NE HALE GETİRDİNİZ Yazının başlığını “ ne hale geldik” diye de atabilirdim! Ancak altını doldurmayan bir yazı olurdu! Çünkü “gelmedik, getirildik!” Bir ülke düşünün en tepedekiler sabahtan akşama kadar ayrıştırma ve ötekileştirme söylemleri ile adeta bir yarıştır tutturmuş gidiyorlar! Çünkü bilime ve akla dair ne bir becerileri ne de bunun altını dolduracak algıları var! Cehalet sarmalındaki yığınları bu söylemler üzerinde dizayn etmek çok kolaydır! Hele elinizde din ve ırkçılık gibi iki muazzam olanak varsa! Bunun en büyük örneği Fetullah Gülendir! Akla , bilime zerre kadar katkısı olmayan ve ilkokul terk bir adam, sözümona en tepedeki insandan, sıradan bir yaşam sürdüren herkesi ayaklarına kapatacak kadar etkili bir nüfuza sahip olabiliyor! Bunu nasıl becerdiğinin tek yanıtı dindir ve o dini dış destekçileri ile muazzam kullanmıştır! Bugün bile çıkın Taksim meydanına “ Allah’ü Ekber” diye bağırın, binlercesi size katılır ve ağız tadı ile bir de yürüyüş yaparsınız! Ama “ bağımsız Türkiye” diye bağırmaya kalkarsanız, büyük ihtimal dayak yemekle kalmaz, soluğu da karakolda alırsınız! İşte böylesi çelişkiler ülkesinde giderek karanlığa kulaç attığımız şu dönemde, pohpohlanan ırkçı söylemlerin tezahürünü bir doğa olayına kadar taşımış durumdayız! Ben hiç bir zaman bunu söyleyenlere kızmadım! Asıl kızdığım,bunun sebebi sistematik algıdır! Bilinç altına depo edilen kirliliğin kustuğu zamanlardır ve onlar için fırsattır! Bunu ırk ve din adına yapanların hasta olduğunu ben söylemiyorum, bilim söylüyor ve ırkçılığın tedavisi mümkün olmayan bir hastalık olduğunu söyleyerek! Çünkü ona göre en yüksek ırk kendi ırkıdır ve buna karşı çıkan bir Tanrı’ya rağmen, en güzel din de kendi dinidir! İşte ırkçılık ve faşizm böyle bir tezattır! Yok sayarak, sahiplenmek! Çok iyi biliriz ki ırkçılık bir kas hareketidir! Beyni çalıştırmak için bir çabaya gerek yoktur! Kasları ve eti çalıştıracaksın! Belde silah, elde tespih sallayarak çevreye korku sallayacaksın! Sonra dövüş sporlarını öğrenecek; korkaktır ve buradan korkularını saklayacaktır! Kendisinden farklı düşünen ve de görünen herkes düşmandır! İşte öyle olunca yaşanan bir deprem faciasın da” hepsi gebersin” demiş çok mu? Bunu söyleyenin suçu yok; bu tohumu ekene bakmak lazım!. .

 

 

NE HALE GETİRDİNİZ

Yazının başlığını “ ne hale geldik” diye de atabilirdim!
Ancak altını doldurmayan bir yazı olurdu! Çünkü “gelmedik, getirildik!”
Bir ülke düşünün en tepedekiler sabahtan akşama kadar ayrıştırma ve ötekileştirme söylemleri ile adeta bir yarıştır tutturmuş gidiyorlar!
Çünkü bilime ve akla dair ne bir becerileri ne de bunun altını dolduracak algıları var!
Cehalet sarmalındaki yığınları bu söylemler üzerinde dizayn etmek çok kolaydır!
Hele elinizde din ve ırkçılık gibi iki muazzam olanak varsa!
Bunun en büyük örneği Fetullah Gülendir! Akla , bilime zerre kadar katkısı olmayan ve ilkokul terk bir adam, sözümona en tepedeki insandan, sıradan bir yaşam sürdüren herkesi ayaklarına kapatacak kadar etkili bir nüfuza sahip olabiliyor!
Bunu nasıl becerdiğinin tek yanıtı dindir ve o dini dış destekçileri ile muazzam kullanmıştır!
Bugün bile çıkın Taksim meydanına “ Allah’ü Ekber” diye bağırın, binlercesi size katılır ve ağız tadı ile bir de yürüyüş yaparsınız!
Ama “ bağımsız Türkiye” diye bağırmaya kalkarsanız, büyük ihtimal dayak yemekle kalmaz, soluğu da karakolda alırsınız!
İşte böylesi çelişkiler ülkesinde giderek karanlığa kulaç attığımız şu dönemde, pohpohlanan ırkçı söylemlerin tezahürünü bir doğa olayına kadar taşımış durumdayız!
Ben hiç bir zaman bunu söyleyenlere kızmadım! Asıl kızdığım,bunun sebebi sistematik algıdır!
Bilinç altına depo edilen kirliliğin kustuğu zamanlardır ve onlar için fırsattır!
Bunu ırk ve din adına yapanların hasta olduğunu ben söylemiyorum, bilim söylüyor ve ırkçılığın tedavisi mümkün olmayan bir hastalık olduğunu söyleyerek!
Çünkü ona göre en yüksek ırk kendi ırkıdır ve buna karşı çıkan bir Tanrı’ya rağmen, en güzel din de kendi dinidir!
İşte ırkçılık ve faşizm böyle bir tezattır! Yok sayarak, sahiplenmek!
Çok iyi biliriz ki ırkçılık bir kas hareketidir! Beyni çalıştırmak için bir çabaya gerek yoktur!
Kasları ve eti çalıştıracaksın! Belde silah, elde tespih sallayarak çevreye korku sallayacaksın!
Sonra dövüş sporlarını öğrenecek; korkaktır ve buradan korkularını saklayacaktır!
Kendisinden farklı düşünen ve de görünen herkes düşmandır!
İşte öyle olunca yaşanan bir deprem faciasın da” hepsi gebersin” demiş çok mu?
Bunu söyleyenin suçu yok; bu tohumu ekene bakmak lazım!