ÖTEKİLERİN GÜNDEMİ: Kongre sürecini ve hemen öncesinde yapılacak konferans sürecini değerlendiren HDP Eş Genel Başkanı Sezai Temelli, Kongreyle birlikte topyekun bir örgütlenme dönemine giriyoruz' dedi.



 

Halkların Demokratik Partisi (HDP), seçimlerin ardından yerellerden başlattığı örgütlenme, kadın ve gençlik konferanslar sürecini, 24-25 Ocak'ta düzenleyeceği merkezi bir konferansla tamamlamaya hazırlanıyor.

Konferansların ardından 23 Şubat'ta gerçekleştirilecek 4'üncü Olağan Kongre süreceni Mezopotamya Ajansı'ndan Özgür Paksoy'a değerlendiren HDP Eş Genel Başkanı Sezai Temelli, üçüncü yol hattı üzerinden yürümeye devam edeceklerini söyledi:

HDP NASIL BİR DÖNEME GİRİYOR?

"Her zaman olduğu gibi büyük kongremize gitmeden önce büyük konferansımızı gerçekleştiriyoruz. 24-25 Ocak'ta bir konferans olacak ama büyük konferans süreci aslında bir yıldır devam ediyor. Ağustos 2019’da 1. Örgütlenme Konferansı gerçekleştirdik. Ondan önce örgütlenmeye yönelik 4 aylık saha çalışması yapıldı. Ondan sonra da Aralık vermeden büyük konferans hazırlıklarına başladık. Çok önem verdiğimiz bir konferans düzenliyoruz. En temel meselemizden biri, HDP fikriyatını hem toplumsal düzlemde hem parti düzleminde örgütlemek. Bu fikriyatın örgütlenmesi, HDP anlayışının örgütlenmesi gibi bir hedef koyduk önümüze.

Bunun politik örgütsel hattını örmek gibi bir sorumluluğumuz var. Konferansın bir ayağı bu. Dolayısıyla HDP kongreleriyle beraber bugüne kadar geldiği süreci artık siyasetin toplumsallaşması anlamında bir örgütsel alana çekiyor. Topyekûn bir örgütlenme dönemi diyoruz. Birincisi; savuna geldiğimiz tezlerimizi, iddialarımızı, fikirlerimizi toplumsal zeminde örgütleyeceğiz. İkincisi; bu konferans bize özellikle programımızı güncel siyasetin ve önümüzdeki dönem siyasetinin ışığında gözden geçirme, güçlendirme olanağı da tanıyor. Bugüne kadar var ede geldiğimiz siyasete daha bütünlüklü, daha güçlü bir şekilde ifade etme olanağımız olacak.

Üçüncüsü ise her konferans ve kongre önündeki iki dönemi öncelikle hedefler. Orta ve uzun vadeli perspektiflerini yeniler. Ve bir yol haritası çıkartır. Böyle bir yol haritasını da çıkartma amacındayız. Bu yol haritası da bugüne kadar direnerek geldik, faşizme teslim olmadık, faşizmin kurumsallaşmasını engelledik, gerilettik. Şimdi hem bu sistemden kurtulmak hem iktidarı değiştirmek hem de Türkiye’nin demokratikleşmesi açısından güçlü bir seçeneği yaratmak gibi bir hedef önümüze koyduk. Bu üçüncü yol olarak tarif ettiğimiz bu yolda güçlü bir yürüyüşü hayata geçirmek istiyoruz."

'HEDEFİMİZ İKTİDARI DEMOKRASİ İTTİFAKIYLA DEĞİŞTİRMEK'

HDP'nin temel hedefinin iktidraı değiştirmek olduğunu vurgulayan HDP Eş Genel Başkanı Sezai Temelli, bunun demokrasi ittifakıyla gerçekleşeceğini söyledi:

"Her şeyden önce bugün içinde bulunduğumuz sistemle Türkiye yol alamaz. Yerel demokrasiyle güçlendirilmiş bir parlamenter sisteme geçmek. Türkiye 12 Eylül’den beri gelen bir anayasa ile yaşıyor. Demokratik bir anayasa yapmak, toplumsal mutabakatı sağlamak, toplumsal örgütlülük dediğimiz aslında bir yerde toplumsal mutabakatı sağlamaya yönelik bir hamledir. Tüm bunları yapabilmek için iktidarı değiştirmemiz lazım. Bu iktidarı nasıl değiştirebiliriz? Bu iktidarı değiştirmenin yolu demokrasi ittifakını toplum nezdinde güçlendirip, üçüncü yol üzerinde ortaklaşmayı sağlayıp, iktidarı değiştirmek. Tabii ki demokrasi ittifakı bu anlamıyla önemli bir belirleyen olacaktır. Değiştirme gücümüz var. Potansiyel olan bu gücü fiiliyata geçirmemiz lazım, harekete geçirmemiz lazım. Toplumu bu anlamda harekete geçirmek lazım. Öncü olmak gerekiyor. Bir yandan demokrasi ittifakı için müzakere zeminlerini, toplumsal mutabakat zeminlerini yaratırken, bir yandan da değiştirici ve dönüştürücü gücü harekete geçirmek, mücadeleyi yükseltmek gerekiyor."

