NEREDEN GELDİ BU GELÊROX GİDÊROX? Bir çok kavim ve medeniyete ev sahipliği yapmış olan Bitlis, hem mimari hem de kültürel olarak muazzam bir geçmişe sahiptir. Binlerce yıllık bir geçmişe sahip olan bu kadim şehir Bitlis’e hakim olmuş toplumların dilleri olarak  Hurri dili, Mitanni dili, Asurca, Med dili, Latince, Fars/Pehlevice, Ermenice, antik Yunanca ve Rumca, Süryanice (Aramice), Kürtçe, Arapça, Tatarca, Moğolca, Türkmence ve Türkçe (Osmanlıca) dillerinin, tarihin değişik dönemlerinde konuşulmuş olduklarını rahatlıkla belirtebiliriz.

 

 

 

NEREDEN GELDİ BU GELÊROX GİDÊROX?

Bir çok kavim ve medeniyete ev sahipliği yapmış olan Bitlis, hem mimari hem de kültürel olarak muazzam bir geçmişe sahiptir. Binlerce yıllık bir geçmişe sahip olan bu kadim şehir Bitlis’e hakim olmuş toplumların dilleri olarak  Hurri dili, Mitanni dili, Asurca, Med dili, Latince, Fars/Pehlevice, Ermenice, antik Yunanca ve Rumca, Süryanice (Aramice), Kürtçe, Arapça, Tatarca, Moğolca, Türkmence ve Türkçe (Osmanlıca) dillerinin, tarihin değişik dönemlerinde konuşulmuş olduklarını rahatlıkla belirtebiliriz. Böylesine zengin bir tarihe sahip yerleşim yerinde hakimiyet kurmuş her bir toplum, ister istemez kendi kültürü ve dilinden bir şeyler Bitlis toplumunda geriye bırakmıştır.

Ancak iki dil var ki bunca değişik kavmin ve dillerin Bitlis’ten geçmiş olmasına rağmen yerli halk tarafından sürekli konuşulan ve konuşulmakta olan iki ana dil, Ermenice ve Kürtçe olmuştur. Belirli dönemlerde Farsça ve Arapça dönemin yapısına göre yazı dili olarak ön plana çıksada toplumun iki ana unsuru olan Ermeniler ve Kürtler kendi dillerine hep hakim olmuşlardır. Ayrıca şehrin çok küçük bir azınlığın oluşturan Süryanilerin 1.Dünya Savaşı’na kadar Bitlis’te var oldukları ve kendi ana dilleri olan Süryanice diğer bir adıyla Aramice dilini konuştukları bilgileri mevcuttur. Ermenice ve Kürtçe  dillerinin ağırlıkları hem bölgeyi ziyaret etmiş seyyahların anlatımlarından hem de Bitlis Vilayeti resmi arşivlerinde belirtilmiştir.

Peki sadece Bitlis merkezde konuşulan ve  Azerice/Türkmence lisanının yani gelêrox gidêroxun Bitlis’teki geçmişi nedir?

  1. yüzyılda başlayan Orta Asya kökenli Turki Tatar ve Türkmen boylarının ve ardından Moğolların Bitlis’e akınları ile ilk Türki dilleri Bitlis’e gelir. Ancak bu kavimlerin Bitlis merkezdeki varlıkları uzun sürmez. Zira Kürdler hakimiyeti her defasında tekrardan geriye almışlardır. Bu kavimlerden sonra Bitlis merkezde kalmaya devam etmiş Türk aile sayısı da birkaç taneden fazla olmadığından, Türkçe/Türkmencenin etkisi söz konusu olmamıştır. Ta ki, Bitlis Rojkan Kürt Hükümeti liderleri ve ailelerinin, sığındıkları Safevi toprakları olan Nahçıvan dan 1579 tarihinde ülkeleri olan Bitlis’e dönene kadar.


