HABER MERKEZİ – KONDA Genel Müdürü Bekir Ağırdır, son araştırmalarıyla ilgili yaptığı açıklamada, salgın ve ekonominin seçmen üzerindeki etkilerine değindi ve siyasi parti tabanlarında kopuş yaşandığını söyledi. Ağırdır, “Her partinin tabanında kırgınlar artıyor. En çok da AK Parti’de… AK Parti’nin oyu yüzde 25’e kadar geriledi” tespitini yaptı.

KONDA Araştırma Genel Müdürü Bekir Ağırdır, KARAR TV canlı yayınında, pandemi süreci ve ekonomideki kötü gidişatın seçmen davranışlarına etkisi konusunda çarpıcı açıklamalarda bulundu.

Her partinin tabanında kırgınların oranının arttığını söyleyen Ağırdır, “En çok da AK Parti’de” dedi ve ekledi: “İktidar kanadında bu kırılma yoğun. Ama ilginç olan muhalefette de var.”

Ağırdır, bu durumun nedenini ise şöyle özetledi:

Toplum bir taraftan reel sorunlarla uğraşıyor, bir yandan pandemide can güvenliği sağlık meselesi var. Diğer tarafından ekonomik buhran var. Bir gelecek kaygısı var. Türkiye’de işsiz kalma korkusu çok derin bir kaygıya dönüşmüş durumda.

“Bir yandan da dış politikadaki gerilimler var” diyen Ağırdır, “İktidar kanadı bu gerilimleri şoven bir dille içeride kendi lehine dönüştürebilir miyim diye hesap yapıyor. Bu insanlarda milliyetçi duyguları köpürtmek gibi bir etki yerine, aksine içerideki kaygıyı arttıran bir etki yapıyor” diye belirtti.

AKP’nin oyu yüzde 25
Bekir Ağırdır, pandemi ya da ekonomik kriz nedeniyle endişe seviyesi yükseldikçe seçmenin siyasete ve kendi partisine mesafe koyduğunu vurguladı:

Hem iktidar partisinde kırgın seçmen oranı yükseliyor. Garip olan muhalif partilerde de kırgınlar gözlemleniyor. 1 Kasım 2015 seçimlerini baz alırsak, AK Parti tek başına yüzde 50 oy aldı. Özel konjonktürel nedenler olsa da 100 seçmenden oy kullanan 90’ının oyunu AK Parti aldı. Yani 45 kişi AK Parti’ye oy verdi. Şimdi ise bu son anketimize göre 25’e kadar düştü. En çok kırgın seçmen AK Parti’de.

“Parlamenter sisteme dönelim diyenler yüzde 60’ları bulmuş durumda” diyen Ağırdır, son anketlerine göre Cumhur İttifakı’nın gerileyerek yüzde 50’nin altına indiğini AKP ve MHP dışındaki partilerin toplam oyunun ise yüzde 50’den fazla olduğunu söyledi:

Siyasi tablonun ne olacağı, ne yönde değişeceğini iktidarın ve ortağının adımları belirlemeyecek. Muhalefetin yaptıkları, yapabildikleri belirleyecek. Çünkü bir çözülme var ama onlar henüz bir adres bulmuş değiller. Kulaklarını, gözlerini ‘muhalefet ne diyor’ diye çevirmiş durumda. Türkiye’de seçmen çekirge gibi o partiden bu partiye geçmiyor. Son bir yıldır gri alanın karakteri ağırlıklı olarak muhalefetin pozisyonuna daha yakın bir yerde duruyor.

Bundan 5-6 yıl önce, AK Parti demeyen kitle bile AK Parti’nin savunduğu görüşlere daha yakın duruyordu ya da AK Parti kazanır diyordu. Bugün ise tam tersi. Bu kategorik olarak muhalefetin kazanacağı anlamına da gelmiyor. O duygu haline, o arayışa bir cevap üretebilirse, gerek ittifak tercihi, gerek aday, gerekse vaat olarak bu hareket devam eder. Muhalefet bunu yapamazsa, AK Parti olduğu için değil bu toprakların insanlarının DNA’larında olan nizamı koruma gayreti ağır basar.

‘AKP bu tabloyu terse çeviremez’
Ağırdır, AKP’nin erken seçime gidilmediği takdirde 3 yıl sonra yapılacak seçimlere kadar bu tabloyu toparlayamayacağını belirterek, bunun üç nedeni olduğunu söyledi:

“AK Parti’nin 2007 ila bugünü arasındaki temel fark beslenme damarlarını tamamen kesmiş olmasıdır. Bu damarlardan biri sokaklardaki örgütlenmeydi. O örgütlenme sayesinde bireylerin ya da sokakların derdini öğrenip parti genel merkezine doğru akan bilgiye göre politikalar dizisi üretebiliyordu. Bir yandan da yerel üretimler üzerinden hanelere değen ve hanelerin sorunlarına göre politika üreten bir yapı vardı. Bu iki yapı, damar bugün bozulmuş ve kopmuş durumda. Parti bunu bilerek isteyerek yaptı. Çünkü Sayın Cumhurbaşkanı kendi liderliği üzerinden partiyi yeniden inşa etti ve bu süreç tersine döndü. Partinin sokakta ne yaşandığına dair duyargalarının, algısının çalışmadığını düşünüyorum.”
“İkincisi, parti yönetiminde ortak akıl arayışı, bilimsel çalışma gibi beğenelim veya beğenmeyelim bir kurumsal akıl mekanizması vardı. Bugün o mekanizmalar da çalışmıyor. Sadece, lidere bakan, liderden feyz alarak onu kendine bir ödev telakki eden, CHP başta olmak üzere klasik partilerin hastalığı olan yapısal bir probleme döndü mesele.”
“Üçüncüsü de iktidarın dünyayı okuması… Bütün bu dünyadaki krizlere benim de bir okumam var ama iktidar dünya okumasını Türkiye’nin yararı, zararı üzerinden değil, daha çok kendi iktidarının sürmesi veya sürmemesi üzerinden okuyor ve anlamlandırıyor. Beni kaygılandıran bu. Doğu Akdeniz krizinde ülkem için ben de kaygı duyuyorum. Ama iktidarın daha baskın duygusu, kendi iktidarı üzerinde bir komplo ya da dış güçlerin oyunu olarak görüyor olması.”
Diğer yandan kendi araştırmalarında Gelecek ve DEVA partileri için yüzde 5-10 gibi bir sayısal artış görmediklerini söyleyen Ağırdır, “Ama ilginin, gözün, kulağın oraya çevrildiğini görüyoruz. Seçmen öyle birden bire zıplamaz. Seçmenin neredeyse üçte ikisine dayanmış küme, yaslanacağı ya da umudunu bağlayacağı bir yer arıyor demektir. Ali Babacan ya da Ahmet Davutoğlu belirleyecek bu sürecin nasıl olacağını. İYİ Parti’yi de buraya eklemek mümkün” diye konuştu.

( Gazete Karınca )
Editör: Haber Merkezi