TAMAM DEDİK BİLE Toplumun yaka silker hale geldiği şimdiki Cumhurbaşkanı, AKP Genel Başkanı ve daha nice sıfatın ve de mevkiinin sahibi Erdoğan, nihayet, gitmekten söz etmiş! Ve anında sosyal medyaya düşmüş. Aynı gün akşam haberlerine girildiğinde 2 milyon kişinin tweet atarak TAMAM dediği, dünya sıralamasında birinci sırada kaldığıve yabancıların bile bu talebedahil olduğuyazıldı.

TAMAM DEDİK BİLE

Toplumun yaka silker hale geldiği şimdiki Cumhurbaşkanı, AKP Genel Başkanı ve daha nice sıfatın ve de mevkiinin sahibi Erdoğan, nihayet, gitmekten söz etmiş! Ve anında sosyal medyaya düşmüş. Aynı gün akşam haberlerine girildiğinde 2 milyon kişinin tweet atarak TAMAM dediği, dünya sıralamasında birinci sırada kaldığıve yabancıların bile bu talebedahil olduğuyazıldı.

Buna ikinci gün, diğer sosyal medya kanallarında ortaya çıkan TAMAM’lardahil değil. Kampanya durmak ne, çeşitlenerek sürüyor. Sokak gösterileri, sözleri TAMAM’lı şarkılar ekleniyor.

Belki de dünyada bu bir ilk ve bir despotluk rejimini inşaa etmeye çalışılan ve bu yüzden 4 yılda 6 seçim yaşatılan, yine de “yönetememe krizi”ni aşamayan Türkiye’de yaşandı.

Nasıl oldu da Reis böyle bir gaf yaptı dercesine emrindekilerhemen karşı saldırıya geçtiler: “Sosyal medya ile gitmeyiz” diyen sözcü Kalın’ı daha sert söylemle Binali Yıldırım takip etti. Yıldırım’a göre bu kampanyayı yürütenler vatan haini! Dahası, iktidar cenahındanağzını açanküfrediyor TAMAM eylemlerine.

Bundan önce de Akşener için özellikle, 100 bin imzayı geçince Bahçeli’den başlayarak hakaret, FETÖ’cülük suçlaması eşliğinde gelmişti.

Pabuç pahalı geldi demek. “TAMAM” bir pabuç gibi suratlarına fırlatılıp atıldı aslında. Bunu yeni idrak ediyorlar demek ki.

Sonrakileri geçelim ama Erdoğan’a bu sözü ne söyletti ona biraz dokunalım, diyorum.

Yukarıda da değinmiştim, bu iktidar müttefiklerinin ve dış desteklerinin yardımıyla da olsa artık Türkiye’yi yönetemiyor. Ne alttakiler ne ortadakiler ne de en yukardakiler bu kuralsız, adaletsiz ve çıplak zora sık sık başvurulan gidişattan memnun.

Oysa OHAL-KHK ile faşist bir rejim inşa etmede epey yol almışlardı. OHAL’live de hileli referandumla Anayasa değişikliği, devlet başkanlığını getirmiş ve hatta Erdoğanda tek adam rejimini fiilen uygulamaya başlamıştı. Sağa sola savaş naraları atmak, askeri işgallere girişip, “Türk’ün kaderini değiştirme” operasyonlarına imza atmak gibi pek çok saldırganlık, spekülatif ataklar başarı hanelerini süslüyordu.

Nerdeyse dünya lideri libasını da giyecek, zafer burçlarını donatacaklardı. Ama ne oldu nasıl oldu da her hafta yaptırdıkları anketler aşağıya doğru eğrildiklerini gösterir oldu. O zaman bir telaşla fırladılar, zaten partisinin yarısını kaybetmiş küçük ortak, ikinci bir 26 Ağustos zaferi iddiasıyla“erken seçim” dedi.

Bir gün önce grup toplantısında, “erken seçim yok” diyen Erdoğan değilmiş gibi, 26 Ağustos’u bile bekleyemeyen büyük bir telaşla 24 Haziran seçimini ilan ediverdiler. 2019’a göre yapılmış bütün planlar çöpe atılıp acil ve de şantaj seçim moduna girdiler.

