Devrim mücadelesi, kadın mücadelesi ve ekoloji mücadelesinin çeşitli yansımalarını ve bütünleşik hikayelerini gördüğümüz bu kitap toplumsal cinsiyeti tam ortasından tanımlıyor...




Lavinia, iyi bir eğitim almış, zeki, genç bir mimar. Bir alışveriş merkezinin planını hazırlarken orada yaşayan insanların yaşam alanlarının ellerinden alındığını fark ediyor ve bunu içine sindiremiyor. Çalıştığı şirkette tanıştığı ve aşık olduğu Felipe, Büyük General’e karşı mücadele eden “Hareket” üyesi bir companero. Lavinia bunu uzun zaman sonra öğreniyor. Bu süreçte diktatörlükle mücadele etme konusundaki fikirleri olgunlaşıyor. Çünkü Lavinia Itzâ’nın kanını taşıyor. Direnme gücü iliklerine kadar işlemiş, tıpkı Felipe gibi.
…Sadece sefaletin yok olmasını ya da artık diktatörlerin olmamasını istediğimiz için ölmek ya da ölümle burun buruna yaşamak zorunda kalmamalıydık. Doğal olmayan onların var oluşu … bizim de buna karşı savaşmaktan başka yapacak bir şeyimiz yok.

Lavinia ve Felipe’nin, bir anlamda Nikaragua’nın devrim öyküsü anlatılırken bir yandan da Kızılderililerin İspanyollarla mücadelesinin öyküsü anlatılıyor romanda. Bu öykünün kahramanları da Itzâ ve Yarince. Yarince, Boaco ve Karib Kızılderililerine kumandanlık eden bir reis. On beş yıldan fazla İspanyollara karşı savaşmış. Itzâ da İspanyollara köle doğurmamak için aşktan vazgeçen direnişçi bir kadın. Bir portakal ağacında yeniden bedenlenmiş ve Lavinia’nın direnme gücünü canlandırıyor roman boyunca:
Çığlığının Lavinia’yı dehşete düşürdüğünü fark etmiştim. Fakat ben bir an bile tereddüt etmemiştim. Zehirli okları kanında göğe doğru gerdirip bedeninin dört bir yanından bağırdım; düştüğü tereddütten sıyrılması için kasırga gibi esip parmaklarımı, onun ateş açan metali tutan parmaklarını sıktım.

Kaynak: KitapEki 

Editör: Haber Merkezi