İstanbul’da, mülkiyeti kime ait olursa olsun, tarihi ve kültürel yapılar 16 milyon İstanbullunun temsilcisi olan İBB ile birlikte planlanmalıdır.

Bir şehrin değeri hemşerilerinin sevgisi ile mi ölçülür hep? Doğup büyüdüğümüz, ekmeğini yediğimiz, sevdiklerimizi güvenle içinde yaşattığımız şehirlerimizin şüphesiz gönlümüzde özel bir yeri vardır. Fakat söz konusu dünya kentleri olunca sadece hemşerilik duyguları ile mi ona değer atfedilir? Bazı kentler vardır ki dünyanın ortak değerleridir. İnsanlığın ortak medeniyet tarihinin mekânlarıdır bu şehirler. Taşında toprağında dünya tarihinin izleri vardır bu şehirlerin. Tarihte onlar olmadan insanlığın gelişim çizgisi eksik kalır.

Bilimin ve kültürün ortak ürünü olarak medeniyet bu şehirlerle yükselmiştir. İnsanlığın binyıllar boyunca çekim alanı, yaratıcı gücün ve insana ait olan değerlerin kalesidir bu şehirler. İlkçağdan günümüze insanlığın gelişiminin ölçeği olarak evrensel insanlık değerlerinin en büyük anıtları bu şehirlerdir. Şüphesiz binlerce yıllık tarihi iki büyük kadim imparatorluğun başkenti, çağdaş Türkiye’nin dinamosu İstanbul, bu evrensel şehirlerin başında gelir. Bir çağ kapatarak insanlık tarihinin rotasına yön veren fethinin 567. yılında İstanbul, bir destan şehir olarak işte bu evrensel insanlık tarihinin mekânıdır. İşte bu yüzden İstanbul sadece İstanbulluların değil, tüm insanlığın her dönemde gözbebeği olmuştur.



Antik İstanbul’dan, Bizans İmparatorluğu’na, Osmanlı’dan Türkiye Cumhuriyeti’ne kadar İstanbul her zaman kültür, bilim ve ekonomisi ile çevresindeki dünyanın çekim merkezi olmuştur. Bu bereketli şehrin, yorulmak bilmez anne kucağı gibi nesillerdir yetiştirdiği binlerce evladı vardır. Tarih boyunca ilmek ilmek kültür nakşedilen bu şehir, artık bir yekpare sanat eseridir. İstanbul bir bütünleşik anıtşehir, eşsiz insanlık hazinesidir.

16 MİLYONUN KENTİ


İstanbul kimindir? İstanbul 16 milyon İstanbullunundur, 83 milyonundur. İstanbul’un emanetçisi hemşerilerimiz İstanbul’un ganimet değil emanet olduğunun bilincindedirler. Tarih boyunca bu şehri var edenlerin, taş üstüne taş koyanların bize bıraktıkları binlerce kültür varlığı ve tarif edilemez aurası ile İstanbul’un kültür değerlerini salt mülk olarak düşünmek İstanbul’u hiç anlamamış, hiç tanımamış, bu şehrin tarihine nüfuz etmemiş olmak anlamına gelir. Tarihi şehrin kimliği yaşayanları ile örtüşmüş, iç içe geçmiştir.

Yüzlerce yıllık vakıfları, kamu yapıları, sivil yapıları ile, sokaklara taşan insanların neşesi, coşkusu, enerjisi ile İstanbul’da tarih şimdi ile iç içe geçmiştir. İstanbul’da zaman “yekpare, geniş bir an” olarak nice Tanpınar’ları “bir garip rüyanın” içine çekmiştir. Üsküdar’dan, Eyüp’ten, Tophane’den, Balat’tan ve daha her bir semtten bakan göz, hep İstanbul suretinde kendi aynasını bulmuştur. Bu yüzden İstanbul, Sait Faik duyarlılığı ile insanı çepeçevre saran bir anıtsal çeper halindedir. İstanbul’da mekân mülk değil, insanla hemhal olmuş candır.



İstanbul’un mütemmim cüzlerini şehrin kimliği ile şehri temsil eden nişaneler olarak görmek ve bu şehrin değerlerini mülkiyetine bakılmaksızın bir vücudun organları gibi ele almak gerekir. Dünyanın büyük tarihi kentlerinde olduğu gibi, kent yerel yönetimi ile bütünleşir, gündelik yaşamın bir parçası halinde olursa gerçek anlamda korunur ve gerçek bir canlılığa kavuşur. Kültürel ve tarihsel çevre, içine gündelik yaşamın davet edilmediği, kentlilerin ve temsilcilerinin katılımcılığına ve belirleyiciliğine kapalı tutulduğu yöntemlerle hayata karışamaz.

