ANKARA-ÖTEKİLERİN GÜNDEMİ:Kamu emekçilerinin yüz yılı aşkın süredir devam eden mücadelesinin bugünkü temsilcisi KESK, AKP zorbalığına karşı boyun eğmemekte kararlı.Yıllardır davalar, operasyonlar ve sürgünlerle mücadele eden KESK üyeleri, bir yıldır da KHK’lerle işten çıkarılma tehdidi ile karşı karşıya.

KESK’in önümüzdeki mücadele dönemine dair programını ve yol haritasını, Dil bilimci, Sendikacı, KESK Eş Genel Başkanı Mehmet BOZGEYİK  Ötekilerin Gündemin’den Hamza ÖZKAN’ın sorularını yanıtlarken, Demokrasi, Barış ve Adalet taleplerin altını çizdi...



-Merhaba! Bize biraz kendinizden bahsedebilir misiniz?

1966 Gaziantep Oğuzeli doğumlu. Gazi Üniversitesi Kastamonu Eğitim Yüksek Okulu 1989 mezunu. Gaziantep Şahinbey İMKB ilkokulu öğretmeni. 1990 yılından bu yana eğitim emekçilerinin örgütlenme çalışmalarında yer almaktadır. 1992-2008 yılları arası Eğit Sen ve Eğitim Sen Şube Yürütme Kurulu üyeliği ve Şube Başkanlığı görevini yaptı. 2008 Eğitim Sen Olağan Genel Kurulu’nda Merkez Yürütme Kurulu üyeliğine seçilerek 2014 yılına kadar Genel Sekreterlik görevini yürüttü. 2017 yılında KESK 9. Olağan Genel Kurulu’nda Merkez Yürütme Kurulu üyeliğine seçilerek KESK Eş Genel Başkanı oldum

-Eş Genel başkanlık modeli pratikleştiren sadece KESK mi?

KESK'e bağlı SES ve Konfederasyonda eş başkanlık uygulaması var. Avrupa da da sendikalar ve konfederasyonların kimilerinde uygulama alanları var.. Ayrıca ülkemizde çeşitli Demokratik kitle örgütlerinde ve kimi kurumlarda benzer uygulamalar var.

*KESK kaç bileşende oluşuyor Türkiye’nin 81 ilinin kaç ilinde örgütlüsünüz?

Konfederasyonumuza bağlı 11 iş kolu var. Bu iş kollarımızın 81 ilde şube veya temsilcilik düzeyinde örgütlülüğümüz var KESK bir emek örgütü olması hesabıyla bir bileşeni yoktur. İş kollarımız ve kamu emekçilerinin tamamını örgütleme hedefi olan bir mücadele yürütmektedir.



 

KESK’e yönelik baskılar var mı? Ne tür baskılarla karşı karşıyasınız?

Kofederasyonumuz öteden beri yürütmüş olduğu sendikal hak ve özgürlükler mücadelesi, demokrasi mücadelesi nedeniyle her dönem çeşitli düzeyde baskılara maruz kalmışlardır. Özellikle Ohal ve KHK döneminde Konfederasyonumuzun marjinalleştirilmesi, AKP’nin anti demokratik uygulamaları, ifade ve düşünce özgürlüğü üzerindeki baskıları, sendikal faaliyetlerimizin, toplantılarımızın sürekli hukuki olmayan kararlarla engellemesi, yine konfederasyonumuza bağlı işkolu üyelerimiz üzerinde işten çıkarmalar, açığa almalar, gözaltı ve tutuklamalar artarak devam ettirilmiştir.

Sadece darbe girişimi ile ilgili olarak, sınırlı süre için “tedbirler” alması gereken düzenlemeler yerine Türkiye’nin siyasal-toplumsal yapısını değiştirmeye dönük kalıcı düzenlemeler KHK’ler eliyle yapılmıştır, yapılmaya devam etmektedir.

Tekçi, otoriter antidemokratik uygulamaların zaten hayli yaygın olduğu ülkemizde; dikta rejimlerini andıran uygulamalar, tüm muhalif kesimlerin yaşam alanlarını yok etmeyi hedeflemiştir. Baskılara kararnameler üzerinden ‘meşruiyet’ kazandırılmaya çalışılmaktadır.

-KHK’yla ihraç ve açığa alınan sayıları beli mi?

