ANKARA - TÜM BEL  SEN'in, "Yerel yönetimler ve demokrasi" sempozyumunda konuşan HDP Eş Genel Başkan Yardımcısı Yurdusev Özsökmenler, "Türkiye'nin yüzde 60'ı Tayyip Erdoğan tarafından atanan insanlar tarafından yönetiliyor. Yerelin seçim iradesi gasp edildi. Bütün bunlara karşı halkın iradesi ve meşru yönetimin kurulması diye bir şey var. Biz esas olarak bunu alan bir anlayışla yerel yönetimlere bakıyoruz" dedi.


JINNEWS'in haberine göre; Tüm Belediye ve Yerel Yönetim Hizmetleri Emekçileri Sendikası (TÜM BEL SEN) ve Kamu Emekçileri Sendikası Konfederasyonu (KESK) Akar Otel'de, "Yerel Yönetimler ve Demokrasi" sempozyumu düzenliyor. Sempozyumun yapıldığı salona, "Kayyımlara ve keyfi görevden almalara hayır", "Kadınlarla özgür kentler", "KHK'lar iptal edilsin tüm ihraçlar işlerine iade edilsin", "Yerel yönetimlerde toplu sözleşme ve grev hakkımız gasp edilemez" ve "Halkçı demokratik ve katılımcı yerel yönetimler" yazılı pankartlar asıldı.


Sempozyumun açılış konuşmasını TÜM BEL SEN Genel Başkanı Erdal Bozkurt ve KESK Eş Genel Başkanı Mehmet Bozgeyik gerçekleştirdi. İlk oturumda, "Siyasal partilerin yerel yönetimlere yaklaşımları ve 2019 yerel seçimleri" konusu tartışıldı.  Bu oturumda CHP Genel Başkan Yardımcısı Orhan Sarıbal, HDP Eş Genel Başkan ve Yerel Yönetimlerden Sorumlu Eş Genel Başkan Yardımcısı Yurdusev Özsökmenler, EMEP Genel Başkan Yardımcısı Şükran Doğan ve ÖDP Başkanlar Kurulu Üyesi Önder İşleyen konuştu.


'Faşist kliği geriletmezsek bu katliamlar devam edecek'


HDP Eş Genel Başkan Yardımcısı Yurdusev Özsökmenler, Maraş Katliamı'nı anarak konuşmasına başladı. Katliama uzaktan da olsa tanıklık ettiğini ifade eden Yurdusev, "Faşizmin farklılıklara nasıl davrandığını gösteren bir Alevi katliamıydı. Geçmişte, Kürtlere Ermenilere ve Alevilere yapılmış katliamın devamıydı. Bu katliamlarla tarihsel yüzleşme sağlanamadığı için bugün de devam ediyor. Bundan sonra bu faşistliği geriletmezsek bu katliamların devam etme olasılığı da var" dedi.


'Direniş cephesi kurmak gibi bir görevimiz var'


"Bu seçimde nasıl bir yerel yönetim modelini ortaya koyacağımız elbette tartışılacak ama bu seçimde en önemli şey, AKP  ve MHP faşist bloğuna karşı boyun eğecek miyiz sorusunu cevaplamak olacak" diyen Yurdusev, yerel seçimlerde  bunun çatışmasının yaşanacağına dikkat çekti. Yurdusev, " Bu kliği bertaraf etmek ve halka özgüven sağlamak için elimizde bir fırsat daha var. Bütün toplumsal güçlerle, Alevilerle farklı inançlarla bir direniş cephesi kurmak gibi görevimiz var. Esas ve asıl olan budur. Seçimler her şeyi çözmeyecek ama seçimler bize bu faşist ittifakla yüzleşme imkanı sağlayacak. AKP kadınlara karşı savaş açtı. Her gün bir kadın arkadaşımızın erkek ve devlet şiddeti karşısında öldürüldüğünü görüyoruz. Gençlere savaş açtı. Gençler umutsuz,  bir gelecek görmüyor. Emekçilere karşı savaş açtı. Sendikalar işlevsizleştirilmeye çalışılıyor. İşçi cinayetlerinde onlarca arkadaşımız yaşamını yitiyor. Ekonomik kriz nedeniyle işten çıkarmalar günden güne artıyor. Genel olarak halka savaş açtı. Farklı kültürleri, sesleri kendinin eleştirilmesine tahammül edemez hale geldi. Bugün cezaevlerinde kalan kişi  sayı 250 bine gelmiş durumda. Akademisyenler,  kadınlar gençler toplumun tüm kesimlerinde artık 'ekonomik kriz var ' deseniz bile terörist oluyorsunuz" ifadelerini kullandı.


