9 Numara Sarı Metin'e teslim edilmişti. Sarı Metin formayı kaybetmiş ve bulamıyordu. Olayın duyulması üzerine Kaymakamlık emniyet güçlerine, emniyet güçleri bekçilere, bekçiler de çevreye haber saldı. Sarı Metin derhal karakola götürülerek ifadesi alındı...

Oktay Candemir* Gazete Duvar'a yazdı

90’ların ilk yılları Kaymakam kasaba hoparlörlerinden ilan eder: “İlçemizde yapılacak olan Kaymakamlık Kupası futbol turnuvası için üç takım forma, kupaya katılacak takımlara dağıtılacaktır”… Kupaya katılan 21 takım aynı formaları giyecektir.

İlk maç Yıldızspor ve Çağlayanspor arasında oynanacaktır. Gün boyu yapılacak olan diğer maçlarda da aynı forma giyildiği için oyuncular formaları maç bittikten sonra başlayan diğer takımın oyuncularına bırakıyordu.

Maçların başlamasına sadece bir gün kalmıştı ve 9 Numara kayıptı. Formanın bulunmaması halinde maçlar oynanmayacak ve bu kadar hazırlık boşuna gidecekti. Oysa devlet, ‘terörle mücadelede’ futbola büyük önem veriyordu.

9 Numara Sarı Metin’e teslim edilmişti. Sarı Metin formayı kaybetmiş ve bulamıyordu. Olayın duyulması üzerine Kaymakamlık emniyet güçlerine, emniyet güçleri bekçilere, bekçiler de çevreye haber saldı. Sarı Metin derhal karakola götürülerek ifadesi alındı. Sarı Metin emniyette formayı mutlaka bulacağını söyleyince serbest bırakıldı.

Emniyet güçleri ve bekçiler tüm futbolseverler harekete geçti. Sonunda forma tandırda ekmek yapan annenin sırtında bulundu. Sarı Metin’in annesi 9 numarayı giymiş, tandırda ekmek yapıyordu. Formaya derhal el konuldu ve formanın anneden alındığına dair resmi tutanaklar tutuldu. Büyük kriz daha fazla büyümeden kapanmış ve ‘Terörle mücadelede’ oluşabilecek büyük bir zafiyete engel olunmuştu.



Kaymakamlık binası




NAZLICAN, BEDİRHAN VE BEN

Özel Harekatçılar yine operasyona çıkarlar. Van’ın Gevaş ilçesinde lise öğrencilerine yönelik ev baskınları yapılır. Bir lise öğrencisinin evinde Alaattin Amca’nın evine giren Özel Harekatçılara Özdemir Amca, “Benim oğluma iftira atılıyor, uğraşmaz böyle şeylerle” der… Özel Harekatçılar liseli Ahmet’in okul çantasını karıştırır ve içinden çıkan not defterinde Ahmet Kaya’nın dönemin meşhur “Nazlıcan, Bedirhan ve Ben” şarkısının sözlerini bulur. “Bak Alaattin bak, oğlu neler yapıyormuş öyle… Nazlıcan ve Bedirhan denilen teröristler ile arkadaşmış. Bize onların yerini söylerse kurtarır, söylemezse diğer dünyayı boylar”

Neye uğradığını şaşıran Alaattin Amca biraz düşündükten sonra “Valla ben de hiçbirini tanımıyorum” der.

ABDULLAH ÖCALAN’I TANIMAYAN KURNAZ KÖYLÜ

1998 yılında komandolar, Saray ilçesine bağlı bir köyü basar ve tüm köylüleri köy meydanına toplar. Ellerinde Abdullah Öcalan fotoğrafı bulunan Komando Komutanı, köylülere tek tek fotoğraftaki kişinin kim olduğunu sorarlar. Bizim köylüler, fotoğraftaki kişinin Abdullah Öcalan olduğunu söyler. Kurnaz bir köylü hepsinin aksine ise tanımadığını söyler.

Jandarma Komutanı kurnaz köylüden bir adım önce çıkmasını ister. “Ben kurtuldum” diye düşünen kurnaz Musa’ya Jandarma Komutanı, “Ulan uyanık, sen kimi kandırdığını sanıyorsun. Neyi gizliyorsun ulan bizden” dedikten sonra meydan dayağı atar ve ‘şüpheli’ olarak gözaltına alır. Kurnaz köylü, karakolda üç gün boyunca gizli işler çeviren biri olmadığını, Abdullah Öcalan’ı tanıdığını ama korkudan tanımadığını söylediğini anlatsa da işkence görmekten kurtulamaz.

