SİİRT ÖTEKİLERİN GÜNDEM 24 HAZİRAN  2018 SEÇİM GÜNDEMİ RÖPORTAJ HAMZA ÖZKAN-ARZELLA BEKTAŞ



Bize biraz kendinizden bahseder misiniz? • Neden siyaset?
Türkiye’de hele de Kürdistan coğrafyasında doğmuşsanız eğer siyasetin zaten içindesiniz demektir. Türkiye çok kültürlü farklılıkları barındıran bir coğrafya olarak tüm farklılıkları tekçilik içinde eritme eğiliminde yönetim biçimlerini hala deniyor. Ancak ülkenin dört bir yanından farklılıklar sesleniyor, ben de varım ben de bu ülkenin bir yurttaşıyım diye. Tekçi zihniyet anlayışının bir sonucu olarak zaten bu ülkede doğan çoğu yurttaş kendini bir biçimde siyasetin içinde buluyor. Onun ötesinde Kürdistan’da ise cumhuriyetin ilk kuruluşundan itibaren asimilasyon politikaları söz konusu. Anadilinizden, kendi varlık bilincinize dair her şeyin elinizden alındığı, kimliğinizin yok sayıldığı, baskı ve zorla hakimiyet kurulmaya çalışıldığı bir coğrafyada dünyaya gelmişseniz eğer doğalında politikleşiyorsunuz zaten. Yani başka bir ihtimal söz konusu bile değil.

• HDP’den aday olmak fikri ne zaman oluştu?
Ben uzun bir dönem HDP’nin öncülü olan partilerde de görev yaptım. Onun öncesinde İnsan Hakları Derneği’nde uzun bir süre yöneticilik yaptım. Yani siyasetin bir şekilde hep içindeydim. Barış ve Demokrasi Partisi’nde daha sonra ise HDP’de Hukuk ve İnsan Haklarından sorumlu eş genel başkan yardımcılığı görevini uzunca bir müddet yürüttüm. Bu noktada sürekli siyasetin içinde olunca milletvekili olma fikri bende oluşmadı ancak gidişat bunu bana dayattı. Netice itibariyle bir siyasi oluşum içerisinde yer alıyorsanız bunu yürüttüğünüz siyasetin amacına ermesi için yaparsınız ve faydalı olabileceğiniz her noktasında, her aşamasında görev alırsınız. İfade ettiğim gibi zaten yıllardır bu siyasetin her kademesinde bilfiil görev yaptım. Akabinde gelinen aşamada milletvekili olmam içinde bulunduğumuz sürecin sonuçlarından birisi oldu. Ancak tekrar ifade etmeliyim ki bizler milletvekili olsak da olmasak da HDP’yiz ve her aşamasında nerede olmamız, nerede konumlanmamız gerekirse orada olur ve bu siyaset içinde yer almaya devam ederiz. Çünkü bizler diğer siyasi partiler gibi bakmıyoruz milletvekilliğine. Bizlerin amacı ülkede özgürlükten, demokrasiden, insan haklarından yana dönüşümü sağlamak ve bu doğrultuda az evvel de ifade ettiğim üzere süreç içerisinde nerede daha fazla faydalı olacaksak orada olur ve siyasetimizi yürütürüz.



• Siyasi geçmişinizden biraz bize söz eder misiniz?
Mesleğim ve daha öğrenci iken seçtiğim bölüm itibariyle zaten siyasetin içinde olan birisi oldum. Kuşkusuz üniversitede hukuk fakültesini tercih etmemin en önemli nedeni politiktir. Çünkü Kürdistan coğrafyası haksızlıkların coğrafyasıdır. Burada başka hukuk işler, bizler maalesef bu şekilde büyüdük. Ancak bir şeyler yapmak gerekiyordu, bir yerinden başlamak gerekiyordu. Bu düşüncelerin bir sonucu olarak insan hakları alanında çalışmalar yürüttüm ve İnsan Hakları Derneği (İHD) üç dönem yöneticilik yaptım. Yine Uluslararası Af Örgütünün Türkiye Şubesi yöneticiliklerini üstlendim. Diğer yandan pek çok politik davanın avukatlığını yaptım. Az evvel de ifade ettiğim üzere Halkların Demokratik Partisi’nin öncülü olan partilerde görev yaptım. Barış ve Demokrasi Partisi’nin Hukuk ve İnsan Haklarından sorumlu eş genel başkanlığı görevini partinin kuruluşundan itibaren yürüttüm. Aynı görevi HDP’de de uzun bir süre devam ettirdim. Ardından 7 Haziran 2015 ve 1 Kasım 2015 milletvekili seçimlerinde Halkların Demokratik Partisi’nden milletvekili seçildim ve 2 dönem boyunca Adana milletvekili oldum. Bu süre zarfından Anayasa Komisyonu üyesi olarak görev yaptım 6 Mart 2018 tarihinde ise grup başkanvekilliği görevine seçildim. Şimdi de Siirt milletvekili adayıyım.

