüklemeyi ihmal etmemesi, bu ayrılıktan her iki tarafın nemalanmak isteyeceğinin göstergesi gibi görünüyor.

Gerektiğinde birbirlerine de vurarak, MHP, milliyetçi oyları, Erdoğan-AKP ise Kürt, Türk, her kesimden dincilik üzerinden oyları almayı hesaplayacaktır. Erdoğan’ın, Türklüğe övgü yapıp, “Öğrenci Andı” üzerinden “Türkçülüğe” eleştirilerde bulunması da bunu gösteriyor. Yine “Türkçülük yaparsanız, Kürt vatandaşlarımızın da Kürtçülük yapma hakkı doğar” yönlü açıklaması da boşuna olmasa gerek. Bu, Kürt dindarların gönül rahatlığı içinde AKP’ye oy verebileceği yönlü okşayıcı bir mesaj olsa gerek!

Aynı zamanda, ezilen ulus olarak Kürtlerin demokratik hak ve özgürlük, eşitlik ve demokrasi kapsamlı taleplerini, ezen ulus milliyetçiliğiyle öne çıkmış MHP ile kıyaslayarak lanetleme çabası da…

Yine, Erdoğan’ın, yerel seçimlere Bahçeli ile ittifak içinde girmesi halinde Bölge’deki az buçuk Kürt oylarından da olacağı, umut bağladığı kayyum hesabının hüsranla sonuçlanacağı konuşuluyordu.

Batı’daki mütedeyyin Kürt oylarının akıbetinin ne olacağı, Erdoğan’ı hala kara kara düşündürüyor olsa gerek.

Özetle, AKP-MHP’nin yerel yönetim ittifakının bozulmuş olması memleketin hayrınadır. Ancak, bu durumun CHP için tek başına bir başarı yolu açacağı beklentisi doğru değildir. HDP’nin kayyum atanmış belediyeleri yeniden kazanması çok çok önemli olmakla birlikte, bu da AKP’ye güçlü bir ders vermek için yeterli olmayacaktır. Saray’ın hesaplarını bozmak ancak geniş bir halk ittifakıyla mümkün olacaktır. “Yerel Halk İttifakı” kapsamlı bir harekete ihtiyaç vardır. CHP, kayyum atanan belediyeleri kendi sorunu yapmalı, demokratik, halkçı yerel yönetimler için HDP’nin de içinde yer aldığı bir yol haritası belirleme cesareti göstermelidir. Bunu yapabilirse, sonrası için de geniş bir yolun açılmasına önemli katkı sunmuş olacaktır.