MARDİNÖTEKİLERİN GÜNDEMİ;  Nusaybin Belediyesi ziyaretinde konuşan HDP Eş Genel Başkanı Sezai Temelli, MGK bildirgesine sert çıktı. Temelli, “O toplantıda çıkardıkları sonuç bildirgesinde ‘barış koridoru’ diye bir kavramı önümüze getiriyorlar. Bu ülkede barış ve barış koridoru dediğiniz meseleler tankla, topla, tüfekle, İHA ve SİHA ile olmaz. Barış bu ülkede Kürtlerle barışmakla olur” dedi.

MA'nın haberine göre; Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Sezai Temelli, Diyarbakır ve Urfa programlarının ardından bugün Mardin’e geçti. Temelli’yi kentin Mazıdağı ilçesi Üçyol mevkiinde partili milletvekilleri Tuma Çelik, Ebru Günay, Tayyip Temel ve Pero Dundar, Mardin Büyükşehir Belediye Eşbaşkanları Figen Altındağ ve Ahmet Türk’ün yanı sıra Kızıltepe, Derik, Nusaybin, Savur, Mazıdağı belediyeleri eşbaşkanları ve parti yöneticileri karşıladı.

Yapılan karşılamanın ardından Temelli ve beraberindekiler partinin Nusaybin’e doğru yollarına devam etti. Burada 24 Temmuz günü polis baskını yapılan HDP İlçe Örgütü’nü ziyaret eden Temelli, baskına dair partilerden bilgi aldı.

Burada basın mensuplarına açıklamalarda bulunan HDP Eş Genel Başkanı Temelli, öncelikle parti binalarına yapılan polis baskınını kınadı. Demokrasi İttifakı ile bu baskıları çözeceklerini söyleyen Temelli, Nusaybin’e ses çıkarılmadığı takdirde benzer manzaralarla farklı yerlerde de karşılaşılacağı uyarısında bulundu.

NUSAYBİN BELEDİYESİ’NE ZİYARET 

Temelli ve beraberindekiler ardından Nusaybin Belediyesi’ni ziyaret etti. Belediyeye giden Temelli burada Belediye Eşbaşkanları Ferhat Kut ve Semire Nergiz’la ile birlikte ilçe halkı tarafından karşılandı.  Temelli, belediye binasına Barış Anneleri’nin zılgıtları eşliğinde geçti.

Burada açıklamalarda bulunan Temelli, “Yerel demokrasi aklımız yerel demokrasi mücadelemiz aslında bir barış mücadelesi topyekûn bir demokrasi mücadelesidir. Tabii bu demokrasi dediğimiz meselenin içinde tarihimiz kültürümüz, anadilimiz, geleneklerimiz bir arada yaşama irademiz vardır. İşte bunu burada hep birlikte inşa etme kararlılığı ile yan yanayız. Mardin’de Nusaybin’de olduğumuz her yerde. Olamadığımız yerlerde de bu akılla yol alacak herkesin yanındayız, omuz başındayız. El eleyiz. Yeter ki bu ülke demokratikleşsin, bu ülke barışına kavuşsun. Toplumsal barışına yol alabilsin diye. Bu kararlılıkla yol alma çabasındayız. Biliyorsunuz geçmiş 2 yıldan uzun süredir il ve ilçelerimizin birçoğunda kayyım yönetimleri vardı. Bu kayyım zihniyetinin yaratmış olduğu tahribatı da çok iyi biliyoruz. Ama hiçbir zaman bu tahribatı ve enkazı bahane etmeyeceğiz! Bu enkazı kaldırmaya gücümüz var hep birlikte kaldıracağız. Yeter ki gölge etmesinler ama gölge etmeye devam ediyorlar. O kirlenmiş akılları o köhne zihniyetleri ile hala o kayyımcı saldırılarına devam ediyorlar. Bugün Mardin’de yaşananlar aslında bütün bu söylediklerimi çok iyi açıklıyor.

Mardin Valisi’nden tutun da bu kentteki kaymakamlar, kolluk güçleri sürekli çeşitli bahaneler üreterek aslı astarı olmayan suçlarla aslında belediyelerimizi, belediye eş başkanlarımızı çalışamaz hale getirme çabasındalar. Bundan vazgeçme çabasını bir kez daha yineliyorum.

Kamu görevlileri kanunda kendilerine ne tanımlanıyorsa o çerçevede hareket etmelidirler. Seçilmişlerin üzerinde bir tahakküm yaratma durumunda olmamalılar.