Şu ana kadar 31 adet Kanun Hükmünde Kararname yayınlanmış olup 12 Eylül 1980 darbesinde gördüğümüz uygulamalar 12 Eylül’ü de aşan şekilde bir kez daha hayata geçirilmiştir. Bu süreçte herhangi bir denetim mekanizması olmadığı gibi, tüm güç Saray’da toplanmıştır. 26 KHK, iç tüzükte belirtilen süre aşılmış olmasına rağmen meclisin onayına sunulmamıştır.

Siyasi iktidar keyfiyete dayalı ve siyasal ajandası doğrultusunda çıkardığı KHK’lerle aileleri ile birlikte milyonlarca insanımızın hayatını karartma, açlıkla terbiye etme, böylelikle etkisizleştirme amacını darbe girişimi bahanesi arkasına sığınarak hayata geçirmiştir. Nitekim ihraç edilen kamu emekçilerinin sayısının darbe girişimine katılan asker ve polislerin birkaç katı oranında olması bunun somut kanıtıdır.

Kararnamelerde yasa dışı unsurlarla olan bağ için “tespit edilmesi” ibaresi kullanılırken kamu görevlileri ile ilgili olan maddede bu sınır daha da esnetilip genişletilerek “irtibatı olduğu değerlendirilen” ifadesi kullanılmış, KHK ile yapılan tüm ihraçlarda bu ifade dayanak yapılmıştır. Tespitin istihbarat bilgileri esas alınarak yapıldığı süreç içinde kesinlik kazanırken “değerlendirmenin” kim tarafından, ne düzeyde ve ne kıstas alınarak yapıldığı halen açıklanmamıştır.

Bu sübjektif kriter nedeniyle şu an itibariyle 31 KHK ile en az 116.296 kamu görevlisi hiçbir adil soruşturma geçirmeden, savunma hakkı verilmeden, hukuksuzca ihraç edilmiştir.

Yıllarca FETÖ yapılanmasının baskılarına ve tehditlerine maruz kalan KESK’e bağlı sendikalarımızdan 20 Temmuz 2016 tarihinden bu yana Yüksek Disiplin Kurulu kararları ile atılan da dahil en az 4.312 kamu emekçisi ihraç edilmiştir. Mahkeme kararları ve çok az sayıda KHK’lerle iade sonrası (94 üye) halen 4.218 KESK’li görevlerinden uzaklaştırılmış durumdadır.

20 Temmuz sonrası Yüksek Disiplin Kurulları da sendikal eylem ve etkinlikler nedeniyle açılan idari soruşturmaları hızla “kamu görevinden men” kararlarıyla sonuçlandırma eğilimine girmişlerdir. OHAL sonrası 102 KESK üyesi YDK kararlarıyla ihraç edilmişlerdir. YDK kararlarında OHAL sonrası yaşanan bu artış hukuki mekanizmaların işlediği görüntüsü verildiğinde dahi açık hukuksuzluk yapıldığının kanıtlarından biri olmuştur. Bununla birlikte 682 sayılı KHK ile disiplin hükümlerinde yapılan değişikliklerle amirlere geniş yetkiler tanınması sonrasında soruşturmalar ve keyfi uygulamalarda ciddi artışlar yaşanmıştır.

İhraçlar ile anayasanın 49. Maddesi ile güvence altına alınan çalışma hakkı ve anayasanın 70. Maddesi ile güvence altına alınan kamu hizmetine girme hakkının açıkça çiğnendiğini özellikle belirtmek istiyoruz.

OHAL sürecinde Diyarbakır, Van, Batman, Adıyaman, Hatay, Mardin, Dersim gibi iller başta olmak üzere kitlesel açığa almalar yaşanmıştır. 20 Temmuz 2016 tarihinden bu yana 11.329 KESK’li açığa alınmıştır. Yargısal süreç ve verilen mücadele sonrası açığa alınanlar görevlerine iade edilmiş olup halen KESK’e bağlı sendika üyesi yaklaşık 240 kamu emekçisi açıkta bekletilmektedir.

Konfederasyonumuza bağlı sendikalarımız üyelerinin ihraç edilmelerinde ya da açığa alınmalarında çoğu zaman yereldeki idarecilerin de ya süreci sulandırma, ya yandaş sendikaya geçiş için fırsata çevirme ya da hükümete yaranma güdüsü ile hareket ettikleri görülmektedir. OHAL sürecinde yandaş Konfederasyon yöneticilerinin ihraç ve açığa alınma listelerinin hazırlanmasında etkin rol oynadıklarına dair çok sayıda duyum aldığımızı da burada ifade etmek istiyoruz. Satış sözleşmelerinden çok iyi tanıdığımız yandaş Konfederasyonun OHAL pratiği her açıdan sendikal hareketler tarihinde bir başka kara leke olmuştur.

