Neslihan Karyemez tutuklandığında hamileydi. Savaşı, çatışmaları, ölümleri kutsayanlara inat; barış, demokrasi, iş, ekmek ve özgürlük kavgasındaki genç bir emekçi kadın olarak ‘Afrin Operasyonu’na da karşıydı.

Neslihan Karyemez tutuklandığında hamileydi. Savaşı, çatışmaları, ölümleri kutsayanlara inat; barış, demokrasi, iş, ekmek ve özgürlük kavgasındaki genç bir emekçi kadın olarak ‘Afrin Operasyonu’na da karşıydı. Bildiri dağıtırken gözaltına alındı ve arkadaşı Bilal Karaman ile birlikte tutuklandı. İlk mahkemede tahliye edilmişlerdi.

Neslihan bu defa kucağında bebeğiyle gelmişti adliye koridorlarına…

Zaman nasıl da akıyor…

O gün, annesinin tutukluluğunu eleştiren konuşmadan dolayı yargılanma sırası Emek Partisi Genel Başkanı Selma Gürkan’da idi. Duruşmaya gelen, mahkeme salonlarının kasvetli duvarlarına, güvenlik panellerinin yaydığı karanlığa inat, gülücükler dağıtarak umut saçan minnacık bebeği sevdik adliye koridorlarında.

Hafta başında mahkemeye çıkan EMEP Genel Başkanı Gürkan, ‘Afrin Operasyonu’na karşı yaptığı konuşmadan yargılandı. Parti başkanına, konuşmasını keserek, “siyaset yapmayın” uyarısında bulundu hakim. “Siyaset yapmayın, sadece suçlamaları yanıtlayın…”Siyaset hakkının sadece AKP’ye ait olduğunu ön kabul haline getirmiş “bağımsız yargının” pür melali bu cümlede yansıyor olsa gerek.

Ancak, barış, demokrasi, eşitlik, özgürlük ve sosyalizm idealinin ifadesi olan sözcükler yayılıp durdu mahkeme salonunda.

O gün, Çağlayan Adliyesi mahkeme salonları ve koridorları; yargılanan Barış Akademisyenleri, gazeteciler, yazarlar ve aydınlarla doluydu. Muhalif siyasetin, aykırı düşüncenin, demokrasi ve barış talebinin suçlandığı “ifade özgürlüğü” davaları…Saraya biat etmeyen politikacı, gazeteci, yazar, aydın, akademisyen, kim varsa… Aydınlık çabasının tam bir kuşatma altında olduğunun kareleri yansıdı zihnimize…

Emek, barış ve demokrasi güçleri iktidarın hep hedefindeydi, ancak şimdilerde HDP’ye yönelik son saldırılar, geleceğe de ipotek konularak, bir tasfiye hareketi başlatıldığına işaret ediyor.

AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, partisinin Kızılcahamam toplantısında “Bu seçimlerde de teröre bulaşmış olanlar, sandıktan çıkacak olurlarsa, öyle bekleyelim şu olsun bu olsun yok. Anında gereğini yapıp kayyım tayinleriyle yolumuza devam edeceğiz” diyerek, YSK ve yargının üzerinde olduğunu bir kez daha vurgulamış oldu.

Bu açıklamanın sonrasında gözaltı ve tutuklamalar bir sağanağa dönüştü. Hafta içinde birçok HDP bürosu, ev ve işyeri basıldı. Parti yöneticisi, üyesi, Kürt gazeteci, 150 kişi evleri basılarak, kapıları kırılarak, söylendiğine göre çocukların gözü önünde silahlar doğrultularak gözaltına alındı. Müvekkilleriyle görüşmeye giden avukatlar da alıkonuldu. Öyle ki, milletvekili seçildikten sonra derhal tahliye edilmesi gereken tutuklu milletvekili Leyla Güven’in evi basılabildi. Batman İl Eş Başkanı Nizamettin Toğuç, önceden servis edilen fotoğraflara dayanılarak tutuklandı. Hilmi Aydoğdu, gözaltındayken kalp krizi geçirdi, zamanında hastaneye kaldırılmadı ve yoğun bakımda yaşam mücadelesi veriyor.

İki eski Eş Genel Başkanı Demirtaş ve Yüksekdağ, partinin yüzlerce yöneticisi, onlarca Belediye Eş Başkanı, ondan fazla eski ve yeni milletvekili hala tutuklu olan HDP’ye yönelik saldırılar yerel seçimler hesabıyla yeni boyut kazanmış görünüyor. Bu tür çabalar sonuç vermese de, aksine Kürt halkını ve demokrasi güçlerini daha da güçlendirse de, yerel yönetimlere atadığı kayyımların yerini korumayı, HDP’ye yönelik tasfiye operasyonuna bağlamış olan bir iktidarla karşı karşıyayız.

Ancak belirtmek gerekir ki, Erdoğan’ın, daha seçimlere aylar varken, HDP seçimleri kazansa bile kayyım atanacağını söylemesi bir skandaldır. Sonrasında başlatılan operasyon ise Kürt halkına ve demokratik güçlerin legal siyasetten tasfiye hesabıdır. Elbette buna karşı bir direnç ve tutum çıkacaktır.

Ancak kendisi de Erdoğan’ın hedefinden ve oklarından kurtulamayan CHP’nin Genel Başkanı Kılıçaroğlu’nun, HDP’ye yönelik bu açıklamalar ve siyasi operasyonlar sürerken sessiz kalması ise başka bir vahim durumdur.

CHP’nin tavrını gözden geçirmesinde yarar var. Zira farklılıklarına rağmen, gidişattan rahatsız olan tüm güçlerin Saray politikalarına karşı asgari demokratik zeminde dayanışmasına en çok ihtiyaç duyulan böylesi bir dönemde bu saldırılara sessiz kalmak, AKP’nin tek adam rejiminin değirmenine su taşır.