İZMİR - Ortadoğu ve Kuzey Afrika 2’nci Kadın Konferansı düzenleyicilerinden Lübnan JÎN Derneği Başkanı Büşra Ali, konferansa damga vuran Öcalan’ın felsefesinin Ortadoğu’nun tek çıkış yolu olduğunu söyledi. 

Jean Kadınlar Birliği, Demokratik Kadınlar Buluşması, Irak Kadınlar Birliği, Filistin Kadın Komiteleri Birliği ve Tunus Demokratik Kadınlar Derneği tarafından düzenlenen Ortadoğu ve Kuzey Afrika 2'nci Kadın Konferansı, Lübnan'ın başkenti Beyrut'ta 30-31 Temmuz'da gerçekleştirildi. “Kadın Birliğiyle Demokratik Devrimi Gerçekleştireceğiz” şiarıyla yapılan konferansa Lübnan, Türkiye, Irak, İran, Kuzey ve Doğu Suriye, Mısır, Yemen, Tunus, Sudan, Afganistan, Ürdün, Libya, Fas ve Filistin’den 100 delege katıldı. Birçok kadın da zoom üzerinden konferansa katıldı. Ortadoğu'da büyük ses getiren kadınların konferansının yankıları sürüyor. Konferansın düzenleyicilerinden olan Lübnan JÎN Derneği Başkanı Büşra Ali, konferansı, alınan kararları ve etkilerine dair Mezopotamya Ajansı’nın (MA) Semra Turan'nın sorularını yanıtladı.  

Konferans kararı ne zaman alındı? Sonrasındaki hazırlık çalışmaları nasıl yürütüldü? Bu süreci özetleyebilir misiniz? 

2019 yılında konferans kararı alındı. Kararın alınmasının ardından 1’inci konferansın koordinasyon üyelerini tek tek aradık. İkinci konferans fikrini paylaştık. Hazırlık komitesi oluşturduk. 2’nci konferansın koordinasyonunu genişlettik. 7 ülkeden 10 kurum hazırlık komitesinde yer aldı. Suriye, Irak, Türkiye, İran, Filistin, Tunus ve Lübnanlı kadınlar olarak tartışmalar yürüttük. Konferansı, 2020 Mayıs ayında gerçekleştirmeyi planlamıştık ancak ne yazık ki hazırlıklar tamamlanmak üzereyken, koronavirüs salgını engel oldu. Salgın nedeniyle ertelemek zorunda kaldık. Yine de hazırlık çalışmalarımızı sürdürdük. Bu süre zarfında sanal medya hesaplarımız üzerinde paneller düzenledik. Bu paneller konferans için önemli bir zemin de oluşturdu. 2021 Mart ayında ise artık konferansı gerçekleştirmenin zamanı geldiğine karar verdik. 31 Temmuz’da Lübnan’da konferansın gerçekleştirilme kararı alındı.  

Konferansın Lübnan'da yapılmasının özel bir nedeni var mıydı? 

Lübnan Ortadoğu’nun bir kapısı gibidir. Lübnan zengin bir coğrafya ulaşım ve diplomatik yollar açısından da kolay bir yer ve merkezi. Öte yandan özgürlüklerin ve rahat hareket etme olanağının fazla olduğu bir yer. Birçok uluslararası ve ulusal konferanslara da ev sahipliği yapan bir ülkedir.   

Kadınların konferansa katılımı, heyecanı nasıldı? Gözlemlerinizi aktarabilir misiniz? 

Tüm kadınların gözünde heyecan vardı. Kadınların özgürlük bayramı gibiydi. Bu konferans kadınların özgürlük bayramına vesile olacaktır. Herkes tek amaç için orada bulunuyordu. Son 10 yılı göz önünde bulundurduğumuzda demografik değişim, katliamlar, savaşlar çok ağır toplumsal olaylar yaşandı. Bu toplumsal olaylar karşısında, bir çözüm yolu bulmak ve ne yapacağımıza karar verme arayışı vardı. Bu yoğunluk içinde ilk andan son ana kadar büyük bir heyecan vardı. Konferansta yüz civarında kadın hazır bulundu. Koronadan kaynaklı sınırlı bir katılım sağlayabilsek de zoom üzerinden önemli bir katılım oldu. Bu yüzden konferans 100 kişi ile değil yüzlerce kişiyle gerçekleştirdik diyebiliriz.  

