HABER MERKEZİ: Türkiye’nin içinde bulunduğu tabloya itiraz ederek sokağa çıkan tüm kesimlere ilham kaynağı olan HDP, baskılara karşı direnişini ve demokratik mücadelesini sürdürüyor.


Cumhuriyet tarihi boyunca siyasal, iktisadi ve sosyal olarak sürekli krizler ile boğuşan Türkiye, 2013-2015 yılları arasında "çözüm süreci" döneminde, boğuştuğu krizleri aşmada önemli bir yol kat etti. Bu süreçte demokratik zeminin verdiği avantajla, ülke ekonomik, siyasal ve sosyal anlamda birçok yönde ivme yakalarken, sürecin sonlandırılması ve güvenlikçi politikalarda ısrar, ülkeyi yeniden içinden çıkılmaz bir noktaya getirdi.


EN AZ 5 BİN ÖLÜM


16 Ağustos 2015’ten 1 Ocak 2020’ye kadar bölgede 11 il ve 51 ilçede en az 381 kez sokağa çıkma yasağı ilan edildi. Yaşanan çatışmalarda binlerce kişi yaşamını yitirirken yitirdi, binlerce kişi ya cezaevine konuldu ya da yurt dışına çıkmak zorunda kaldı. İnsan Hakları Derneği’nin (İHD) çözüm sürecinin sonlandırılmasının ardından son 5 yıl içerisinde yaşanan sivil ölümlere dair raporda, 5 bin 365 kişinin silahlı çatışma, yargısız infaz ve saldırılarda öldüğünü, 7 bin 986 kişinin ise yaralandığını kaydetti.


Suriye ve Federe Kürdistan Bölgesi’ne yönelik askeri operasyonlarda ölen siviller, güvenlik görevlileri ve silahlı militanlara ait veriler içermediği rapora göre; 5 bin 365 kişinin silahlı çatışma, yargısız infaz ve saldırılarda öldüğünü, 7 bin 986 kişinin ise yaralandığı belirtildi.


5 BİN 485 KİŞİ İNTİHAR ETTİ 


Güvenlikçi politikalarda ısrar sonucu derinleşen Kürt sorunu, Türkiye’nin her kılcal damarını etkiler oldu. Bunların başında gelen ve siyasal gelişmelerle birebir bağlantılı olarak seyreden ekonomideki tablo ise Cumhuriyet tarihinin en kötü dönemini yaşıyor. 2002 yılından itibaren ülkeyi yöneten AKP iktidarında, en az 5 bin 485 kişinin ekonomik krizden dolayı intihar etti. Her şeyin ithalat üzerinden sağlandığı ülkede, her gün yeni bir tarihi yükselişe koşan dolar 7,9 bandın da, Euro ise 9,30 bandında seyir gösteriyor.


EKONOMİNİN TABLOSU ‘VAHİM’


Ekonomideki bu tablo bir yandan "işsizler ordusunu" yaratırken, diğer yandan mutfakta tencerenin kaynamasına engel oluyor. Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu Araştırma Merkezi'nin (DİSK-AR) verilerine göre; 2020’de istihdam oranı yüzde 42,4’e geriledi, işbaşında olanların sayısı ise 3 milyon 830 bin kişi azaldı. DİSK-AR’ın "vahim tablo devam ediyor" olarak nitelendirdiği Temmuz ayı işsizlik oranlarına göre; işsizlik ve iş kaybı toplamının 10,4 milyon olduğu, dar tanımlı işsizliğin 4 milyon 227 bin kişi, geniş tanımlı işsizlik oranının yüzde 28,9 olması, “ordulaşan işsizliğe” ayna tutuyor. İşsizlik de döviz kuru gibi tarihi bir nokta da dururken, açlık ve yoksulluk sınırı altında çalışan milyonlarca kişinin durumu da oldukça vahim. Birleşik Metal-İş Sendikasına bağlı BİSAM’ın verilerine göre; açlık sınırı 2 bin 401 TL, yoksulluk sınırı ise bin 304 TL. Milyonlarca kişi ise açıklanan verilerin çok aşağısında çalışarak, açlığa mahkum edilmiş durumda.


‘GELECEKSİZLEŞTİRİLEN GENÇLİK’ GERÇEKLİĞİ


Türkiye İstatistik Kurumu’na (TÜİK) göre; 2019 yılında genel nüfusun yüzde 15,6’sı gençlerden oluşuyor. Ülkelerin gelecekleri olarak tabir edilen gençlerin durumu da içler açısı. Gençlerin en büyük sorunu ise işsizlik. Her 4 gençten birinin işsiz olduğu ülkede, iş bulma umudu çok düşük seviyede. İşsizliğin yanı sıra gençlerin en büyük sorunlarından biri ise eğitim sistemi. Gençlere göre, Barış Akademisyenlerinin ihraç edilmesinin ardından üniversitelerde düşünce “ipotek” altında. Türkiye’yi geleceğe götürecek olan gençlerin bu durumu ülkeyi geleceksizliğin eşiğine getirmiş durumda.


