DİYARBAKIR - Müslümanlaştırılan Ermeni bir ailenin çocuğu olarak büyüyen ve yeniden özüne dönen Paramaz Mercan, “Gavur Mahallesi”ne dair çocukluk anısını, “Mahalleli çocuklarını ‘Gitmeyin Ermeni’nin evine iğneli beşik vardır’ sözleriyle korkuturdu” diye hatırlattı.   

“Ben Bakırcılar Çarşısı’nda yürüdüğümde Agop isminde biriyle, Artin isminde ya da Sarkis isminde biriyle karşılaşmıyor onlara bir ‘merhaba’ diyemiyorsam, bu şehirde acı çekiyorumdur.” Bu sözler Ermeni Paramaz Mercan’a ait. 

Paramaz Mercan’ın (50) ailesi Diyarbakır’da 1915’ten nüfusun yüzde 30’a yakınını oluşturan gayrimüslimlerdendi. O tarihlerde Ermeni, Keldani, Süryani gibi halkların dışında kentte Kürt, Arap ve Türkmenler de yaşıyordu. 1915’de yaşanan Ermeni katliamı ve sonrasında devam eden saldırılarda Diyarbakır’da hayatta kalmayı başarmış Ermeniler vardı. Bunların bir kısmı Müslümanlaştırıldı. 

Paramaz Mercan’ın ailesi de bu ailelerden biriydi. Aile Ermeni tehcirinde katledilmekten kurtulmuş. Bazı anlatımlara göre dönemin Lice Kaymakamı o bölgede bulunan Ermenileri korumuş. Ancak kaymakam Ermenileri korumaya çalıştığı için öldürülmüş.  

1940’DA MÜSLÜMANLAŞTIRILIRLAR

Ermeniler katliamdan kurtulur, ancak Müslümanlaştırılmaktan kurtulamaz. Paramaz Mercan’ın da ailesi 1940 yılında zorla Müslümanlaştırılır. Lice’ye bağlı Sarnis (Damar) köyünde yaşayan aile, 1965 yılında Diyarbakır’ın Xançepek Mahallesi’ne taşınır. 

Kendisini bize “Biz file (Hristyan) idik. Ancak bir süre sonra bavfile (Müslümanlaştırılmış Ermeniler için kullanılırdı) olduk” şeklinde tanıtan Mercan, 1971 yılında Xançepek’te dünyaya geldiğini, 10 yaşına gelince de Ermeni olduğunu öğrendini söyledi. 

Sarnis köyünde zamanında sadece Ermenilerin yaşadığını belirten Mercan, köyden kente toplu göçle birlikte ailesinin Diyarbakır’a yerleştiğini ve 1982 yılına kadar burada yaşadıklarını söyledi. 

KATLİAM KONUŞULMADI 

Müslümanlaştırılan ailesinin uzun yıllar Ermenilere dair hiç konuşmadıklarını belirten Mercan, “Ailemde, 1915’li yıllara dair bir hafıza yoktu. Ya da bizden gizlediler. Çok nadir anlatılırdı, hayvanlarını otlatmaya gidince Fum ovasında insan kemikleri gördüklerini söylerlerdi. Sanki öldürülenler başkasıymış gibi. Ailem hep kapalı kaldı, dışa bir şey anlatmadı” diyerek katliamın konuşulmadığını belirtti. 

ANNEME ‘SEN ERMENİSİN DEDİM’

Diyarbakır’da Ermeni olduğunu gizleyen birçok ailenin olduğunu dile getiren Mercan, “Müslümanlaştırılan Ermeniler, Müslüman olanlardan daha ‘iyi’ Müslüman olma çabası verdi ve daha da iyi ‘Müslüman’ oldular. Kendilerini ispatlamak için çaba sarf ettiler. Defalarca hacca gittiler. Anneme hala ‘sen Ermenisin’ diyorum, ‘hayır ben Müslümanım diyor’” dedi. 

Ancak annesinin namaz kılmadığını babasının ise Cuma günleri camiye giderek namaz kıldığını ifade eden Mercan, “Onlarda mahalle baskısındandı sanırım. Ailem çok iyi Müslüman olmadı. Baskılardan ötürü Müslümanlığı yaşıyor gibi yaptılar yıllarca. Ancak bazı akrabalarım Müslümandan da daha iyi ‘Müslüman’ oldu. Ailem hala ‘biz Ermeniyiz’ demez. Samimi oldukları insanlara söylüyorlar sadece” şeklinde konuştu. 