'ERKEN SEÇİM ÇAĞRIMIZ TOPLUM NEZNİNDE KARŞILIK BULDU'

HDP'nin erken seçim çağrısının toplumda bulduğu karşılığı değerlendiren Temelli, her geçen gün hayatları daha da kötü hale gelen halkın savaş politikalarından, iktisadi sorunlardan ve şiddet ortamından kurtulamadığını vurgulayarak, "Bu iktidar yönetemiyor, yönetemedikçe ülkeyi çok daha kötü yerlere sürüklüyor" diyerek erken seçim çağrılarının toplum nezdinde çok çok önemli bir karşılık bulduğunu söyledi:

"Öncelikle diğer bütün partiler kendince bir hesabın peşinde. Dolayısıyla seçimi de bu hesabın içinden okuyorlar. Bir kere bir muhalefet partisi tabii ki seçim ister. Ama herkesin kendince hesabı var diyebiliriz. Esas bizim erken seçim çağrılarımız toplumda karşılığını buldu. Toplum bu iktidardan kurtulmak istiyor. Emekçilerde, emeklilerde, engellilerde, kadınlarda, halklarda, Alevilerde karşılığını buldu. Toplumun bütün önemli kesimleri erken seçim çağrımıza aslında olumlu yanıt verdi. Çünkü bu sistemle gitmiyor. Her geçen gün herkesin hayatı daha da kötü hale geliyor. Ne savaş politikalarından kurtulabiliyoruz ne iktisadi sorunlardan çıkabiliyoruz ne şiddet ortamı son buluyor. Demek ki bu iktidar yönetemiyor, yönetemedikçe ülkeyi çok daha kötü yerlere sürüklüyor. İktidar değişmeli. Erken seçim çağrıları o yüzden toplum nezdinde çok çok önemli bir karşılık buldu. Hatta son yapılan kamuoyu yoklamaları da bunu gösteriyor. AKP-MHP bloğu ciddi anlamda gerilemiş durumda. AKP’nin zaten tek başına iktidar olma şansı yoktu, bundan sonra hiç yok. AKP-MHP toplamının da bunu sağlayacak gücü kalmamış durumda. AKP’ye olan desteğin ne denli eksildiğini görmek için zaten uzun süredir devam eden AKP’den kopuşlara bakmanız mümkün. İçinden bile iki parti çıkıyor. Ciddi bir meşruiyet tartışması var. Zaten 24 Haziran genel seçimlerinin meşruiyeti hep sorgulana geldi. Meşru olmadığı kanıtlanmış bir seçim sonucudur. O günden bugüne bir buçuk yıllık bu sisteme dönüp baktığımızda iyicene meşruiyetini yitirmiş, toplumda karşılığı kalmamış. Bütün göstergeler bunu ortaya koyuyor. Bütün topluma dönüp baktığımızda böyle bir beklenti var. Dolayısıyla karşılığını bulmuştur.

'GEÇİŞ PROGRAMINI YÜRÜTECEK HÜKÜMETİN MUTABAKAT ZEMİNLERİNİ ÖRGÜTLEMEMİZ LAZIM'

'Parti olarak olası bir seçime hazır hissediyor musunuz?' sorusuna, "Önemli olan seçimi beklemek değil, seçim sürecini örgütlemek" yanıtı veren Temelli, hukuk devleti, anayasal devlet ve eşit yurttaşlık gibi 15 madde üzerinde bir mutabakatı örgütlemenin önemininden bahsetti:

"Nasıl bir seçim ve nasıl bir seçim sonucuna ulaşmak istiyorsak, seçime kadar geçen süreçte o rolü, misyonu oynamak zorundayız. HDP buna öncülük yapacak ama toplumun demokrasi ittifakı artı nerelerde mutabakat? Çünkü seçimden sonra bir geçiş programı söz konusu olacaksa, bu geçiş programını yürütecek bir hükümet çıkartacaksak ortaya, onun mutabakat zeminlerinin örülmesi lazım. Bir demokratik anayasa talebi var ortada. Bu demokratik anayasayı hayata geçirmek, yerel demokrasiyi güçlendirmek, parlamenter sistemi geri getirmek, bugün yargı meselesinin çöktüğü durumda yargı bağımsızlığını ve tarafsızlığını yeniden inşa etmek, hukuk devletini var etmek, anayasal bir devlet anlayışında eşit yurttaşlık temelinde buluşmak. Saydığınız zaman belki 10 madde, 15 madde üzerinde bir mutabakatı örgütlemek.