MÜZİSYEN CAHİT

1992 yılında Özalp’ta Newroz’un kutlanacağına dair bilgi alan polisler, şüphelendikleri herkesi toplamaya başlar. O günlerde sokakta görülen herkes toplanmış; öğretmen, izinli asker, fırıncı, seyyar satıcı, postacı Tahir’in akıl hastası oğlu Yavuz’a kadar herkes karakola alınmıştır. Gözaltında herkes nezaretin önünden geçen polislere öğretmen olduğunu, asker olduğunu ve yanlışlıkla alındığını söyler ama sonuç alamaz. Nezarethanede yaşanan karmaşayı gören ve TEM polisi, halk arasında ‘gizli polis’ olarak bilinen Mesut, herkese ne iş yaptığını sorar. Sıra Cahit’e gelir.

– Sen ne iş yapıyorsun olum?

– Müzisyenim

– Ne çalıyon lan?

– Düğünlerde zurna çalıyorum

– Lan şimdi geçerim o tarafa, müzisyenmiş, ben de piyanist falan sandım. Dalga mı geç iyon lan benimle!..

Gözaltına alınanlar yapılan işlemlerinin ardından emniyette serbest bırakılır ama Cahit, Komiser Mesut ile dalga geçiyor diye, üç gün daha gözaltında kalır.

EVLENMEK İÇİN KEPENK KAPATINCA…

1993 yılında Van’ın bir ilçesinde küçük bir bakkaliye işleten Salih, artık evlenmeye karar verir ama ailesini bir türlü ikna edemez. Babası çeşitli gerekçelerle onu oyalamaya başlayınca buna tepki gösteren bakkal Salih, dükkânını açmayarak babasını protesto etmeye karar verir. Ama tesadüf bu ya, babasına karşı kepenk kapatma eylemi yaptığı gün tam da 1993 Newrozu’na denk gelir. O gün Kürt illeri ve ilçelerinin tamamında kepenk kapatma eylemleri yapılmaktadır ve devletin güvenlik güçleri teyakkuz halindedir.

Salih’in dükkânı açmadığını gören polisler hemen dükkânının arkasında bulunan evine baskın düzenler ve kepenklerin neden kapalı olduğunu sorar. Tabii Salih polislere gerçeği söyleyemeyince gözaltına alınır. Emniyete götürülen Salih, derdini anlatmasına anlatır da, bir gün boyunca işkence görmekten de kurtulamaz. Daha sonra babasının emniyete gelip durumu izah etmesiyle serbest bırakılır.

SENDİKALI BAŞKAN

DİSK’ten bir grup, Refah Partili bir başkanın yönetiminde bulunan Van Belediyesi’nde örgütlenmek için belediye başkanı ile görüşmeye karar verir. Başkan, sendikacıları “Hoş geldiniz, ben de sendikalıyım” diyerek karşılar ama aslında emekliği sandığını kastetmektedir, konuyu yanlış yerden anlamıştır.

-Buyurun sizi dinliyorum

-Biz Tüm Bel-Sen’den geliyoruz

-Sebep! Neden geldiniz?

-Van Belediyesi’nde örgütlenmeye geldik.

Refah Partili Belediye Başkanı birden hiddetlenir!

-Örgüt mü, ne örgütü, burada örgüt kurmanıza izin vermem!!!

Sendikacılar şaşkın şaşkın birbirlerine baktıktan sonra:

-Başkan sen bizi yanlış anladın galiba. Bizim tüm faaliyetlerimiz yasaldır

-Hayır efendim oturun, şimdi polis çağıracağım gereğini yapsın.

Polisler beş dakika geçmeden başkanın makamına giriş yapar. Sendikacılar durumu polise izah ederler, ama Refahlı başkan “Şikâyetçiyim” diyerek anlamazlığını sürdürür. Polisler de sendikal faaliyet olduğundan ötürü herhangi bir işlem yapamadan belediyeden ayrılır, sendikacılar da o günün koşulları içinde herhangi bir çalışma yürütmeden belediyeden ayrılır.

*Gazeteci

**Yazıda anlatılanlar gerçek olaylara dayanmaktadır.

* Forum kategorimiz çok çeşitli türde içeriğe açıktır. Ötekilerin Gündemi in editoryal politikasıyla uyumlu olmak zorunda değildir.
Editör: Haber Merkezi