Bugün İstanbul’da mülkiyeti kime ait olursa olsun, tarihi ve kültürel yapılar 16 milyon İstanbullunun temsilcisi olan İBB ile birlikte planlanmalı ve değerlendirilmelidir. Kadim İstanbul’un şehir kimliğini temsil eden kurum, şüphesiz köklü fethin ilk günlerinden itibaren bizzat Fatih Sultan Mehmed Han’ın Hızır Bey ile tesis ettiği İstanbul Kadılığı’ndan gelen İstanbul Belediyesi’dir. İBB, İstanbul’un temsilcisi olması hasebiyle de yüzyıllarca daha var olacaktır. İBB’nin tarihi kent ile ilgili göstereceği her türlü emek, şüphesiz İstanbul’un kimliğine katkı anlamı taşımaktadır. Bu kadim kurumla geliştirilen her türlü paylaşım İstanbul’a değer vermek anlamı taşımaktadır.



Bu anlamda İBB’ye ait tarihi mülkleri siyasi güç ile zapt etmek değil, mülkiyeti hangi kurumda olursa olsun işbirliği arayışında olmak ve kentliler adına İBB’nin sahiplenme çabalarını desteklemek İstanbul için kadirşinaslıktır. Sirkeci Garı, Haydarpaşa Garı gibi 16 milyon İstanbullunun kullanımına ve hayatına dahil edilmesine çalışılan örneklerde İBB’yi desteklemek tarihi bir sorumluluktur. İşte bugün emanetçisi olduğumuz İstanbul, kucağında büyüttüğü 16 milyon evladı ile insanlığa ilham kaynağı olmaya devam ediyor.

Günümüzden 300 yıl önce yaşamış büyük şair Nedim’in emsalsiz ve paha biçilemez gördüğü, “bir taşına tüm Acem mülkü fedadır” dediği İstanbul’un emanetçileriyiz. Bu şehrin bize verdikleri yanında ona ne kadar hizmet etsek az gelir. Ne yazık ki yıllar içinde restore edilmemiş, ihmal nedeniyle ağır tahribat altında bulunan ecdad yadigârı ve fetih hatırasının büyük değerleri ve fethin nişanesi 1700 yıllık İstanbul surlarının, Rumeli Hisarı’nın, Anadolu Hisarı’nın, Yedikule Hisarı’nın, Rumeli Hisarı Şehitliği’nin, Edirnekapı Şehitliği ve Galata Surları’nın acilen elbirliği ile restore edilmesi ve dünya şehri İstanbul’un hayatına dahil edilmesi gerekmektedir.



Unutulmaması gerekir ki tarih ve kültür salt turizm yoluyla gelir getirecek meta değildir. İstanbul ne maddi olarak yeniden kurulabilecek bir kurmaca sahne ne de ticari bir meta olarak bedel biçilecek bir kenttir, asla da olamaz. İstanbul bin yılların sentezi ile ulaşılan bir kültür ve medeniyet odağıdır. Şehrin tarihi aurası bir medeniyet tasavvuru olarak eşsiz bir potansiyel kaynağıdır. Türkiye’nin yeniden ayağa kalkmasını sağlayacak olan işte bu “kökü mazide olan ati” kadim İstanbul şehrinin yüksek medeniyet potansiyelidir.

Kentin yaşamla iç içe geçmiş kimliği yerine ekonomik ölçeklerle bir varlık tesis edilemez. Fethin 567. yılında bize dünyanın en özel şehrini armağan eden Fatih Sultan Mehmed Han’ın vakfiyesinde bize aktardığı sözün rehberliği ile tüm İstanbulluların fetih gününü kutluyorum. “Hüner bir şehir bünyad etmektir, reaya kalbin abad etmektir.” Evet, Fatih’in fethettiği, 5 yıllık işgalden sonra Atatürk önderliğinde milletçe işgali yenip devraldığımız İstanbul için yazıyorum. 10 bin yıllık İstanbul, tüm tarihinin derinliğinden gelen sorumlulukla bu kente ve milletçe güzel vatana emanettir.

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu Cumhuriyet Gazetesine yazdı.

Editör: Haber Merkezi