DİYARBAKIR- ÖTEKİLERİN GÜNDEMİ RÖPORTAJ; HDP Malatya eski il eş başkanı aynı zamanda sitemizin köşe yazarı Hasan Şahin Genel Yayın Yönetmenimiz Hamza ÖZKAN’ a Türkiye’deki mevcut siyasi atmosfer, yerel seçimler ve HDP’nin politikalarına ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Şahin: Malatya, yaklaşık otuz yıldır il merkezi sağ parti belediyelerince yönetilmektedir. Burada tek alternatif Cumhuriyet halk partisinin sağlıklı bir adayla ve diğer demokrasi güçleriyle yapacağı cesaretli bir seçim ittifakıyla şans bulabileceğidir ,” dedi. Şahin’in sorularımıza verdiği yanıtlar şöyle;



Hasan Şahin’i herkes eğitimci ve siyasetçi olarak zaten tanıyor ama biz bir de sizden dinlemek istiyoruz, Hasan Şahin kimdir?

Öncelikle Malatya, Doğanşehir, Eskiköy doğumluyum. Evli, üç çocuk babasıyım. Uzun yıllar yurdun çeşitli yerlerinde sınıf öğretmeni olarak görev yaptım. Bunun yaklaşık yirmi yılı Van ve İlçelerinde görevli olarak geçti. Zaten 2005 yılında emekliye ayrılarak bu görevi Van’da tamamladım.

Uzun bir dönem Van’da öğretmenlik yaptınız, geçmişten bu güne Türkiye’de uygulanan eğitim sistemlerini değerlendirir misiniz, Türkiye’nin eğitimle ilgili sorunlarını aşabilmek için nasıl bir eğitim sistemine ihtiyacı vardır?

Eğitimin amacı kalkınmadır. Bu da iyi bir planlama ile olur. Ancak, özellikle Cumhuriyet döneminde köylü nüfusun kentli nüfusa oranla daha kalabalık oluşu ki bu oran yüzde yetmiş beşler civarındadır, eğitim planlamasının buna göre, yani köylü kesimin eğitim ihtiyaçları göz önünde bulundurularak yapılması gerekiyordu. Aslında Köy Enstitüleri buna iyi bir cevaptı. Bana göre ülkenin eğitim alanında kalkınmasının temel taşıydı. Ancak birileri politik nedenlerle bu okulları kapattı ve bundan sonraki eğitim politikaları, tabiri caizse dikiş tutmadı. Çünkü tamamen siyasi kaygıların hâkim olduğu ve halk gerçeğinden uzak, bireyci ve bilimi reddeden, adeta hurafe kültürüne kucak açan eğitim politikaları ile yüz yüze kaldık ki, işte sonuç bu gün dünya üniversiteleri arasında hiçbir üniversitemizin olmayışı gerçeği ile yüz yüze kalmaktır.

Bunu aşmanın tek yolu bilime açık, bilimsel araştırmaları kaygısızca hayata geçirmek ve çağdışı anlayışlardan arındırmaktır. Öğrenci yetiştirirken beş seçenekten bir doğruyu bulmaya mecbur bırakan bir anlayışın yerine, araştıran, sorgulayan ve yaşamın kendisi olan bir eğitim anlayışı ile yola çıkmak doğru olanıdır. İller ve bölgeler arası sosyo-ekonomik faktörler hassasiyetle göz önünde bulundurulmalı ve buna göre eğitim politikaları oluşturulmalıdır.



Siyaset hayatınız nasıl başladı, hangi siyasal çalışmaların içinde bulundunuz, siyasal hedefiniz nedir ve neden siyaset yapıyorsunuz?

Aslında klasik bir yanıttır, “Hayatın kendisi siyasettir.” Diyelim siyaset yapma nedenime. Köy-kent ikilemi içerisinde büyüyen bir yaşam serüvenim var. İlkokulu kendi köyümde bitirdikten sonra, orta dereceli okulları şehir merkezinde okudum. İkisi arasında büyük bir fark vardı. Şehirlerin kendine ait yaşam biçimleri vardı. Benim için bir nevi kabuğunu kırma hikâyesidir. Yetmiş ikilerde henüz on iki yaşlarımdaydım. Türkiye’de sol hareketlerin sisteme karşı başkaldırısı vardı. Bu benim dikkatimi çekmişti. Örneğin 6. Filo’ya karşı eylem yapan ve Amerika’yı protesto eden gençlerin bu eylemi beni o yaşta bir sorguya itmişti. Oysa ilkokulda verilen Amerikan süt tozunu ve yağını yiyen biri olarak, neden Amerika’ya karşı öfkeliydim hala kendime sorduğum en büyük soruydu. Akabinde Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının idamı beni çok etkilemişti. Kendimi birden o yaşta hatırı sayılır sayıda kitap sayfaları arasında buldum. Akranlarım boş zamanlarını farklı şekilde değerlendirirken ben ölümüne kitap okuyordum. Gazetelerde çıkan makaleleri günübirlik okumak gibi bir mecburiyete soyunmuştum. Sonra baktım ki, ben bu ülkenin sol kanadındayım.