'Kentler yıkıldı, yeşil alanlar yok edildi'


27 Mart 1994'te İstanbul Belediye Başkanı olan Recep Tayyip Erdoğan'ın , "İstanbul'daki surları Bizanslılar yaptı yıkmamız lazım"  sözlerini hatırlatan Yurdusev, "Bugün de aynı zihniyetle kentleri yıktılar. Kentlerin hafızasına anlayış olmayan bu zihniyet kentleri yıktı. Yeşil alanlar yok edildi. Kentler insanların nefes alamadığı, kapitalizmin yeniden vahşi olarak üretildiği yerler haline geldi. Merkezde yürütülen cinsiyetçi militarist politikalar insanları da etkiledi. Kadınlar sokağa çıkmaya korkuyor. Kentler artık güvensiz bir beton yığını haline geldi. Kentlerin içindeki tarım alanları yok edilmek istendi. Amed'de Hevsel bahçeleri hem tarihi hem ekolojik olarak çok önemlidir. Burası iki de bir imar rezerv alanı ilan ediliyor. Bütün bu kentlerdeki yıkımın sonucuna kentler kapitalizmin tüketim merkezi olmaya başladı. Peki bunu değiştirebilir miyiz? Evet, tüm bunlara rağmen değiştirebiliriz" diye konuştu.


 'Türkiye'nin yüzde 60'ı atananlarla yönetiliyor'


 Kayyım yasasının ilk olarak bölge kentlerinde işletildiğini kaydeden Yurdusev, konuşmasının devamında şunları söyledi: "Belediye eşbaşkanları görevden alındı ve cezaevine atıldı. Ama sadece buradan ibaret mi. Hayır.  Beşiktaş Belediyesi'nde de aldılar. Neredeyse şu anda Türkiye'nin yüzde 60'ı Tayyip Erdoğan tarafından atanan insanlar tarafından yönetiliyor. Yerelin seçim iradesi gasp edildi. Belediyelerin hesaplarına el koymak için belediye hesapları alındı. Bunun gibi pek çok şey sayabiliriz. Bütün bunlara karşı halkın iradesi ve meşru yönetimin kurulması diye bir şey var. Biz esas olarak bunu alan bir anlayışa yerel yönetimlere bakıyoruz. Uzun zamandır uygulamaya koyduğumuz eksikliklerimizin de olduğu modelimiz var. Biz imara kadar o kentte yapılacak her şeyde katılımcılığı esas alıyoruz. Kentte kim yaşar halk yaşar. Halk nedir? Halkçı belediyenin esası nedir?  Halk, kadındır, çocuktur, LGBTİ'dir, Süryanidir, inançsızdır, engellidir, Kürt'tür, Türktür. Halk çoğuldur. Ve çoğulun tümüne hizmet üretmek durumundadır belediye.  Bütün bu çoğulun temsiliyetini sağlamaktır. Çok dilli ve çok inançlı bir yönetim kurmak zorundayız. Yani tekçiliği reddeden bir kent yönetimidir."


 'Kadınların aktif olarak kent yaşamına katılımını sağladık'


Yerel yönetimlerde en önemli konulardan birinin de toplumsal cinsiyete duyarlı belediyecilik anlayışının olduğunu dile getiren Yurdusev, "Kadınların eşit yaşamını kurabilmenin yolu da her aşama da eşit olmakla geçiyor. Biz burada kota olarak başladık, sonra fermuar sistemine geçtik. En sonda eşbaşkanlık olarak uyguladık. Kadın kurulları, kadın dayanışma merkezleri, kadın kooperatifleri, kurmayı amaçladık. Biz kadınların tüm kent yaşamına aktif olarak katılımını sağladık" sözlerini kullandı.


'Mutlak açlık önümüzdedir'


Bu sorunların yanı sıra bugün tarımın yok edilmek istendiğine dikkat çeken Yurdusev, sözlerini şöyle sürdürdü: "Yerel ekonomiyi ve tarımı geliştirmek en önemli görevlerden biri. Hepimiz biliriz köy kentsiz yapabilir.  Ama kent köysüz yapamaz. Eğer bunu geliştirmezseniz ithal tarıma mâhkum olursunuz. Mutlak açlık önümüzdedir. Sokaklarda yaşayan insanların sayısı giderek artmaktadır. Buna karşı dayanışma ağı oluşturmak gibi görevimiz var. Bu taşeronluğuna ve rantçılığa karşı kooperatifçiliği oluşturmayı amaçlıyoruz. Rant kooperatiflerini hizmet kooperatiflerine dönüştürebilir miyiz? Bunu amaçlıyoruz. Ekolojik, kadın özgürlükçü modeli oluşturmaya başladığınızda halkın öz iradesi ve kendi yönetim mekanizmasını kurmasında bir ileri demokrasi adımı atmış oluyoruz. Bunu yapmaya başladığımızda müdahale oldu. Kayyımlar atandı. Kayyım çokluğa karşı tekçiliği getirerek kazanımlara el koymaya başladı. Belediyelerde işgal politikası yürüttüler. Çok dilli tabelaları indirdiler. Farklı olan her şeye karşı saldırdılar."


