Ayağındaki prangaları kopardı, sesini tüm Sovyet ülkesine duyurdu, Lenin’e yazdığı kılamlarla anıldı. İyi ki vardı, iyi ki yaşadı...




Sunucu dinleyicileri hiç bekletmeden, ezgilerini çocuk yaşta kendi eliyle yaptığı kavalıyla dünyaya duyuran Egîtê Cimo’yu bağlıyor kulaklara. Ardından Kawis Ağa’nın yanık sesi duyuluyor. Kürt toplumunda kadınların şarkı söylemesinin uygun görülmediği bu dönemde Meyrem Xan, Eyşe Şan gibi kadınlar da peşi sıra seslendiriyor kılamlarını. Onların başını ise, Kızıl Meydan’ın sosyalist dengbêjî olarak tanınan Sûsika Simo çekiyor.
AYAĞINDAKİ PRANGALARI KOPARAN KADIN

Sûsika Simo, 1925 yılında Elegezê bölgesinde Ahbaranê’ye bağlı Mîrekê köyünde, Êzidî bir ailede gözlerini açar dünyaya. O doğduktan kısa bir süre sonra ailesi, Gümrü’ye göç eder ve oraya yerleşirler. Sûsika Simo, Gümrü’de okur ve doktorasını tamamlar. Birkaç sene bir hastanede çalışır. Bu süre içerisinde hayatında büyük sorunlar yaşamasa da, koca koca zorluklar dizilmiş olmasa bile ayaklarına, her zaman yüreğinin, ruhunun bir tarafının eksik olduğunu hisseder. Kulağına bir yerlerden uçup gelen her stranda kendinin tamamlandığını fark edince hastanede çalışmayı bırakır, sanat yolculuğuna başlar. Yaşadığı toplumun kural diye bellediği zincirlerle mücadele etmek kolay olmaz, ama stranlara olan sevdası o zincirleri tarumar eder.
O dönem, Kürt örf-adet ve dini anlayışlarıyla zincirlenen kadınlar, özellikle Kafkasya’ya göçün ardından daha da gericileşen ağlarla sarılır. Ancak Kafkasya’da hakim olan Sovyet yönetimi, kadın ve erkeğin eğitime ve tüm sosyal ve kültürel haklara eşit erişimini, toplumsal eşitliği esas aldığından kadınlar, aşiret ve feodal düzene karşı güçlenir. Tam da bu ortamda Sûsika Simo ayağındaki prangaları koparan kadınlardan olur ve Kafkasya’da Kürt toplumu içinde ilki başarır. Toplumun tabu gördüğü kuralları yerle yeksan eder. Bu asi duruşunu sanatla da süsler.
1946 yılında Kürdi geleneğiyle ilk kez sahneye çıkarak Ermeni ve Kürtçe şarkılar seslendirir. İki grup kurarak opera ve bale tarzında sanatını icra eder. Aynı şekilde Elegezi tiyatro gruplarıyla tiyatrodan önce veya sonra sahneye çıkarak Anonim Kürt Halk şarkılarını seslendirir. Şarkı seslendirmek kadar halaya da meraklıdır Simo, halay gruplarına da hocalık eder. O dönemlerde yani 1946 yılında ilk kez Kürt bir sanatçı resmi olarak tanınır, sahneye çıkar ve şarkılar seslendirir. Bu, o dönemde bir ilktir.