Bu gün itibari ile siyasette vitrinde olmak gibi bir çabam yok, zaten bunun için de bir çaba içinde olmadım. Bunu bazen düşündüğümde pekte sağlıklı bulmuyorum. Birikim ve tecrübeleriniz tabiî ki değerlendirilmelidir. Ancak, bunu birey olarak istemek benim etik ölçülerimle bağdaşmaz. Bunu değerlendirmek sizin dışınızda gelişen bir durum olmalıdır. O zaman nerede nasıl yararlı olabileceğiniz noktasında kendinize ait düşünceleriniz ortaya çıkar ve değerlendirme muhataplarına kalır.

1999 yerel seçimlerinde o günkü partiniz HADEP, ilk defa Van’da Van, Özalp ve Bostaniçi olmak üzere üç belediye başkanlığını kazandı. Dünden bu güne partinizin devamı olan HADEP-DEHAP-DTP-BDP-HDP oylarını tüm baskı ve feodalizm baskılarına karşı yükseltti. BDP ile on dört belediyenin on ikisini kazandınız. HDP olarak 7 Haziran 2015 seçimlerinde sekiz milletvekilinin yedisini aldınız. Van halkı neden diğer partileri değil de sizin partinizi tercih etti, bu başarının sırrı nedir sizce?

Van, doksan iki sürecinde köy boşaltmaları ile yoğun göç alan bir kentti. Adeta köy-kent diyebileceğimiz devasa bir varoşa dönmüştü. Faili Meçhullerin yaşandığı karanlık bir süreçten geçiliyordu. İnsanların tüm baskılara rağmen bir direngen ruhları vardı. Sanırım o zamanki HADEP buna en iyi cevaptı. İşte bundandır ki, halk kendini burada buldu ve tercihleri ile de söz konusu Belediye ve Beldeleri alarak bir nevi bu güne kadar gelecek olan siyasi tercihlerinin temelini attılar. Ama ne yazık ki, parti kapatma süreçleri yaşadık. Bunun sağlıklı bir yönelim olmadığını zamanla anlayan devlet anlayışı belki bu gün parti kapatmayı zorlaştırdı ama bu partilerde siyaset yapan kişilere karşı tutumu parti kapatmaktan daha vahim bir boyuttadır.

7 Haziran seçimleri bir milattır. Aslında demokrasinin önünü açacak büyük bir fırsattı. Bana göre bu fırsat heba edildi. Yasal ve meşru zeminde siyaset yapmak demokrasinin gereğidir. Aksi, marjinalleşmeyi ve kutuplaşmayı getirir. Bu gün yaşadığımız en büyük sorun budur. Siyaseti, siyasetçilere bırakmak, demokrasinin geniş yelpazeleri arasında tercihsel yönelimlere fırsat tanıyarak, ülke demokrasisine katkıda bulunabileceğimiz en doğru noktadır. Ancak, bizde işin tam tersi uygulanmakta. Kimi kurum ve kuruluşların siyasete angaje edilmesi içinde çıkılmaz bir hale evrilir ki, bu sağlıklı bir demokrasinin gelişmesi için adeta habis bir urdur.

2014 Yerel Seçimlerinde HDP Malatya Büyükşehir Belediye Eş başkan adayıydınız. Başta Malatya olmak üzere o dönemde HDP-CHP ittifakı yapılsaydı sonuç değişir miydi? 31 Mart 2019 Yerel seçimlerinde bir HDP-CHP ittifakını olası görüyor musunuz?

Burada sıkıntılı olan CHP’nin sağlıklı düşünememesidir. Tüm sağ partiler gerektiğinde ittifak yaparak ülkenin yönetimini ele alırken, sanırım CHP’nin böyle bir kaygısı yok. Hala HDP’ye öteki gözle ve ötekileştiren söylemlerle bakan bir CHP’nin HDP ile ittifak kurması pek olası görünmüyor. Çünkü CHP kendi iç dinamikleri açısında da bu algıya oldukça uzaktır. Tabi ki geçmiş dönemlerde de böyle bir ittifak Türkiye’de ki siyasi dengeleri değiştirebilirdi. Ancak CHP’nin buna ne cesareti, ne de takati vardır. Şunu rahatlıkla söyleyebiliriz; eğer büyük kentleri almak gibi bir amaçları varsa bunun tek yolu HDP ile ittifaktan geçer. Ancak, hala kendi içinden uzak sağ adaylarla bir arayışa soyunan CHP’ye HDP ve tabanı nasıl bakar, bu da ayrıca değerlendirilmesi gereken bir sorundur.