Bilindiği üzere Anayasa Mahkemesi’nin KHK’leri denetleme yetkisinin olmadığı şeklindeki hukukla bağdaşmayan kararı sonrasında ihraçlara ilişkin bütün gözler binlerce dosyanın yığıldığı AİHM’e çevrilmişti. İktidar AİHM’le danışıklı bir şekilde Ocak 2017’de OHAL İşlemleri İnceleme Komisyonunu kurmuştur.

15 Temmuz darbe girişimi sonrası en az 140 bin kamu emekçisi hakkında işlem yapılmış, 113 binden fazlası ihraç edilmiş, yüzlerce dernek, vakıf üniversiteleri, gazeteler, TV’ler, radyolar, haber ajansları, yayınevleri, dağıtım kanalları, sendikalar, konfederasyonlar, özel sağlık kuruluşları, özel öğretim kurumları kapatılmış, mal varlıklarına el konulmuştur. Binlerce kişinin öğrencilikle ilişkisi sona erdirilmiştir.

AKP’nin atadığı 7 kişilik komisyonun bu kararlara ilişkin on binlerce başvuruyu nasıl ve ne kadar süre içinde sonuçlandıracağı belirsizliğini korumaya devam etmektedir.

22 Aralık 2017 tarihinde basın organlarında komisyonun yaklaşık üç yüz dosyaya ilişkin kararını açıkladığı haberlerinin yer alması sonrasında Devlet Personel Başkanlığından konu ile ilgili bilgi talebinde bulunmamıza, yine Kamu Denetçiliği Kurumu ile görüşmemize rağmen herhangi bir bilgi verilmemiştir.

Öte yandan sendikamız EĞİTİM SEN üyeleri Nuriye Gülmen ve Semih Özakça’ya ilişkin tüm girişim, eylem ve etkinliklerimize, işlerine geri dönme talepleriyle yaptıkları açlık grevinde 316. günü geride bırakmalarına, dolaysıyla her an yaşamlarını kaybetme tehlikesi altında olmalarına rağmen Komisyonun dosyalarını ele almayarak siyasi iktidarın tavrına göre hareket ettiğini kanıtlamaktadır.

Bu süreçte 1.190’ı eğitim işkolu olmak üzere toplamda 1.267 KESK’li Çorum, Yozgat, Erzurum, Osmaniye gibi milliyetçi, muhafazakâr nüfusun ağırlıkta olduğu illere sürgün edilmiştir. Bazı üyeler eşleriyle birlikte ve farklı farklı illere sürgün edilmişlerdir; aile bütünlükleri bozulmuştur. Toplu sürgünler sonrası EĞİTİM SEN ve KESK’in yoğun uğraşları sonucu sürgünlerin bir kısmı son görev yerlerine yakın il ve ilçelere gönderilirken bakıma muhtaç yakınları olan sınırlı sayıda üye ise görev yerlerinde kalmışlardır.

Halen en az 77 KESK’li hala değişik illere sürgün edilmiş durumdadır.

OHAL sürecinde en az 1.267 KESK’li gözaltına alınmıştır. Siyasi iktidar 2017 yılının son günlerinde dahi gözaltılara ara vermemiştir. KESK Ankara Şubeler Platformu tarafından 30 Aralık 2017 tarihinde Sakarya Caddesi’nde yapılmak istenen basın açıklamasına yönelik polis saldırısı yaşanmış, Eş Genel Başkanımız Aysun Gezen ve bazı şube yöneticisi arkadaşlarımız hiçbir uyarı yapılmadan, plastik mermi ve biber gazının kullanılarak, ters kelepçe ile gözaltına alınmışlardır.

İktidar 2018 yılına da yoğun göz altılarla başlamıştır. 5 Ocak’ta Maraş/Pazarcık’ta 7 EĞİTİM SEN’li öğretmen 2014 yılında yapılan basın açıklamasına katıldıkları gerekçe gösterilerek tutuklanırken, birkaç gün önce benzer gerekçelerle Van’da 7 EĞİTİM SEN’li gözaltına alınmıştır. Dün de İstanbul’da bir KESK’li arkadaşımız gözaltına alınmıştır.