SOVYETLERİN BİR UCUNDAN DİĞERİNE ÇINLAYAN SES

Gün geçtikçe tanınan, sanat alanında etkisi büyüyen Sûsika Simo, Ermeni Kulya Neftalyan ile tanışır ve bir süre sonra birbirlerine aşık olurlar. Sûsika Simo Êzidî bir kadındı, inanışlarına göre bir Ermeniyle evlenmesi sakıncalıydı. Bu yüzden bu evlilik çevresini rahatsız eder. Ancak Sûsika Simo, bilgisiyle sesiyle kendini Kürt halkına kabul ettirmişti. Sadece Ermenistan’da değil, aynı zamanda Gürcistan ve genel olarak Sovyet ülkelerinin çoğunda yıldızı parlamıştı. O, sahneye çıkardı ve ezgilerini, şarkılarını Ermenice ve Kürtçe seslendirirdi. Eşi Kulya Neftelyan ona çoğu konuda destek olurdu. Birlikte programlara katılır, sahneye çıkar ve düet yaparlardı.
Sûsika Simo heybetli ve iç okşayıcı sesiyle atalardan kalan ezgileri seslendirirdi, aynı zamanda Kafkasya halkına Kürt halay ve oyunlarını tanıtmıştı, seslendirdiği onlarca ezgiyi Klasik Kürt Müziğine kazandırdı. Kürt kültür ve sanatının ilerlemesi konusunda bir mihenk taşıydı, çünkü Kafkasya’ya bu kültürü tanıtan oydu. Neredeyse bütün zamanını sanatına adayan Simo’nun yıldızı gün geçtikçe daha çok parladı. Sanatı, sesi sınırları aşıp milyonlarca insanın yüreğine dokundu.
Sûsika Simo’nun hiç çocuğu olmadı. Sanatla geçen koca ömre rağmen, dönemin şartlarından dolayı hiç kaset çıkaramadı. Yeşillendiği, yaşam bulduğu, sanatla dolu nefesi 1977’de Erivan’da soldu, gözlerini dünyaya yumdu. Gümrü’de defnedildi. Arkasında ulusal Kürt kıyafetleri ve modern Kürt motifleriyle süslenmiş elbiselerini, şarkı ve ezgilerini, keyifli, coşkulu, öncü ve isyankar Kürt kadın karakterini, koca bir kültür zenginliğini ve kadının direnç örneğini bıraktı.
ERİVAN RADYOSUNDAN KAFKASLARA; ‘BİZİM SUSIK’ 
Sûsika Simo, Gulizar ile 1955 senesinde Erivan Radyosu’nda şarkı söyleyen ilk Kürt kadınlardandı. 1965 yılında sanat hayatının zirvesini yaşar ve Kızıl Meydan’da çoğu kez büyük konserler verir. Bu konserleriyle ismi bütün Sovyet coğrafyasına yayılır. Egîdê Cimo kavalıyla, Karapetê Xaço da sesiyle onun ahengine eşlik ederler. Kızıl Meydan’da ilk kez konser vermeden önce Wezîrê Eşo, ‘Riya Teze’ gazetesinde ‘Bizim Susık’ başlığıyla bir yazı yayımlar. Yazıda; “Onu geleneksel bir kadın gibi hayal etmeyin. Sahnelerde gösterdiği artistik performans büyük bir hayranlık uyandırırdı. Yani müzik kulağı ve parça seçiciliği muhteşem bir sahne performansı ile birleşince sadece Erivan radyosunda değil kısa sürede Kafkaslarda üne kavuştu. Zaten Sûsika Simo Erivan radyosundan önce vardı” der.



LENİN’E KILAM
Ekim devrimi ve sosyalizmi müjdeleyen kılamlara imza atan Sûsika Simo’nun Lenin için de bir bestesi vardır. “Devra berê, devra berê, belengaz bû/ Lenin rabû em xilas bûn/ Navê Lenin şirin şa bûn...”

Eskiden, eskiden hep yoksulduk
Lenin kalktı biz kurtulduk
Lenin’in ismiyle mutlu olduk.
Sovyet halkları kardeşliği yaşıyor
Genç ömürleri aşk ve hoşlukla geçiyor
Büyük Lenin her daim akıllarında dolaşıyor...
Şikayete yer yok yaşamlarında
Hepsinin gönlü barış ve kardeşlik dolu bir dünyada
Kızlar ve delikanlılar nasıl istiyorsa
Aynen öyle istiyor yaşlılar da...
Partimizden çok memnunuz biz
Partinin her işi bizim müjdemiz
Ondan geliyor ve gelecek hayrımız ve güzelliğimiz."

Editör: Haber Merkezi