Birkaç gün önce belediye eşbaşkanlarımız, belediye meclis üyelerimiz ve birçok arkadaşımız gözaltına alındı, onlara geçmiş olsun diyorum, ama 4 arkadaşımız tutuklandı. İki DBP’li yöneticisi arkadaşımız, iki de partili arkadaşımız, siyaset yürüten arkadaşımız tutuklandı. Bakın tutuklanma dosyalarına, hiçbir suç ve delil göremezsiniz. Bu uydurma dosyalarla Türkiye’de barış ve demokrasi mücadelesinin önü kesilmeye devam ediliyor” dedi.

MGK BİLDİRGESİNE TEPKİ GÖSTERDİ

Temelli, konuşmasında Cumhurbaşkanı Erdoğan başkanlığında dün toplanan Milli Güvenlik Kurulu (MGK) toplantısı sonrası açıklanan sonuç bildirgesi üzerinde de durdu.

Temelli, bu şunları söyledi: “Aklımızla alay edercesine kalkıp bir MGK toplantısı yapıyorlar. O toplantıda çıkardıkları sonuç bildirgesinde ‘barış koridoru’ diye bir kavramı önümüze getiriyorlar. Bu ülkede barış ve barış koridoru dediğiniz meseleler tankla, topla, tüfekle, İHA ve SİHA ile olmaz. Barış, halkların iradesine saygı ile olur. Barış bu ülkede Kürtlerle barışmakla olur; Kürtlere düşmanlık yaparak, içeride ve dışarıda Kürtlere karşı bu savaş diliyle hareket ederek barış gelmez. Barış istiyorsanız bir an önce barışmalısınız. Demokratik bir ülkeyi var edebilmenin yolu bu savaş zihniyetinden kurtulmaktan geçiyor.

‘ZEYTİN DALI’ DİYEREK ZEYTİNLERİ ÇALDILAR

Evet bugün Suriye’de, Irak’ta, Türkiye’de barış istiyoruz. Peki, bu barışı nasıl var edeceğiz, inşa edeceğiz? Barışı tam da burada Nusaybin’de, Mardin’de bu uygulamalardan kurtularak var edeceğiz. Tankla, tüfekle ve Efrin’de olduğu gibi değil. Bakın Efrin hala hafızlarımızda, orada da aklımızla alay eder gibi ‘Zeytin Dalı’ adı verilmişti. ÖSO çeteleri ile gittiler, zeytin dalı diyerek zeytinleri çaldılar. 250 bine yakın Kürt yerinden yurdundan edildi. Bugün Efrin’deki dram çözümsüzlüğün fotoğrafıdır. Çözüm istiyorsanız ‘Efrin, Efrinlilerindir’ deyip çözüm getirmeliyiz. Çözüm istiyorsanız ‘Pençe Harekatı’ diye oradaki insanları yerinden yurdundan eden, oradaki insanları öldüren operasyonlara son vermelisiniz.

GELİN BU SAVAŞA KARŞI ÇIKIN

Bütün bu tablo tüm çıplaklığı ile karşımızdadır. Bir barış iradesine ihtiyacımız var. Sadece bizim sözlerimizle yol kat edilemeyeceğini biliyoruz. O yüzden de diyoruz ki bu mesele Türkiye’de demokratlar, demokrasiden yana tutum aldığını söyleyenler için turnusol kağıdıdır. Bugün bu savaşa karşı tutum almak hepimizin görevidir. Herkese sesleniyoruz. Seçim zamanında ortaya konmuş olan duyarlılıklar şimdi sahicilik sınavına tabi tutulmaktadır. Gelin bu savaşa karşı çıkın, çıkmadığınız süreçlerde, bugün nasıl tahribatlar yaratıldığına tanık oluyoruz. Sınır ötesi tezkerelere karşı çıktığımızda ‘burada ülkenin güvenliği söz konusudur’ diye bize laf yetiştirenler eminim ki bu yaşananlardan ders çıkaracaklardır.

DEMOKRASİNİN YOLU KÜRT SORUNUNU ÇÖZMEKTEN GEÇER

Artık operasyon istemiyoruz. Artık bir arada yaşama iradesini hem ülkemizde hem Irak ve Suriye de var etmek için çaba sarf edilmesini istiyoruz. Bu çabanın adını ‘Demokrasi İttifakı’ olarak koyduk. O yüzden de herkesi bu çabaya omuz vermeye, el vermeye davet ediyoruz. Gelin yan yana duralım bu sorunları hep birlikte aşalım. Demokrasinin yolu Kürt sorununu çözmekten geçer. Bunun yolu Türkiye'nin ihtiyaç duyduğu anayasayı yapmak, yol temizliğini yargı reformu ile gerçekleştirmektir.”

