İSTANBUL-ÖTEKİLERİN GÜNDEMİ;  İHD Eş Genel Başkanı Eren Keskin, İstanbul Sözleşmesi'nin önemli olduğunu ancak Türkiye'nin buna uymadığını söyledi.  Keskin, kadınların kendi içerisindeki ayrımcılıkla da mücadele etmesi gerektiğine dikkat çekti.

MA'nın haberine göre; İnsan Hakları Derneği (İHD) birçok kentte 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Günü kapsamında basın açıklaması düzenledi.


İHD İstanbul Şubesi, 25 Kasım kapsamında Taksim’de bulunan şube binalarında basın toplantısı düzenledi. Toplantının olduğu salona, “25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Günü kadına yönelik şiddet politiktir durdurun” pankartı asıldı. Toplantıda “İstanbul Sözleşmesi” ve kadına yönelik şiddetin boyutuna ilişkin İHD Eş Genel Başkanı Avukat Eren Keskin bir sunum gerçekleştirdi.


SÖZLEŞMELERİN ÖNEMİNE DİKKAT ÇEKTİ


İHD İstanbul Şube başkanı Gülseren Yoleri, “Mirabel kardeşleri ve özgürlük mücadelesinde kaybettiğimiz kardeşlerimizi anıyoruz” diyerek Mirabel kardeşlerin verdiği mücadelenin bugünde önem taşıdığını söyledi. Yoleri, 2011 yılında imzaya açılan ve yürürlüğe giren İstanbul Sözleşmesi ile Avrupa Konseyi Sözleşmesinin önemine dikkat çekti.


İHD İstanbul Şube sekreteri Leman Yurtsever, hazırlanan ve birçok ilde ortak yapılan basın metnini okudu.


Açıklamanın ardından İHD Eş Genel Başkanı Eren Keskin, İstanbul sözleşmesine ilişkin bir sunum gerçekleştirdi.İstanbul Sözleşmesi’nin 2011 yılında imzalandığını dile getiren Keskin, Türk Ceza Kanununda 2005 yılına kadar kadına yönelik şiddet noktasında nasıl bir yasanın olduğunu belirterek, “2005 yılında kadına yönelik şiddet diye bir tanım yok. Türk Ceza Kanununda kadına yönelik şiddet 2005 yılına kadar ahlak olarak tanımlanıyordu. Yine tecavüz tanımını yoktu. 2005 yılına kadar kadın cinayetlerinin ‘namus’ sebebiyle işlenmesi indirimin önünü açıyordu. 2005 yılında kadınların talepleri kabul edildi. Tecavüz tanımı genişletildi. Yazılı hukukta bu değişiklikle yapılamasına rağmen fiiliyatı nasıl olduğuna değineceğiz” dedi.


‘TÜRKİYE’NİN SÖZLEŞMEYE UYMADIĞI RAPORLANDI’


İstanbul Sözleşmesini imzalayan devletlerin, sözleşmeye göre kadın erkek arasındaki ayrımcılığı ortadan kaldırması gerektiğine yer verildiğini ifade eden Keskin, “Sözleşme, kadın ve LGBTİ örgütlerle beraber hareket edeceksin diyor. Yine ‘namus’ anlayışını tartışmaya açacaksın ve ortadan kaldıracaksın diyor” diye belirtti. Sözleşmenin denetlenmesi için bir yapının olduğunu aktaran Keskin, “O da Greviyo’dur. Greviyo bir toplantı yaptı. Biz de katıldık. 2018’de bu toplantının raporu tüm dünyada açıkladı. Raporda Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesine uymadığını yazıldı” diye belirtti.