ÖZÜNE DÖNDÜ 

Ailesini “bavfile” kendisini ise file olarak tanıtan Mercan, “Ben bir şeylerin farkına varınca özüme geri döndüm. Müslüman değilim artık. Yakın akrabalarımdan bir kaç kişi daha yeniden özüne döndü. Bu kentte Bakırcılar Çarşısı’nda, Demirciler Çarşısı’nda yürüdüğümde Agop isminde biriyle, Artin isminde ya da Sarkis isminde biriyle karşılaşamıyorsam, onlara bir ‘merhaba’ diyemiyorsam, ben bu şehirde acı çekiyorumdur. Beni en çok acıtan da budur” diyerek Ermenilerin kenti terk etmek zorunda bırakıldıklarını söyledi. 

O GÜZEL İNSANLAR GİTTİ 

Ermenilerin gidişiyle kentin kültürel ve ekonomik anlamda yoksullaştığını vurgulayan Mercan şöyle devam etti: “Bu topraklarda Ermenileri katlederek aslında kendi servetlerini yok ettiler. Sefil bir ülke yarattılar. Ermeniler dışlandı, kovuldu. Bakın, Kıbrıs Türkiye arasında yaşanan gerilimde Surp Dragos Kilisesi’nin papazı sorumlu görüldü. Türkiye ile Kıbrıs arasında savaş var ancak buradaki Ermeni suçlanıyor. O güzel insanlar korku içinde buradaki yaşamlarına veda ettiler. Birçoğu İstanbul ya da Avrupa’ya gitti.” 

‘GİTMEYİN ERMENİNİN EVİNE' 

Çocukluk anılarına da değinen Mercan, “Ben Ermeni olmaktan gurur duyuyorum. Hiçbir etnisite benden üstün değil, bende onlardan üstün değilim. Çocukken kimliğimi öğrendikten sonra buhran geçirmedim. Kimliğimi savunmayı istedim. O yıllarda mümkün olmadı. Ancak büyüdüğümde önce adımı sildim kimlikten, bir Ermeni adı olan Paramaz’ı mahkeme kararı ile kullanmaya başladım. Ermenilik o kadar aşağılandık ki, soyağacına bakıp ruhsal bunalım geçirenler oldu. Bizim mahalleye Gavur mahallesi denirdi. Ben Gavur mahallesinde büyüdüm. Çocukluğumda ‘gitmeyin Ermeninin evine, iğneli beşik vardır’ derlerdi. Çocuklarını böyle korkuturlardı. Yine çocukken Ongözlü Köprü’den 635 Ermeninin keleklere bindirilerek Musul’a gönderildiği söylenirdi. Şkefte diye bir köyde, önleri kesiliyor hepsi öldürülüyor” dedi. 

XANÇEPEK MAHALLESİ 

Çocukluğunun geçtiği mahallenin yıkıldığına da değinen Mercan, “Buruğuz, anılarımız gitmiş gibi, mahallenin yok olması çok acı. Bir hafıza oluşturmamız sürekli engellendi. Yine hafızamız silindi” diyerek birçok anısının geçtiği mahallenin Ermeniler için önemli olduğunu dile getirdi.  

Birçok akrabası ile komşu olduklarını ancak akrabalarının kentin farklı mahallelerine taşındığını sözlerine ekleyen Mercan, “Ermeniler, bulundukları yerlerden hep göç ettiler. Onlar gidince felç olmuş bir toplum yaratıldı” dedi. 

Türkiye’de herkesin dilinde ‘özgürlük’ kelimesinin olduğunu ancak bir başka toplumun özgürlüğüne gelince duraksandığını vurgulayan Mercan, “Sahte kardeşlik hikayeleri okunuyor. ‘Sosyalistim’ diyor, ‘Kürtlere özgürlük’ dediğimizde nasyonalist oluyor, ‘Ermenilere özgürlük’ dediğimizde nastonalist çıkışlar yapıyor” ifadelerini kullandı. 

YÜZLEŞME 

Ermeni katliamında yaşamını yitiren tüm Ermenileri anan Mercan konuşmasını şu şekilde sonlandırdı: “Bu soykırımın sorumlusu kim? Hala yüzleşmekten çekiniyorlar. Kimi başka yerlerden gelen Bulgarlar İttihat ve Teraki’cilerin içine karıştı diyor, kimi Almanlar yaptı diyor. Kimi de Mason yapısı diyor. 6-7 Ekim olaylarında İstanbul’da, Rum ve Ermeni halkına ilk taş atan her gün ona günaydın diyenlerdi. Burada da bu katliam her gün onlara merhaba diyenlerin eliyle yapıldı. Dış mihrap değil, yüzleşmek lazım. İnkardan vazgeçelim.” 

MA / Arjin Dilek Öncel - Mehmet Erol

Editör: Haber Merkezi