Sözlerinin devamında yargı reform paketine de değinen Temelli, bu konuda “Bugün haksız, hukuksuz yere cezaevlerinde tutsak edilmiş insanların bir an önce özgürlüğüne kavuşması için çaba göstermeliyiz. Bugün TMK’dan bir an önce kurtulmalıyız. İfade özgürlüğü meselesinde gerçekten samimi adımlar atmalıyız. Bakın AYM ifade özgürlüğüne dair bir karar verdi. Barış akademisyenleriyle ilgili olumlu bir karar verdi. Üzüntümüz bu kararın oy birliği ile çıkmamasıdır. Karar doğrudur, ama oy birliği ile çıkmadığı için üzüntü yaşarken bir de gördük ki Üniversitede 1071 akademisyen -sonra 1061’e düştü. Bu sayı düştü diye kalkıp tarihi de değiştirmesinler.- Bunlar kalktılar AYM’nin kararına karşı, yani hukukun üstünlüğünü, ifade özgürlüğünü savunmuş bir karara karşı imza topladılar. Bu üniversite tarihimiz açısından utanç verici bir tablodur. Bugün üniversitelerimizin çoraklaşmasının, oradaki aklın yitiminin bir örneği işte bu imzalardır. Barış isteyenlere karşı devleti halkın üstünde gören zihniyet kalkıp AYM’nin kararına karşı bir imza kampanyası yapmıştır. Bunu kabul etmek mümkün değildir. Bunu ne üniversite aklı ne halkın vicdanı kabul edebilir. Bu zihniyetten kurtulmadığımız sürece bu ülkede bir toplumsal barışı inşa etmemiz mümkün değildir.

‘BARIŞ KORİDORU’ İÇİN BARIŞMAK GEREK

O yüzden de ‘barış koridoru’ için bu tür şeyleri yapmaya gerek yok; barışmak gerekiyor. Bugün Suriye sorunu da Kürt sorununun çözümü de buradan geçiyor. Bunları yapmadığımız sürece, kaynaklarımızı savaşa sürüklediğimiz sürece, bunun yükü sadece Kürtlere kalmıyor. Herkes mağdur bu ülkede, herkes yoksullaşıyor herkes aşından, işinden oluyor” ifadelerini kullandı.

MARDİN’İN SORUNLARINA DEĞİNDİ

Temelli, konuşmasında Mardin’de yaşanan sorunlara da değindi. Bugün Mardin’e dönüp baktıklarında her türlü sorun var olduğunu belirten Temelli, “Sağlık sorunu var. Hastanesi yok! Mardin büyükşehirdir ancak bu büyük şehrin tam teşekküllü bir hastanesi olduğunu söylemek mümkün değil. Eğitim sorunu, işsizlik sorunu. Eğitimle ilgili istatistikler açıklanıyor son 20 kent Kürt illeri. Bu hiç değişmiyor. Bu zulmün müsebbibi savaş politikasında ısrar edenlerdir, ekonomiyi böyle yönetenlerdir. Bütçenin kaynaklarını mermiye topa tüfeğe, damadın İHA’sına SİHA’sına ayıranlardır. Damatlar iyi, halk yoksulluk içinde, halk mağdur, bu aklı değiştirmemiz için hep birlikte mücadele etmeliyiz” diye vurguladı.

EMEKÇİYE KAYNAK YOK, MÜTEAHHİTLERE SINIRSIZ KAYNAK!

Temelli, sözlerini şöyle noktaladı:

“Merkez Bankası’nın yedek akçesine el koyanlar bu parayı ne yaptı diye dönüp baktığımızda müteahhitlerin borcunu kapattığını görüyoruz. Bu kaynağı halkın yararına kullanmayanlar tam tersine kayyım eliyle halkın kaynaklarını talan etmişlerdir. Bu talancı zihniyettir.

Ekonomiyi buraya sürükleyenler, çıkıp ekonomide kötüyü geride bıraktığımızı söyleyecek kadar meczup bir akla sahiptir. Meczuplaşmış bir iktidar ve yönetimle karşı karşıyayız. Şiddet her yerde, iktisadi alanda da bu şiddeti yaşıyoruz. Ama kamu çalışanları Toplu İş Sözleşmesi yapacaklar, taleplerini dile getiriyorlar tam da bu haklı taleplere karşı iktidar kalkıp diyor ki “bu kadar kaynağımız yok, sizin taleplerinizi karşılayamayız.” Ama müteahhitler için yani bütün ülkenin kaynağını betona gömmüş olanlar için kaynak var. Müteahhitlerin zengin olmasına yönelik projeler hemen karşılanabiliyor.