Akkoyunlu Türkmenlerin 1400’lerin sonlarına doğru Bitlis ve kalesine saldırması sonucu, Bitlis Rojkanlı Kürt mirleri İran’a (Safeviler’e) sığınmak ve oraya onlarca aileleriyle birlikte göç etmek zorunda kalmışlardır. Türkmenlerin Bitlis’teki işgal ve hakimiyetleri 29 sene sürmüşse de, Bitlisli Kürtlerin İran ve Azerbaycan diyarlarında bulunmaları uzun bir süreyi almıştır. Bitlisli Rojkanları, Türkmenlerle diyalogları ve hatta kız alıp vermeli daha önce de tek tük olmuşsa da, Safeviler diyarında kaldıkları süre içinde hem kendileri hem de çocuk ve torunları da Türkmen kadınları ile evlilikler yapmışlardır. Öyle ki Şerefnamenin yazarı Şerefxanê Bedlîs-î’nin annesi de Tokat Bayındırlı Nın kızı idi. Yapılan bu evlilikler sonucu doğan ve Farsça eğitim alınıp annelerinden dolayı da Türkmence/Azerice öğrenerek yetişen bu üç dilli (Kürtçe, Farsça, Azerice) kitle, yaklaşık 1000 kişi olarak hizmetçileri, lalaları, muhafız, cariye ve köleleri ile beraber 1579’da Bitlis’e dönerler. Bu dönüşleri onların İran Azerbaycanı ve Türkmence ile irtibatlarının koptuğu anlamına gelmez. Aksine Nahçıvan ve Tebriz’den her sene Bitlis’teki bağ ve bahçelerde çalıştırılmak üzere, binlerce ırgat ve bahçıvanı sezonluk işçi olarak getirip götürdükleri gibi, o diyarlarla ticari ve siyasi olarak da sürekli diyalog halinde kalırlar. Bitlis merkezin o tarihteki nüfus oranı göz önüne bulundurulunca, sığındıkları ve uzunca bir süre kaldıkları Nahçıvan'dan Bitlis’e hükümdar ve asilzade bir sınıf olarak dönen bu topluluğun, şehrin yapısını nasıl etkilediği tahmin edilebilinir. Azerice Ye hakim oldukları gibi Kürtçeye de hakim olan bu saray ahalisinin, Kürtçenin diğer lehçelerini de bildikleri arşivlerde de geçer.

1900’lerin başında Bitlis’e uğrayan İngiliz diplomat ve yazar Sykes, Bitlis’te konuşulan dil için ’Şehrin ahalisi ya bozuk Türkçe konuşan Kürtler ya da boncuk gözlü ve kaba (nazik olmayan yüz hatları) bir dış görünüşe sahip Ermenilerden oluşmakta’ şeklinde gözlemlediği durumu aktarır. Günümüzde dahi Bitlis yerli kültürü ve tarihine ait çoğunluğu Kürt olan bir çok deyim, kelime, ağıt, şarkı, köken ve efsane mevcuttur. Bunların hepsinde de Ermenice, Azerice/Türkmence, Aramice, Arapça ve Farsçanın etkilerini duymak mümkündür.

Bu zengin dilsel hazineye ait kelimelerdeki vurguları ve sesleri yazıya dökmek istenildiği vakit, ister istemez Ayın, X, Q, Ê, W harflerinin kullanılması gerekmektedir. Bu durumu yalın haliyle anlatmak için 1950’lerde Bitlis Belediyesi’nin bir anonsunu örnek verelim:

" Diqat diqat , êlan var êlan,

Qeledeki kegrikler qeledan eşaği pangor klorlıyêler,

Qele altınde berojlenen tolazlerın özlerine muqayyet olmeleri tavsiye olur"..

Qele: Kale

Kegrik: Keçi yavrusu

Pangor: Taş

Klor: Yuvarlamak

Tolaz: İşsiz güçsüz gezen

Beroj: Güneşlenmek

Kaynaklar:

  • Şerefname,Kürt Tarihi,Nûbihar Yayınları

  • Seyyahların Anlatımlarıyla BİTLİS VE AHALİSİ,Baran Zeydanlıoğlu

  • bitlisname.com