DİYARBAKIR-ÖTEKİLERİN GÜNDEMİ; Dicle Toplumsal Araştırmalar Merkezi (DİTAM), Diyarbakır’da  "Toplumsal  barışın inşasında sivil toplum örgütleri rolü: Güney Afrika Deneyimi" toplantısı düzenledi.  Toplantıya katılan Güney Afrika'daki barış sürecinin baş müzakerecileri Roelf Meyer ve Muhammed Bhabha deneyimlerini aktardı. Geniş katılımla gerçekleşen  toplantıya Diyarbakır Büyükşehir Belediye Eşbaşkanı Selçuklu Mızraklı, Yenişehir Belediye Eşbaşkanı Belgin Diken,   Diyarbakır Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Mehmet Kaya, Barış Vakfı'ndan Hakan Tahmaz, AKP Batman eski Milletvekili Mehmet Emin Ekmen, Gazeteci-yazar Aydın Selcen, Hak İnisiyatifinden Reha Ruhavioğlu yanı sıra çok sayıda bir çok yazar,  akademisyen  ve STÖ temsilcisi katıldı.



“40 YILLIK SAVAŞTA YÜZ BİN İNSAN ÖLDÜ”

ARTI GERÇEK - Remzi BUDANCİR'in haberine göre;  Toplantının açılış konuşmasını yapan DİTAM Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Vural, bölgede 35 yıldır yaşanan çatışmalı sürecin hala devam ettiğini hatırlattı. Kürt meselesinin temel nedenin Kürt coğrafyasının 1920'lı yıllarda emperyal güçler tarafından 4 parçaya bölünmesinden kaynaklı olduğunu ifade eden Vural, "Bu 4 devlette rahat yüzü görmedi, Kürtlerde” dedi. Devam eden çatışmalarda yüz bin insanın hayatını kaybettiğini ifade eden Vural,  yaşanan can kayıplarının sona ermesi için çözüm bulunması gerektiğini söyledi.  Vural, "Bu savaş ortamı hiç bir halka faydası olmadı. Her kavganın sonunda bir barış umudumuz vardır. 1984'ten sonra Türkiye'de çözüm görüşmeleri oldu. Bildiğimiz 6 görüşme oldu.  Ancak, hiçbirinden bir sonuç alamadık. Çözüm süreci büyük bir hayal kırıklığı yaşadık. Çözüm sürecinde iki taraf da cesaret gösteremedi. Niyetleri vardı ama cesaretleri olmadı. Hükümet, milliyetçi baskılara boyun eğdi. Örgüt de silahın cazibesine kapıldı ve yol alınamadı. Tarafların cesaretli olması lazım" dedi.

“DÜNYANIN HER YERİNDE BARIŞ SAĞLAMAK MÜMKÜN”

Toplantıda bir konuşma yapan Güney Afrika Ulusal Parti Başmüzakereci Roelf Meyer, kendi deneyimlerini anlattı. Diyarbakır'a öğretmeye değil paylaşıma geldiklerini ifade eden Meyer, kendi ülkelerinde yaşanan sorununda çok yıkıcı olduğuna dikkat çekti. Barış gerçekleşmeden önce 30 yıl önce, toplantının diğer katılımcısı olan Muhammed Bhabha ile düşman olduklarını hatırlatan Meyer,  bir masa etrafında oturup konuştuktan sonra dost olduklarını söyledi.

Roelf Meyer, her ülkenin kendine özgü yapısı olduğunu, sorunları konuşmanın ise kolay olmadığına dikkat çekti. Tüm bunlara rağmen sorunların konuşarak ve empati ile çözülebileceğini ifade eden Meyer, “Birleştik. Çok iyi bir geleceğe hazır olduk. Adım atmak için geleceğe odaklanmak gerekiyor. Geçmişten gelen şeyleri tutmak yerine, geleceğe bakmamız lazım. Bu süreçler her yerde farklıdır. Bir çok yerde çalıştık. Güney Afrika'da barışı sağlayabiliyorsak, dünyanın her yerinde barış sağlanır. Güney Afrika, dünyanın iç savaşın kaçınılmaz yeri olarak görünüyordu. İç savaşın eşiğindeydik. Çoğumuz için bu kaçınılmazdı. Bir şekilde başardık. Aslında savaş Mandela'nın liderliği sayesinde alt edilebildi. Böyle masalarda konuşarak yapabildik” dedi.