MANASTIRDAKİ YANGIN KAZA OLABİLİR AMA SÖNDÜRMEMEK İRADİDİR

Tablo bu. Bu şiddet her yerde devam ediyor. Bu şiddet ormanlarımızı yakarak da devam ediyor. Birkaç gün önce Deyrulzafaran Manastırı’nın zeytinliği, cevizleri yakıldı. Kaza diyorlar, belki yangın kazara çıktı ama müdahalenin gecikmesi iradidir. Bu halklara, Kürde, ormana emekçiye düşman aklın fotoğrafıdır. Aynı şekilde Dersim’de de aynı yangınları görüyoruz. Türkiye’nin her yerinde ağaca, ormana düşman bu zihniyet, emekçiye düşman, kadına düşman, Kürde düşman. Bu düşmanlıklardan kurtulmanın yolu bir arada yaşama irademizi ortaya koymaktan geçiyor.

YEREL DEMOKRASİ ANLAYIŞIMIZ DEMOKRATİK MÜZAKERENİN ÖNÜNÜ AÇMAKTIR

Yerel demokrasiden başladık, yerel demokrasi anlayışımız bir arada yaşama iradesidir. Yerel demokrasi anlayışımız Türkiye'nin demokratikleşmesi için mücadele etmektir. Yerel demokrasi anlayışımız Türkiye’yi tecritten kurtarmaktır. Her şeyden önce hep birlikte toplumsal uzlaşıyı sağlayacak, demokratik müzakerenin önünü açacak demokratik cumhuriyeti inşa etmektir. İnanıyorum ki tüm belediyelerimizle, yerel demokrasi anlayışımızla çok güçlü adımları hep birlikte atacağız. Tüm arkadaşlarımıza çalışmalarında başarılar diliyorum”

Nusaybin Belediye Eşbaşkanı Semire Nergiz ise yaptığı konuşmada ilçede ekolojik, demokratik ve kadın özgürlükçü bir hizmet anlayışı ile hareket ettiklerini ifade etti.

Ancak kamu kurumları tarafından izole edildiklerini söyleyen Nergiz, “Özellikle bizim TOKİ sorunumuz vardır. Nusaybin’de yapılan TOKİ’lerin atıkları Çarçel deresine akıtılmaktadır. Biz hizmet olarak orayı terbiye etmeyi düşünüyoruz ama yapılan TOKİ’lerin atıkları oraya akıtılıyor. Biz bir kez daha buradan Çevre Şehircilik Bakanlığı’na çağrıda bulunuyoruz diyoruz ki; Gelin bu TOKİ’leri denetleyin. Halkın mağduriyetini giderin” dedi.

DBP İl ÖRGÜTÜ'NE GİTTİ

Temelli ve beraberindekiler, ziyaretlerine geçtiğimiz günlerde eşbaşkanları tutuklanan Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) Mardin İl Örgütü ile devam etti. Parti yöneticileri tarafından karşılanan Temelli, DBP İl Eşbaşkanları Şehmus Sun ve Leyla Bozkurt’un tutuklanmasını eleştirdi.

Temelli, “Yürüttükleri gözaltı operasyonları ile ayakta durmaya çalışıyorlar. Bu ne kadar acz içinde olduklarını, siyasetsizliklerini gösteriyor. Bu yolla bizi yıldıracakları kanaatindeler. Geri adım atacağımızı ya da bir yerde duracağımızı düşünüyorlar. Evet, şuanda cezaevlerinde olan arkadaşlarımıza dair Hukuk Komisyonumuz HDP ve bileşenlerinin cezaevlerinde 5 bine ulaştığı bilgisini verdi. Bu sayı belki de arttı. Çok sayıda arkadaşımız haksız, hukuksuz yere cezaevinde. Biran önce arkadaşlarımızın bırakılmasını istiyoruz. Adalet duygusunu yitirmemiş, iktidara direnebilecek onura sahip yargıçlara ve savcılara bir kez daha sesleniyorum. Bu talimatlarla yasaları çiğnemekle kalmıyor bu ülkeye kötülük ediyorsunuz. Bu ülkenin geleceğini karartıyorsunuz. Bu gün yargı belki de yargı tarihinde olmadığı kadar bağımsızlığını ve tarafsızlığını yitirmiş durumda. Buna bir çözüm üretecek isek hep beraber mücadelemizle üreteceğiz ama bunun içerisinde yargı mensuplarının da olması gerekiyor. Yargı mensuplarının da yargının bağımsızlığını ve tarafsızlığını savunması gerekiyor onların da bu ülkenin geleceğine sahip çıkması gerekiyor. Böyle uydurma fezlekelerle, böyle yaratılmış suçlarla hiç kimsenin özgürlüğünü gasp etmemesi gerekiyor” dedi.
Editör: Haber Merkezi