Partisinin grup toplantısında konuşan Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Sosyal medyada benim adıma ahkam kesenlerle ilgili rahatsızlığımı belirtmiştim. Bir kez daha tekrarlıyorum. Tüm milletime de sesleniyorum, eğer ben birisine bir şey söyleyeceksem, bir konuda tavır koyacaksam, bir irade beyan edeceksem, kimseyi aracı kılmaya ihtiyacım yok. Bunu bizzat kendim yaparım" dedi.



Çarşamba günü, Türkiye – Rusya ve İran liderleriyle gerçekleştirilen bu zirvede çok önemli istişarelerde bulunduk. Kritik kararlar aldık. Astana görüşmelerinin sahada hayata geçirilmesi konusunda üç ülkenin anlayış içinde olması bu zirvenin en mühim sonuçları arasındadır. Suriye’de barış ikliminin tesisi hususunda çalışmayı sürdüreceğiz.

Bu okullar herhangi bir grubun, kesimin değil Türk milletinin okullarıdır. Esasen harp okullarımızda çok daha önce yapılması gereken

reformun hayata geçirilmiş olması ülkemiz adına önemli bir kazançtır. Darbecilerden, cuntacılardan temizlenen TSK’nın hepimizin ordusu olduğunu, bu ordunun şerefli subaylarının da hepimizin subayı olduğunu belirtmek istiyorum.

Cuma günü ise Trump ile önemli bir telefon görüşmesi gerçekleştirdim. Bu uzun zamandır ilk defa ortak frekans yakalayabildiğimiz bir görüşme oldu. Bu da tabi PYD meselesinden FETÖ’ye, savunma sanayi işbirliğine kadar pek çok hususu enine boyuna konuştuğumuz bu görüşmenin devamını inşallah önümüzdeki günlerde tekrar yapacağız.

"GÜYA BELGE AÇIKLAYACAKMIŞ"

Kendisine ya iddialarını ispat etmesi ya da özür dilemesi çağrısını yaptım. Bununla da kalmadım, iddialarını ispat ederse benim siyaseti bırakacağımı ve cumhurbaşkanlığından ayrılacağımı, ispatlayamazsa da kendisinden siyaseti bırakmasını beklediğimi ifade ettim. Biraz sonra grup toplantısında güya belge açıklayacakmış. Geçmişte defalarca iddia ettiği yalan ve yanlışlığı bizimle ilgisi olmadığı ispatlanmış konuları ısıtıp ısıtıp yeniden gündeme getirecektir.

Son dakika! Erdoğan'dan Kılıçdaroğlu'na 1 milyon 500 bin liralık dava
Biliyorsunuz müflis tüccar eski defterleri karıştırırmış. Bu da yine aynı şekilde bakıyorsunuz yine kendine bir yerlerden bir şey gönderiliyor onlarla uğraşıyor. Benim çağrım açık. Elinde benim yurtdışına milyonlarca dolar paralar gönderdiğimi söylüyor. Belgesi var mı? Yok. Meselenin dünürlere kadar götürülmesi zaten saçmalığın dik alası. Bu çağrılarımın beyhude uğraştığımın farkındayım ama müfterilere de meydanı bırakmamak gerektiğini biliyorum.

Bugün sizlerle eskiden beri yaşanan ancak son zamanlarda giderek daha sık kulağıma gelmeye başlayan, beni de rahatsız eden bir hususu paylaşmak istiyorum. Bürokrasi başta olmak üzere pek çok yerde nerede

işinin altından kalkamayan, nerede tembellik yapan, nerede sorumluluğunun yükünü taşıyamayan biri varsa hemen şu tarz ifadelerle sıyrılmaya çalışıyor. “Beyefendi böyle istiyor veya Cumhurbaşkanımız böyle istiyor veya külliye böyle istiyor” Bu yöntemin basit bürokratik işlemlerden, ömrümde hiç görmediğim tanışmadığım insanların tasfiyesine kadar her konuda kullanıldığı anlaşılıyor. Peki bunun ispatı var mı? benim ağzımdan çıkan böyle bir söz var mı?

“SOSYAL MEDYADA BENİM ADIMA AHKAM KESENLERLE İLGİLİ RAHATSIZLIĞIMI BELİRTMİŞTİM”

Sosyal medyada benim adıma ahkam kesenlerle ilgili rahatsızlığımı belirtmiştim. Bir kez daha tekrarlıyorum. Tüm milletime de sesleniyorum, eğer ben birisine bir şey söyleyeceksem, bir konuda tavır koyacaksam, bir irade beyan edeceksem, kimseyi aracı kılmaya ihtiyacım yok. Bunu bizzat kendim yaparım.

Bırakınız Türkiye’yi dünyada bu konuda açık yürekli kararlı liderleri az görürsünüz. Bu kadar net. Kafasında kırk tilki dolaştırıp kırkının da kuyruğunu birbirine değdirmeyen sinsi tiplerden, riyakarlardan hiçbir zaman olmadık olmayacağız.

