Ahmet Altan, Mehmet Altan kardeşler ve Nazlı Ilıcak hakkında İstanbul 26. Ağır Ceza Mahkemesi’nin verdiği ağırlaştırılmış müebbet cezalarının onaylanması Türkiye’nin çıkmaz yolda olduğunu bir kez daha gözler önüne serdi.

Ahmet Altan, Mehmet Altan kardeşler ve Nazlı Ilıcak hakkında İstanbul 26. Ağır Ceza Mahkemesi’nin verdiği ağırlaştırılmış müebbet cezalarının onaylanması Türkiye’nin çıkmaz yolda olduğunu bir kez daha gözler önüne serdi.

Altan kardeşler ve Ilıcak hakkındaki suçlama “15 Temmuz darbe girişimini önceden bildikleri ve darbe girişimine zemin hazırlayan söylem ve propagandalarda bulunmak” ve “cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın öngördüğü düzeni ortadan kaldırmaya veya bu düzen yerine başka bir düzen getirmeye veya bu düzenin fiilen uygulanmasını önlemeye yönelik teşebbüs” iddiası.

 

Birçok insan, Ergenekon, Balyoz, Oda TV ve Devrimci Karargâh Örgütü soruşturması gibi birçok soruşturma döneminden iktidara verdikleri gözü kapalı destekten nedeniyle,  bu cezalar karşısında   “oh olsun”  tutum takındılar veya “etme bulma dünyası” yaklaşımıyla öfkeyle liberal düşmanlığı yapıyorlar.

 

Ahmet Altan’ın yönettiği Taraf Gazetesi’nde gazeteciliğin yüz karası manşetlerini, bilip bilmeden yaptığı suçlamalarını, beyaz Türk edasıyla insanlara, iktidara muhalif güçlere tepeden bakan, hakir gören hareketlerini,  haberlerini, yazılarını, Türkiye’ye kötülüklerini unutmak mümkün değil. Yine Nazlı Ilıcak,  Gülen hareketini   canhıraş aklama çırpınışları hafızlarda tazelini koruyor.  Günahları çok. Affedilecek gibi değil.

Ama bu isimlerin darbe girişimine destek verdiklerine veya zemin oluşturmak amaçlı propaganda yaptıklarına inanmakta akıllara ziyan bir durumdur. Hele de ağırlaştırmış müebbet gibi bir cezaya sessiz kalmak az da olsa siyaset, hukuk bilen bir kişi için öfkeyi kontrol edememekten başka bir şey olamaz.

Bunların  ülkeye yaptıkları kötülüklerle hesaplaşmanın yolu hukuksuzluktan, haksızlıklardan medet umarak olamaz. Çifte standart davranışlar sergilemek ve hukuku herkes için değil kendi için veya kendisi gibi düşünenler için istemek/savunmak tutarlı demokratların işi olmaz.

 

İktidarın kendine köstek olmak isteyenlere, muhalif olanlara korku salmak için yaptığı yargısız infazlarına son tahlilde desteklemek anlamına gelen tutumlar muhaliflerin, muktedirlere benzeme yolunda yürümektir.

Demokrasi, hukuk, yargı, yasa, yönetmenlik, insan hakları denince bu günkü iktidarın  aklına  sadece, kendi hakların, kendisi için hukuk, kendisi için yasa ve yönetmenlikler geldiği için Türkiye çok büyük sorunlar yaşıyor.  AK Parti’ye boyun eğmeyenler için ülkeyi cehenneme çevirdiler. Hiç kimse kendini güvende hissetmiyor. İnsanların kendini “topun ağzında” hissetmesi boşuna değil. Yaratılan korku imparatorluğunun bir sonucu.

 

Altan kardeşlerin veya diğer iktidarı desteklemiş liberal yazar, gazeteci ve akademisyenlerin fikirlerini veya duruşlarını politik, ideolojik açıdan eleştirmekle yetinmeyenler öfkeyle kin kusanlar öç alma yarışına girenler, nefret söylemi kullananlar   iktidarın adeta ekmeklerine yağ sürüyorlar. Aslında içlerindeki öfkeyi büyüterek kendilerini zehirliyorlar. Bunun en bariz pratiğini birçok muhalif 12 Eylül referandumuna destek vermiş veya “yetmez ama evet” tavrı takınmış kişi ve siyasi çevrelere karşı saldırgan tavırlarıyla sergiliyorlar.

 

Tarihsel bir dönemecinde alınan  yanlış tutumla bir bütün siyasi tarih yazanlar ve  kendi siyasi tarihlerinde hiç yanlış yapmamış gibi davrananlar ise siyasal düzeylerini sergiliyorlar.

 

Bütün bu tartışmaları bir kenara bırakarak askeri vesayete, siyasal ve toplumsal alana her türden militarist müdahaleye karşı çıkmış entelektüel kişilerin, darbecilikle mahkûm edilmelerine sevinmek veya hoşlanmak demokrat bir tutum olmadığı gibi Türkiye’nin içine girdiği girdaptan çıkmasının en azından geciktiren bir tutumdur.

 

Ayrıca bu darbe girişimi soruşturmalarının Ergenekon soruşturması gibi sulandırılmasını, akamete uğramasını ve benzer sonuç doğurmasını kolaylaştıracak yaklaşımdır. Darbe girişiminde yer alanların yargı önünde hesap vermelerini sağlamak iktidarın görevidir. Ama böylesi yaklaşımlar, iktidarın darbeyi girişimini fırsata çevirmesini ve önündeki siyasal engel oluşturan muhalifleri   tasfiye etmesine ve korku cumhuriyeti yaratmasına elverişli toplumsal zemin hazırlıyor.

 

Demokrasinin, hukukun egemen olduğu ve evrensel normlarda bir Türkiye’nin inşası için Altan kardeşlere, Ilıcaklara rağmen hukuku, adaleti, demokrasi, barışı ve onların en temel haklarını savunmalıyız. Altan kardeşlere ve Ilıcak’a verilen ağırlaştırılmış muhabbet ceza alkış tutmak, sessiz kalmak onlara benzemektir.