ÖTEKİLERİN GÜNDEMİ/ İSTANBUL - Toplumu cinsiyetçi içerik ve söyleme karşı bilinçlendiren ve eylemselliğe çağıran erktolia üyeleri, "Cinsiyetçiliğe ve heteroseksizme karşı harekete geçin çünkü siz olmazsanız bir kişi eksiğiz" dedi.


Medyadaki, siyasetteki ve gündelik hayattaki cinsiyetçilikle mücadeleyi amaçlayan ‘erktolia.org’ 15 Mart 2015'te açıldı. Online bir mücadele platformu olan erktolia politikada, sanatta, medyanın, markaların ve basının kullandığı cinsiyetçi dili teşhir ederek toplumu cinsiyetçiliğe karşı eyleme çağırıyor. "Dil ve düşünce birbirinden ayrı düşünülemez" diyerek dil üzerinden eylemlerini sürdüren erktolia, "erk" in hegemonik baskısıyla mücadele etmeyi amaçlıyor. Platform üyeleri Gizem Gülmez ve Gizem Pehlivan, erktolia'nın kuruluş süreci ve çalışmalarına dair sorularımızı yanıtladı.


*Biraz sizi tanıyalım. Erktolia’yı nasıl kurdunuz? Bir araya gelme ve platformu kurmaya karar verme sürecinizi anlatır mısınız? Böyle bir platforma neden ihtiyaç duyuldu?


Gizem Gülmez: Aslında erktolia Fransa'da başlatılan ‘macholand.org’ isimli projenin Türkiye'ye uyarlanmasıyla oluştu ve 2015 yılından bu yana varlığını sürdürüyor. Yaşadığımız ataerkil topluma ithafen de ‘erktolia’ ismini aldı. Başlangıcından bu yana pek çok arkadaşımız farklı dönemlerde gönüllü destek verdi ve erktolia'yı büyüttü. Bir süredir de aktif 2 üyeyle yolumuza devam ediyoruz.


Gizem Pehlivan: erktolia kurulurken asıl hedefimiz; cinsiyetçilik üzerinden şiddet, aşağılama, ayrımcılık üreten, ötekileştiren, marjinelleştiren her türlü söylem, içerik ve yaptırıma karşı ses çıkarmak ve bir çeşit farkındalık yaratan ve mücadele eden proaktif bir gönüllülük platformu oluşturmaktı. Gezi Parkı sürecinde başlayan farkındalıkların bir sonucu olarak ihtiyaçtan doğan ve halihazırda toplumda başlayan uyanışı daha geniş kitlelere aktarmaya çalışan online bir platform olduk.


*Dil neden bu kadar önemli?


Gizem Gülmez: Dil, düşünceyi karşıdaki kişiye aktarmayı sağlayan etkili bir araç. Değişiyor, dönüşüyor, sadece kelimenin kendisi ile değil altında yatan, örtük ve ima edilen anlamıyla da bir çeşit aktarım sağlıyor. Ve tabi dili, ait olduğu toplumun normlarından bağımsız düşünmemek gerekiyor. Toplumsal olarak alışageldiğiniz ve sizin için sıradan olan bir söylem kimi zaman heteroseksist, ataerkil, ötekileştirici, ötekini aşağılayıcı ögeler taşıyarak kalıplaşmış normları yeniden ve yeniden üretiyor. Dil ve düşüncenin birbirinden ayrı düşünülemeyeceği savından yola çıkarak, dilin kullanımını tartışmaya ve sorguya açarak yeniden ürettiğimiz cinsiyetçiliği dönüştürmeyi hedefliyoruz. Ataerki ve heteroseksizme karşı mücadelede kullanılan enstrümanlardan en etkili olanın dil olduğunu düşünüyoruz.


*Siyasette, medyada, toplumda artan cinsiyetçi dilin sebebi nedir? Buna bağlı olarak cinsiyetçi dilin özelde kadın olmak üzere tüm toplumda etkileri nelerdir? 


Gizem Gülmez: Siyaset de medya da toplumun eğilimleri doğrultusunda şekillenen unsurlar. Tam bir temsiliyet sağlamasa da çoğunluğun eğilimini göstermesi bakımından da üstüne düşünülmesi gereken göstergeler. Dünyada ve elbette Türkiye'de artan muhafazakarlaşma tam da düşüncenin dilden bağımsız var olamamasından dolayı cinsiyetçi bir dil üretmekte. Dille ürettiğimiz ötekileştirme, nefret söylemleri, cinsiyet rolleri klişeleri, heteronormativitenin sonuçlarını yine cins kadın ve trans kadın cinayetleri oranlarında, nefret suçu ve ayrımcılığa uğramış kişilerin hikayelerinde (zira bunun istatistiğine görülmek istenmediği için ulaşmak çok zor), kısaca artan şiddette bulmak mümkün diye düşünüyoruz.


*Cinsiyetçi dilin ve yaklaşımın önüne nasıl geçmek gerekir?