OHAL sürecinde sendikal faaliyetler, toplantı, yürüyüş ve gösteri, düşünce ve ifade özgürlükleri gibi temel hak ve özgürlükleri kullandıkları gerekçesiyle 200’den fazla KESK’li tutuklanmıştır. Halen 66 KESK’li çeşitli cezaevlerinde tutuklu olarak bulunmaktadır. Hukuki olmayan, büyük çoğunluğu sendikal hak ve özgürlükler kapsamındaki eylem ve etkinliklere katılmaları gerekçesiyle yapılan tutuklamalar toplumsal korku yaratmaya dönük olup gözdağı niteliğindedir.

OHAL sürecinde ihraç olduktan sonra intihar ederek yaşamını yitirenlerin yanı sıra travmalar ve yoğun stres nedeniyle de yaşamını yitirenler vardır. Açık kaynak taraması ve sendikalarımızdan gelen bilgilerin derlemesi sonucu elde ettiğimiz bilgilere göre toplamda intihar edenlerin 43 kişi olduğu tahmin edilmektedir. Bir yakını ihraç ya da açığa alınmış olup intihar eden 4 kişi bu rakama dahil edilmemiştir. Konuya ilişkin ayrıntılar raporumuzda belirtilmiştir.

Araştırmamızda; OHAL/KHK uygulamalarının intihar nedeni olarak görüldüğü, intihar vakalarının genellikle ihraç ve açığa alma dönemlerine yakın yaşandığı, intihar vakalarında “emniyet çalışanlarının” belirgin ağırlıkta olduğu, intihar vakalarının önemli bir kısmının cezaevlerinde gerçekleştiği, intihar edenler içinde erkeklerin baskın cinsiyet olduğu gibi sonuçlara ulaşılmıştır.

Sağlık sisteminin yapboz haline getirilmesi, sağlık hizmetlerinin kamu hizmeti olmaktan çıkarılarak piyasaya açılması, güvencesiz, sözleşmeli ve taşeron çalıştırmanın yaygınlaşması AKP’nin temel politikalarından olmakla birlikte OHAL sonrası on binlerce kamu emekçisinin ihraç edilmesiyle iş yükünün artması sonucu kamu emekçileri nefes alamaz duruma gelmiştir. OHAL fırsatçılığıyla performans sisteminin yaygınlaştırılmasıyla birlikte özellikle sağlık ve büro emekçilerinden bazıları intihar noktasına gelmiştir.

11 Ocak 2016 tarihinde Barış İçin Akademisyenler İnisiyatifi’nin yayınladığı bildiri sonrasında Cumhurbaşkanından hükümete, YÖK’ten ulusal ve yerel medya organlarına kadar imzacı akademisyenlere nefret ve tehdit dolu tepkiler gelmiş, Barış İçin Akademisyenler (BAK), üniversitelerdeki odalarına asılan afişlerle, telefonla, notlarla ya da yerel, ulusal medya aracılığıyla can güvenlikleri hedef alınmıştır.

AKP, OHAL’i üniversiteleri tümüyle ele geçirmek için de bir fırsata dönüştürmüştür. Var olan seçim sistemi yetersiz, anti demokratik ve bütün bileşenlerin katılımına kapalı olmasına rağmen rektörlük seçimlerinin kaldırılarak yerine doğrudan atama sisteminin getirilmiş olması OHAL’in nasıl kullanıldığının çarpıcı örneklerinden biridir.

OHAL uygulaması kapsamında grev yasaklamaları gerçekleştirilmiş, her türlü hak arama eylem ve etkinliği kısıtlanmıştır. Genel olarak kamu alanında ve özel sektörde güvencesizlik derinleştirilmiş ve çalışma yaşamı kuralsızlaştırılmaya çalışılmıştır.

OHAL döneminde kiralık işçilik uygulaması, Toplum Yararına Çalışma ve Taşeron gibi atipik istihdam şekilleri kamu alanında bir milyondan fazla kişiye ulaşmıştır. Yine OHAL döneminde kayıt dışılık oranı yükselmiştir.

OHAL hukuksuzluğu nedeniyle işyerlerinde mobing ve iş kazaları/işçi cinayetleri yoğunlaşmıştır.

OHAL döneminde çift haneli olan enflasyon, işsizlik ve faiz oranlarına ek olarak döviz kuru etkisiyle tüm ücretliler reel olarak yoksullaşmıştır.