Bu sadece bir mutabakat sözleşmesi yapmakla da sınırlı değil. Toplum buna kendisini hazırlamalı. Toplum kendi içinde fiili olarak müzakere süreçlerini yaratmalı. Bunu hayta geçirecek bir gücü örmeli. Bu da bugün ki iktidara karşı mücadele demektir. Mücadele ve müzakere kol kola yürümeli. Bu diyalektiği sağlayabilmeliyiz. Hem bu iktidara karşı mücadeleyi yükseltmeliyiz, örgütlemeliyiz hem de bu müzakere zeminini çok hızlı bir şekilde var edip, zenginleştirmeliyiz. Bütün toplumsal kesimlere dayanarak yaratmalıyız. Yoksa 3 parti bir araya gelip, bir sözleşme imzalamasıyla, blok kurmakla olmaz bu mesele. Öyle bir beklentiye girmek, toplumu giderek etkisizleştirmek anlamına gelir. Giderek sinmiş bir toplumu, aslında seçim sonuçlarını, seçim toto oynayan bir hale getirirsin. Hayır, bunu istemiyoruz. Toplumun topyekûn itirazını ayağa kaldırmak, örgütlemek, birlikte değiştirip dönüştürmek istiyoruz."

'DEMİRTAŞ İLE DAYANIŞMA VAR ÇÜNKÜ ORTADA ÇOK BÜYÜK BİR ADALETSİZLİK VAR'

HDP Eş Genel Başkanı iken tutuklanarak cezaevine konulan Selahattin Demirtaş'ın öykülerinin sahneye taşınmasını ve bundan rahatsız olan siyasi iktidarın tutumunu değerlendiren Temelli, iktidarın korkuları nedeniyle saldırdığını söyledi:

"Acze düşmüşler, aciz içindeler. O denli aciz içindeler ki; tiyatroya bile neredeyse topla, tüfekle saldıracaklar. Bu denli acze düşmüşler. Böyle bir tiyatro oyununa bile, akla hayale gelmeyecek saldırı, akla hayale gelmeyecek senaryolar üreterek yaklaşma söz konusu. Bir; olay bir sanat olayıdır, Demirtaş’ın bir eserini okuma tiyatrosudur. İşin bir sanat boyutu var. Dolayısıyla sanatçı arkadaşları kutluyorum.

İki, bir dayanışma var. Demirtaş’la dayanışma, özellikle kadınların ön planda olduğu ve gerçekleştirdiği bu dayanışma önemlidir. Çünkü ortada çok büyük bir adaletsizlik var, hukuksuzluk var. Bu adaletsizlik, hukuksuzluk çok yaygın bir şey. Hem Demirtaş üzerinde hem Demirtaş’a bağlı olarak birçok demokratik siyaseti savunan insanlar üzerinde. Bugün cezaevleri siyasetçi dolu, gazeteci dolu, düşünce suçluları dolu, fikrini söylediği için, insan hakları mücadelesi verdiği için dolmuş taşmış. Ülkede çok kötü bir adaletsizlik var. Yargı bağımsızlığını yitirmiş, talimatla çalışıyor. Bu anlamıyla da bir adalet çağrısı anlamında bir hukuk mücadelesi anlamında önemli bir dayanışma. Bu dayanışmanın yaygınlaşması gerekiyor. Bütün toplum itirazını yükseltmeli, bu konuda dayanışmaya girmeli. Bu hem Demirtaş özelinde bir dayanışma ama aynı zamanda bütün yaratılmış olan bu siyasi kırıma karşı bir mücadele anlamında dayanışmadır.

Üçüncüsü de siyaset. Bu demokratik bir demokrasi ittifakı meselesi değil ki. Demokrasi ittifakı orada o şekilde değil. Demokratik ittifakı toplumun bizzati en temelinde, bütün toplumsal yapıdaki hareketlerle mümkün olabilecek bir şey. Bizim tezimiz bu. Biz orada herhangi bir parti ile yan yana gelerek, bir demokrasi ittifakı görüntüsü verme amacında değiliz. Zaten böyle bir derdimizde olamaz. Çünkü biz ittifak anlayışımız çok nettir. 31 Mart’ta ittifak yaparken gidip bir partiyle pazarlık yaparak ittifak yapmadık ki. Biz mücadeleyi açığa çıkardık. Kimsenin gündeminde daha yerel seçim yokken, biz strateji çalışmalarına başlayıp, bunu mahalle mahalle, sokak sokak örgütleyip getirmişiz. Bir gece oturup da bir partiyle pazarlık yapıp yol almış bir parti değiliz. Hiçbir bloğun içerisinde de yer almamışız.

Buradaki siyaset, iktidarın siyasetsizliğidir. Saldırdığı şey o dur. Burada konuşulması gereken siyaset o dur, yoksa ittifak falan değil. O denli korkuyorlar ki, HDP’den o denli çekiniyorlar ki, bu fotoğrafı bile böyle okuma zaruriyetinde hissediyorlar kendilerini. O yüzden de saldırıyor. İşte bak ittifak kuruyorlar, bak yan yana gelip destek veriyorlar. HDP’nin böyle bir şeye ihtiyacı yok. HDP mücadelesini sahada yapıyor, var ediyor, yükseltiyor. Ama onun bu denli saldırmasının nedeni, işte kendi aslında kaygıları, çaresizliği, düştüğü acizdir. (HABER MERKEZİ)

Editör: Haber Merkezi