Kılıçdaroğlu yarın belge mi açıklayacak? Gürsel Tekin'den flaş sözler
“BEYEFENDİ, CUMHURBAŞKANI BÖYLE İSTİYOR” SÖZÜ BÜROKRATİK OLİGARŞİNİN YENİ BİR ŞİFRESİ HALİNE DÖNÜŞMÜŞTÜR”

Yeri geldiğinde medyaya, bürokrasiye, yedi düvele meydan okuduk çekinmedik. Şimdi birilerinin çıkıp bu tarz ifadelerle milletimizle aramıza girmesine izin veremeyiz. “Beyefendi, cumhurbaşkanı böyle istiyor” sözü bürokratik oligarşinin yeni bir şifresi haline dönüşmüştür. Sorun çözme makamında oturduğu halde, kim olursa olsun, sürekli şikayet eden, suçu başkalarına atan, özellikle de bizi bahane ederek kendini kurtarmaya, temize çıkarmaya çalışan herkes benim gözümde başarısız kişidir.

“YOK ÖYLE YAĞMA, HERKES GÖREVİNİ YAPACAK”

Biz milletimize hizmet için gece gündüz demeden, şevkle, azimle çalışıyoruz. Herkesten de bu şekilde hizmet ortaya koymasını bekliyoruz. Bakan bakanlığını tıkayacak, siyasetçi teşkilatı tıkayacak ondan sonra da suçu bizim üstümüze atacak. Yok öyle yağma, herkes görevini yapacak. Cumhurbaşkanı olarak her zaman işini yapan herkesin, daima en büyük yardımcısı, destekçisi olmuşumdur. Önüme getirilen tüm konularla, kararımı muhataplara olumlu veya olumsuz olarak ifade etmişimdir. Herkesin yüzüne duymak istediğini söyleyip, arkadan başka işler çevirmek asla tarzım değildir.

“BABAMIN OĞLU OLSA KAPIDAN GERİ KOYSUN”

Hiçbir teşkilatımızda şahsımın adı kullanarak kurallar kaideler dışında iş yapılmasına rıza gösteremem. Lütfen bizzat, ben bir bakanımı, bürokratı aramıyorsam babamın oğlu olsa kapıdan geri koysun. Tüm bakan arkadaşlarıma, şu 15 yıllık süre içinde her zaman bunu söylemişimdir.

Adımı kullanarak sizlere kim geliyorsa, benden bir telefon almıyorsanız bana sorun ve bunun teyit etmiyorsam bu insanları lütfen gönderin. Ne demek adımı kullanmak? Bu bir defa bizim adabımıza bizim edebimize bizim siyaset etme anlayışımıza temeliyle terstir. Onlar kolaycılıktır. Bunu yapanlar açık söylüyorum, sahtekardır, dolandırıcıdır. Bunlara yol vermeyin.

İsmimi unvanımı kendi yanlışına alet etmeye kalkan hiç kimseyi affedemem. Bu tarz davranışlarla karşılaşanlardan durumu Meclis’teki partideki cumhurbaşkanlığındaki özel kalem görevlilerimle lütfen şahsıma iletmelerini rica ediyorum.

NELER YAŞANMIŞTI?

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, geçen salı yaptığı grup toplantısında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile ilgili olarak "Çocuklarının, dünürünün, eniştenin, kardeşinin, eski özel kalem müdürünün, yurtdışında, vergi cennetinde bir şirkete milyonlarca dolar para gönderdiklerini biliyor muydun? Sen misin yerli ve milli, ben miyim yerli ve milli? Bunun cevabını bekliyorum" demişti.

Bu iddiaya dün Cumhurbaşkanı Erdoğan şu yanıtı vermişti: "Aynı zamanda müfteridir, yüzsüzdür.
Eskiden beri şahsım ve ailem hakkında aslı astarı olmayan yalanlar üretir. Sanki hiçbir şey olmamış gibi pişkince çirkefliğe devam eder. Çocuklarım, kardeşim, eniştem, dünürüm, eski özel müdürüm, yurt dışına milyonlarca dolar para göndermiş. Daha önce de benim 3 milyar dolar param olduğunu iddia etmişti. Bu iddiaların da müşterisi çıkıyor. Müddei iddiasını ispatla mükelleftir. Bir şeyi iddia ediyorsan, onu ispatla senin ortaya koyman gerekir. Ben buradan artık ismini bile anmaya tenezzül etmediğim bu zata soruyorum. Öne sürdüğün iddiaların belgesi var mı? Varsa çıkar hemen ben gereğini yapayım. Yoksa çık milletin önüne iftira ettiğiniz söyle, özür dile. Aksi halde dünyanın en alçak suçu olan iftiracı konumuna düşeceksin. Bu zat ne ortaya belge koyabilecek ne de çıkıp özür dileyebilecek. Tayyip Erdoğan’ın yurt dışında 1 kuruş parası varsa, herhangi bir bankada bunu ispat etsin. İspat ettiği anda Cumhurbaşkanlığı makamında bir dakika durmayacağımın garantisini veriyorum. Bunu ispat edemeyen Kemal acaba o makamında duracak mı? O da bana taahhüdünü versin" demişti.
Editör: Haber Merkezi