OHAL’de TİS görüşmeleri Konfederasyonumuz sürecin dışında tutularak yandaş konfederasyonla birlikte, 2017 yılı için %3 + %4, yıllık ortalama %5,06’ ile sonuçlandırılmıştır. 2017 yılını %11,92 gibi (ki gerçek enflasyonun bunun çok üzerindedir) son 14 yılın en yüksek enflasyonuyla kapattığımız göz önüne alınırsa OHAL’in kamu emekçileri aleyhine de nasıl kullanıldığı daha iyi anlaşılacaktır.



-KHK ile uzaklaşan üyelerinizin hukuksal süreci ile dayanışmalar ne aşamada?

KESK'e bağlı iş kollarmız başından beri üyemiz olan tüm emekçilerle maddi ve manevi dayanışma boyutunu sürdürmeye çalışmıştır. Yine başından beri devam eden ve üyelerimizin işlerine dönmesine kadar yürüttüğümüz hukuksal mücadele de devam etmektedir. Üyelerimizin AHİM sürecine kadar olan dava süreçleri sendikalarımız tarafından takip edilecektir. Bizler kurulduğumuz günden bu yana üyelerimize karşı işverenin uyguladığı tüm anti demokratik hukuksuzluklara karşı hukuki desteğimizi sürdürmekteyiz. Bunun dışında da şuan görevi başında olan kamu emekçileri ve dostları da iş yerlerinde arkadaşlarımızla dayanışmalarını sürdürmektedirler. Bu dönem bir çağrı olarak bu dayanışmayı büyütmelerini isteyebiliriz.

-KHK ile KESK ve KESK’in dışındaki diğer sendikalara üye olan tahminen kaç kişi ihraç edildi ve açığa alındı?

Kamuda işten çıkartılan 116 bin kişinin işte 4 bini bizim üyelerimizdir. Bunların diğerleri yani 112 bini Bir kısım kapatılan sendika üyeleridir. Bunların sayısını net bilmemekle birlikte 20-25 bin arasında olduğunu tahmin ediyoruz. geriye kalan 40-50 bin kişi ise ya MEMUR SEN veya KAMU SEN'e bağlı işkollarından olduğunu biliyoruz. Tabi ki sokakta 19 aydır bu OHAL ve KHK hukuksuzluğuna karşı KESK alanlarda olduğu için hepsi bizim üyelerimiz gibi bir algı yaratılmaya çalışılıyor. Biz Kurulduğumuz günden bu yana haksızlığa hukuksuzluğa uğrayanların da haklarını savunmadan geri durmamışız.



-KESK’inde üyesi olduğu 10 Ekim Derneğinin kapatılmasının gerekçesi neydi?

10 Ekim derneği Ankara Gar katliamında hayatını kaybeden 103 arkadaşımızın adalet ve hukuk mücadelesini takip etme, katliamı yapanların ve arkasında olan güçlerin açığa çıkarılması için hukuksal bir mücadele yürütmenin adresi olmuştur. Bizlerden de derneğin kurucuları arasında yer alan arkadaşlarımız olmuştur. çünkü hayatını kaybedenler arasında kamu emekçisi arkadaşlarımızda bulunmaktadır. Dernek Tüzük’sel bir madde de yer alan bir düzeltme istemi üzerinde açılan bir dava sonucu kapatılmıştır. Oysa Derneğe süre verilse,Tüzük değişikliği talepleri kabul edilseydi bu aşamaya gelmeyecekti. Bilinçli olarak hukuksal çözüm varken kapatılmıştır. Ancak bu adalet ve hukuk mücadelesi başka kurumsal yapılanmalarla devam ettirilecektir

-Son olarak söylemek istediğiniz bir şeyler var mı?

Bugünkü hükümetin oluşturduğu iktidar bloğunun saldırısı tüm muhalif kesimlere yöneliktir. Kamu emekçileri, işçiler, ezilen ve emeği sömürülen tüm emekçilerin, demokrasi, barış ve adalet talebi olanların bir arada ortak mücadele yürütmesi zorunluluk haline gelmiştir. Biz KESk olarak Emek ve demokrasi güçleri ile her zaman ortak mücadele yürütmeden yana taraf olmuşuz. Bu dönemde bunu oluşturmanın çabası içerisinde olacağız.

selam saygılar
Editör: Haber Merkezi