“MANDELA BIRAKILDIKTAN SONRA DAHA FAZLA İNSAN ÖLDÜ”

Barışın mucize olmadığını belirten Meyer, barışın emekle tesis edilebileceğini söyledi.  Meyer, Güney Afrika’da müzakere yürütürken karşılaştıkları sorunlar ile ilgili şunları aktardı: “Mandela'nın serbest bırakıldığı dönemde müzakereciler ile bu süreci nasıl normalleştirebiliriz tam demokrasiye nasıl geçebiliriz, diyorduk.  Tahliye edildikten sonra geriye dönmeyi bir an bile aklımıza getirmedik. Artık geri dönüş yoktu. İşte bu yüzden biz bu noktalara geldik. Ülkede hala siyasi şiddet devam ediyordu. 1990-94'te daha insan öldürüldü. Mandela bırakıldıktan sonra daha fazla insan öldü. Toplumun içerisinde yeni itirazlar ortaya çıktı. Hatta büyük Mandela bu soruna bir çözüm getiremedi. Siyasi şiddet devam ediyordu. Siyasi partiler, hükümetler bir araya geldi. Barış antlaşması olarak bilinen belge üzerine çalıştı. Siyasi müzakereler başlamadan önce bu bir belgeydi. Barışa doğru gidilecek yolun belgesiydi. Bunun liderliğinde sivil toplumlardı. Güney Afrika Barış antlaşmasıydı. Barış operasyonları topluluk seviyesinde olmalıdır."

“KABİLE İÇGÜDÜLERİMİZ VARDI”

Afrika Ulusal Kongresi (ANC) Müzakerecisi Muhammed Bhabha, Güney Afrika’nın, Afrika ülkeleri içerisinde demokratik haklar için mücadele eden son ülke olduğunu söyledi. Ülkelerinin 11 etnik yapıdan oluştuğunu ifade eden Bhabha, “Kabile iç güdüleri, iktidar diline tercüme edildi. Eğitimli insanlar bile kabileciydi. Diğer ülkelerdeki sömürgeciler başka ülkelere gidiyordu, ama bizim düşmanımız hiç bir yere gitmiyordu. O kişiler Afrika'da bulunuyordu. Hiçbir ülke onları kabul etmeyecekti. Çözüm bulmamız gerekiyordu, o insanlar burada kalacaktı. Mücadelemizi etnik kimlik üzerinde değil özgürlük ve insan hakları çerçevesinde gerçekleştirdik.  Bu çerçeve sayesinde uluslararası destek de aldık. Mücadelemizi intikam hırsıyla yapmadık” dedi.

“SİLAHLA DEĞİL, DİPLOMATİK YÖNTEMLE BAŞARDIK”

Barış sağlanmadan önce silahlı mücadelede verdiklerini ifade eden Bhabha, “Bu alanda pek iyi değildik açıkçası. Dünyadaki en büyük altıncı silahlı güce karşı savaşıyorduk. Başarı alanımız diplomatik topluluk içerisinde gerçekleşti. Mandela, çok önemli bir katkıda bulundu. Sadece siyah insanlar değil, beyaz insanlar da mağdurdu. Beyazlar bazı ayrıcalıkların tadını çıkarıyorlardı ama bu ayrıcalık onları da insanlıktan çıkarıyordu. Çok ilginç bir şekilde, Mandela'nın hapishanenin çıkarılması Berlin duvarının çökmesinden sonra oldu. Berlin duvarının yıkılmasından sonra Doğu'dakiler de bizi destekledi” diye konuştu.



“MÜZAKERE YAPARKEN DOSTLARIMIZ KİLİSEDE ÖLDÜRÜLDÜ”

Barış görüşmelerinin empati ve diyalogla doğru zeminde ilerleyebileceğini ifade eden Bhabha, liderlerin barışı getiremeyeceğini ancak kendi destekçilerini ikna edebileceklerini söyledi. Bunun oldukça zor olduğunu ifade eden Bhabha, “Siyasetçiler çok ödlek olabiliyor. Buna bende dahilim. Kendimizle ilgili korkularımız vardı. Korkularımızla yüzleşmeliydik. İki kötü dönemden geçtik. Çok korkunç bir dönemde müzakere yapabildik. Kendi destekçilerimize dönmemiz, onları ikna etmemiz gerekiyordu. Biz müzakere yaparken taraftarlarımız, dostlarımız  kilisede öldürülüyordu. Bu insanları kontrol etmek çok zordu. Sevdiğimiz insanılar öldürülüyordu. Eğer buna kanla cevap vermiş olsaydık tuzağa düşerdik. Barışı sağlayamazdık. Bunlara rağmen müzakere yürütebildiğiniz için Güney Afrika'da başarabildik” dedi.

Editör: Haber Merkezi