ANKARA-ÖTEKİLERİN GÜNDEMİ: Hayvanlar üzerindeki deneylerin canlının yaşam hakkına müdahale olduğunu ve bir adalet sorunu olduğunu söyleyen Avukat Ezgi Koç, “Türcülük, ırkçılık ve cinsiyetçilik gibi değerlendirilmeli” dedi.

 

Doğadaki tüm canlılara zarar veren tahakkümcü zihniyetin yol açtığı sorunlardan biri olan koronavirüs salgını sonrası hayvan hakları bir kez daha gündemde. Salgın sonrası aşı ve ilaç deneylerinin hayvanlar üzerinde yapılmasını, Türkiye’de deney hayvanları hakkındaki hukuksal düzenlemeleri Deneylere Hayır Derneği avukatlarından Ezgi Koç ile JINNEWS'te Melike Aydın'a konuştu. Önceleri platform iken 2019 Kasım ayında resmi olarak kurulan derneğin kurucuları arasında Doktor Oğulcan Kınıkoğlu, Yağmur Özgüven ve Melda Onur da bulunuyor.

‘Etik eğitim hakkı için hukuk mücadelesi veriliyor’


Hukuk mücadelesi verirken ülkelerin mevzuatlarını incelediklerini belirten Ezgi, İnternice” denen ‘Uluslararası İnsancıl Eğitim Ağı’ ile beraber çalıştıklarını aktardı. Eğitim alırken hayvanlar üzerinde deney yapılmasını istemeyen bir öğrenci olduğunda alternatif metotlara yönlendirilmesi gerektiğini belirten Ezgi, “Bu vicdani ret kavramı olarak geçiyordu. Farklı bir politik anlamı olduğu için etik eğitim hakkı olarak kabul edildi. Bu bizde daha uluslararası kavram olarak geçiyor. Din ve vicdan özgürlüğü kapsamında geçer. Vegan tutsakların menüyü reddetmesi gibi. ‘Ben bu eziyete ortak olmak istemiyorum’ dediğinde yönetim ona alternatifini sunmak zorunda. Alternatif metotlar varsa hayvan deneyi yapamazsın. Örneğin kan alınabilen maket hayvanlar bile var. Ama bu uygulanmıyor” dedi.


‘Türkiye hukukunda hayvanlar mülk statüsünde’


Türkiye’de hayvan haklarına insan merkezli bakıldığını, her krizde hayvan haklarının ertelendiğini vurgulayan Ezgi, “Koronanın yarasa yenildiği için çıktığı söyleniyor. Yarasa bize ters geldiği için bu kadar tepkiliyiz. Oysa bu ülkede de 20 günlük oğlaklar yeniyor. Hala sokakta yaşayan hayvanlar öldürüldüğünde idari para cezası veriliyor. Karneli köpek ise mala zarar vermekten yargılanıyor. Halbuki bizim de taraf olduğumuz sözleşmelerde hayvanlar duygulu varlıklar olarak geçer. Sadece acıyı hissetmek değil, korku, acıdan kaçınma, endişe, hissetme. Bu kuşlarda, omurgasız hayvanlarda da var. Bu bir adalet sorunu. Yüzyıllar önce ABD’de her insanın oy hakkı var dendiğinde insan olarak beyaz ve erkekler kastedilirdi. Ama biz bu insan kavramını genişlettik mücadele ile. Bugün de yaşam hakkı derken insan hakkını değil tüm türlerin hakkını gözetmek gerekir. Canlı içinde ağaç ve bitki de var. Yoldan geçerken dalı kırılan ağacın da hakkı var. Orada bir ekosisteme de zarar veriyorsunuz” sözlerini kullandı.


‘Hayvan deneylerine ilişkin daha şeffaf bildiler olmalı’


Ercüment Ovalı’nın hayvanlar üzerinde deneye başlayacağını duyurduğunu, aşı çalışmaları sürerken hayvan kırımının geçekleştiğini belirten Ezgi, en zor alanının laboratuvarlar olduğunu dile getirdi. Çünkü bilgilere ulaşamadıklarını belirten Ezgi, “Oraya kimse giremez, oradan bilgi çıkmaz.  Bunun yasal mevzuatı var ama bizi içlerine katmıyorlar. En son 2018’de kaç hayvanın ve türün deneylerde kullanıldığının bilgisi paylaşıldı. Hayvan Deneyleri Merkezi Etik Kurulu (HADMEK) ve Hayvan Deneyleri Yerel Etik Kurulu (HAYDEK) var. Biz ne yapılıyor, neden yapılıyor, sorumluluk kimde bunları öğrenmek istiyoruz” dedi.


‘Etik kurullarda hayvan haklarını savunan bir STK yok’


İdari para cezalarını düzenleyen 5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanununda ‘deney hayvanlarının’ teriminin laboratuvarda istismar edilen hayvanları ayrı bir türmüş gibi sınıflandırıldığına işaret eden Ezgi, bu yasaya bağlı olan yönetmelikle HADMEK ve HAYDEK’lerin düzenlendiğini ifade etti. Hayvanlar üzerinde deney yapmak isteyen kamu, özel kurumların ve üniversitelerin bu kurulları oluşturması gerektiğini kaydeden Ezgi, “Bu etik kurula STK’ler üye olmak zorunda. HADMEK Türkiye’deki 135 etik kurulu denetleyen yer. Orada hayvan hakları ile ilgilenen bir STK olması gerekirken laboratuvarda hayvan üreten yani bundan çıkar sağlayan bir kurumun temsilcisi var” diye belirtti.


Kaç hayvan üzerinde deney yapıldığı, kaçı için yuvalandırma yapıldığına dair CİMER’e başvuru yaptıklarını ifade eden Ezgi, “Tatmin edici cevaplar yok çünkü hiç böyle bir usulü uygulamamışlar. Latte (Laboratuvardaki Tüm Türler Evlere) projesi uyguluyoruz. Sıçan, ginepig, hemstırlarla deneylerden kurtarılan türleri sahiplendiriyoruz. Birlikte yaşanmaz sanılıyor ama türcü algıyı kırmak gerekiyor” sözlerine yer verdi.


‘Onayı alınmayan her deney istismardır’


Herhangi bir canlının vücut veya ruhsal bütünlüğüne dokunurken ondan onay alınmadan, tahakküm gücü kullanılarak stres, endişe veya korku yaratılmasının istismar olduğunu vurgulayan Ezgi, Heretik toplumlardan beri “cadı” denen kadınların hayvansal gıda tüketmeyen, başka bir canlıyı öldürmeyi kendine hak görmeyen kadınlar olduğunu dile getirdi.


Daha çok kadınların hak mücadelesine katıldığına da değinen Ezgi şunları kaydetti: “Türcülük de ırkçılık ve cinsiyetçilik gibi değerlendirilmeli. Her canlı ile eşit olduğumuzu kabul ettiğimizde ve buna göre yol hartası çizdiğimizde bütün mesele çözülecek. Sadece milliyetçi muhafazakarlar değil söz konusu hayvanlar olunca ‘insanların derdi bitti de hayvanlar mı kaldı’ diyen solcular da oluyor. Bu bir hak mücadelesi. Hayvan hakları yavaş ilerleyen ama asla umudumuzu kaybetmediğimiz bir mücadele.”


Ezgi son olarak vefat eden Burak Özgüvenin ‘deneysiz belediye projesi’ ile belediyelerin sokaktaki hayvanların üzerinde deney yapılmasına izin vermemesi üzerine çalıştıklarını da ekledi.
Editör: Haber Merkezi