Konferansı "Kadın birliğiyle demokratik devrimi gerçekleştireceğiz" şiarıyla düzenlediniz. Çok iddialı bir şiar... Neden bu şiarı belirlediniz?  

Toplumun özgürlüğü kadının özgürlüğünden geçer, ülkelerin demokratikleştirilmesi de kadınların özgürlüğünden geçiyor. Biz bu tartışmalar ışığında devrimi ancak kadınların birliğiyle sağlayabiliriz.  

Bunun birçok sebebi var. Çalışmalarımızda bazı ortak düşüncelere vardık. Kadınlar olarak önce kendi sorunlarımızı çözmeliydik. Her tartışmada, eğer birlik olmazsak, hiçbir şey başaramayacağımızın sonucu çıkıyordu. Çünkü tüm emperyalist güçler, birbiriyle çelişkileri olmasına rağmen çıkarları söz konusu olduğunda, çelişkilerini bir tarafa bırakıp halklara, kadınlara karşı bir oluyorlar. Onlar bir oluyorsa, neden biz kadınlar bir olmayalım. Kadınların sorunlarını çözmenin tek yolu kadınların birliğinden geçtiğini gördük. Tüm savaşlarda, krizlerde ilk kurban kadın olabiliyor. 3’ünü Dünya Savaşı’nda toplum yıkılıyor. Göçlere zorlanma, demografik değişimler yaşanıyor. Bu nedenle ülkemizi korumak, işgali engellemek için kadınlar olarak tarihsel bir misyon yükledik kendimize. Toplumun özgürlüğü kadınların omuzundadır. Diktatör, faşist rejimleri demokratikleştirmenin yolu da kadınların birliğinden geçiyor. Önümüzde iki sorumluluk duruyor; birincisi kadınların sorunlarını çözme, ikincisi toplumun demokratikleştirilmesi ve özgürleştirilmesidir. Toplumun özgürlüğü kadının özgürlüğünden geçer, ülkelerin demokratikleştirilmesi de kadınların özgürlüğünden geçiyor. Biz bu tartışmalar ışığında devrimi ancak kadınların birliğiyle sağlayabiliriz.  

Konferansta hangi konular masaya yatırıldı, en çok hangi sorunlar üzerinde duruldu? 

Özellikle son 10 yılda yaşananları tartıştık. 10 yılda savaştan geçmeyen, sorunların derinleşmediği, ekonomik, siyasi, toplumsal kriz yaşamayan hiçbir ülke kalmadı. Bu sorunlar kadınların bakışıyla tartışıldı. Son 10 yılda yaşananların son 10 yılın değil, 200 yılın sorunları olduğu ifade edildi. Ortadoğu ve Kuzey Afrika’da ulus devletlerin inşasıyla birlikte özgürlük sorunu ve kadın sorunu gibi sorunlar ön plana çıkmaya başladı. Son 30 yılda yaşanan savaşı 3’üncü dünya savaşı olarak tanımladık. Bu savaş da toplum kırımı, kadın kırımı üzerinden gerçekleşiyor. Kadın kırımıyla toplumların, halkların, medeniyetlerin, kültürlerin kırımı gerçekleştirilmek isteniyor. Ulus devlet ve sacayağı olan milliyetçilik, dincilik, pozitivist bilimcilik ve cinsiyetçilik karşısında eğer doğru temelde bir mücadele gerçekleştirmezsek ve doğru bir bakış açısıyla bunlara karşı mücadele etmezsek kadınların birliğini gerçekleştiremez, kadın sorunlarını çözemeyiz. Bu esas bir mesele olarak tartışıldı. 

Tartışmalardan nasıl bir sonuç çıktı? 