DEMOKRASİ VE HUKUK


Mevcut 1980 Kenan Evren darbe Anayasası’nın halen yürürlükte olması, her daim tartışma konusu olan yargıyı da gelinen aşamada daha da tartışılır hale getirdi. Çözüm sürecinin sonlandırılmasıyla HDP’ye yönelik baskı ve tutuklama furyasını da beraberinde getirirken, şuan da partinin önceki dönem eşbaşkanları, milletvekilleri dahil onlarca kişi cezaevinde tutuluyor. Aynı şekilde hukuki gerekçelerden uzak siyasi saiklerle belediye başkanların yerlerine atanan kayyımlar, yargının bağımsızlığını daha da tartışılır hale getirdi. Yine “çoklu baro” düzenlemesinde yapılan değişikler, iktidarın yargı üzerinde tahakkümünü artırmaya yönelik bir hamle olarak yorumlanıyor.


 KADINLAR SALDIRILARIN HEDEFİNDE


Güvenlikçi politikalardan en çok etkilenen kesimlerin başında ise kadınlar geliyor. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu'nun verilerine göre; 2020'nin son 9 ayında 225 kadın öldürüldü. Bu cinayetleri durdurmak yerine iktidar, kadınların "garanti belgemiz" olarak nitelendirdiği İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmeyi amaçlıyor. Buna karşı yüzbinlerce kadın sokağa çıkarak tepki gösterdi.


EKOLOJİK YIKIMIN BOYUTU ARTTI


Yine yönetim kriziyle boğuşan ülkede, doğa adeta kıyımdan geçti, geçiyor. Güvenlik politikaların bir sonucu olarak, bölge kentlerinde her gün orman yangınları yaşanıyor. Yine bu kentlerin verimli meralarının askeri güvenlik alanı kapsamına alınmasıyla hayvanlık ve tarım adeta yok edildi. Uzmanlara göre; kendi kendine yeten bir ülke olarak Türkiye’de etinden sütüne, samanından iğnesine tüm ürünlerin ithal edilmesinin en büyük nedeni güvenlikçi politikalar.


Doğanın tahribatı, bölge kentlerinde “güvenlik” ile gerekçelendirilirken, batıda “rant”  olarak yorumlanıyor. Betonlaşan Türkiye gerçekliğine Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın İstanbul için “Biz bu kente ihanet ettik” sözleri de itiraf niteliğinde. İktidarın, bütün tepkilere rağmen çılgın proje olarak nitelendirilen “Kanal İstanbul Projesi”ndeki ısrarı, gündemdeki sıcaklığını koruyor.


HDP’NİN ‘TUTUM BELGESİ’


Bütün bu yaşananlar, halklarda bir geleceksizliğe ve karamsarlığa yol açarken, HDP 1 Haziran’da yeni döneme ilişkin strateji hattı ve tutum belgesi açıkladı. Türkiye’nin yakın tarihinin en ciddi krizin içerisine doğru sürüklendiğine dikkat çekilen tutum belgesinde, bu krizin koronavirüs salgınıyla daha da vahimleştiği, toplumsal, siyasal ve ekonomik sorunlar karşısında AKP’nin izlediği politikaların, halkların içerisinde bulunduğu yoksulluğun, işsizliğin ve baskının daha da artmasına yol açtığına işaret edildi.


9 BAŞLIK ETRAFINDA TOPLANMA ÇAĞRISI


HDP’ye yönelik saldırılar, gözaltı ve tutuklama furyasına da yer verilen tutum belgesinde, karamsar tablodan ancak “hep birlikte” çıkılabileceği vurgulandı. Tüm demokratik ve toplumsal muhalefet güçlerine, “Hep birlikte hak, hukuk ve adalet için”, “Hep birlikte demokratik bir anayasa için”, “Hep birlikte demokrasi için”, “Hep birlikte Kürt sorununda demokratik çözüm için”, “Hep birlikte savaşları durdurmak için”, “Hep birlikte iş ve aş için”, “Hep birlikte kadınlar için”, “Hep birlikte gençler için” ve “Hep birlikte doğa ve yaşam için” 9 başlık etrafında bir araya gelme çağrısı yapıldı.


İLK AŞAMA: DEMOKRASİ YÜRÜYÜŞÜ 


HDP, 9 maddelik tutum belgesini açıkladıktan sonra Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Eşbaşkanı ve Halkların Demokratik Partisi (HDP) Hakkari Milletvekili Leyla Güven ve Diyarbakır Milletvekili Musa Farisoğulları ile CHP İstanbul Milletvekili Enis Berberoğlu’nun vekillikleri düşürüldü. 3 ismin vekilliklerinin düşürülmesi üzerine HDP Merkez Yürütme Kurulu (MYK) olağanüstü toplandı ve  “Siyasi darbe” olarak tanımlanan yönelimlere karşı “Darbeye karşı demokrasi yürüyüşü” kararı aldı. Bu kararla 15 Haziran’da Hakkari ve Edirne’den Ankara’ya yürüyüşün startı verildi.


