Mario Benedetti'yi Hatırlamak

"Âşık olduğunuzda kimseye hiçbir şey izah etmeyin, ayrıntılara girmeden aşkın sizi istila etmesine bırakın kendinizi."

(Mario Benedetti)

İnsanlarımı seviyorum; bunu mülkiyetçi bir mahiyette söylemiyorum. Evet, benim insanlarım var: Eduardo Galeano, Giordano Bruno, Albert Schweitzer, Sakallı Celal, Rosa Lüksemburg, Tevfik Fikret, Spinoza, Cristina Peri Rossi, Mercedes Sosa, Victor Jara, Esclarmonde de Foix... Onlarla ben, olduğumdan daha fazlasıyım. Onlar benim can suyum, hayat membaım. Onların yaşamlarını avuç avuç dinçlik veren bir su misali suratıma çalıyorum, ruhuma onların nefesini çekiyorum, onların muhayyel çehresini öpüyorum. İyi ki vardılar, iyi ki varlar ve iyi ki var olacaklar! Onlar erdem timsali güzelim, cânım insanlar; canımda can, gönül hanemin baş mihmanları. Safa geldiler, başım gözüm üstüneler, ebedi dostlarım onlar... İşte o güzelim insanlarımdan biri de Mario Benedetti…

Fidan boylu bir ismi var onun: Mario Orlando Hardy Hamlet Brenno Benedetti Farrugia... Kavganın, sevdanın, sürgünlerin şairi, sergüzeşt bir ömrün öznesi. 1920 tevellütlü, 45 Kuşağı'na mensup bir gazeteci, şair, yazar, komünist, büyük harfle yazılanından İNSAN... Her daim mütebessim, handan, munis...

Paso de los Toros isimli küçğmen bir kasabada İtalya’ya hicret etmiş varsıl bir İtalyan aile çocuğu olarak doğar. Babası bağcı ve kimyagerdir. Ancak dolandırılınca ailenin bütün birikimini yitirir ve Mario Benedetti henüz dört yaşındayken aile medar-ı maişet belasına Montevideo’ya göç eder. Öylesine dişli bir yoksulluk musallat olur ki aileye, annesi bütün tabak takımlarını satmak ve gümüşlerini bozdurmak zorunda kalır. Benedetti ailesi birkaç yıl boyunca fersude bir barakada yaşamak zaruretinde kalır, ta ki babası devlet dairesinde bir iş bulana kadar...

“Aşk küçük ayrıntılarla doğar, yine onların eksikliğinde ölür.”

Güney Amerika'nın ufacık tefecik bir ülkesi olan, bu yüzden "paisito" diye de anılan Uruguay, 60'larda birkaç yıl için de olsa kendisini devrimin beşiği olarak bulur. Ümitvar vakitlerdir Uruguay için. Che, kısacık bir konukluğu esnasında Uruguay'da bir kahraman olarak karşılanır. Tupamaro gerillaları, köylü ayaklanmalarına ve dağ boylarını mesken tutmuş gerilla hareketlerine kentli alternatif bir hareket sunmaktadır. Marcha gazetesi ve başkaca platformlardan yazarlar, devrimci faaliyetleri desteklemek adına yoğun bir teorik teşrik-i mesaide bulunurlar. Mario Benedetti de işte o hercümerçli ve nikbin zamanların şairi ve aydınıdır. Aşk ve direniş şiirleriyle, erotik ve poetik olanı ustaca meczedişiyle saygınlık kazanır.