Tartışmaların sonunda, kadınlar üzerindeki baskı ve şiddet ne kadar artarsa artsın, kadınların sesinin daha gür, mücadelesinin de daha yükseldiği gerçekliği ortaya çıktı. 

Tartışmaların sonunda, kadınlar üzerinde baskı ve şiddet ne kadar artarsa artsın, kadınların sesinin daha gür, mücadelesinin daha da yükseldiği gerçekliği ortaya çıktı. Halk ayaklanmalarında kadınların öncülüğü de arttı. Öyleyse halklar için başarıdan söz edilecekse bunun kadınların öncülüğünde gerçekleşecek mücadeleyle olacağı sonucuna vardık. Mısır’daki bir kadının acısını Ürdün’deki kadının anlaması ve hissetmesi gerekiyor. O zaman hem yerel hem bölgesel hem de uluslararası bir bağlılık olmalı ki ilişkimiz sağlam temellere otursun. Tartışmalar konferansın kararlarına ve stratejisine dönüştü. 

Yani kadın birlikteliği ve mücadelede ittifak öne çıktı. Bu nasıl olacak, birlik ve ittifak için neler yapılacak?  

Konferansımızın esası ve sonuçlarından biri de kadın ittifakını oluşturmaktı. Bu ittifak Ortadoğu ve Kuzey Afrika kadın ittifakı olarak tanımlandı. Bu ittifakın ölçüleri, çerçevesi, hedefleri, planlaması, yol haritası ve stratejilerinin ne olacağına dair konuların tamamını konferansta tartışamadık ancak bu konuların tartışılması için önemli kararlar alındı. Bunların tartışılması için komisyon ve komitelerin kurulması kararları alındı. Her ülkeden birer üyenin hazır olması Ortadoğu ve Kuzey Afrika kadın ittifakının çekirdeğini oluşturuyor. Bu komiteye bir misyon biçildi. Komite, bu önemli soruları cevaplayacak ve hazırlık komitesini bilgilendirecek. 6 ay içerisinde komite bu konuları ele alacak ve daha sonra detaylarını kamuoyuyla paylaşacak. 

 Kadınların bu çıkışı Ortadoğu'da nasıl bir rüzgâr estirir, etkileri nasıl olur? 

Tüm kadın sorunlarını birlikte ele alabilmeliyiz. Kadınlar birlik olmayı başarırsa, önemli sonuçlar çıkacak. Bu ittifak kadın devriminin zeminine dönüşebilir. 

Etkisinin büyük olacağı inancındayız. Konferansta da, öncesinde yürütülen tartışmalarda da pek çok kadın örgütü vardı. Bu örgütler son yıllarda daha fazla oldu. Bazı ağlar şiddet üzerine yoğunlaşıyor, bazı ağlar ev içi şiddeti ele alıyor. Tüm kadın sorunlarını birlikte ele alabilmeliyiz. Yerel, bölgesel ve küresel kopukluğun giderilmesi de önemli sonuçlar yaratacaktır. Kadınlar birlik olmayı başarırsa, kopukluğu giderirse önemli sonuçlar çıkacak. Bu ittifak kadın devriminin zeminine dönüşebilir. Bunun çabasını veriyoruz. 

 Özelikle Rojava kadın devriminden sonra Ortadoğulu kadınların böylesi çalışmalara imza atması dikkat çekiyor. Sizce Rojava’daki kadın devriminin Ortadoğu'ya ve bu çalışmalara etkisi var mıdır? 

Unutmayalım, kadınların DAİŞ’e karşı mücadelesi tüm Ortadoğu’da kadınlar üzerin büyük bir etki yarattı. Demek ki kadın istediği zaman, yapamayacağı bir şey yok. Rojava devrimi bunu açık bir şekilde ortaya koydu. Çünkü ondan önce de oryantalist yaklaşım etkindi. Ortadoğu halkları olarak kaderimiz savaştır, katliamdır vb. diyorduk. Öte yandan kadın açısından da kendisini savunamaz, ülkesini savunamaz, sessizdir gibi bir algı vardı. Ancak Rojava’da öncü kadın kimliği ortaya çıktı. Burada Süryani, Arap, Kürt kadınlarının birliği de oluştu. Rojava gibi küçük bir yerde kadınlar böylesi bir yakınlığı, birliği yakalayabilmişlerse öyleyse Ortadoğu’da da Afrika’da bu birlik sağlanabilir düşüncesi oluştu.  

