DİYARBAKIR ÖTEKİLERİN GÜNDEMİ; 25 yıldır akıbeti öğrenilemeyen Gazeteci Nazım Babaoğlu’nun ağabeyi İrfan Babaoğlu, iktidarın yaşananları unutturmaya çalıştığını belirterek, “Kaybedilenler yok olmadı. Unutulduklarında yok olurlar. Bundan dolayı hafıza ezilenin en güçlü direnme aracıdır diyoruz” dedi.
12 Mart 1994'te Gündem gazetesinin Urfa bürosu arandı, Siverek'te bir haber olduğu söylendi. Nazım Babaoğlu Siverekli olması ve bölgeyi bilmesinden kaynaklık haber için gitmek istedi. Bürodan çıkıp doğduğu-büyüdüğü Siverek’e giden 19 yaşındaki Babaoğlu’dan 25 yıldır haber alınamıyor. Nazım’ın kaçırıldığı gün Anadolu Ajansı'ndan Murat Yoğunlu'nun büroyu aradığı iddia edildi. Yoğunlu ise bunu reddetti. 1993'te Siverek'te kaçırılan işadamı Hüseyin Taşkaya'nın kardeşi Aziz Taşkaya Nazım'ı Sedat Bucak'ın evinde gördüğünü söyledi, bundan da sonuç alınamadı. 2011'de Erzurum Cezaevi'nde hükümlü Aydın Sevinç, Urfa Baro Başkanlığı'na gönderdiği faksta 1993'te Urfa'da JİTEM için çalıştığını, 1994'te Nazım Babaoğlu'nun kaçırıldığını,  öldürüldüğünü ve gömüldüğünü anlattı. Can güvenliğinin olmadığını, avukat tayin edilirse bildiklerini anlatacağını söyledi. İnsan Hakları Derneği (İHD) Diyarbakır Şubesi yetkilileri Sevinç ile görüşmek için Erzurum'a gitti, görüşemedi.


‘DEVLETE GÖRE NAZIM SİVEREK’E HİÇ GİTMEDİ’


Nazım’ın ağabeyi İrfan Babaoğlu, kardeşinin akıbetini öğrenme konusunda gittikleri tüm resmi kurumların adeta söz birliği edercesine kendilerine herhangi bir bilgi vermediklerini söyledi. Babaoğlu, “Baştan beri hukuk mücadelesi verdik ama devlet sistemi sonuç alınmasına olanak tanımadı. Yoksa her şey ortadaydı. Devlet yetkililerine göre Nazım'ı Siverek'te kimse görmemişti, hatta Nazım Siverek'e gelmemişti” dedi.


‘İLGİLİLER ÖDÜLLENDİRİLDİ’


Babaoğlu,"Nazım kaçırılınca gazetenin sorumluları ve ailem olayın peşine düşmüş, dönemin gazete yetkilileri Valiliğe başvurmuş, İçişleri Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Metin Yasaksoy'la görüşmüş. Babamla Urfa, Siverek Emniyet Müdürlüğü'ne gitmişler. Hatta tanıdıklarımız Ahmet Bucak'a ulaşmış, ama Bucaklar ‘Biz almadık, devlet aldı’ demiş. Kör, sağır, dilsizi oynayan bu ilgili bürokratların hepsi daha sonra ödüllendirildi. Dönemin Urfa Valisi (Ziyaeddin Akbulut) üç dönem AKP’de vekillik yaptı. ”


‘ÖZGÜR GÜNDEM SÜREKLİ TEHDİT ALTINDAYDI’


Babaoğlu, Nazım’ın kaçırıldığı yılda, Özgür Gündem gazetesi çalışanlarının ülkenin her yerinde sürekli bir tehdit altında olduğunu söyleyerek, “1993’te dönemin DYP Urfa Milletvekili Sedat Bucak'ın liderliğini yaptığı Bucak Aşireti Mehmet Ağar'ın ısrarı ve desteğiyle koruculuğu kabul etmişti. O dönem Bucak Aşireti'ne mensup korucuların tecavüz ettiği öğretmenlerle ilgili haber Özgür Gündem’de yayınlanınca gazete çalışanlarına yönelik tehditler artmıştı” şeklinde konuştu.


‘DAVA SÜRENCEMDE BIRAKILDI’


Babaoğlu, Cumhuriyet Savcısının soruşturma işlemlerinin gereği gibi yerine getirmediğini, hakikati ortaya çıkaracak nitelikte bir soruşturmanın yürütülmediğini söyledi. Babaoğlu, uzun yıllar boyu kayda değer bir işlem yapılmaksızın soruşturmaların sürüncemede bırakıldığına dikkat çekerek zorla kaybetmeler insanlığa karşı suç olarak tezahür etse de bu konuda çok az olaya ilişkin dava sürecinin başlatıldığı ve etkili ve eksiksiz seyretmeyen yargı süreçlerinin beraat kararlarıyla sonuçlandırıldığını ifade etti. Babaoğlu, Davanın Anayasa Mahkemesi'nde olduğunu buradan da sonuç alınmadığı takdirde dosyayı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne taşıyacaklarını söyledi.


‘KAYIPLAR UNUTULDUKLARINDA YOK OLURLAR’


Babaoğlu, 2004 yılında yazdığı ve Nazım’ı anlatan “Kayıpsın Diyorlar” kitabının zenginleştirilmiş 2’inci baskısı için çalışmalarını sürdüğünü aktararak, "Nazım’dan bir belge taşıyan bu kitaba çok önem veriyorum. Kaybedilenlerden kalan izler onları aramızda olmasını sağlıyor” ifadesinde bulundu. Babaoğlu şöyle devam etti: “Türkiye devletinde iktidarı ele alan kişiler kendisinden önce yapılmış kötülüklerin ve eylemlerini hatırlatan her şeyi tamamen ortadan kaldırarak mağdurların unutulması ve toplumun hafızasından silinmesi için büyük bir çaba sarf ederler. Türkiye tarihi boyunca Kürt halkına yapılan tüm kötülüklerin unutulması için bu yönde sürekli politikalar yapıldı.  Ancak devletin unutturma üzerine olan politikasına karşı sürekli bir hatırlatma içinde olmalıyız. Çünkü kaybedilenler yok olmadı, unutulduklarında yok olurlar. Bundan dolayı hafıza, ezilenin en güçlü direnme aracıdır diyoruz.”


‘İKTİDARIN DİLİ TEHLİKELİ’


Yaklaşan yerel seçimlerle birlikte iktidarın sertleşen dilinin yeni tehlikelere yol açabileceği uyarısında bulunan Babaoğlu, “Çünkü faili meçhul cinayetleri, siyasetçilerin ırkçı-şovenist söylemeleriyle Kürtleri hedef göstermeleri ardından yaşanmaya başlamıştı. Ve cinayetler ile birlikte sert söylemlerine devam eden bu siyasetçiler daha sonra hiçbir şeyden haberleri yokmuş gibi davrandılar” dedi.

(Kaynak: MA / Lezgin Akdeniz)
Editör: Haber Merkezi