'Halk tüm tehditlere rağmen kararlı'


En önemli görevlerinden birinin kayyımları geldikleri yere geri  göndermek olduğunu ifade eden  Yurdusev, "Geldikleri gibi gidecekler. Üstelik bunlara ilave belediyeleri de koyacağız. Bıraktığımız yerden devam edeceğiz.  Çok dilli, eşbaşkanlık gibi uygulamaları yeniden inşa edeceğiz.  Halkın da tüm bu tehditlere rağmen kararlı olduğunu biliyoruz. Ama bir talebimiz var. Demokratik güçlerin, sendikaların ve Kürtlerin haklarına adayları seçin. Eğer böyle bir seçim yapılırsa bu kliği geriletebiliriz. Bir kez daha yapmaya cüret edelim. Bu hesaplaşmada halkların yararına olan bir kazanıma hep beraber el atalım" diye belirtti.


'Ekonomik krizin derinleştiği bir süreçte seçime gidiyoruz'


Ardından EMEP Genel Başkan Yardımcısı Şükran Doğan söz aldı. 2015'ten bu yana yerel seçimle beraber  8 kez seçime gidilmiş olacağını vurgulayan Şükran, "Nasıl bir dönemde gidiyoruz. 24 Haziran'ın ardından tek adam rejiminin inşa edildiği bir süreçte gidiyoruz. Ekonomik krizin iyice derinleştiği bir dönemde giriyoruz. Yine HDP'li belediyeler başta olmak üzere 100'e yakın belediyeye kayyım atandığı bir dönemde giriyoruz.  Hatta 31 Mart seçimleri için 'bizim beğenmediklerimiz getirilirse tekrar' atarız diyerek halkın iradesinin tanınmadığı bir dönemde seçime gidiyoruz. Hem içeride hem dışarıda savaşçı politikaların arttığı bir dönemde gidiyoruz" diye konuştu.


Cumhur ittifakının başta Cumhurbaşkanı olmak üzere bir kaygısının olduğuna değinen Şükran, "Onlar kazananı ve kaybedeni bizden iyi biliyorlar. Belli belediyeleri kaybetmeleri durumunda kendi şaibelerini hem ulusal hem uluslararası düzeyde açığa çıkacağı bir süreçte yaşayabiliriz" dedi.


'Bu tehdit sadece HDP'ye yönelik algılanmamalı'


Diğer bir yanıyla Cumhur ittifakının kazanması durumunda muhalefeti sindirmek için daha ağır bir baskı olacağını söyleyen Şükran, " Yine kazanma ve kaybetme üzerinden Erdoğan, ' İstanbul, İzmir ve Ankara'yı kaybeden kaybeder 'demişti. Bu üç şehir birçok şeyi belirlemesi açısından önemli. Bu tüm emek ve demokrasi güçleri açısından da önemlidir. Teröre bulaşmış olarak nitelediği belediyelere 'kayyım atarız' tehdidi sadece HDP'ye yönelik bir tehdit olarak algılanmamalı. Kendisi gibi olmayan ve düşünmeyen herkesi kendileri için tehdit olarak gördüklerinden herkes için çok önemli. Yerel seçimler bizim demokrasi mücadelemizi yükseltmemiz açısından ciddi bir önem arz ediyor"  sözlerine yer verdi.


'Yerel seçimler daha anti demokratik olacak'


"Yerel yönetimler burjuva siyasi partiler açısından niye bu kadar önemli. Çünkü  merkezi rantın dışında yerel rantın da paylaşıldığını biliyoruz" diyen Şükran, en son ortaya çıkan  Sayıştay raporuna yönelik herhangi bir savcılığın soruşturma açmadığını vurguladı. Şükran, "Bizim bu Sayıştay raporları üzerinden rant ekonomisini teşhir etmemiz gerekiyor.7 Haziran'dan sonraki dönemlerde anti demokratik olarak işletildi. Önümüzdeki seçimlerin çok daha anti demokratik ortamda geçeceği şimdiden belli oluyor. Hala adayların tepeden belirlendiği, yerel yönetimlerden hizmet alacakların çeşitli kesimlerin görüş ve düşüncelerinin alındığını söyleyebilir miyiz?" diye sordu.


Kadınların toplumsal hayata katılması için ev içi işlerin toplumsallaşması açısından yerel yönetimlerin görev alması gerektiğini ifade eden Şükran, kadınların üretime katılması ile eşitliğin sağlanabileceğini dile getirdi.
Editör: Haber Merkezi