HDP’de bir dönem İl Eş Başkanı adayı oldunuz ve bir dönem de İl Başkanı idiniz. Partinizin amaçlarını programını ve tüzüğünü uygulamaya geçirebildiğinizi düşünüyor musunuz?

HDP Parti tüzüğü ve programı Anayasal çerçevede onaylanmış ve bu ülkede siyaset yapabilirlik ehliyeti almıştır. Ancak tüm uygulamalar baskı ve alan daraltmaları ile bir nevi devletin organları tarafından işlenmez kılınmıştır. Buna en iyi örnek şu an cezaevlerinde tutuklu ya da hükümlü bulunan parti yöneticileridir. Tüm bu kısıtlamaları göz önüne aldığınızda program ve tüzüğümüzü sağlıklı bir şekilde hayata geçirdiğimizi söylemek doğru olmaz. Bu gün altı milyon oy alan bir seçmen ve halk kitlesine hitap eden HDP’ye tüm basın ve medya organları kapalıdır. Tüm bunlara rağmen HDP’nin arkasında duran geniş halk kitleleri vardır. Her seçimde de tavırlarını oylarıyla belirleyip baraj sorununu rahatlıkla aşabilecek bir halk olgunluğuna evrildiğini söylemek en doğru tanımdır.

Türkiye partisi şiarıyla aynı zamanda halklar arasında barış köprüsünü kurmak için yola çıktınız, bu yoldaki ilkeleriniz olan ötekilerin partisi olmayı demokratik cumhuriyeti kurmayı ortak vatanda demokratik uluslar olarak yaşamayı halklara anlatabildiniz mi? Bu ilkeleri hayata geçirmek için yol haritanız nedir?

Evet, HDP bu şiar ile yola çıktı. Bence temsiliyet noktasında bunu eksiksiz de yerine getirdi. Türkiye’nin dinamiği ve farklılığı olan tüm kesimleri kucakladı. Bunu sadece söylem olarak değil, uygulamada da gösterdi. İşte bunun adı Türkiye Partisi olmaktı. Ancak bu bile sistemi rahatsız etti. Onlara göre ancak bu ülkede tekçilik hayat bulabilirdi, diğerlerini konuşmak bile bir suça vesileydi. Bunu da zaten yapılan uygulamalarla gördük ve hala da görüyoruz. Demokratik cumhuriyet kavramı bu ülkenin önünü açacak bir arzudur. Baskı ve yasaklarla toplum yönetmenin sancıları bize yıllar sonra acı bir şekilde dönebiliyor. Bunu aşmanın tek yolu demokrasiyi tüm kurum ve kuruluşlarıyla yüceltmek, özgürlüklerin önünü açmak ve baskıcı devlet anlayışını bir tarafa bırakmaktan geçer. Bizim demokratik cumhuriyet dediğimiz var olanı geliştirmek ve büyütmek odaklıdır. Bunun temel taşı da temsiliyette hakka niyetliktir. Temsiliyet noktasındaki sınırları daraltmak yönetim anlayışlarının en büyük çıkmazlarındandır. Şu anda ülkede yaşadığımız temel sorun da budur. Bunu yeterince halka anlattığımızı ve anlatabildiğimizi söyleyemem. Bu en büyük eksiğimizdir. Bundan sonra izlenecek yol haritası, tabanın istemleri doğrultusunda bir program üzerinde yeniden bir yapılanmayı zorunlu kılıyor. Tekrarda ısrarın hiçbir yararı olmayacaktır. Gelişen yerel ve dünya konjektörü hassasiyetle irdelenmeli ve ona göre politikalar belirlenmelidir. Aksi gelişmenin önünü tıkar ve siyasetende samimiyet arz etmez.

HDP’ye tabandan gelen eleştiriler arasında seçim dönemlerinde aday seçimlerinde HDP’nin tüzük ve ilkelerine uygun davranılmadığı emek veren partililer yerine popüler isimlere yer verildiği var, bu eleştirilere cevabınız ne olacak? Seçim dönemlerinde aday seçimlerinin hakka niyetli yapıldığını düşünüyor musunuz?