‘ŞİDDET MEŞRULAŞTIRILIYOR’


İstanbul Sözleşmesi’nin her on bin insan topluluğu için bir kadına yönelik şiddette ilişkin dayanışma merkezi kurulmasına dikkat çeken Keskin, Her ilde sığınma evi açacaksın diyor. Ancak baktığımızda Türkiye’de 144 sığınma evi var. Biz belki eksik kaldık. Belediyelere sığınma evini açacaksın diye belirtmemiz gerekirdi.  Sözde ‘namus’ anlayışını ortadan kaldıracaksın diyor ancak dizilere baktığımızda aile kutsallaştırılıyor, namus kavramı kutsallaştırılıyor ve şiddet meşrulaştırıyor. Türkiye buradan baktığımızda bile sözleşemeye uymadığını görüyoruz” dedi. Keskin, İstanbul Sözleşmesinin uygulanmadığını davalardan verdiği örneklerle de açıkladı.


‘ŞİDDET DEVLET ELLİ İLE MEŞRULAŞTIRILDI’


Şiddetin devlet eli ile meşrulaştırıldığına işaret eden Keskin, “Kadına yönelik şiddeti 1990’lı yıllarda ret ediyorlardı şimdi açıkça aldıkları görüntüleri sosyal medya hesaplarında paylaşıyor. Örneğin, Çiçek Kobanê adındaki bir kadın OSÖ tarafından tutuklandı. Urfa’ya getirildi. Şuan görüşe çıkamayacak durumda. Ve burada da İstanbul Sözleşmesinin ihlali söz konusu. Çok fazla örnek var. Sığınmacı kadınlar şiddete maruz kaldıysa ve bu kayıtlıysa sen ona mülteci statü vermelisin diyor ama Türkiye hiç bir yerde mülteci statüsü vermiyor. 1990’lı yılarda ağır şiddet uygulanıyordu ama şuan ki gibi savunulmuyordu. Şimdi açık bir şekilde savunuluyor. Kadın cinayetleri arttı. Çünkü kadına yönelik şiddet meşrulaştırılıyor ve bu bütün alanlarda yapılıyor” diye konuştu. Keskin, Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesini her gün ihlal ettiğinden söz etti.


‘YÖNETENLERE BUNU DAYATMALIYIZ’


“Türkiye cumhuriyeti devleti 8 yıldır bu sözleşme imzalanmış ama hakim ve savcıların haberi yok. Böyle bir haldeyiz” diyen Keskin, “Bu sözleşme anlaşılır bir dille yapıldı. Kadın örgütleri değil mahallede yaşayan kadınlar bile mahallerinde bile toplanıp on bin kişi yaşıyorsa o yerde belediyeye başvuru yapmalı ve dayanışma merkezleri kurulmalı diye bildirmeli. İstanbul sözleşmesini tabana yaymak gerekir. Çünkü gerçekten bilinmiyor. Belediyeler kanuna göre 50 bin kişi varsa sığınma evi açılmalı. Kadınlar şiddet yaşadıkları eve geri dönmek zorunda kalıyor. Bulunduğumuz her yerde yönetenlere bunu dayatmalıyız. Her girdiğimiz davada İstanbul Sözleşmesini hakim ve savcıların gözlerine sokmalıyız” dedi.


‘AYRIMCILIKLARLA DA MÜCADELE ETMELİYİZ’


İstanbul’da şort giydiği için bir kadına yapılan şiddetin kabul edilmediğini vurgulayan Keskin, “Ancak, çırılçıplak bedeniyle sokak ortasında bekletilen Ekin Wan’ı kadın örgütleri gündemine getirmiyor ya da çok azının gündemine giriyor. Yine Hevrin Xelef ne kadar gündemimize girdi. Kendi içimizdeki ayrımcılıklarla da mücadele etmeliyiz” diye konuştu.


ADANA


İnsan Hakları Derneği (İHD) Adana Şubesi Kadın Hakları Komisyonu, 25 Kasım etkinlikleri kapsamında Adana ili 2019 yılı kadın hak ihlalleri raporunu açıkladı. Dernek binasında yapılan açıklamaya çok sayıda kişi katıldı.