Ortadoğulu kadınlar Rojava kadın devriminin mimarı olarak görülen PKK Lideri Abdullah Öcalan'ın kadın özgürlükçü paradigmasına nasıl bakıyor?  

Konferansı en çok etkileyen şey Öcalan'ın felsefesiydi. Bu felsefe temelinde Bakur, Başur, Rojava’dan ve Rojhilat’tan gelen delegelerin yaptığı sunumlar en çok etki yaratan sunumlar oldu. Arap, Kürt, Ermeni, Süryani kadınların Öcalan’ın felsefesi ışığında yaptığı konuşmalar dikkat çeken konuşmalar oldu. Dikkat çeken bir şey daha vardı, o da açılan bir stantta satılan Öcalan’ın kitapları ve ilgili broşürlerin hemen tükenmesiydi. Oradaki herkes eğer bir çıkış yolu varsa o da Öcalan’ın felsefesi olduğu düşüncesiydi.  

Konferansta tartışılan konular ışığında kadınlar, Ortadoğu'ya yönelik bu saldırılara karşı çıkışı nerede buluyor? 

Saldırılar arttıkça Öcalan felsefesi de ön plana çıkıyor. Konferansın sonucu en esaslı cevaptır. Sonuç, kadınların birliği ve Ortadoğu ve Kuzey Afrika kadınlarının ittifakıdır.

Son 10 yılda kadınlara yönelik katliamlar büyük tepkilere neden oldu. Ama kadınların sesi daha çok çıkıyor. Şengal’deki katliamın amacı Şengal’i yok etmekti. Êzidî kadınlar üzerinde uygulanan katliam sadece Êzidî ve Kürt kadınının sorunu değil, hepimizin sorunudur. Ninova’da Hristiyan kadınların katledilmeleri hepimizin sorunudur. Bizden ne kadar öldürürlerse, biz o kadar birleşeceğiz. Kadınlara yönelik suçlar bizi daha da birleştirecek. Afganistan’daki kadınlar Kürt kadınından haberdar, bu saldırılar kadınları daha da yaklaştırdı. Pek çok kadın Öcalan'ın fikirlerini bütünüyle okumamış, tanımıyor. Saldırılar arttıkça Öcalan felsefesi de ön plana çıkıyor. Konferansın sonucu en esaslı cevaptır. Sonuç, kadınların birliği ve Ortadoğu ve Kuzey Afrika kadınlarının ittifakıdır. Bu şu anlama geliyor, Öcalan’ın felsefesi kadınlar tarafından daha çok tanınıyor ve yayılıyor. 

Ortadoğulu kadınlar olarak bundan sonra nasıl bir politika izleyeceksiniz? 

Konferansın devamı niteliğindeki çalışmalarımız olacak. En kısa zamanda komitede yer alan ülkelerden temsili katılacak kadınlarla bir araya gelmeyi planlıyoruz. Bu komite 6 ay içerisinde kadın ittifakının yol haritasını netleştirerek ilan edecek. İttifak pratik olarak nasıl kurulacak, nasıl güçlendirilecek, toplum nasıl aydınlatılacak, kadınlar nasıl aydınlatılacak, yeni kurumlar nasıl dahil olacak tartışmaları yürütülecek. Her bir üyemiz bir ordu çalışması gibi olacaktır. Sakine Cansız Rojbin, Ronahi ve diğer tüm yoldaşlarımızın amaçları için mücadele etmek, umutlarına sahip çıkmış olmak, bir nebze de olsa mücadelelerine katkı sunmuş olmak gurur verici. Özgürlük ağacını kanla değil suyla sulayacağız.

MA / Semra Turan 

Editör: Haber Merkezi