Tabi ki, bu sorunun cevabını HDP’de yetkili bir organ olmadığım için, ancak kendi kişisel görüşlerimle yanıt verebilirim. HDP bir emek ve değerler partisidir. Popülariteyi reddeder. Maalesef kimi zamanlar bu hataya düşüldü ve ayrıca parti vitrini aynı kişiler üzerinde bir ısrara dönüştü. Bu tür açmazlar tabiî ki parti tabanında eleştirilere neden oldu ve oluyor da. Parti vitrinleri insan yetiştirme yeri değildir. Bilakis oraya yetişmiş, donanımlı ve temsiliyet kabiliyeti yüksek olan emek verenler arasından kişilerin gelmesi arzulanandır. Siyasetin karşılığı da budur. Hele dayatmacı ve kafa kol ilişkilerine dayalı bireyci yaklaşımların ciddi rahatsızlıklar yaratması doğaldır. Umarım geçmişte gözden kaçan bu tür yanlışlar bir daha yaşanmaz ve yaşanmamalıdır.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın yerel seçimlerde “ Örgüt, yanlıları gelirse gerekeni yapar, kayyum atarız.” Şeklindeki açıklamasını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Bu talihsiz bir tehdittir. Var olan sorunları çözmekten uzak ve halk iradesini hiçe sayan anti demokratik bir söylemdir. Neticede başkanları halk seçer ve halkın iradesine saygı, demokrasinin gereğidir. Son derece talihsiz bir söylemdir. Bu tür söylemler bizi dünya demokrasi liginde ancak küme düşürür. Seçme ve seçilme hakkının önünde bir engel olmayan insanları terör örgütü mensubu olarak itham etmek,  demokrasiye ve insan haklarına son derece aykırı bir davranış biçimidir. Halk seçmişse sadece gereken saygı göstermektir, tehdit etmek değil.

Önümüzde bir yerel seçim var, birçok seçim geçirmiş tecrübeli bir siyasetçi olarak başta Malatya ve ilçeleri olmak üzere yerel seçimlere ilişkin önerileriniz nelerdir?

Malatya, yaklaşık otuz yıldır il merkezi sağ parti belediyelerince yönetilmektedir. Burada tek alternatif Cumhuriyet halk partisinin sağlıklı bir adayla ve diğer demokrasi güçleriyle yapacağı cesaretli bir seçim ittifakıyla şans bulabileceğidir. Zaten Arguvan ve Hekimhan dışında diğer tüm ilçe Belediye Başkanlıkları da mevcut hükümetin yönetimindedir. İyi bir ittifakla birkaç ilçeyi daha alabilme şansı vardır. Bunun için de samimi ve içten olmaları gerekiyor. Dahası aday seçimi çok iyi analiz edilmeli ve ancak buradan bir şansı doğruya evrilme gerçeği ortaya çıkar, aksi takdirde sonucun değişmesini beklemek hayal olur.



24 Haziran 2018 seçimlerinde ve sonrasında muhalefetin siyaset karnesini nasıl görüyorsunuz? Etkili bir muhalefet yürütüldüğünü düşünüyor musunuz?

Muhalefeti ikiye ayırmak lazım. Devletin tekçi anlayışını kader görüp o açmazdan kendini bir türlü kurtaramayanların bir muhalefet yapma şansları yoktur. Sadece bağırıp çağırarak kitlelere boş mesajlar vermenin devri kapanmıştır. Nihayetinde muhalefet dediğimiz yapı son raddede iktidarla her zaman aynı zeminde buluşmuş ve ortaklaşmıştır. Çünkü bu konuda çok ta ön açıcı politikaları olmamıştır. Bu nedenle ülke de ciddi bir muhalefetin olduğunu söylemek doğru bir tespit değildir. Geriye HDP kalıyor. HDP’nin de kendini anlatabilme ve yaptıklarını kitlelerle paylaşma olanağı tamamen yok edilmiştir. Parlemento içinde ve dışında yaşadıkları baskı ve engelleyici tutum onlardan sağlıklı bir muhalefet yürütmelerini beklemek zor da olsa, olanaksız değildir. Özellikle taban buluşmaları ciddi bir çalışma zeminine oturtulmalı. Kaygıları olan kitlelerin bu kaygılarına tercüman olunmalıdır. Siyaseti sadece var olan argümanlar üzerinde kalıplandırmak kitlelerin kafalarındaki soru işaretlerine yanıt olmaz ve kaygıları daha da derinleştirir

Ötekilerin Gündemi olarak teşekkür ederiz
Editör: Haber Merkezi