Raporu,  İHD Adana Şubesi Kadın Hakları Komisyonu Baran Öner okudu. Kadına yönelik şiddetin gün geçtikçe artığına değinen Öner, “Bazen sadece ‘kadın olmak’ şiddete uğramak için yeterlidir. Yani şiddetin ne cinsi, ne yaşı, ne dili, ne ırkı, ne de dini vardır. Kadının olduğu yerde şiddet de her yerdedir. Kadınların nafaka alma hakkı ortadan kaldırılmak istenmektedir. Çoğunlukla çocukların bakımının annede kalması nedeniyle, ortak bakım sorumluluğundan kaynaklı olarak ödenmesi gereken nafaka hakkı, haksız bir bedel şeklinde gösterilerek, kadınların mağduriyetine yol açacak olan bir yola gidilmeye çalışılmaktadır. Oysa nafaka, kadınlar için sadaka değil, bir haktır” dedi.


Öner son olarak kadın hak ihlallerine ilişkin verileri şöyle sıraladı:


"* Adana’da 13 kadın öldürüldü.


* Adana’da 3 kadın intihar etti.


* Adana’da 6 kadın intihara teşebbüs etti.


* Adana’da bin 78 kadın eşi tarafından yaralandı.


* Adana’da bin 960 kadın eşinin hakaret ve tehdidine maruz kaldı.


* Adana’da 32 kadın eşinin cinsel saldırısına uğradı.


* Adana’da 3 kadın erkeklerin tecavüzüne uğradı."


HATAY


İHD İskenderun Şubesi Kadın Hakları Komisyonu, 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Günü etkinlikleri kapsamında dernek binalarında basın toplantısı gerçekleştirip, kadına yönelik şiddete dikkati çekti. İHD İskenderun Şubesi Başkan Yardımcısı Ayten Kılınç, mevcut siyasi yapının toplumsal cinsiyet eşitliğini yok saydığını ve siyasetçilerin söylemlerinin de bu yönde olduğuna ifade etti. İktidarın söylem ve politikalarının kadına yönelik şiddetinin artmasına sebep olduğunu dile getiren Kılınç, İHD’li kadınlar olarak kadına karşı şiddetle mücadeleye tüm güçleriyle devam edeceklerini söyledi.


BATMAN


İHD Batman Şubesi'nin 25 Kasım nedeniyle dernek binasında düzenlediği basın açıklamasına, insan hakları savunucusu kadınların yanı sıra İHD üyesi erkekler de katılarak destek verdi. Açıklama yapan İHD Şube Eşbaşkanı Deniz Rümeysa Kaya, kadına karşı şiddetin çok boyutlu olduğunu belirterek, “Fiziksel, psikolojik, sosyolojik ve ekonomik şiddet halinde devam etmektedir. Ve tüm kadınlar ne yazık ki bu şiddetten farklı boyutlarda da olsa etkilenmeye devam ediyorlar" diye konuştu.


Cezaevlerinde yaşanan hak ihlallerine de değinen Kaya, kadın tutukluların, cezaevlerinin içindeki görevliler ya da hastane ve mahkemeye yapılan sevkler esnasında kolluk tarafından fiziksel olarak işkenceye uğrayarak darp edildiklerini söyledi.



İZMİR


İnsan Hakları Derneği (İHD) İzmir Şubesi Kadın Komisyonu da şube binasında 25 Kasım'a ilişkin basın toplantısı düzenledi. Basın metnini okuyan Cemile Karakaya, kadına karşı şiddetin çok boyutlu olduğunu vurgulayarak kadınların fiziksel, psikolojik, sosyolojik ve ekonomik şiddetten olumsuz olarak etkilendiğini dile getirdi.


Devletin kadına karşı şiddeti önlemek için her türlü tedbiri alması ve toplumsal cinsiyet eşitliğinin toplumun tüm kesimlerine yaygınlaştırmak için politikalar üretmesi gerektiğini söyleyen Karakaya, sözlerini şöyle sürdürdü; “Cinsiyete dayalı ayrımcılığı ortadan kaldırmalıdır. Kadına karşı şiddet uygulayan failler hakkında etkili cezalandırma yoluna gidilmeli ve cezasızlık politikalarından vazgeçilmedir.”


Editör: Haber Merkezi