Kadının Nafaka Gücü Emekçilerin kırıntı düzeyindeki haklarını bile “kamu harcamaları kısıntısı” politikasıyla gasp ederken olacağı da buydu. Saraylar, yollar, köprüler ve de havaalanları inşaatına, devlet prestiji diyerek bütün kaynakları aktarırken emekçilerin boğazına böyle sarılabilirdi bir iktidar ancak.

 

 

 

Kadının Nafaka Gücü

Emekçilerin kırıntı düzeyindeki haklarını bile “kamu harcamaları kısıntısı” politikasıyla gasp ederken olacağı da buydu. Saraylar, yollar, köprüler ve de havaalanları inşaatına, devlet prestiji diyerek bütün kaynakları aktarırken emekçilerin boğazına böyle sarılabilirdi bir iktidar ancak. Aylardır birkaç kat artan hayat pahalılığı yetmezmiş gibi, kadınların nafaka meselesi de gündeme taşındı. Fakat bu mesele sadece ekonomik değil.

Meselenin diğer boyutu politik ve ideolojiktir. Erkek egemen politikanın yeni bir marifeti nafaka hakkına saldırıdır. Özcesi erkek egemen iktidar kadın düşmanı politikalarını sonunda nafaka kısıntısına getirdi. Niye mi ya da nasıl mı?

Hatırlayalım; Meclis Başkanı, bir “yaşlı amca”sının derdini anlattı bir gün Meclis kürsüsünde. Yıldırım’ın bu yaşlı amca; hükümete küsmüş! Ona göre hükümet kadınları maaşa bağlayarak şımartmış! Devletten maaş alan kadınlar da kendisi gibi erkeklerle evlenmiyorlarmış!

Devletten maaş aldığı söylenen ve 80’lik erkeği ilgilendiren kadınlar 65 yaşını aşmış, başında koca kalmamış kadınlar. Aldıkları maaş ise üç ayda sadece 560 lira. 80’lik erkeğin, kadına şımarma gerekçesi saydığı para bu kadarcık. Ama bir kadının 80’lik erkeği seçmemesine yetmiş bile! Demek ki, kadınlar güçleri olduğunda erkekleri değil, yalnız yaşamayı seçiyorlar!

İşte bu kadar! Hasta gövdedeki göz bu, ona bakarak bütün gerçeği görebiliriz şimdi.

O güne kadar kim bilir kaçını eskittiği kadınlardan bir tane daha, evlilik adı altında satın alma cazibesini kaybetmiş olan yaşlı erkek, devlet kapısına dayanıyor: Bana kari bul! Züğürt Ağa filmindeki gibi! Ne yapacak kadını? Yaşlı beyefendi otururken kendisi gibi yaşlılık sınırına girmiş kadın ona hizmet edecek. Böylece en yaşlılar katında da kutsal evlilik müessesi işleyecek, devletin “yaşlılara bakmak” gibi sosyal sorumlulukları azalacak!

Devletle erkeğin çıkar birliğinin evlilik müessesiyle güvence alına alınmak istediğini bundan daha iyi hangi örnek gösterir ki? Demek ki kadının evdeki emeği, yaşlandığında bile devlet ve erkek düzen namına evdeki erkek tarafından gasp ediliyor. Mesele de bu.

Nafaka kısıtlaması planı da aynı kökten kaynaklanıyor. Kadınların boşanma halinde mahkeme kanalıyla elde ettikleri bir ekonomik güvence nafaka. Toplumsal cinsiyetçi düzen, kapitalist sistem evlenme gibi boşanmayı da özel işler ve özel tüketim alanları haline getirdiği için nafakayı kadın ile erkek arasındaki bir alış veriş rekabetine dayalı olarak kurmuştur. Nafaka sonuçta kadın için ayrıldığı erkekle arasındaki yeni bir savaş konusu olarak bulmuştur. Egemen erkeklik kadını bu haktan mahrum kılmak ya da en az ile yetindirmek peşinde olmuştur hep. Tersi durumda da boşanmanın külfeti bir ticari metadır.

Evlilik de boşanmada bu düzende kadın ile erkek arasındaki kölelik, ekonomik, toplumsal bağımlılık zincirinden başka bir şey değildir. Evlenirken ev hizmetini sırtlanarak evlenir kadın. Toplumsal işbölümü budur. Çocuk doğuracak, kocanın hizmetini görecektir. Mesleği olsun olmasın, dışarıda çalışıyor çalışmıyor olsun fark etmez. Sonuçta koca asıl para kazanan, mevki sahibi olan, kadın ise en fazla yardımcı durumunda olandır erkek egemen sistemin aile düzeninde. Boşanma ile yüz yüze kalınca da kadın ekonomik yaşam güvencesini kaybetmiş olur.

Evliliği kutsayan mülkiyet toplumu boşanmayı yüz karası sayar aslında. O yüzden de kadınların boşanma hakkını elde etmeleri yüzlerce yıllık mücadeleyle kazanılmıştır. Boşanma hakkını elde eden kadındır ama bu hakkı en çok istismar eden gene de erkek cinstir. Çünkü cinsel zevkleri için birden çok kadınla yaşamaktan asla vaz geçmeyen hep erkek cins olmuştur. Sovyetler Birliği’nde bile boşanma hakkını erkekler kullanmış, kadınlar, çocuklarla birlikte tam bir ortada kalmışlık yaşamıştır. Kadın özgürlüğünün ifadesi boşanmanın, zafer sarhoşu erkeklerin eline geçince orada da nafaka sistemine geçilmek zorunda kalınmıştır.

Türkiye de mevcut iktidar, özel mülkiyetin çifte ahlaklı evlilik zincirini kadın aleyhine yapılandırmaya, boşanmaları iyice zorlaştırmak için birçok mekanizma kurdu bugüne kadar. Şimdi kadını iyice çaresiz bırakmak adına nafakayı- geçimlik bir ödenti- bile kısıtlamak istiyor. Aslında kadın aleyhine işleyen evlilik kurumunun sür git devamını isterken bunu da kadının kullanımından çıkarmak istiyor. Madem illa boşanacaksın, o zaman açlığı göze alacaksın diyor.

80’lik dedenin derdine derman arayan devlet politikası ile kadının kazanılmış nafaka hakkını gaspa girişen devlet politikasının özü aynı.

Oysa yaşlı kadınların ya da erkeklerin yaşam olanaklarını, onu yakınlarına muhtaç bırakmadan yaratmak toplumsal bir iş olarak devletin işi olmalı. Aynı şekilde, kadın istemediği bir evliliği sonlandırmak istiyorsa boşanma hakkını koşulsuzca kullanabilmeli. Boşanmayla ortaya kendisi ve çocukları için geçim sorunu çıkıyorsa, bunu devlet üstlenmeli. Dahası kadının geçim derdini evlilikle çözmeye ya da boşanırken erkeğe ekonomik bağımlılık içinde kalmasına son veren bir ilişkiler sistemine geçilmelidir.

Kadın mücadelesi kazanılmış haklarının gasp edilmesine karşı mücadeleyi nafaka bazında da bir daha yükseltirken bu bağlamda taleplerini de geliştirmelidir. Kadının evdeki emeğinin hak mücadelesi, kadını erkek karşısında bağımsız emek gücü saymak, en temel talep olmaya devam ediyor. Nafaka örneği ya da “yaşlı amca” örnekleri mevcut ailenin demokratikleşmesi, evdeki şiddetin geriletilmesi, kadının evdeki emeğinin politikleşmesiyle, bu emeğin değerlenmesi mücadelesiyle başlayacaktır.