• Cumhurbaşkanı adayı sayın Demirtaş, Eş Genel Başkanların dahi tutuklandığı bir dönemde Milletvekilleri olarak ne kadar etkili olabilirsiniz?
Evet ifade ettiğiniz üzere 4 Kasım 2016’da eş genel başkanlarımız, grup başkanvekillerimiz dâhil milletvekili arkadaşlarımız tutuklandı. Bu süre zarfında Anayasa referandumu aşamasında ben de tutuklandım ve tutukluluğumun büyük kısmı tecrit altında geçti. Elbette çok zorlu bir süreç içerisindeyiz. Ancak hala siyaset sahnesinden silinmemiz için türlü oyunlar çevrilse de, hukuksuzluk dayatılsa da, milletvekillikleri düşürülse, pek çok arkadaşımıza akıl almaz cezalar verilse de HDP dimdik ayakta duruyor. Ve bakınız 24 Haziran seçimlerinin tek kilit partisi HDP’dir. İnancınız ve umudunuz güçlü ise sizi hiçbir şey yıkamaz. Hele ki arkanızda size destek olan güçlü ve onurlu bir halk var ise parçalamak istedikleri yerden yeşerir ve daha güçlü çıkasınız. Bize bu hukuksuzluğu dayatanların unuttuğu ya da bilmediği diyelim bir şey var o da bizim bir halk hareketi olmamız. Bizi yıkmak için tüm enerjisini sarf eden AKP halktan o kadar uzak ki bunu anlayamıyor işte. Anlaması da mümkün değil.



• Siyasi süreci nasıl değerlendiriyorsunuz?
İçinde bulunduğumuz siyasi süreç aslında tam bir kırılma noktasında. Şöyle ki, yıllardır Türkiye pek çok sistemi deniyor, bir göstermelik demokrasi yöntemleri, bir baskı rejimleri, askeri darbeler vs derken sonucu olarak AKP ile faşizm deneniyor. Fakat devlet aklının atladığı yahut görmezden geldiği bir şey var. O da Türkiye’nin farklılıkların coğrafyası olduğu hususu. Bu topraklarda yaşayan yurttaşlar devletin müdahale etmediği dönemlerde hep kendi içinde barış ve hoşgörü içinde yaşamıştır. Ne zaman ki devletin irili ufaklı müdahaleleri oluyor, o noktada kırılmalar baş gösteriyor. Maraş olayları, Çorum olayları, 6-7 Eylül olayları vb gibi.. Şimdi de yine AKP halkı kutuplaştırdı. Fakat halk bunu istemiyor ki.. Halk barış içinde bir arada yaşam istiyor, hukuk istiyor, daha fazla özgürlük ve demokrasi istiyor. Nitekim AKP bu kadar faşizanlaşmadığı 7 Haziran seçimlerinde dahi halktan veto yedi. Çünkü halk gidişattan rahatsızdı. Şimdi ise çok daha vahim bir iklim var. Bir kere OHAL kaldırılmadı ve OHAL gölgesinde bir seçime gidiliyor. Yine KHK’lerin yarattığı hukuksuzluklar, ihraçlar, ekonominin kötü yönetilmesi sonucu halka dayatılan yoksulluk hakim. Böyle bir vaziyet içerisinde halkın talepleri belirleyecek siyaseti de. Bu nedenle daha fazla demokrasi ve normalleşmenin sağlanması adına önümüzde eşsiz bir fırsat var. Halklarımız bu fırsatı iyi değerlendirmeli ve faşizm, yoksulluk, yolsuzluk, hukuksuzluk yerine demokrasiden yana tercihini kullanmalıdır.
.

