Adamı yer bitirir, bir gecede tahttan indirir bu asiler, Yaylanmadan yürü, durmak yok, ey mü'minler!

Merhaba, ehlen ve sehlen ey canlar ve dahi cânanlar!

Mevsimler, aylar, seneler gelir geçer, bilcümle dertler deler geçer, gelmiş geçmiş ol zamanın bağrımızda açtığı yaraların izi silinmez; Yaradan'ın kullarına, âlimin cahile, bülbülün güle, ağlayanın gülene, kaynananın geline sözün geçmez bir acâib ve garâib devran içre, ömür merdiveninin son basamaklarına doğru tırmanıvermekteyiz, a cancağızlarım!

İşbu âlemde kendi halinde kalem oynatan, arada bir kaynatan ve dahi dili döndüğünce alttan alta bir şeyler anlatan aciz bir kul olaraktan, memleketin parçalı bulutlu havasından nem kapmakta ve derhal rahatsızlığımızı satırlara dökerek, kurtarıcı ayaklarına yatmaktayız. Oh olsun, elbirliğiyle cehenneme çeviriverdiğimiz bu cennet vatan sağ olsun, gayri!

Memleketin diken üstündeki birlik beraberliğini, zor bela, envai çeşit ayak oyunlarıyla ayakta tutulmaya çalışılan dirlik düzenini sarsarak, üzerimize çöken bu karabasandan kurtulmak içün varını yoğunu ortaya koyan bazı çıkıntılara acımakla kızmak arasında gelip gitmekteyiz.

Dek durmayana tekmeyi bastığı gibi pekâlâ feleğini şaşırtan işbu nizama başın kaldırmak; gaflet ve dahi dalâlet içinde yüzüp, esaret ve dahi istibdat altında Allah rızası içün pek memnun geçinip gidenleri davul zurna ile halaylar eşliğinde uyandırmak sizin neyinize behey şaşkınlar! Alan razı veren razı, kim takar ki bunca haksızlığa itirazı; dokunma keyfine Uzun Sultan'ın, ipini eline dolamış, burnunun dikine gider, gayri.

Kimi kullar bir kuru soğan bile bulamaz iken, kimileri nasıl olur da bal böreği iştahla yutar; kimileri sersefil yaşamaya mahkûm iken, kimileri niye hep servetine servet, gücüne güç katar; zulmün ve zorbalığın ayyuka çıktığı işbu rezil gidişat hangi akıl, vicdan, izan sahibi kulun aklına yatar diyerekten anarşiye sebep olan hainlerin sayısı öylesine artıverdi ki; her bir karış toprağa bunlardan birer adet düşmekte veyahut da upuzun gölgeleri değivermekte. Ne sopa ne zindan, ne de bu kan revan içinde başından olma korkusunun bile kâr etmediği bazı sivri akıllılar bir inat, bir murat direnmekte. Beştepe'de mukim saraylının cinleri tepesine fırlamakta, eli ayağı birbirine dolanmakta, zangır zangır titremekte, ey ihvanlar!

Görüldüğü üzere tehlike kapıya dayanmış; aklı başında, kaşı gözü yerinde, aydınlık günlere çıkma hevesinde, gâh mektepli, gâh alaylı erkândan bazıları ayaklarını güm güm yere vurmaya başlamış vaziyette.

Binâenaleyh, şeriat-ı garrâ ile gırgır geçip, makam-ı hilâfete; pür dikkat ağzının içine bakan din kardeşlerine hitaben coştukça coşturan, destekli desteksiz atıp tutan Recep Sultan'a hürmetsizlik eden işbu zevat; besmelesiz ağızlarını her açtıklarında hürriyet de hürriyet, meşveret ve dahi müsavat lakırdılarıyla memleketi gürültüye boğmaktalar.

Evvelâ, sorgu sualden münezzeh, her çeşit istismara açık, pek kullanışlı, alıklaştıran ahlâk ve maneviyatı tekmil gönüllere nakşederek; bilahare, bir avuç yanaşma, üçkâğıtçı, fırsatçı, zenginin iyiden iyiye azgınlaştığı, ekseriyet fakir fukara ahalinin günbegün belinin büküldüğü maddi kalkınma hamlesini başlatan gayet yerli ve dahi millî memleket evlatlarına bu ne hürmetsizliktir, bu ne yaman düşmanlıktır, bre hainler, bre eşkıyalar!

Bıçağın kemiğe dayandığı gibi; âli Osman'ın namını yürüten, din-i İslâm'ın bayraktarlığı altında asıp kesmeyi yücelten Sultan-ı Receb'e topyekûn muhalefet ile tahtından indirmeyi güdenlerin bu yaptıkları da hudutları zorlamakta, hepten pusulayı şaşırıp anca kendi kendimizi gaza getiriverdiğimiz celâlimiz, sabrımızı aşmaktadır artık.

Yenilmez yılmaz, bir karıncaya bile kıymaz, her kalıba uymaz, incinse de incitmez, kemâlât ehli bir ins, olmadık fedakârlıklara göğüs geren hakikat âşığı bir cins olan secdesiz başların başa gelme ihtimaline binaen, mübarek vücudunun bütün zerresi korku ve şüphe ile kaplanan ve dahi her lafı üzerine alınarak günaşırı gazaba gelen hünkârımızın azabından kim nasıl kurtulacakmış görelim, bakalım?

Mamafih, tek bir başın ağzından çıkan pek kıt anlayıştaki sözlerin adeta kanun-vahiy hükmünde icraata dökülüverdiği bir çöl ülkesine dönen bu aziz vatanı; biri birine benzemeyen farklı yaradılışta olup da, her bir ferdin ötekinin haklarına hürmet ettiği; iyilik, adalet, paylaşma ve dayanışmanın gözetildiği sulh ve selamet yurduna çevirme arzusundaki münasebetsizlerin, işi daha da ileriye vardırmadan tepelerine binme vaktidir.

Tabiat boşluk kaldırmaz; tebaa arasında husule gelen nahoşluk ve dahi hürriyete âşık sarhoşların istibdat düşmanlığı her dem pusuda bekler.

Şimdiye kadar yamadık durduk dünyamızı, yırtarak dinimizden; gayri din de dünya da gitmeden elimizden; mutlak bir hal çaresini bulmalı, maraza çıkaran her kim olursa olsun, yaşına başına aldırmadan bihakkın icabına bakmalıyız. Hafazanallah, adamı yer bitirir, bir gecede tahttan indirir bu asiler. Binâenaleyh, başkumandan, cihan padişahı, tek adam, Uzun Sultan'ın mihmandarlığında yaylanmadan yürü, durmak yok, aksi halde günah bizden gider, ey cümle mü'minler!

 
Editör: Haber Merkezi