İSTANBUL - İstanbul Barosu Başkanlığı'na aday olan Eren Keskin, listelerinin kadın ağırlıklı olduğunu belirterek, “Kadınların hemen hemen hepsi de feminist. Eğer seçilirsek baroya kadın rengi vereceğiz. Baro mor renkli olacak” dedi.


JINNEWS'in haberine göre; 13-14 Ekim günlerinde Haliç Kongre Merkezi'nde yapılacak İstanbul Borusu Genel Kurulu'nda başkanlık için şu ana kadar 10 isim adaylığını açıkladı. Baro başkanlığına aday olan isimlerden biri de insan hakları savunucusu Avukat Eren Keskin. Yaklaşık 40 bin 578 bin avukat, ikisi kadın 10 aday arasından birini tercih edecek. Eren, Özgürlükçü Demokrat Avukatlar grubunun adayı olarak seçimlerde yarışacak. Eren’in yönetim kurulu listesinde bulunan 10 kişiden 8’i kadın. Yönetim kuruluna aday olan avukatlar ise Filiz Aydın, Hanifi Barış, Müyasser Baş Ergin, İpek Bozkurt, Ramazan Demir, Özlem Gümüştaş, Banu Güveren, Rozerin Seda Kip, Özden Özdemir ve Arzu Şahin.


'Hak ihlallerinin olmadığı bir demokrasi amaçlıyoruz'


Özellikle genç avukatların böyle bir teklifi kendisine getirdiğini belirten Eren, bu nedenle teklifi kabul ettiğini söyledi. Farklı sözleri olduğunu kaydeden Eren, “Türkiye’de barolar, özellikle barolar birliği ve İstanbul Barosu resmi ideolojinin kalıpları içine çok sıkışmış durumda. Mahmut Esat Bozkurt hukukçuluğu yapıyorlar. Yani Mahmut Esat Bozkurt, Türk hukukunun yapıcısı. Türk hukukunu yapan kişi. ‘Bu ülkede Türk’ten başka hiç kimsenin hakkı yoktur’ diye ırki temelden bakan bir kişi. Hala bu barolar Mahmut Esat Bozkurt adına ödül verebiliyorlar. Farkımız bizim burada başlıyor. Biz gerçekten insani hukuku temel alan milli, cinsel, dinsel, tüm kimliklerin kendilerini ifade edebileceği demokrasiyi hedefliyoruz. İfade özgürlüğünün sağlandığı insanların düşüncelerinden dolayı tutuklanmadığı barışın bir hak olarak her ortamda dile getirilebileceği, kadınların şiddete uğramadığı, LGBTİ bireylerin ayrımcılığa maruz kalmadığı, çocukların sömürülmediği, mobbingin uygulanmadığı, ceza evlerinde hak ihlallerinin olmadığı bir demokrasi amaçlıyoruz. Hukukla demokrasi birbirinin ayrılmaz parçaları. Bu nedenle farklı hukuk ve demokrasi, insan hakları anlayışımız, sözümüzü söylemek adına bize oy verecek insanların bir araya toplanması adına aday olduk. Bu güne kadar adaylığımız olumlu karşılandı. Çalışmalarımıza devam ediyoruz” dedi.


'Hiçbir ayrım gözetmeden savunmaya devam edeceğiz'


İstanbul Barosu'nun çifte standartlı baktığının altını çizen Eren, kendi bakış açılarının çok farklı olduğunu aktardı. Genel olarak baronun siyasi aidiyeti ile çok bağlantılı olarak çalışmalar yürüttüğüne dikkat çeken Eren, “İstanbul Barosu'nun emeklerine haksızlık etmek istemem. Ancak bakış açılarımız çok farklı. Örneğin Ergenekon davasına gösterdiği ilgiyi Kürt avukatlar, sosyalist avukatlar yargılandığında yada cemaat mensubu avukatlar yargılandığında bu ilgiyi göstermiyor. Çifte standartlı bir bakış açısı var. Oysa biz bir avukat hangi siyasi kimliğe sahip olursa olsun fikirleri ve düşünceleri nedeniyle, eğer hak ihlaline uğruyor, gözaltına alınıyorsa ve tutuklanıyorsa onlara karşı ayrımsız yaklaşırız. Yani bir ayrım gözetmeyiz aralarında. Bunun dışında görev çok belirleyici. Cumartesi Anneleri hukuksuzca engellendiler. Biz bugüne kadar İstanbul Barosu’nun bir desteğine rastlamadık. Arkadaşlarımız günlerce barodan randevu almaya çalıştılar. Cumartesi Anneleri'ne randevu dahi verilmedi. Biz böyle yapmayacağız. Biz hakkı ihlal edilen, herkesin yanında olacağız. Kadınların, LGBTİ bireylerin, çocukların, Ermenilerin, Rumların, Yahudilerin, Kürtlerin, milli kimlikleri, dinsel, cinsel kimlikleri nedeniyle baskıya uğrayan herkesin haklarını savunmaya devam edeceğiz. Hiçbir ayrım gözetmeden” ifadelerini kullandı.


'Kadın davalarında aktif olarak yer alacağız'


Listelerinin kadın ağırlıklı olduğunu vurgulayan Eren, bu kadınların neredeyse tamamının feminist kadınlar olduğunu söyledi. Seçilmeleri halinde baroya kadın rengi vereceklerini dile getiren Eren, şöyle dedi: “Eğer seçilirsek baroya kadın rengi yani mor rengi vereceğiz. Baro mor renkli olacak. Baronun çalışmaya devam eden bir Kadın Hakları Merkezi var. Bunun geliştirilmesi ve siyasetten biraz değiştirilmesi gerekiyor. Özellikle kadın avukatlar açısından kreş uygulamalarının çok yetersiz olduğunu biliyoruz. Sığınma evi düşüncemiz var. Bunların hepsini hayata geçirmek istiyoruz. Bunun dışında kadına yönelik şiddet politik şiddettir. Her kadının cinayeti politik cinayettir, noktasından hem cinayete ve şiddete maruz kalan kadın davalarında aktif olarak yer alacağız. Hem de bunu siyasal olarak tartışmaya açacağız.”


'Mücadelemiz hukuk devleti mücadelesi olacak'


Türkiye’de bağımsız bir yargıdan söz etmenin mümkün olmadığın dile getiren Eren, “Daha öncede yasama ve yürütme yargı kurumlarının militarizme bağımlı olduğundan hep şikayet ettik. Ama bu gün daha farklı bir bağımlılık var. Örneğin geçtiğimiz dönemlerde en azından, biz derdimizi anlatacak, bir hakim bulabiliyorduk. Bizi dinleyecek bir hakim olduğunu bilirdik. Şimdi dinleyecek hakim olsa bile kendilerini kapatmak zorunda kalıyorlar. Çünkü işten atılma, biranda görevden alınma riski var. Bu nedenle şuan çok büyük bir korku hakim yargı mekanizmasında. Biz savcıların, hakimlerin odalarına giremiyoruz. Halbuki o yargının tarafıyız. Yargının tarafı olarak bize kapılar kapatılmış durumda. Biz duruşmalarda susturulmaya çalışılıyoruz. Böyle bir süreçte yargının durumunu demokrasinin durumundan ayırmaya çok imkan yok. Onun için bizim bağımsız yargı için vereceğimiz mücadele aynı zamanda demokratik bir hukuk devleti mücadelesi de olacak” ifadelerini kullandı.
Editör: Haber Merkezi