İki seçimi bir araya getiren kararın şok etkisi yapacağı sanılıyordu ya, aksine muhalefet çok sevindi bu karara. Gafil avlanmak istedikleri burjuva muhalefet ve toplumsal dinamikler iktidarı göndermek için 24 Haziran’ı bir olanak olarak gördü. Kollar sıvandı; yeni muhalefet ittifakları, cumhur adayları,milletvekili adayları derken hayat tümden seçime endekslendi.

İktidar, ilkin muhalefetin bu sevincini, arkasından iktidara karşı ittifaklaşmasını, seçime katılım için milletvekili transferi gibi dayanışmayı görünce baltayı taşa çaldığını anlamaya başladı.

Seçimleri tümden kendi lehine götürmek üzere yapılan yasa değişiklikleri bile muhalefetin işini kolaylaştırır olunca, telaş biraz daha arttı, tam bir paniğe dönüştü.

Hele de muhalefetin de “elim yanar” diyerek uzak tuttuğu HDP’nin, Demirtaş’ın adaylığıyla birlikte seçimde barajı aşacağı, seçimin kilit partisi olacağı anlaşılınca iktidardakiler iyice zıvanadan çıktılar. Zira bunlar, tehdit altında, vekilleri hapiste HDP ile toplumsal muhalefetin bir anda katlanmaya, yüksek sesli itirazlarla gidişat üzerinde büyük bir basınç yaratıp ilerleyeceğinin kanıtıydı.

İşte, “TAMAM” diyen 2 milyon itiraz böyle açığa çıktı. Onun arkasında kabaran toplumsal muhalefet bulduğu her kanaldan akmaya hazırdır; her şey onu gösteriyor.

Seçim süreci tam da HDP ve bileşenlerinin öngördüğü gibi; antifaşist mücadele, emeğin ve halkların adalet, eşitlik arayışının sahnesine dönüşecektir.

İktidardakilere de seçim rüşvetleri  ve de seçim hileleri yapma gücü ile kala kaldı. Açtılar olmayan kesenin ağzını; kendisi olmayan ama hayali bile güzel sayısız seçim vaat torbasını döktüler ortaya; vergi affı, kara para aklama olanağı, imar affı ve daha neler neler...

Zaten tükenmişlik sendromu yaşayan ekonomi göstergeleri iyice çıldırdı. Dolar 5 liraya dayandı. İnşaat ve bankalardan başka hiçbir sektörü işlemeyen rant ve talan ekonomisinin dengesiz sarsıntısı şiddetlendi. Bunca telaş, bunca çaba bir tek emekçi kitleler tarafından ciddiye alınmadı. Memlekette bildiğim kadarıyla, ilk kez seçim vaatleri bu kadar mizah mezesi yapıldı, hem de milyonlarca insanın katılımıyla. Niye dün yoktu bütün bunlar? Mesela emekli aylıklarıyla sürünen yaşlılar seçim hilesini bilmeyecekler miydi?Uluslararası ekonomi örgütleri puan üstüne puan kırarken faiz ve zam soygunu fırladı.

Bu arada siyasal şiddet ise hızından hiç kaybetmedi. Göstermeliklerini bir tarafa koyarsak, hedefte her zamanki güçler; HDP ve FETÖ namlı yapılar vardı. Hapishaneler dolmaya devam ederken, toplumdaki hoşnutsuzluk işte böyle her olanakta kendini ortaya seriyor. Seçim sürecinde ne ifade özgürlüğü ne eşit koşullar var. İktidar, Saray teşkilatı medya tek ses tek nefes Erdoğan ve AKP’ye çalışıyor.

2 milyon TAMAM derken, BM yetkilisi de “OHAL altında seçimler meşru olmaz” diyor.

Afrin milliyetçiliğini yutmayan toplum bu seçim zokasını da yutmayacak. Veriler onu fazlasıyla gösteriyor.