Vazgeçme

Vaktin var hâlâ

Erişmek ve taze bir başlangıç adına

Kabullen gölgelerini

Korkularını sakla

Serazat bırak yüreğini

Yine, yeniden kanatlan

Mağlup zamanlarda

Süpür yıkıntıları

Dağıt bulutları

Ve arz-ı endam etsin gökyüzü

Sakın ola yılma

Hayat nedir ki bundan başka

Erteleme yolculuğu

Yürü hayallerinin ardı sıra

Kabullenme mağlubiyeti

Soğuk yaksa da, korku ısırsa da

Güneş saklansa, rüzgâr sükûtta karar kılsa da

Ruhunda hâlâ ateş var

Ve umut var düşlerinde hâlâ

Hayat senindir, arzun senin

Çünkü sevdin ve sevildin

Çünkü şarap var ve aşk hakikatli

Çünkü hiçbir yara yoktur ki zaman reva olmasın

Kaldırsana kilitleri

Açılsın kapılar

Terk et seni koruyan duvarları

Hayatı yaşamayı ve meydan okumayı kabullen

Kahkahalarını geri al

Bir ezgiyi temrin et

Muhafızları alt et ve uzat ellerini

Kanatlarını aç

Ve yeniden dene

Hayatı kutla ve gökyüzünü geri al

Vazgeçme, lütfen pes etme

Soğuk yaksa da, korku ısırsa da

Güneş gizlense, rüzgâr sükûtta karar kılsa da

Ruhunda hâlâ ateş var

Ve umut var düşlerinde hâlâ

Çünkü her gün taze bir başlangıçtır

Çünkü şimdi tam da zamanıdır ve en doğru andır

Çünkü yalnız değilsin

Çünkü seni seviyorum

Çeviren: Serdar Taş

60'larla birlikte bu ufarak ve nispeten huzurlu olan ülke, giderek bütün bir kıtayı kuşatan gerilimlerden ve tansiyondan payına düşeni almaya başladı. Benedetti, Marcha'da radikal dönüşüm çağrısında bulunan yürekli politik makaleler kaleme alır. Uruguay'daki bütün sol hareketlerin ortak bir politik cephe ve güzergâhta buluşmasını sağlamaya yönelik "Amplio Frente" yani "Geniş Cephe" denilen örgütlülüğün kurulmasında öncülerden biri de odur.

70'lerle birlikte ülkedeki devrimci karakterdeki hareketlilik ve radikal dönüşüm tehdidi, ordunun devreye girmesine ve Uruguay gibi barışçıl, şiddetsizliğin süreklilik kazandığı bir ülkede daha önce tanık olunmamış bir siyasi ve militarist baskının tedavüle sokulmasına neden olur. 73 yılında tıpkı Cristina Peri Rossi gibi o da ülkeyi terk etmek ve politik sürgünlüğe mahkûm ve mecbur edilir. Arjantin'e sığınmak üzere River Plate'e geçtiğinde paramiliter ölüm mangasından bir militanca tehdit edilir ve derhal ve behemehal Peru'ya iltica eder. Ancak ne var ki altı ay sonra Peru'dan da sınır dışı edilir. Sonunda, Casa de las Américas yayınevi için çalıştığı Küba'ya yerleşir ve Franco sonrasında İspanya'yı sıklıkla ziyaret eder.

Sürgünlük deneyimi, Benedetti'nin ömrünün bilhassa ikinci yarısına damgasını vurur. Sürgünlüğün yeni insanlar tanımak, farklı çevreler, mekânlar keşfetmek ve saygınlık halkasını genişletmek gibi müspet yanları olduğunu kabul etmekle birlikte asla bir daha evine dönemeyeceği duygusu onu oldukça örseler. Ne de olsa mutlu sürgünlük yoktur... Diktatörlüğe karşı en davudi, sakınımsız, tavizsiz seslerden, Uruguay’ın en ışıltılı edebi kandillerinden biridir o. El desexilio y otras conjeturas (Sürgün ve Diğer Varsayımlar, 1984) kitabında sürgün olmaklığın hüznünü, acısını ve sürgünlüğe dayanma yollarını işlediği en dokunaklı kitabı, işte bu sürgün yıllarının mahsulüdür.

"Ülkenizden sürgün gittiğinizde kendinizi yaralanmış ve yabancı hissedersiniz ve geri döndüğünüzde hâlâ sürgün edilmiş hissedersiniz, çünkü hem siz değişmişsinizdir, hem de ülkeniz."

Benedetti şiir, roman, kısa öyküler ve politik makaleler yazmaya devam eder. Latin Amerika ve İspanya'da, her şeyden önce, aşktan ve politik bağlılıktan olabildiğince doğrudan ve tutkuyla bahsetmeye çalışan bir şair olarak hatırlanır. Poetik olanla erotik olanı şairaneliğe düşmeden yekvücut kılan, gündelik dili poetik dilin çekirdeğine ustalıkla yediren billur, berrak, şefkatli, sevecen bir şiir estetiği inşa ve icra etti o. Onun şiirleri her yerde v herkesleydi: Öğrencilerin sırt çantasında, kitlesel gösterilerde, yazılama olarak umumi duvarların yüzeyinde, dost meclisinde, yoldaş mahfilinde…

Ölümünün arifesinde şöylesi bir vasiyette bulunur sevdiceğine:

"Gömüldüğümde tabutuma bir tükenmez kalem koymayı unutma."

Editör: Haber Merkezi