Tarihin gözlerine bakabilen ve yaşananın adını açıklıkla koyma cesaretini hayatın ve mücadelenin içindeliğinden alan bir isim Maksim Gorki. Kendisine bir soyad vermesi onun kendi tarihinin yüklenici öznesi olmaktan kaçmadığını da gösterir gibidir. Kahramanlara inancını yitirmeyen ancak kahramanı kolektifte gören bir sakınmasız göz... Devrimden yana tavrını eleştirisinde de koruyan ve politik-tarihsel rolü içinde ikonlaştırıldığı kadar belirsizlikle suçlanan ama tarihin,kendine özgü yabancılığını teslim ettiği bir isim.

Sovyet proletaryasının ve edebiyatının proleter yazarıdır Maksim Gorki. Anne ve babasız olduğu kadar Çarlık Rusyası’nda da kimsesizdir. Gezgindir, sürgündür, serseridir, yabancıdır, gündelik işlerde zora gelendir. Ama en çok Rusya’dır Gorki. Çarlık Rusyası’nın içinden devrimin Sovyetlerine ve Stalin’e kadar tüm çelişkileri ile kendi tarihini yazandır aynı zamanda. Brecht’e göre: “Gerçekçi sanat, savaşçı sanattır.” Gorki de bir savaşçıdır. İradenin iyimserliğine tarihsel bir örnektir var olma biçimiyle. Bu nedenle iyimserlik ve insana inançla anılır. Onun için insan, burjuva toplumunda ayrışmış ve yabancılaşmış bir biçimde yaratıcılığından koparılmış durumdadır. Bu ataletten kurtulmak için bilgi kadar eylem ortaklığı ve tutum almak da gereklidir. Boris Suçkov’a göre Gorkici iyimserlik: “Yazarın kendi öznel görüşleri ile duygularına dayanmayan, toplumsal gelişmenin nesnel sürecini algılamaktan gelen bir iyimserlik” tir (1982, 150).

GORKİ’NİN İŞE YARARLIĞI
Brecht onun için “Hayatın pratiğinden geçmiş olmanın onurunu hiçbir zaman yadsımadı” diyor (1980, 255).
Sosyalist gerçekçiliğin kurucusu olarak anılan Gorki, devrim sonrası yeni, proleter bir kültürün yaratılması için mücadele verdi. Burjuva edebiyatının yaslandığı değerler yerine eylemi, yeni bir biçim için, içeriğin kolektif bilinçte kavranmasını ve dönüştürülmesini öncelikli bir hedef olarak belirledi. Gorki için politik edim,parti ve partinin ötesinde yazmak, örgütlemek, bilginin ortaklaşa üretildiği toplumsal yaşamın pratik kavranışı ve dönüştürülmesidir. Devrime olan bağlılığı aynı zamanda, Sosyalist hümanizmin burjuva hümanizminin yalanından toplumu kurtarmakla belirleniyordu. Devrimci hümanizmi ile “Yaratıcı emeği büyük bir neşe kaynağı olarak kutladı” (1982, 154) ve toplumsal dönüşüm için her düzeyde inisiyatif ve sorumluluk üstlenmekten kaçınmadı. Yeni toplum için yeni bir estetik önerdi ve bizzat kendi eserleri ile öncülük yaptı.

“Tanrıyı bile icat etti”ğine göre insan, her şeyi yapabilecek potansiyele sahipti Gorki için.Bir çağın sona erdiğini hisseden ve devrime tanıklık eden Gorki, yeni ve yaşanılası bir dünyanın, olması gerektiği yere ve biçime doğru değiştirilebilmesi için insana yakın bir estetik vizyon sunmuştur. Donald Fanger’e göre: Bireysel ve kolektif arasında kurulacak yeni ve derinlemesine bağın kültürün dönüştürücü gücü ve teknolojinin uygulanmasıyla.birlikte olacağı inancıyla siyasal aktivizme olan bağlılığını, edebiyata ve edebiyatın pratik edimsel aktivizmine olan bağlılığı kadar korumuştur.