Gizem Gülmez: Bu kişisel bir çaba, farkındalık ve duyarlılık gerektiriyor ve kaçınılmaz olarak heteroseksist, ataerkil toplumun içine doğmuş bireyler olarak, ettiğimiz küfürleri, yargılarımızı, değerlerimizi, davranışlarımızı sorguya açmakla başlıyor. Hiç düşünmeden edilen küfürleri alıp 'Ben ne dedim' diye baktığınızda aslında birine 'Sana tecavüz ederim' dediğinizi, bir cinsiyet kimliği ya da cinsel yönelimi aşağıladığınızı zaten fark etmiş olacaksınız ya da aşk sandığınız şeyi sorguladığınızda fark edeceksiniz ki bazen kıskanılmayı, izole edilmeyi, kısaca psikolojik şiddeti aşk sanıyorsunuz. Çünkü bu toplumdan öğrendiğimiz, duyduğumuz, hikayelerini dinlediğimiz şey tam da bu. Üstelik fark etmek tek başına yeterli olmadığı gibi bunu dönüştürmek ve 'Peki ya bu eylemim, arzum, söylemim?' şeklinde sürekli bir sorguya tabi tutmayı gerekiyor. Bundan sonra ve bununla beraber de diğerinin ürettiği söylemleri de sorguya açıp, özeleştiri istediğimizde, kabul etmediğimizde zaten yol alacağımızı düşünüyoruz. Kolay değil belki ama çok elzem ve her uyanış çok değerli.


*Çalışmalarınız, kazanımlarınız nelerdir? Yürüttüğünüz çalışmalarla neyi değiştirmeyi hedefliyorsunuz?


Gizem Pehlivan: Kurulduğumuz günden bu yana pek çok eylem yaptık. erktolia.org web-sitemize ve Twitter hesabımıza baktığınızda başarıya ulaşmış ve hala talebi yerine getirilmemiş eylemleri görebilirsiniz. Her bir eylem de başarıya ulaşana kadar aktif olarak devam ediyor. Başarıya ulaşan eylemlerimizden birkaçı; Özsüt'ün "Evin reisi babalar" söylemine yönelik çıktığımız eylemle gayet yapıcı bir şekilde eyleme katılan kişilerden tek tek özür dilemesi, İkea'nın Ankara mağazasında cinsiyetçi çocuk oyun alanlarına yönelik çıktığımız eylem sonunda talebimiz üzerine özür metni yayınlaması ve alanı yeniden düzenlemesi, Kariyer.net'in iş aramada cinsiyet kriterini kaldırması gibi pek çok eylemden söz etmek mümkün. Burada şunu belirtmeliyiz ki biz sadece gösterilen tepkileri bir Twitter etiketi, imza linki gibi bir çatı altında kolektif hale getiren bir platformuz ve başarıya ulaşan eylemler, erktolia'nın değil, eylemlere proaktif bir şekilde katılarak tepki gösteren herkesindir. Bu anlamda proaktifliğin altını çizmekte fayda olduğunu düşünüyoruz.

Bu çalışmalarla da belirttiğimiz gibi yoğunlukla söylem ve içerik, yani dil üzerinden eylemlilik göstererek; cinsiyetçi, ayrımcı, aşağılayıcı, küçümseyen, ötekileştiren, marjinalleştiren, şiddet içeren dili ifşa edip, dönüştürerek, oluşumumuza da adını veren "erk"in hegemonik baskısıyla mücadele etmeyi amaçlıyoruz.


*Medya kurum ve kuruluşlarına, kadın derneklerine ve tüm kadınlara cinsiyetçi dille mücadele noktasında bir öneriniz ve çağrınız var mı?


Gizem Pehlivan:  'Öteki'yi dinlemenin ve dinlerken de ayrıcalıklarımızı fark etmenin yapıcı olduğunu düşünüyoruz. Yani şiddete maruz bırakılmış öznelere alan açmak ve onlarla hareket etmek çok önemli. Türkiye gibi bir yerde ötekinin ötekisini bulmak her zaman mümkün ve üstten bakarak 'yardım' etmenin değil, dayanışmanın değerli ve dönüştürücü olduğuna inanıyoruz. Zira öyle ya da böyle bir kez olsun öteki olmayı deneyimlememiş birini bulmak olanaksız gibi bir şey. Biz kendimizi sadece kadın örgütü olarak tanımlamıyoruz. Cinsiyet kimliği ve cinsel yönelim ve elbette bu kategorileri reddedenlerle de dayanışıyoruz. Ataerki ve heteroseksizmle mücadelede kadın ve LGBTİ+ hareketin hiç de ayrı yollarda yürümediğini düşünüyoruz.


Medya kurum ve kuruluşları özelinde duruşumuzun net olduğunu, aslında onlara yönelik her eylemde hemen hemen aynı şeyi söylediğimizi düşünmekle beraber ürettikleri her heteroseksist ve cinsiyetçi söylemde karşılarında durduğumuzun bu vesileyle altını çiziyoruz.


*Son olarak okuyuculara ne mesaj vermek istersiniz? 


Cinsiyetçiliğe ve heteroseksizme karşı harekete geçin çünkü siz olmazsanız bir kişi eksiğiz. Sevgi ve dayanışmayla.

JINNEWS

Editör: Haber Merkezi