• AKP bu secimde gider mi?
Az evvel dikkat çekmek istediğim husus tam da bu idi aslında. Evet AKP bu seçimde gider. 7 Haziran’da halktan veto yiyen AKP halka bu yaptıkları neticesinde bu kez kalıcı bir veto yer. 7 Haziran’ı tanımayıp 1 Kasım’a giderken halka vaat ettiği tek şey istikrar olan AKP, tam da bu noktada duvara toslamıştır. Çünkü ülke kaos alanına dönüşmüş, hukuksuzluklar AKP’nin yönetim biçimine dönüşmüştür. Ekonomi bildiği iddiasıyla her gün kelam eden Cumhurbaşkanı Erdoğan doları 5 TL’ye çıkarmayı başarmıştır! Sıcak para akışını sağlamak için sübvanse ettiği inşaat sektörü patlamıştır. OHAL’den ötürü pek çok şey görünür değil ancak halk ne yaşadığını biliyor. Halktan gerçekleri gizlemek adına beş kuruş vermeden Doğan medyayı Demirören’e aldıran AKP, halkın işsizlikle yoksullukla nasıl bir savaş verdiğini görmeyebilir ama halk yaşadığını biliyor ve yaşadıklarının hesabını elbette sandıkta soracaktır. KHK’ler ile sebepsiz yere işten atılanlar, işsiz bırakılanlar, eğitim sisteminin belirsizliği içinde kıvrananlar, hukuk yolu ile adaletsizliklerin hesabını soramayanlar sandıkta cevaplarını verecektir.

• AKP giderse bunda HDP’nin rolü ne olur?
Şunu kesinlikle iyi bilmek lazım ki AKP’nin gidişinin anahtarı HDP’dedir. Bu vesile ile tüm muhalefete seslenmek istiyorum, gönlünüzdeki parti hangisi olursa olsun, şayet AKP’nin tarihe gömülmesini istiyor iseniz HDP’ye oy vermelisiniz. Bunu kendim HDP’li olduğum için değil bu ülkenin gerçekten demokratikleşmesi adına söylüyorum. Çünkü aritmetik ortada. Şayet HDP bir şekilde baraj altında kalırsa otomatik olarak 75-80 milletvekili AKP’ye geçecek ve AKP böylelikle parlamento çoğunluğunu elde edecek. Çünkü bu aritmetik tabloda ittifaklar içinde kalan partiler için baraj sorunu olmayacak ve parlamentoya girebilecekler ancak çoğunluk sağlayamayacaklar. Muhalefetin çoğunluğu elde etmesinin tek yolu HDP’nin barajı geçmesidir. Aksi halde muhalefetin oluşturduğu millet ittifakının da sonuca bir etkisi olmayacak. Amaç iktidar bloğunun tekrar bu ülkenin üzerine kabus gibi çökmesini engellemek ise bunun tek yolu HDP’den geçmektedir. Ayrıca bir not olarak şunu da eklemeliyim ki; şayet olur da yine AKP iktidara gelirse 16 yıl boyunca yaşadıklarımızdan daha da ağırını yaşayacağız demektir. Buna dur demeli ve HDP’nin kilit rolünü sandığa giderken unutmamalıyız. Ve bir hatırlatma da şu, 7 Haziran’da seni başkan yaptırmayacağız dedik ve yaptırmadık. Yine diyoruz: Bu ülkeye demokrasi, özgürlük, eşitlik ve barış iklimini getireceğiz….

• 24 Haziran seçimlerinde Siirt'de iddialı mısınız?
Siirt’te 3 vekilliğin üçünü de alacağız. Yani, 3 / 0 yapacağız. AKP Siirt’te belediyelere kayyım atayarak, belediye eş başkanlarını cezaevine koyarak Siirt halkının iradesini gasp etmiştir. Hizmet yapmak bir yana hizmet yapan Belediyelere el koymuştur. Bu nedenle Siirtliler sandıkta en güçlü yanıtı vereceklerdir.



• Siirt halklarına bir çağrınız var mı?
Siirtlileri gönülden kucaklıyor ve sevgilerimi iletiyorum. Siirt halkı güçlü ve onurlu. Aynı zamanda pek çok zorluklara, yoksunluğa maruz bırakılmış. Ancak bilmeliler ki HDP olarak bizler her daim Siirt halkını kucaklıyor ve maruz kaldıkları her şeyin hesabını bir bir soracağımızı ifade etmek istiyoruz. Ayırca Türkiye’nin neresinde olursa olsun Tüm Siirtlilere, Siirt seçim çalışmalarına hangi yöntemle olursa olsun katılmaları çağrısında bulunuyorum.

Son olarak eklemek istediğiniz bir şey var mı?
Son olarak bir oy HDP’ye bir oy Demirtaş’a çağrımızı yinelemek istiyorum. Barışın ve demokrasinin yolu, özgülüğün ve eşitliğin yolu HDP ve Demirtaş’tan geçer
Editör: Haber Merkezi