Maksim Gorki

GORKİ’NİN ÇOĞULCULUĞU
“Kültürü kuran ve her türlü fikri yaratan başlıca etmenin kitlelerin emeği olduğunu kavramamız gerekir. Bilgimizin tüm kaynaklan gibi, bütün ülkelerin proletaryasına devrimci bilinci aşılayan ve Sovyetler Birliği’nde emeği, bilim ve sanatta yaratıcılığın temel gücü durumuna yükselten Marx ve. Lenin’in fikirleri de yüzyıllarca önemsenmemiş emeğin belirleyici öneminden doğmuştur” (2011, 93).

Önemsenmemiş emeğin belirleyici önemine vurgu yapan Gorki, “Sosyalist kuruluşun bütün alanlarında çok önemli rol oynayan Sovyet kadınını”da unutmaz. Eşitliğin salt biçimsel düzlemde kaldığını ve gerçeklik içinde kadının kasıtlı bir biçimde unutulduğunu anımsatarak, Sovyet erkeklerini “Tarihin, dünya nüfusunun yarısına karşı olan bu eski ve utanç verici borcunu, ödemek ve dünyadaki öteki erkeklere örnek olmak için” göreve çağırır.

Gorki aynı zamanda Sovyet edebiyatının sadece Rus edebiyatından oluşmadığını, “Sadece dil yönünden ayrılan kardeş cumhuriyetlerin yazarları, kapitalizmin bölmüş olduğu emekçilerden oluşan bütün Birliğin edebiyatı olduğunu da” hatırlatır:

“ Sanatın değeri nicelikle değil, nitelikle belirlenir. Bizim geçmişimizde dev bir Puşkin varsa, bu, Ermeniler, Gürcüler, Tatarlar, Ukraynalılar ve öteki uluslar edebiyatta, müzikte, resimde, mimaride büyük ustalar çıkaramayacaklar demek değildir”(2011, 98).

Gorki didaktiktir ve sosyalist gerçekçilik kime konuştuğunu bildiği için iki temel niteliği korur: Akılcılık ve eleştiri. Bu iki nitelik, pratik deneyin yaratıcı öğreticiliği ile kolektif olarak sahiplenilmeli ve kalıcı bir tutuma dönüşmelidir.

“Edebiyatın malzemesi, bütün özlemleri, eylemleri ile gelişme ya da gerileme süreci içindeki insandır. Elimizde bu malzeme var. Fakat bunu yeterince incelemiyoruz ve bu malzemeyi yüce sanatsal biçimlerde yansıtma yeteneğinden yoksunuz. Yetenek, bilgiden doğar. Bu nedenle kendimizi bilgiyle donatmalı, ustaca ve içtenlikle çalışmayı öğrenmeliyiz... On beş yıl gibi kısa bir sürede, Molierelerin, Balzacların yaratılamayacağı, “Müfettiş” ya da “ Messieurs Golovlof” yazarları gibi sanatçıların yetişmeyeceği kuşkusuzdur”(2011, 88-77)..

Gorki ismi her ne kadar Sovyetler Birliği’ mirası bir edebiyat ikonu olarak anılsa da Gorki’nin Sosyalist gerçekçiliğin babası olarak her zaman tarihselliğe ve toplumsallığa vurgu yapan yaklaşımı unutulmamalıdır.Yaşamı ve partiyle ilişkisinin inişli çıkışlı yapısı onun tarihsel belirsizlikleri olarak yaftalanmak yerine, nesnel bir değerlendirmeyi hak ediyor. Gorkici iyimserliğin pragmatizmini ve iradenin iyimserliğini bu vesileyle hatırlayalım.

Doğum günün kutlu olsun Aleksey Maksimoviç Peşkov... Namıdiğer Maksim Gorki!

KAYNAKÇA
*Bertold BRECHT, Sosyalist Gerçekçilik Ve Toplum, çev. A. Cemal&K.Güven, Altın Kitaplar, 1980.
*Boris SUÇKOV, Gerçekçiliğin Tarihi, çev. Aziz Çalışlar, Adam Yayıncılık, 1982.
*Donald FANGER, https://harvardmagazi ne.com/2008/07/maxim-gorky.html
*Maksim GORKİ, Sanatta Sosyalist Gerçekçilik Kolektif,Yayın Yönetmeni İsmet Gülseçgin, Çev: Feyyaz Şahin Parşömen Yayıncılık İstanbul, 2011.
Editör: Haber Merkezi