ANKARA-ÖTEKİLERİN GÜNDEMİ; İnsan Hakları Derneği (İHD), 20 Haziran Dünya Mülteciler Günü'ne ilişkin yazılı açıklama yaptı. Açıklamada Birleşmiş Milletler (BM) Mülteciler Yüksek Komiserliği’nin 2019 Küresel Eğilimler Raporu'na göre 2019 yılı sonu itibarıyla 79,5 milyon insanın yerlerinden edildiğine dikkat çekilerek, daha önce toplamda bu kadar yüksek bir sayı görülmediği belirtildi.

Türkiye'nin en fazla mülteci nüfusuna sahip ülke olduğuna dikkat çekilen açıklamada, "Türkiye’de yaklaşık 4 milyon Suriyeli mültecinin yanı sıra Afganistan, Irak, İran, Somali başta olmak üzere birçok ülkeden yaklaşık 330.000 kadar mülteci-sığınmacı bulunmaktadır. Türkiye’nin Mültecilerin Hukuki Statüsü’ne ilişkin 1951 Cenevre Sözleşmesi’ne koyduğu coğrafi sınırlama nedeniyle sadece Avrupa Konseyi ülkelerinin vatandaşları mülteci olarak tanımlanmakta, diğer ülkelerden gelen insanlara mülteci statüsüne başvuru imkanı tanınmamaktadır. Bu açıdan Suriye’den gelen insanlar mülteci statüsüne göre belirsiz ve güvencesiz olan Geçici Koruma; diğer Avrupa-dışı ülkelerden gelenler ise, Uluslararası Koruma kapsamında ama yine 'geçici' ve 'belirsiz' olan bir koruma sistemine tabidirler. Bu tanımlamalar mülteciler dışındaki insanları her an ülkelerine 'geri gönderme' tehdidiyle karşı karşıya bırakmakta, başta barınma, çalışma ve eğitim hakkı olmak üzere hak kayıplarını beraberinde getirmektedir" ifadeleri kullanıldı.


HAK İHLALİYLE KARŞI KARŞIYALAR


İHD açıklamasında zorla yerinden edilenlere nerede olursa olsun insan onuruna yakışır ve insan hakları ilkelerine uygun bir yaşam güvencesi sağlanması gerektiğinin de altı çizildi.


Bu konuda "Zira zorla yerinden edilenler, mülteciler; yaşamları korunması gereken, sosyal ve diğer tüm hakları kesintisiz sağlanması gereken kırılgan gruplardır. Tam da bu nedenle sığınma hakkına erişim bir 'misafirlik' söylemiyle karşılanabilecek ya da ülkelerin ekonomik çıkarlarına, dış politikalarına malzeme edilebilecek, devletlerin takdirine, keyfi uygulamalarına bırakabilecek bir durum değildir.  Ancak Türkiye’nin geçici statüler üzerine kurulu sığınma sistemi ve mültecilere yönelik kalıcı çözümlerden uzak politikaları nedeniyle mülteciler birçok hak ihlaliyle karşılaşmaktadırlar. Çalışma hakkı, eğitim hakkı, sağlığa erişim hakkı, kültürel ve sosyal hakları, seyahat hakları yok sayılarak ayrımcılığa uğramaktadırlar" denildi.


MÜLTECLER PAZARLIK İÇİN KULLANILDI


Avrupa’yı pazarlığa ikna etmek için mültecilerin 2015 yılında olduğu gibi, 28 Şubat 2020’ de hükümetin yönlendirmesi ile sınır kapılarına gönderildikleri hatırlatılan açıklamada, "Mülteciler, güvensiz yollardan geçişe teşvik edilmiş, yaşam hakları başta olmak üzere temel insan hakları görmezden gelinmiş ve mültecilerin umutları yok sayılmıştır. Avrupa devletlerinin mültecilere sınırlarını açması konusunda bir mutabakat olmaksızın mültecilerin sınırlara ve riskli geçiş noktalarına yönlendirilmeleri, hiçbir insani ihtiyaçlarının giderilmeyerek risklere ve ihlallere açık bırakılmaları, yaşanan ölümler de dikkate alındığında büyük bir suçtur" ifadeleri yer aldı.


'KALICI ÇÖZÜMLER ÜRETİLSİN'


Açıklamanın devamında şunlar kaydedildi: "İnsani yaşama koşullarının oluşturulması ve mültecilerin her türlü hak ihlali, emek sömürüsü, istismara karşı korunması devletin görevlerindendir. Ayrıca mülteci nüfusunun büyük bir bölümünü oluşturan kadınların ve LBGTİ+’ların toplumsal cinsiyet temelli şiddet biçimlerinden de kaçarak Türkiye’ye sığındıkları gerçeğinden hareketle İstanbul Sözleşmesi’nin ilgili maddelerinin işletilmesi bir zorunluluk olduğunu hatırlatmak isteriz. Mültecilerin yaşam mücadelesini, cesaretini ve haklarını hatırlatan 20 Haziran Dünya Mülteciler günü vesilesiyle, insan onuruna uygun yaşama hakkının her bireyin hakkı olduğunu vurgulayarak Türkiye dahil olmak üzere tüm devletleri temel insan hakları sözleşmelerinden ve uluslararası hukuktan doğan sorumluluklarını yerine getirerek kalıcı çözümler üretmeye çağırıyoruz."
Editör: Haber Merkezi