İki koldan Ankara’ya uzanan yürüyüş boyunca, iktidarın kayyım politikaları, belediye eşbaşkanlarının tutuklanması, vekilliklerin düşürülmesi ve tutuklanmalarına karşı mücadele, PKK Lideri Abdullah Öcalan üzerindeki tecridin kaldırılması, Kürt sorununun demokratik yol ve yöntemlerle çözümü başta olmak üzere, iktidarın politikalarına karşı ortak mücadelenin önemine vurgu yapıldı.


BAROLARDAN ANKARA’YA YÜRÜYÜŞ


HDP'nin yürüyüşünün ardından 80 baro başkanı, iktidarın “Çoklu baro” yasasına karşı Ankara’ya “Savunma yürüyüşü” başlattı. Hukukçulara ilham olan HDP'nin yürüyüşü, başta işçiler olmak üzere haksızlığa uğrayan toplumun çok sayıda kesimine de rehber oldu.


İKİNCİ AŞAMA: DEMOKRASİ BULUŞMALARI 


HDP, Demokratik Mücadele Programı’nın ikinci aşaması olan “Demokrasi Buluşmaları”nın startını Meclis’te verdi. Temmuz ayı boyunca süren buluşmalarda, farklı dini ve etnik gruplar, işçiler, aydın ve gazeteciler, kadınlar, ekolojistler, gençlerle buluşmalar gerçekleştirildi. Buluşmalarda “anti-demokratik uygulamalara karşı demokrasi” ve “savaşa karşı barış” ana başlık oldu. ilk olarak “Savunma Hakkı”, devamında “Hukuk ve İnsan Hakları”, “Emeğin Hakları”, “Savaşa ve Yoksulluğa Hayır Demek”, “Halkların Özgürlüğü, İnançların Eşitliği”, “Adalet” ve “Demokrasi” başlıklarında açık hava toplantıları düzenlendi.


ÜÇÜNCÜ AŞAMA: TECRİDE KARŞI ÖZGÜRLÜK


Kampanyanın üçüncü aşamasını ise “Hep birlikte savaşa karşı barış, tecride karşı özgürlük” sloganı belirledi. Bu kapsamda 20-28 Ağustos tarihleri arasında, HDP Eş Genel Başkanları Pervin Buldan ve Mithat Sancar’ın katılımıyla Antep, Ağrı, Muş, Bursa, Muğla, Manisa gibi kentlerde halk buluşmaları gerçekleştirildi.


BARIŞA ÇAĞRI DEKLARASYONU


HDP, demokratik toplumsal kesimleri bir araya getirmek amacıyla 1 Haziran’da başlattığı mücadele programını, 1 Eylül Dünya Barış Günü dolayısıyla 31 Ağustos’ta Meclis’te “Barışa Çağrı Deklarasyonu” açıkladı. Deklarasyonda, Türkiye’nin içerisinde bulunduğu koşulların temel kaynağının Kürt sorunun çözümsüzlüğü olduğuna dikkat çekilerek, “Suya hasret topraklar misali ülkemiz barış politikalarına hasrettir. Halk, siyasal aktörlerden barışı, demokrasiyi, özgürlükleri, toplumsal adaleti inşa etmelerini beklemektedir” vurgusu yapıldı.


1 EYLÜL’DE BARIŞ ZİNCİRLERİ


HDP, başlattığı 3 aylık kampanyasının finali, 1 Eylül Dünya Barış Günü’nde İstanbul, Diyarbakır, Adana, Antalya, Urfa, Van, Ankara, İzmir’de oluşturulan “Barış zinciri” ile verildi. Eylemlerde savaş politikalarına karşı barış çağrısı yapıldı.


BASKILARA KARŞI ‘ANTİFAŞİST BLOK’ ÇAĞRISI


HDP’nin barış çağrısına sivil toplum örgütlerinden siyasi partilere, toplumun tüm kesimlerinden olumlu karşılık verilirken, iktidar yeni operasyonlarla cevap verdi. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen “Kobanê soruşturması” kapsamında HDP’nin 2014 yılında MYK’sinde yer alan isimler ve eski milletvekili 17 siyasetçi tutuklandı. Kars Belediyesi Eşbaşkanları Ayhan Bilgen ve Şevin Alaca da tutuklanarak, yerlerine kayyım atandı.


Artan baskılara rağmen demokrasideki ısrarını sürdüren HDP, barışa dair yarattıkları umudun demokrasi ittifakında olduğunun altını çizerek, tüm kesimlere "antifaşist blok" oluşturulması çağrısında bulundu.


MA / Naci Kaya - Ferhat Çelik
Editör: Haber Merkezi